‘Yaşananlar, 90’lı yılları hatırlatıyor’

Diril çiftini kimler, neden kaçırdı? Diril Ailesi başta olmak üzere Süryani toplumu ve tüm azınlıklar endişe içinde bu kahredici sorunun yanıtını öğrenmek için bekliyor. Agos gazetesinden Pakrat Estukyan ve Bianet’ten Ruken Tuncel ile birlikte HDP Milletvekili Tuma Çelik’le Diril çiftinin kaybolması olayını konuştuk.

Özlem Akarsu Çelik oakarsucelik@gazeteduvar.com.tr
Agos'dan Pakrat Estukyan ve Bianet’ten Ruken Tuncel ile birlikte HDP Milletvekili Tuma Çelik’le Diril çiftinin kaybolması olayını konuştuk.

Recep Tayyip Erdoğan başbakanken Ocak 2013’te şöyle diyordu, “Dicle’nin kenarında bir koyunu kurt kapsa bunun hesabı bizim üzerimizdedir. Hiç kimse bizi kurt koyunu kaptı diye suçlamasa bile bizim bunu kendimize dert etmemiz, acaba nasıl önleyebilirdim diye sormamız gerekir”. Kuzu-kurt metaforunun asıl sahibi Süleyman Demirel’dir. Demirel başbakan olduğu dönemde “Fırat’ın kıyısında bir kuzu kaybolsa gelin bunun hesabını bana sorun” demiştir. Sağ siyasetin bu retoriğiyle geldiğimiz 2020 Türkiye'sinde, devleti yönetenler kurtların peşine düşmüyor; “faili belli” cinayetler, kaçırmalar sürüyor.

İstanbul Keldani Kilisesi Papazı Remzi Diril'in, Şırnak’ın Beytüşşebap'a bağlı Asurice adı Mehri olan Kovankaya köyünde yaşayan anne ve babası, 65 yaşındaki Hürmüz Diril ile 71 yaşındaki Şimuni Diril, 11 Ocak’ta kayboldu. Şimuni Diril’in cansız bedeni 20 Mart’ta, daha önce aile üyeleri tarafından defalarca aranan dere kenarında bulundu. Hürmüz Diril’den ise beş aydır haber yok.

Diril çiftini kimler, neden kaçırdı? Diril Ailesi başta olmak üzere Süryani toplumu ve tüm azınlıklar endişe içinde bu kahredici sorunun yanıtını öğrenmek için bekliyor.

Türkiye’nin ilk Türkçe-Süryanice gazetesi olan Sabro’nun kurucusu, Türkiye ve Avrupa’da çok sayıda Süryani kurumunun kuruculuğunu ve yöneticiliğini yapmış olan HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik, Diril çifti ile zorla kaybedilmelerin yaşandığı 1990’lardan bu yana haber alınmayan Süryaniler için Meclis Araştırması istedi. Ancak ne bu talebine ne de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesine karşılık alabildi.

‘SIRTINI DEVLETE DAYAYAN KİŞİLERLE YAPILAN BİR KAÇIRMA OLAYI’

Agos gazetesinden Pakrat Estukyan ve Bianet’ten Ruken Tuncel ile birlikte HDP Milletvekili Tuma Çelik’le Diril çiftinin kaybolması olayını konuştuk.

“Diril çiftinin yaşadıkları bizi kaygılandırıyor. Türkiye, kayıplar, kaybedilmeler, faili meçhuller konusunda sabıkalı. Son yaşananlar bizlere 90'lı yılları hatırlatıyor. Bu kayıp vakasında iddia edilen kontra faaliyetler, alınan gizlilik kararları, kapağı açılmayan soruşturmalar, çelişkili tanık ifadelerinin tümü soru işareti barındırmaktadır” diyen Tuma Çelik, faillere ilişkin şu tespiti yaptı:

Elde ettiğimiz bilgilerden yola çıkarak şunu net söyleyebiliyorum, kesinlikle örgütün işi olduğunu düşünmüyorum; devletin talimatıyla yapıldığına da inanmıyorum ama devletin 24 saat hâkim olduğu bir alanda böyle bir olayın meydana gelmesi ve sonraki gelişmeler, bir şekilde sırtını devlete veya devletteki kesimlere dayayan kişilerle birlikte yapılan bir kaçırma olayı olduğunu düşündürüyor. Devlet, oradaki yetkililer isterse bu olayı net biçimde ortaya çıkarabilir. Eğer çıkarmak için gerekli çabayı sarf etmiyorsa o zaman ortada farklı bir durum söz konusu olur. Ne yürütülen soruşturma ne de yapılan açıklamalar bizleri tatmin etmiştir. Diril çiftinin akıbeti sonuna kadar araştırmalıdır. Bu kayıp vakası, karanlık dehlizlerde kaybolmamalıdır.

YANIT BEKLEYEN SORULAR

Tuma Çelik’in Hürmüz-Şimuni Diril olayıyla ilgili tespitleri şöyle:

İFADE DEĞİŞTİREN KİŞİ SORUŞTURULMADI: En yakın yerleşim birimine 25 km. mesafede bulunan Mehri köyünde Diril çiftinin yanı sıra ikamet eden tek kişi, kaçırılma olayının da tek görgü tanığı olarak ifade verdi. Diril Ailesi ile aralarında husumet olduğu bilinen bu kişi önce Diril çiftinin üç PKK’li tarafından kaçırıldığını söyledi, daha sonra ifadesini değiştirerek çiftin, evlerinden çıkarken yalnız olduğunu anlattı.

