Gülgün Türkoğlu Pagy

gulguntp@yahoo.com
TÜM YAZILARI
Kürtler, öteki, Büyükada Türk toplumu “sınırda” kişilik bozukluğu taşıyor. Bu türden bir kişilik bozukluğu için, övülen kusursuz, yerilense mutlak kusurludur.
Bu filmi izlemeden 'yoldayım' dememeli: Whiplash Hey gidi Ekşi Sözlük, hey! Birbirinize yaslanma gereksiniminiz, özgürlüksüzlüğünüzden. Kapalı kimliklerinize sığınıp, en tehlikeli bulduğum şeyi yapıyorsunuz; emeği tanımıyorsunuz. Emeği, emek veren tanır. Siz, kendi akıl potansiyelinize de ihanet içindesiniz. Bunu hakaret gibi algılamayın, yazık ediyorsunuz aklınızı zihninize köle ederek.
Orgazm taklidi yapan kadınlar Yıllar geçtikçe ilişkiler çirkinleşiyor, eşler birbirinden ümidi kesiyor. Bir ilişkide ve bence her ilişkide asıl sorumluluk, iki tarafın iyi yanlarının ortaya çıkmasının desteklenmesidir. Dürüst ve cesur bir ilişkide büyümektense karşılıklı acılaşıyoruz. Dedikleri gibi tango iki kişilik bir danstır ve düşünmek de insanın kendiyle dans etmesidir. Bedensel kollarına teslim olduğumuz sevgiliyle, bu sefer kenetlenerek, bağrında bizi ruhen geliştirecek olana neden teslim olamıyoruz? Savaşın gerçek tarafları Marx “El değirmeni, feodal efendiyi veren toplumu, buhar değirmeni ise kapitalist sanayiciyi veren bir toplumu içerir” demişti. Tarihsel etmenin, üretim kipinde ifade edildiği bir dünyada, ne buhar değirmenini ne de bilgisayarı bulmuş bir toplumun çocukları olarak neyi paylaşamıyoruz? Avrupa’dan gelen Müslümanlık Binlerce kilometre ötede toplumsal cinsiyet eşitliği dert ediliyor, kazanımlar elde ediliyorsa, örneğin, “Türkiye’de henüz kültürün etkisi altındayız, bu bize uygun değil” denilemez. Özsel yansımanın farklılığın, zenginliğin önemli bir unsuru olduğunu değerlendirmeye almamak değildir böyle bir tutum; insanlığın kazanımlarına ortak olmayı, hak bilmektir. Benzer bir biçimde, İŞİD zulmü altında doğmuş bir çocuğun, resim sanatına düşmanlık besleyerek yetiştirilmesine rağmen, perspektif bilgisinin artık onda içkin olmasının önüne geçilemeyeceği gibi. Deneyim ve bilgiyi bir etmiş kadınlar Boşinanç ile hakikatin derin köklerini karıştırdık; hem de hepimiz. Giderek gömüldüğümüz bataklıktan nasıl çıkacağımızı düşünmeliyiz. Eğitim seferberliğini imam hatip okulları açarak, fen liselerini kapatarak gerçekleştiren, olumsuz sıfatlarını satırlarca sıralasam da tarifi eksik kalan kültürsüz, kaba saba insanlar tarafından yönetiliyoruz. Halkların kardeşliği mi gerçekten? Bir zamanlar, sol değerler üzerine inşa edilecek bir toplum hayal edenler, bugün açığa çıkan açgözlü, atomist toplumdan kurtuluşun yönüne işaret edecek ilklerden olmalıdırlar. Bu beklenti onlara verilen değerdir. Bizimki gibi ceberrut devletin pençesinde Aleviler de zulüm görmüştür, kadınlar da. Kardeşlik söylemleri ne zaman toplumsal olandan bu denli uzaklaştı? Keyfi tutumların bitimsiz yeniden üretiminden yorulduk. Aydın, faal aklı gereği ayıran değil, birleştiren, bütünleştirendir. Neden bu kadar öfkeliyiz? Narcissus güzel, hem de pek güzel olan yansımasına vurulmuştu. Bizim kaygımız ise, çevremizdekileri, suya yansıyan çirkin görünümümüzün güzel olduğuna ikna etmek. Sorun, sandığımızdan daha derin