Türkiye uyuşturucu trafiğinin neresinde?

Balkan mafyasının İstanbul'daki varlığı, motosiklet cinayetleri ve İçişleri Bakanlığı'nın verileri, Türkiye'nin uyuşturucu trafiğindeki konumunu tartışmaya açtı.

Abone ol

DUVAR- Son günlerde İstanbul'da konumlanan Balkan mafyası haberleri, Türkiye'nin uyuşturucu trafiğindeki yerinin de sorgulanmasını gündeme getirdi. Türkiye'de artan uyuşturucu kullanımı, İçişleri Bakanlığı'nın raporlarına da yansıdı.

Birgün yazarı Selçuk Candansayar "Susurluk 'reloading'" başlıklı yazısında, önceden doğudan batıya uyuşturucu ticaretinin bir uğrağı olan Türkiye'nin son zamanlarda Amerika'dan Avrupa'ya sevkiyat için bir kavşak olup olmadığını değerlendirdi. Candansayar'ın yazısının ilgili bölümü şöyle: 

"1993-1996 yılları arasında Sapanca-Hendek-Düzce ölüm üçgeninde öldürülen Kürtlerin uyuşturucu rotasını yönettikleri iddia edilmişti. Afganistan- İran hattından gelen uyuşturucunun Avrupa’ya geçişini kontrol ettikleri ve elde edilen gelirin PKK’ye aktarıldığı dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in ağzından söylenmişti. Sonra 3 ekim 1996’da Susurluk kazası bir başka üçgeni ortaya çıkarmıştı; devlet- siyaset- mafya. Adı uyuşturucu ile anılan en tanınmış 'ülkücü' de araçtaydı. Daha önce İsviçre’de uyuşturucu ticaretinden ceza almışlığı vardı ve hareketin içindekiler o dönem uyuşturucu bağlantısının 'Asala ile mücadelenin finansı için katlanılan bir kahramanlık' olduğunu söylüyorlardı.

***

İçişleri Bakanlığı kendi raporunda narkoterörün hala PKK üzerinden işlediğini anlatıyor. Adı, hükümet politikasına bağlı olarak uzamış, PKK-KCK-PYD-YPG olmuş. Yine genel politikaya uygun olarak Fethullahçılar da FETÖ-PDY olarak aynı kategoriye alınmışlar. Ancak bir sorun var. Raporda 1980-2021 arası dönemle ilgili verilen rakamlar ile bu örgütlerle ilgili resmi açıklamalar arasında tutarsızlık var. Türkiye uyuşturucu rotasını PKK’nin yönettiğini kabul edersek, İçişleri Bakanlığı’nın ülke içinde ayakkabı numaralarını bile bildiği 'bir avuç kalan PKK’li' olmasına karşın uyuşturucu ticareti nasıl olup da katlanarak büyüyor.

Ele geçirilen maddeler, içenler, yakalananlar, ticaretini yapanlarla ilgili rakamlar neredeyse geometrik olarak artıyor. Üstelik 2010’lu yıllara kadar Türkiye doğudan batıya esrar-eroin hattının güzergahı iken o tarihten bu yana Amerika kıtasından Avrupa’ya gide kokain-sentetik uyarıcının da güzergahı olmuş durumda. Devletin raporu da aynı şeyi söylüyor.

İkinci bir veri daha var. Türkiye’de doksanlı yılların sonuna kadar iç pazarda kokain neredeyse hiç yokken ve esrar ve eroin kullanımı Avrupa ve ABD oranlarının çok çok altındayken, son yirmi yıldır önce esrar eroin ardından kokain ve sentetik madde kullanımı muazzam bir hızla artıyor.

***

Doksanların sonunda ölüm üçgeni cinayetleri sonrasında konuşulanları hatırlamakta fayda var. Buna göre cinayetler sonrası uyuşturucu hattı kesilmişti. Türkiye’ye gelen uyuşturucuyu Balkanlar üzerinden Avrupa’ya gönderilecek bağlantılar kurulamıyordu. Afganistan-İran’dan gelen uyuşturucunun Avrupa’ya sevki durunca, elde kalan ve taşınamayan uyuşturucu iç pazara dökülmüştü. Gerçekten de iki binlerin başından bu yana Türkiye’ de yasadışı madde kullanımı katlanarak büyümekte. Şimdi bu bilgileri İstanbul’da yaşayan Balkan suç örgütleri liderleri ile birleştirirsek, hem esrar ve eroinin doğudan batıya, hem de kokain ve sentetiklerin Amerika kıtasından Avrupa’ya sevkiyatı için yeni bir örgütlenme oluştuğunu düşünebilir miyiz?

Sinan Ateş cinayetinde tutuklanan zanlılar ve bağlantılarının uyuşturucu ticaretiyle ilişkileriyle ilgili iddialar bu perspektifle incelense mi acaba? Sosyal medyada Meksika uyuşturucu karteli Sinaloa üyelerinin bozkurt işaretli videoları da yol gösterebilir." (HABER MERKEZİ)