Yok öyle bir dünya

Salda Gölü’nde bir sanal gerçeklik ile karşı karşıyayız. Gölün beton ve asfalt ile korunabileceğini zannedenler var. Ülkenin bütün güney sahillerindeki pek çok tarım arazisi su altındayken, hortum ve fırtına ile cebelleşirken böylesi iklim düşmanı projelerin yapılabileceğini düşünenler var.

Önder Algedik oalgedik@gazeteduvar.com.tr

Çevre ve Şehircilik Bakanı sırtını Salda Gölü’ne dönüp yanına bakanlık yetkililerini ve Burdur vekilini de alarak Salda Gölü’nü koruyacağız dedi. O kadar kendinden emindi ki etrafına yürüyüş yolları yapılacağını, bisiklet için parkurlar oluşturulacağını ve bazı tesislerin inşa edileceğini anlattı.

Bakan gölün beton ve asfalt ile korunabileceğini düşünüyordu.

Gelen tepkiler üstüne ertesi gün Twitter’dan bir açıklama yaptı. Açıklamasında göl yakınına otopark yapılacağını söyledi ve “Salda çevresinin bir bölümünde doğal yapıyı dikkate alarak millet bahçesine de yer vereceğiz” diyerek ekledi. Tabii ki bütün bunlar asfalt ve beton olarak okundu. Sonuçta ülkedeki parkların yarısı beton kaplı. Sonuçta otopark demek asfalt demek.

Millet bahçeleri de halkın asfalt ve betondan kurtardığı doğayı geri almak için kullandığı bir politik söylem, belki de bir silah.

Bakan gölün kenarında bu açıklamayı yaparken hemen komşu il Antalya’da korkunç bir şekilde seri iklim felaketi yaşanıyordu. MGM önceki gün Antalya’da rekor yağış gerçekleştiğini açıklamıştı. Asfalt ve beton kaplı Antalya kesilen ağaçların, yakılan kömür, petrol ve gazın değiştirdiği iklimin faturasını ödüyordu. Bakan, bu olaylar olmamış gibi Salda Gölü için asfalt ve beton müjdesi verebiliyordu.

Ama daha kötüsü Salda açıklamasını yaptıktan sonra geldi. Burdur’dan Kayseri’ye geçen Bakan beton yatırımlarının daha iyi pazarlanması için Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 12 ülkede temsilcilik açacağını duyurdu. İki gün sonra ise hazine arazilerini kapmak isteyen müteahhitlere bir okul yapma karşılığında araziyi alabilecekleri bir program açıkladı.

SALDA GERÇEKLİĞİ

Salda Gölü’nde bir sanal gerçeklik ile karşı karşıyayız. Gölün beton ve asfalt ile korunabileceğini zannedenler var. Ülkenin bütün güney sahillerindeki pek çok tarım arazisi su altındayken, hortum ve fırtına ile cebelleşirken böylesi iklim düşmanı projelerin yapılabileceğini düşünenler var. Daha kötüsü, böylesi bir gerçeklik algısı kamuoyunda tartışılırken açıklamadan üç gün sonra iklim değişikliği ile ilgili kurul toplandı!

İklimi değiştiren, her politikası iklimi değiştirmeye hizmet eden bir Bakan iklim politikalarının başında. Sanal gerçeklik değil, Salda gerçekliği! Betonlu ve asfaltlı doğa koruma, harç dökülmüş iklim politikaları…

2023 DİYE BİR YIL YOK!

Salda Gölü’nde gördüğümüz bu gerçekliğin bükülmesi aslında toplumda yaşanan bir sürecin küçük bir örneği. Hatırlarsınız, IPCC-Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli 1,5 °C özel raporunu açıklamış, bizim basında “12 yılımız kaldı” manşeti ile pazarlanmıştı. Bu pazarlamayı şöyle açmıştım:

“Sanayileşme öncesine göre 1,5 °C'lık sıcaklık artışına 12 yılımızın kaldığı söylemi o kadar tuttu ki sanki 12 yıla bir gün kala başlasak her şey düzelecek havası yaratıldı. Ancak mesele çok farklı. Düşünün, karşınızda Muhammed Ali var ve yumruğunu germiş ve yumruk yüzünüze doğru yola çıkmış. Sunucu bağırıyor, 'Yumruğu yemeye daha 12 salisesi var!' Bu kişi sunucu değil politikacı olabilir.”

12 yılımız kaldı söyleminin siyasetçi için 11,5 yıl boyunca sorumsuz davranma anlamına geldiği ortada. Ama asıl önemlisi, Türkiye’de her alanda olduğu gibi iklim değişikliğinde de bilimsel okuma, eleştirel düşünce olmadığı için meselenin asıl yönünü saklandı. IPCC raporları geçmiş yıllardaki çalışmaların bir sentezidir ve IPCC’nin her yayımladığı çalışma açıklandığında güncelliğini kaybetmiştir. Çünkü 2018’de açıklanan bir raporun içinde yer alan akademik bir çalışmanın bulguları en az iki yıl öncesine dayanmak zorundadır. Güncel çalışma ise İngiltere Meteoroloji Ofisi'nden (MET Office) geldi. MET Office kritik sınırı Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılını göremeden geçeceğimizi geçen hafta açıkladı.

