Yak bütün fotoğrafları! Ya da yakma kız, kolaj yapalım!

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dijital teknolojinin gelişiyle birlikte kağıt fotoğrafçılık ortadan kayboldu. Artık kimse ne birini fotoğraftan keserek ondan hıncını alabiliyor, ne de fotoğrafa allı güllü çerçeveler çizerek sevgisini kağıtlara taşırabiliyor. Yüce Tarkan’ın söylediği gibi yakamıyoruz bile fotoğrafları!

Irmak Özer heyirmako@gmail.com

"Çiftlerin yapması gereken ilk şey, birbirlerine ne kadar mükemmel olduklarını anlatmak yerine, 'Ben bu şekilde bir deliyim, sen ne şekilde bir delisin?' diye sormak olmalı. İki kişi, 'Ben biraz deliyim ve sen de delisin' diyerek bir ilişkiye başlarsa, kaçınılmaz sorunlar ortaya çıktığında kendini aşırı haklı bulma eğilimi daha az olur."
Alain de Botton

Deliler diyarından, Ham Sanat Müzesi’nden (Collection de l'Art Brut) bu sene son kez merhabalar! Toplumdan dışlanmış, çoğu zaman kendini sanatçı olarak tanımlamayan insanların "eserlerinin" toplandığı, sergileri sürekli değişen bu müzeden, müzenin olduğu şehirde yaşamanın verdiği meyveleri toplayarak bu yıl defalarca bahsettim. Yıl sonunu da bu müzede, "Siz hangi yolu seçiyorsunuz?" sorusunu sorarak kapatmak istedim.

İsviçreli-İngiliz yazar Alain de Botton’ın da söylediği gibi, herkes zaten biraz deli; sadece bazıları bunu uluorta göstermekten çekin(e)miyor. Yazar, yukarıda paylaştığım sözlerine devam ederken, erken çocukluk döneminde ebeveynlerimizin neye ihtiyacımız olduğunu çok iyi tahmin edebildiği güzel anlar olduğundan bahsediyor. Büyüdükçe ihtiyaçlarımızı açık açık anlatmadığımız sürece bu güzel anların azaldığını söylüyor. Sonra gelsin hüsran, kızgınlık, lanet olsun sana bir zamanlar sevdiğim ailem, arkadaşım, sevgilim!

ANILAR ARTIK 'FOTOMAKİNELER'

Ham Sanat – Art Brut Müzesi’nde bu sene ilk kez sadece fotoğrafa odaklanan bir sergi gördüğümde merak edip koşa koşa gittim. İki tutkulu koleksiyoncu, Antoine Gentil ve Lucas Reitalov, yaklaşık 10 yıl boyunca bit pazarındaki tezgahlar veya ikinci el satıcılarda gezip, sıradan insanların binlerce anı fotoğrafını toplamışlar. Bu fotoğraflar, öyle dümdüz eski fotoğraflar değiller; hepsi de "olaylı", belli ki bir dram sonucu son hallerine gelmişler. Toplanan fotoğrafların ortak yanı, ilk görünüşlerini ve asli anlamlarını değiştiren bir komplonun, müdahalenin ya da olayın kurbanı olmalarıdır. Fotoğrafçı ya da üçüncü bir kişi tarafından) kesme, kolaj, çizim ya da boyama işlemine tabi tutulmuş ya da bir kaza ya da zamanın tahribatı sonucu bugünü hallerini almışlar. Uzun lafın kısası, birileri ya fotoğraflardan hıncını almış, ya fotoğraflarla dalga geçecek eklentiler yapmış ya da onlarla eğlenmiş. Fotoğraflar entrikaya uğramış!

Gentil ve Reitalov, topladıkları bu birkaç bin anonim fotoğraftan tutarlı bir koleksiyon oluşturmak için görüntüleri küçültmüşler ve çeşitli ülkelerden 452 fotoğraflık bir koleksiyon ortaya çıkarmışlar. Bu kendi icat ettikleri foto-mühendislik ürünlerine ise ""Photomachinées" (Fotomakineler) ismini vermişler. 2021 yılında koleksiyon müzeye bağışlanınca, buyurun size Fotomakineler sergisi!

Fotomakineler’de ana dört farklı grup, iki koleksiyoncu tarafından icat edilen yeni isimlerle, izleyicinin bu tuhaf, çoğunlukla şiirsel eserleri anlamasına yardımcı olması için 20 kategoriye bölünmüş. Yılı kapayıp iki eğleneceğimiz yılın şu son günlerinde grupları açıklayıp sizi yormayacağım ama genel adlarından bahsetmek gerekirse foto yeniden bileşimler, foto vesikalar, foto absorbsiyonlar gibi çeşitli karışık isimleri var. Meraklısına güzel bir kaynak önerebilirim.

Yine de biraz fikir vermek gerekirse, fotoğraflardan belli ki artık sevilmeyen insanların dümdüz kesilmesinden tutun yüzlerinin karalanmasına, farklı fotoğrafların bir araya getirilerek komik kolajlar oluşturulması, fotoğraflarına üzerine boyama, çizim, hatta nakış yapılması gibi birçok örnek toplanmış. Hatta kedisinin ölümüne çok üzülen biri, kedisinin fotoğrafının altına kediyle ilgili önemli tarihleri yazıp (kedinin adı Mikou bu arada, madem bu kadar kıymetli, analım) ölen kedinin tüyleriyle kolajlamış. Bir başkası ise kedi resminin gözünü oymuş. Dokunaklı, komik tuhaf, garip, bu duygular çok karışık!

Bu arada genç Türk sanatçılardan Ekin Keser, kalpleri kırarak kapanan Mixer Galeri’nin son dönemlerinde benzer bir sergi yapmıştı. Annesinin kızıp belirli kişileri kestiği fotoğrafları geleneksel araçlarla kolajlamıştı; anmadan geçmeyelim.

Ben bu sergiyi gezerken, benimle beraber yanımda olmasından çok heyecan duyduğum bir beyefendi vardı. Birlikte yüzü "cırmalanmış" seksi bir erkek fotoğrafına bakıp gülmüştük. Belli ki erkek güzelinin kalbini kırdığı hanım, "Allah'ın cezasının" yüzünü görmek istemiyor, diğer yandan da kalbinden atamadığı adamın resmini de çöpe atamıyor, ancak resmi cırmalayarak hıncını alıyordu. Sonra benimle sergi gezen beyefendi de benim kalbimi kırdı ve ben de onun yüzünü cırmalamak istedim. Ama gel gör ki; sergide de söylendiği gibi, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dijital teknolojinin gelişiyle birlikte kağıt fotoğrafçılık ortadan kayboldu. Artık kimse ne birini fotoğraftan keserek ondan hıncını alabiliyor, ne de fotoğrafa allı güllü çerçeveler çizerek sevgisini kağıtlara taşırabiliyor. Yüce Tarkan’ın söylediği gibi yakamıyoruz bile fotoğrafları! Böylece bu yazıyı sene sonunda yazmamın sebebine geliyoruz; aman boşverin yakmayın be, albümlerimizde kaybolsun gitsin kızdığımız herkes, biz önümüze bakalım, yeni sayfamızı açalım. Yaşadıklarımız ders olsun, yeni yılımız harika olsun!

Tüm yazılarını göster