Özel alan ve kamusal alanda kız çocukların insan haklarının ihlalleriyle mücadele

"Kutsal deniyor, ama içinde ensest var, istismar, şiddet var. Yaygın anlamıyla ailenin çözülmesi, önerebileceğim çözümlerden biri."

Google Haberlere Abone ol

Selen Doğan

Kız çocukların insan hakları perspektifini geliştirmek, onların önceliklerini ve ihtiyaçlarını görünür kılmak, kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadeleye yatırım yapmaktır. Kız çocukları halen hükümetler ve politika üretenler için “görünmez” bir topluluk. İçine doğduğumuz kültürün ve yanlış öğrenmelerin bunda payı çok büyük.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yüzey ve hacim hesabı yapamayacağımız denli büyümesi kız çocukların ihmal edilmesini, güçsüzleştirilmesini, istismara açık hale gelmesini kolaylaştırıyor.

Toplumun kemikleşmiş öğretileri çocukları dövülebilir, sövülebilir, çalıştırılabilir kişiler olarak görmeyi sağlıyor. Bu da çocuk bireylerin değersizleştirilmesi, duygu ve düşüncelerinin önemsenmemesi, sözlerine kulak verilmemesi, ihtiyaçlarının ertelenmesi ve karşılanmasına öncelik verilmemesi gibi bir dizi ihlali beraberinde getiriyor.

Çocukların insan hakları ihlalleri tek bir kategori değil. Bazıları zaman içinde büyüdükçe üstesinden gelinebilir veya bertaraf edilebilir ihlaller gibi görülebilir, fakat hepsi yaşamlarında kalıcı izler bırakıyor. Acı, hayal kırıklığı ve mutsuzluğun kronikleşmesi kızları otomatik olarak toplumdan kovuyor.

BİR YILDA GERÇEKLEŞEN CİNSEL SUÇLARIN YÜZDE 88'İNİN MAĞDURU KIZ ÇOCUKLARI

Birkaç yıl önce rakamlar 31 milyon kız çocuğun okula gidemediğini söylüyordu. Çatışmalı bölgelerden can güvenliği nedeniyle kaçan veya yerinden edilen nüfusu düşünürsek bu rakam bugün iki katına çıkmış olmalı. Birkaç yıl önce her on kız çocuktan biri cinsel şiddete maruz kalıyordu. 2015 yılının rakamları güvenlik birimlerine intikal eden yaklaşık 13 bin cinsel suç mağdurunun yüzde 88’inin kız çocuklar olduğunu gösteriyor. Her yıl 70 milyon kız çocuk daha büyümeye fırsat bulamadan evlendiriliyor.

Bütün bunlar varken, 'çocuklar bizim en değerli hazinemiz' gibi klişe mesajlar verenleri önce susturmalı, sonra da o hazineye nasıl davrandıklarını sormalıyız. Kız çocukların eğitim hakkı için; çocuk yaşta evlilikler olmasın diye; daha doğmadan başlayan cinsiyet ayrımcılığına karşı ve kız çocuklara yönelik hak ihlallerini sona erdirme çağrısıyla kamuoyu oluşturmak için Dünya Kız Çocuklar Günü’nü fırsat olarak görmeli ve kızların güçlenmesine yatırım yapan bir ülke olmalıyız. Türkiye’nin bir çocuk politikası yok.

AİLE KURUMU ÇÖZÜLMELİ

Çocukları ‘insanın küçüğü’ olarak değil, hakları olan birer birey olarak gören bir kültürel perspektif yok. Çocukların bahçedeki çimen gibi kendiliğinden büyüdüğünü zannedenler var. Dolayısıyla filler tepişirken çimen gibi eziliyor o çocuklar. Savaşlar, zorunlu göçler, işgaller yetişkinleri farklı, çocukları farklı, kız çocukları daha da farklı etkiliyor. Sadece çatışmalar değil, hizmetler de kızları hak ihlallerine açık hale getiriyor. Kentler planlanırken kadınları ve çocukları hiç hesaba katmayan yerel yönetimler suçlu. Kültürel ve tarihsel olarak kurumlaştırılmış ‘aile’ yapısı da suçlu. Çünkü her şey orada başlıyor. Çünkü ailede ilk önce çaresizlik öğreniliyor. Değersizleştirilme, yok sayılma, simgesel olarak yok edilme gibi ataerkil kültüre içkin her çaba, o kız çocukları doğuştan kurbanlaştırıyor. Yaygın anlamıyla ailenin, yani o heteroseksist, cinsiyetçi yapının çözülmesi, bir kadın yurttaş olarak önerebileceğim çözümlerden biri. Mevcut aile kuramı, toplumsal cinsiyet temelli şiddetin pınarı. Çünkü çok illüzyonlu bir yer aile. Kutsal deniyor, ama içinde ensest var, evlilik içi tecavüz var, istismar var, şiddetin her biçimi var. Küçük devlet deniyor, ürkütücü bir tanım, ama kuralsız, ilkesiz ve içinde cezasızlık var. Aile dayanışma yeridir deniyor ama ataerkil dil ve kültür kadınları ve erkekleri sürekli çarpıştırıp rekabet yaratıyor ve düşmanlığın ilk durağı oluyor.

Pek çok aile bugün, kız çocuklar için bir cehennem. Çünkü o evlerde kendilerine ait hayalleri, yaşam alanları, dinleyicileri, sırdaşları yok. Orada yaşlarından büyük sorumlulukları, zorunlulukları ve hayal kırıklıkları var, bolca ihmal var. Aile bir gelenekler silsilesidir. Bir yerde kırılması gerekir. Onu gerçekten dayanışmalı, sevgili, hakları saygılı bir yer yapmak için bu lazım.

Ev içlerini cinsiyet ayrımcılığından arındırmak lazım. Kız çocukların duygusal, bilişsel, toplumsal gelişimini lüks değil ihtiyaç olarak görmek lazım. Anne ile kız çocuk ilişkisinin gerilim mi, dayanışma mı, rekabet mi olduğuna karar vermek lazım. Kadınlar arası dayanışmayı yeniden önemsemek lazım. Ve tabii ki annelik mitiyle hesaplaşmak.

Son olarak, kız çocukların insan hakları dediğimizde sadece eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel haklar gelmesin aklımıza. Onların oyun ve eğlence hakkı da var. Bilime, teknolojiye erişim, kültürlenme, sosyalleşme, özgürleşme hakkı var. Şiddetsizlik de bir hak.