.

2018 EN SICAK 4. YIL

Geçen hafta ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi atmosferdeki karbondioksit miktarını açıkladı. Buna göre atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunun 2018 yılı ortalaması 408,52 ppm oldu.(1) Yani güvenli sınır olan 350 ppm’yi 1988 yılında aştığımızdan bu yana hedeften ne kadar uzaklaşıldığı çok net.

Ardından WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü) genel sekreteri karbondioksit miktarındaki aşırı artış ile ilgili olarak dünyanın en son bu kadar yoğun karbondioksiti 3-5 milyon yıl önce gördüğünü ve gezegenin 2-3 °C derece daha sıcak olduğunu ifade etti.

Tabii ki bu kadar artışın sıcaklık olarak bir karşılığı olması kaçınılmazdı. NASA ve NOAA’nın açıklamasına göre 2018 yılı en sıcak dördüncü yıl olarak kayıtlara geçti. En sıcak yıllar ise sırasıyla 2016, 2017 ve 2015. Yani en sıcak dört yıl aslında son dört yılda yaşandı.

Son haber ise MET Office’den geldi. MET Office bu kadar ağaç kesilmediği bu kadar asfalt-beton dökülmediği ve kömür-petrol-gaz yakılmadığı 1850-1900 dönemine göre sıcaklığın 1,5 °C daha sıcak bir yılı 2023 yılına kadar yaşayacağımızı açıkladı. Yani 12 yılımız yok. Yani 2016 yılı 1,11 °C daha sıkça iken, bu yıl, belki gelecek yıl ve en iyi ihtimal ile 2023’de rekor kıracağımız kesin ve 1,57 °C daha sıcak olma ihtimali yüksek.

[embed]https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=2S6JTLRmQdU[/embed]

BELEDİYE BAŞKANI ADAYLARINA NOT

Bütün bunlar olurken soru sadece Bakan mı? Değil. Sadece şunu söyleyelim, eğer bilimsel raporları magazin haberi gibi okumayı bir dakika bile bıraksanız sizin bütün projelerinizin batık olduğunu şimdiden görebilirsiniz. Asfalt ve betonun sonuna geldiğimizi görmeniz gerekiyor. Biliyorum hepimiz proje kataloglarınızı hazırlayıp 500 bin nüfuslu ilçede 60-70 bin kadar kitap ile övünmek istiyorsunuz. Ama o kadar kitap 100 evden çıkarken sizin o kadar beton dökmenizi kimse anlamıyor. Ortada bir kütüphane değil, kütüphane diyerek satın alınan bir beton yatırımı fikri var. Sadece iktidar değil, hiçbiriniz koruma deyince inşa denilemeyeceğini bilmiyorsunuz. Hatta liderleriniz en büyük kent suçu işleyenleri tutuyor, işlemeyeni ya da geride kalan belediye başkanlarınızı değiştiriyor. Ama unutmayın: 2023 yok. Siz şimdi Antalya’yı var zannediyorsunuz ama Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün neredeyse iki günde bir yaptığı acil durum çağrılarını okumuyorsunuz.

Veriler 2018’in dünyada en sıcak dördüncü yıl olduğunu ortaya koyuyor. MGM ise 2018 yılının Türkiye’de ölçülmüş en sıcak ikinci yıl olduğunu açıkladı. İngiltere Meteoroloji Ofisi ise 2023’e kadar sıcaklık rekoru kıracağımızı ve 1,5 °C daha sıcak bir yıl yaşayacağımızı söylüyor. Yapacağınız şey çok basit; kentin içinde yayaların, engellilerin, hamile kadınların, ağaçların, çocukların yaşadığını kabul etmek ve elinizdeki bütün projeleri çöpe atmak. Kentin dışında ise bir doğanın olduğu, asfalt ve beton ile korunmayacağı anlamına geliyor. Böylece aklınıza ücretsiz toplu taşıma gelsin, kaynakların doğa ve topluma aktarılması gelsin, belediye arsalarının inşaat için satılamayacağı, kent bostanı olması gerektiği gelsin ki böylece belediye meclislerinde imar değişikliği maddeleri gündemin yüzde 80’i olmasın. Bizim için çok basit, çözüm an meselesi ve sadece heyecan meselesi.

Unutmayın, sizler hâlâ inşaat ile koruma yapacağınızı zannediyorsunuz, hâlâ imar ile payınızı arttıracağınız bir kent düşünüyorsunuz. Yok öyle bir dünya. O dünya bizlere ödettiği gibi sizlere de bütün bunları ödetecek. Hem de Cumhuriyetin yüzüncü yılını göremeden.

(1) https://yesilekonomi.com/karbondioksit-yogunlugu-ortalamasi-2018de-40852-ppm-oldu/

Tüm yazılarını göster