İstiflense boyumuz yüksekliğinde kitap yazmış olan bir hocaya, konusunda had bildirebildiğimiz gibi; içi boş bir teneke misali ses çıkaranların da kitap yazdıkları bir dönemde yaşıyoruz. Nereye baksak kendimizi görmek, yarattığımız sahte imajı sürdürmek istiyoruz. Üretilen bilgiye 10 MB katkısı olmayanların çıkardığı gürültü yorucu ama kayda geçmek istiyorlar. Türk Solu’na anahtar Bizim sol anlamamıştır bu düşünürleri. Çabasız, emeksizdir bizim sol. Bizim “emeksiz aydın” anlamadığı ne varsa, tepeden bakar. Felsefe çalışmıyorsa, felsefe boş iştir; yok, eğer çalışıyorsa anlayamadığı filozoflar boş adamlardır. Evrensele bu denli direnen solculuk olur mu yahu! Türk Solu’nun açamadığı kilit Beden suyla, akıl ilimle, ruh göz yaşıyla arınır diye duymuştum. Ne işle uğraştığımızdan bağımsız, çeşitli mertebelerde gezeriz gün boyunca. Örneğin, müzik hepimizi dorukta buluşturur, öfke ise en aşağıda. Ey Diyanet, yoksa siz de mi anlayacaktınız?! Diyanet İşleri Başkanlığı, sizin din anlayışınıza, eksik bir anlayış denilmesi yanlıştır. Eksik, tamamlanma potansiyelini haizdir; eksik, karşıtını barındırır. Sizin din anlayışınız ise eksik değil, kasten kusurlu. Tango ve erkek Hayvanca çiftleşmenin, tanışır tanışmaz yatağa atlamanın, sevişmek olduğunu düşünmeye başladık…Özgürlüğün, çiftleşmekten geçtiğine inanır olduk. Tıpkı, dansın, sanatın, cinselliği çağrıştırdı için günah olduğunu düşünenlerin tutumu kadar endişe verici; bir o kadar ıssız, insansız. Tate Exchange: Sanat nedir? Sanatçı kimdir? Duymuşsunuzdur; bir zamanlar, sanatçıların eserlerine imza atmaları, densizlik olarak kabul edilirdi. Çünkü, sanatın açığa çıkardığı şey, tümel güçlerin egemenliği altında yaratıma giren bir aracı olarak, sanatçının eseriydi. Önce, çocuk haklarını çaldık hep birlikte Her istediğini yapabilen, her istediğine ulaşabilen çocuk mutlu değildir, derin bir tatminsizlik duygusu yaşar. Çocuğa, sahip olamadıkları üzerinden de, kendisini tanımlayabilme şansı verilmelidir. Nesnel gerçekliğe devam… Erdem “giyilen” bir kavramdır. Kavranılması, deneyim olmadan olanaklı değildir. Hukuk normlarımızı, erdem yoksa oluşturamayız. Bu özsel ilişki nedeniyle, yurttaşı erdemsiz olan memleketin âdalet sisteminin işlemeyeceğinden söz edilir. İçselleşmesi uygulanmasına bağlıdır. Nesnel gerçekliğin olmadığı mı ispatlandı? Eğer sizin gerçek/nesnel dediğiniz dışsal olan ise, bilimin özünün bu olduğunu düşünüyorsanız, atom üstü örgütlenmeden şüphe duymanız normal. Bu tip şüphe, bu deney sonucu karşısında “Yoksa bardak bardak değil mi?” demekten başka bir şey üretemez. Sirke ama o, şarap değil Siz yemeğinize uygun şarabı değil, şarabınıza uygun yemeği seçerken; yaşamın kalabalığı, kabalığı arasında ezilenlerden, dudak bükenler olacaktır illa! Beş parasızken, parasızlıktan nefesi kokarken, Hegel’in nasıl da, Château Haut-Brion şarapları peşinde olduğunu okuduk. Dudak mı büktük? Yok canım! Aksine, "hah şimdi oldu" dedik. Şu kötülükten imtina etmeliyiz: Tek-tipleştirme Bu metinde: Kürtler’i ötekileştiren ırkçı bakışınla, yüzleş diyor; Aleviler’i müslüman saymayan yobazlığını, at kenara diyor; kana/soya dayandırdığın faşist söylemleri, törpüle de gel