Yoksulluğun 'Mülk'le imtihanı

Yönetmen Daniel Bandeira, "Mülk" filmini ülkenin oldukça geleneksel ve bir o kadar da güncel bir meselesi üzerine bina etmiş. Çarpıcı bir gerilim hikâyesiyle izleyiciyi diri tutan film, etkileyici bir Latin Amerika sineması örneği olmuş.

Rıza Oylum r_oylum@hotmail.com

18 Nisan’a kadar devam edecek olan 42'nci İstanbul Film Festivali’nde farklı ülke sineması örneklerini takip etmek mümkün. Bu yıl 84 ülkeden 160 yönetmenin filmleri gösteriliyor. Bu zenginliğin en iyi tarafı yeni yönetmenler keşfetmek oluyor. Belki bir daha beyazperdede görme imkânı olmayacak filmler, festival vesilesiyle karşımıza çıkıyor. Böylece farklı ülkelerin sinema yaklaşımlarını, konu çeperlerini görmüş oluyoruz. Bu keşif sürecinde benim bu seneki ilk durağım Brezilya’dan Daniel Bandeira oldu.

Dünya prömiyerini 2023 Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde yapan "Mülk" filmini izlediğimiz Daniel Bandeira, Brezilya gerçekliğini sarsıcı bir gerilim içinde izleyicilerine sunmayı başarmış.

LATİN AMERİKA'NIN SERT GERÇEKLİĞİ

Şehir hayatında gecekondulaşma, yönetimde uzun süre diktatörlükler, gelir dağılımında sarsıcı uçurumlar, ekonomik hayatta gayrimeşru para kazanmanın yaygınlığı Latin Amerika’nın karakteristik özelliklerini oluşturacak kadar yaygın gerçekler. Latin Amerika’da insan ilişkileri her zaman sert ve şiddet dolu oldu. Bu tablo, sanat ortamını da etkileyip ona şeklini veriyor. Latin sinemasında sokakta yoksulluk ve şiddet gündelik hayatın doğal bir parçası olarak sinemada da öne çıkıyor.

HOLLYWOOD MARKAJINDA LATİN YÖNETMENLER

Son yıllarda Latin Amerikalı yönetmenler, Hollywood yapımcılarının sıkı markajı altında. İlk filmlerini güç bela çeken Latin yönetmenler, tekrardan öteye gidemeyen Hollywood sinemasına yeni bir soluk, yeni bir kan getirdiler. Meksikalı Alejandro González Iñárritu, Guillermo del Toro, Jonás Cuarón Brezilyalı Fernando Meirelles son dönemin yaratıcı isimleri. Ancak zaman içinde Hollywood yolunu tutanların önemli bir kısmı özgünlüklerini olanca hızıyla saniyede 24 kareyle kaybediyorlar. Para ve özgünlük denklemini tutturmak çok zor. Amerika’da çalışmaya başlayan yönetmenler bir süre sonra lokal hikâyelerden uzaklaşabiliyorlar. Ancak yine de bu renkli coğrafya, yeni yönetmeler yetiştirmeyi sürdürüyor. Bunlardan biri de "Mülk" filmini izlediğimiz Brezilyalı Daniel Bandeira.

.

MÜLKSÜZLERE BULAŞMAYIN

Bir rehin alınma kaotikliğinin telefon kamerasıyla çekilmiş görüntüsüyle başlayan "Mülk", bunun travmasını yaşayan varlıklı bir kadının kocasıyla birlikte kırsaldaki çiftlik evlerine gitmelerinin hikâyesini sunuyor.

Teresa ve kocası, kızlarını yurt dışına eğitim için yolladıktan sonra ailelerinin çiftlik evlerine gitmenin hazırlıkları içindedirler. Yeni zırhlı arabalarına binip yola çıktıklarında Teresa’nın henüz iyileşmemiş travmasının etkilerini görürüz. Yolculuk bitip de çiftlik evlerine vardıklarında yalnız olmadıklarını fark edip çiftliklerinde çalışan topraksız köylülerin isyanını fark ederler. Topraksız köylülere artık karın tokluğu ve barınma karşılığında çalıştıkları çiftliğin kapatılıp otel yapılacağı söylenmiş başlarının çaresine bakmaları istenmiştir. Bu çaresizliğin içinde tek kurtuluşlarını umuttan isyana çeviren köylülerle zengin çift arasında yaşanan gerginlik kısa sürede çatışmaya döner. Tek başına çok güvendiği zırhlı arabasına sığınan Terasa, arabanın kurşun geçirmez camlarının köylülerle arasına ördüğü duvara güveniyordur. Çiftlikten çıkamayan aracıyla pazarlık kanallarını kapatan Terasa, konfor alanını bir arabanın içi kadar küçülttüğünde inatçılığının sınırlarında gezinen yeni bir karakterle tanışırız.

Brezilyalı yönetmen Daniel Bandeira filminin temel çatışmasını oluşturan ülkesindeki sınıfsal keskin uçurumu oldukça çarpıcı şekilde özetlemiş: "Brezilya'daki "mülkiyet" bağlamı hemen hemen bugün de aynı. Yüzeyde çağdaş ama yine de son derece gerici bir yapısı var. Eski kodlar; emek, ırk ve sınıf ilişkilerimizi yönetiyor. Bu durum toplumda o kadar kökleşmiş durumdaki varsayımlara dayanarak hareket ediyoruz: Zenginler yoksulların kızgınlığından, yoksullar da zenginlerin kötü muamelelerinden korkuyor. Korku ve şiddet ilişkisi bu şekilde devam ediyor."

.

Zenginliğin olanca imkânlarına sahip olan amatör çizimlerle klasik bir duyarlı burjuva kadın imajı veren Teresa’nın travmalarıyla tanışıp onun sorunlarıyla empati yapmaya başladığımızda yönetmen bir anda yeni bir kitleyle tanıştırıyor bizi; Terasa ve kocasının ailesinden kalan topraklarının içinde yaşamaya çalışan topraksız köylülerle. Filmin bu iki taraflı yapısı içinde önce Teresa’nın psikolojik tahribatıyla tanışıp orta üst sınıf ailesiyle kurduğumuz bağ, yavaş yavaş yön değiştirip yoksulluk sarmalından çıkamayan, emekleri sömürülen köylülere doğru yer değiştiriyor. Yönetmen bu iki yapıyla özdeşlik dengesini asimetrik olarak devam ettiriyor. Kimi zaman tek başına kalan Terasa’nın mücadelesine ortak olurken kimi zaman da şiddetten başka bir kurtuluş yolu olmayan köylülerle yek vücut oluyor izleyici.

Yönetmen "Mülk" filmini ülkenin oldukça geleneksel ve bir o kadar da güncel bir meselesi üzerine bina etmiş. Çarpıcı bir gerilim hikâyesiyle izleyiciyi diri tutan film, etkileyici bir Latin Amerika sineması örneği olmuş.

Tüm yazılarını göster