DOSYAYA GİZLİLİK KARARI GETİRİLDİ: İlk resmi açıklama 16 Ocak’ta Şırnak Valiliği’nce yapıldı. Kötü hava koşullarına rağmen arama çalışmalarının sürdüğü belirtildi. 17 Ocak’ta ise Beştüşşebap Başsavcılığı dosyaya gizlilik kararı getirdi.

ARAMA ÇALIŞMASI YAPILMADI: Resmi makamlar arama kurtarma çalışması yapıldığını söylese de Diril Ailesi, arama çalışmasını kendi imkanlarıyla yalnızca ailenin yaptığını ifade ediyor.

CANSIZ BEDEN DERE KENARINA TAŞINDI: Şimuni Diril’in cansız bedeni 20 Mart’ta, daha önce aile tarafından defalarca aranan dere kenarında bulundu. Beden bütünlüğü bozulmuş olan cesedin oraya kim tarafından ne zaman getirildiği bilinmiyor.

OTOPSİ RAPORU İKİ AYDIR YAZILMADI: Şırnak Devlet Hastanesi morguna kaldırılan Şimuni Diril’in nasıl öldüğünün anlaşılması ancak adli tıp raporunun yazılmasıyla netlik kazanacak ama rapor iki aydır yazılmadı. Arama kurtarma çalışmaları yapılmıyor, adli tıbbın otopsi raporu çıkmıyor ve rapor unutturulmak isteniyorsa o zaman bizde, güçlü birilerinin bu olayı gizlemeye çalıştığı kanısı oluşuyor.

HÜRMÜZ DİRİL NEREDE?: Şırnak Valiliği 2 Mayıs’ta açıklama yaptı. 28-30 Nisan tarihleri arasında geniş çaplı arama çalışmalarının yapıldığı ancak Hürmüz Diril’e ilişkin bir ize rastlanmadığı belirtildi.

“PKK KAÇIRDI” İDDİASINI ÖRGÜT YALANLADI: HPG tarafından 16 Mayıs’ta yapılan açıklamada Diril çiftinin PKK tarafından kaçırıldığı iddiası yalanlandı, “İki sivil vatandaş bölgede kontra faaliyetleri yürüten üç kişi tarafından kaçırılarak katledilmiş ve bu kişiler sivil yurttaşların cenazelerini Hêzil suyuna atmışlardır” denildi.

GÖZALTINA ALINAN İKİ ÇOCUK KAYBOLMUŞTU: Diril Ailesi'nin ilk kaybı bu olay değil. 90’lı yıllarda Mehri köyü zorla boşaltılınca İstanbul’a taşınan Diril Ailesi'nden Şimoni Diril'in amcasının 12 ve 16 yaşındaki torunları İlyas ve Zeki Diril, köylerine dönmeye çalışırken gözaltına alındılar ve bir daha kendilerinden haber alınamadı. Türkiye’deki soruşturmalar takipsizlikle sonuçlandı. Aile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu ve AİHM Türkiye’yi mahkûm etti.

SÜRYANİLERİN TOPRAKLARINA DÖNMESİ ENGELLENİYOR: Bu kayıp vakası, topraklarına geri dönmek isteyen ancak onca baskı ve engelle karşılaşan Süryaniler için bir milat olmuştur. Sanki gizli bir el Süryanilerin bölgeye dönüşünü engellemektedir. Yıkık kilise ve manastırlar, Süryanilere karşı bir sindirme davası olarak sembolik özellik taşıyan Mor Gabriel Manastırı davasının yıllardır bitmiyor oluşu, bölgede yeniden başlayan çatışmalar, mülkiyet sorunları ve daha onlarca engel dönüş umutlarını sekteye uğratıyor. Şimdi de Diril çiftinin kaybı Süryanilerin endişesini bir kat daha artırıyor.

KÜRT İLLERİNDEKİ KAYIP VAKALARI AYDINLATILMIYOR: Kamuoyunda Kürt illerindeki kayıp vakalarının aydınlatılmasındaki özensizliğin bilinçli olduğu duygusunun uyanması son derece normaldir. Son dönemde Diril çifti, Gülistan Doku gibi kayıp vakaları sadece kamuoyunun gündemine gelebilmiş örneklerdir. İktidarın bu kayıpları aydınlatmadığı her gün Türkiye demokrasisi için de kayıptır.

SÜRYANİ NÜFUS ZORUNLU GÖÇLERLE AZALDI: Turabdin (Mor Gabriel Manastırı'nın da yer aldığı, Midyat ve çevresini kapsayan bölge) ve Hakkari bölgesinde yaşayan Süryanilerin sayısının 5 bin civarında olduğunu tahmin ediyoruz. Turabdin’dekilerin yaklaşık 500’ü, temelli dönüş yapanlar. İstanbul ve diğer büyük şehirlerde yaşayanların sayısının da 20 bin civarında olduğu düşünülüyor. Yaz aylarında Süryani nüfusu 60 bine kadar yükseliyor. Zorunlu göç, 12 Eylül darbesi sonrası başladı. Bu döneme kadarki nüfus 70 bin civarındaydı. 60’lı yıllarda Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine ciddi sayıda Süryani işçinin gidişini 80’lerdeki zorunlu göç izledi. 90’larda köyler boşaltılırken oralarda zaten aileler kalmamıştı. Kürt sorununda çatışmasız çözüm arayışlarının geliştiği 2000'li yıllardan sonra bölgeye doğru tersine göç başladı. Ancak son yıllarda yaşananlar, tarihsel olarak bunca zulüm görmüş bir halkın çocukları ve torunları için dönüş ihtimallerini pamuk ipliğine bağlamakta.

Tüm yazılarını göster