diyor; sömürdüğün kadın, işçi, çoluk-çocuk kim varsa, artık bir son ver diyor. Ölüm ve sonsuzluk Sonsuzluğa doğru adımlayarak kendini sonludan kurtardığını sanmak, gerçekte kaçarak kurtulmaktır. Kaçan ise henüz özgür değildir, kendisinden kaçtığı ile koşulludur. Ev toplarken Varlığın Birliği Ey varlığından emin olduğum birlik geri gel! Kendimi bugüne kadar, içinde en özgür bulduğum birlik benden ayrılma, n’olur! Ne yaparsam, neyi tekrarlarsam o yüce duygu bana geri döner? Yasama, yürütme, yargı ve İslâm Adaleti sağlamak devletin görevidir dersek, bu doğrudur; bakanının görevidir dersek, bu da doğrudur; hakimin görevidir dersek bu da doğrudur; fark mertebelerdedir. Farkın, ayrımın birliğe gelmiş ifadesi devlettir. Depresyon ve öteki Kapitalist ekonomi hayatta kalmayı mutlaklaştırır. Meselesi iyi yaşamak değildir. Toplumun atomize oluşu sosyalliğin erozyonu karşısında, geriye sadece her ne pahasına olursa olsun sağlıklı tutulması gereken bir Benin Bedeni kalmıştır. Enerji üretenler ile tüketenler Uzun bir süre, hemen herkesten aldığım bu çiğ tadın nedenini kendimde buldum. Kendime yönelttiğim bakışlarla, bunun, her insanın yaşadığını hissedebilmek için oluşturduğu bir zırh olduğunu anladım. Hepimiz, varlığımızı hissettiğimiz bir alan inşa ediyoruz. Varlık ile yokluk arasında insan. Erdoğan vs İmamoğlu mu? Türkiye’nin en büyük, en kalabalık, ekonomik açıdan en önemli ve belki de en güzel şehri İstanbul, değişim talep etti. Sentezi (Doğu-Batı), evrensel değerleri; kısacası bize hediye edileni; artık, bilinçli bir biçimde koruyup, derinleştireceğimize olan inancın bir sembolüdür Ekrem İmamoğlu. Çocukluk devri bitti, yapılacak çok iş var, altında ezileceğimiz denli ağır sorumluluklarımız var. Fizikçilerden daha hızlı anlayan hippiler Kuantum şifreleme çok önemli bir konu. Bu konuda Çin lider konumda ve muazzam bir projeye imza attı. Kuantum bilgisayarların birbirleri ile haberleşmelerinde aralarındaki mesafe ile ilgili problem yaşanıyordu. Çin, bir kuantum iletişim uydusu fırlattı ve kuantum dolaşıklığı ilkesini kullanarak, kırılması olanaksız bir şifreleme çağı başlattı. ABD’de bilim çıkmazına model: Atatürk Yazar, sıradan, hatta zaten başka türlü olamayacağını düşündüğümüz bir şeye işaret eden “en hakiki mürşit ilimdir, fendir” sözünün, söylendiği dönemde söylenebilmesinin tartışmaya açık ve cesur bir söz olduğu belirtiliyor. Atatürk’ün bu sözündeki ilm ve fen sözcüklerinin, yan yana kullanımlarındaki denge ustalığını, sözcüklerin etimolojilerini ve kültürel bağlamdaki yerlerini inceleyerek anlaşılır kılıyor. Bilgeliğe giden yolda modern fizik Yakın dönemde yaşamış, BBC’nin kendisiyle söyleşi yaptığı büyük bilge İsmail Emre, insanın bir idrak varlığı olduğuna sıkça değinir. Hatta günümüz insanının, nasıl olup da binek üzerinde bir mirâca inanabildiğini sorgular ve mirâcın aslında bir “idrak mirâcı” olduğunu vurgular. İçimizde yaşayan hayalet: Epigenetik “Armut dibine düşer”, “Dedesi koruk yemiş, torunun dişi kamaşmış” hepimizde ortak olan bilgeliğin söylemleri. Şimdi sıra “Ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken”’in sırrını çözmeye geldi. Hoş çözüldü de! Ne zaman çözüldü?