‘Şu fakir kullarınız’ neden servet vergisi salamaz?

Neresinden bakarsanız bakın, servet vergisi bu çürümüş sistemin bir parça düzelmesine, yolsuzluğun azalmasına, yatırımların artmasına, emlak temelli hastalıklı büyümenin soğumasına imkan sağlayabilir. Ha bir de enkaz altında ölmememize belki de... Daha ne olsun?

Süleyman Karan karan.suleyman@gmail.com

Türkiye, her zamankinden daha bölünmüş bir ülke haline geldi. Etnik, sosyokültürel, bölgesel bölünmüşlük de var, ama asıl bölünmüşlük çok net olarak sınıfsal. Sözde ‘fakir kulların’ 20 küsur yıllık iktidarında, zaten varolan bu sınıfsal uçurum, çok daha derinleşti. Her sağ popülist iktidar neyse, Türkiye’nin siyasal İslamcı-aşırı milliyetçi ittifakı da o! Bir farkla, bunlar nepotizm ve kleptokraside uzak ara önde, bir de tabii ki beceriksizlikte!

YÜZDE 90’A DÜŞEN PAY SERVETİN YÜZDE 30’U

Credit Suisse tarafından yapılan bir araştırma, durumun vahametini çok net ortaya koyuyor. Türkiye’deki 1 trilyon 41 milyar dolarlık toplam servetin (bu servet hesaplamasının çok gerçekçi olmadığını, bunun çok üzerinde bir meblağ olması gerektiği notunu buraya düşeyim) yüzde 39.5’lik kısmı nüfusun sadece yüzde 1’lik kesiminin elinde bulunuyor. Nüfusun en zengin yüzde 5’inin toplam servetten aldığı pay ise yüzde 59.2. Servetin yüzde 69.8’i ise en zengin yüzde 10’luk kesimin elinde. Büyük olasılıkla bu servetin hesaplanması sürecinde kara para, gri ekonomi, her türlü gayrimeşru faaliyet yer almıyor. Bu şaibeli ve tespit edilemeyen kazancın da, en zengin yüzde 10’un cebinde olduğunu belirtmekte fayda var.

YOKSULUN SERVETİ BORCU!

Şimdi de tersinden gidelim... Türkiye’de nüfusun en yoksul yüzde 30’luk kesiminin servetten aldığı pay borç!.. Yetişkin nüfusun yüzde 30’unun servetini topladığımızda ortaya 1 milyar dolarlık net borç çıkıyor. Peki bu en yoksul kesime, orta ve alt orta gelir grubunu da ekledik mi ne oluyor? Yetişkin nüfusun yüzde 80’inin toplam servetten aldığı pay yüzde 18.7. Hal böyle işte... ‘Servet uçurumu’ terimi bile bu rakamların yanında sönük kalır.

ÜLKE EKONOMİSİNE KATMADEĞER SAĞLAMAYAN SERVET YOKSULLAŞTIRIR

Peki bu toplam serveti yutan zenginlerin Türkiye ekonomisine katkısı nedir? Yatırım mı yaparlar, Ar-Ge’ye mi para dökerler, çok mu inovatifler, deli gibi katmadeğerli ürün piyasaya süren üretim tesisleri mi var? Sanat ve kültüre mi büyük destek veriyorlar? Makro verileri bakınca anlıyorsunuz ki, yok böyle bir şey! Yani bu servetin ekonomiye katkısı diğer pek çok ülkeyle kıyaslandığında çok daha düşük. Kimisi servetini yurtdışına kaçırmayı tercih ediyor, kimisi utanç verici ve müptezel bir ‘lüküs hayat’ sürüyor. Kimisi ya yurtiçinde ya da yurtdışında gayrimenkule yatırım yapıyor, kimisi vergi cennetlerine kaçırdığı paralarla spekülasyon... Servetin yatırıma dönüşme oranını hesaplayan biri varsa lütfen bir araştırma yayımlasın da Türkiye’deki ‘prematüre burjuvazi’nin boyunu posunu görelim!

SERVET VERGİSİNİN TAM DA ZAMANI

Türkiye tarihinin en yıkıcı depremini 6 Şubat 2023’te yaşadı. Bu deprem olmasa dahi, kronik hale gelen ekonomik kriz sebebiyle, servet vergisi zaten tartışılmakta olan bir konuydu. Buna karşın, sağ popülist iktidar servet vergisi salmayı gündemine almamaya kararlı. Yukarıda görüldüğü üzere, Türkiye’de servet dağılımı müthiş sağlıksız ve ekonominin bu girdaptan çıkmasına da ciddi bir engel oluşturuyor. Peki neden böylesi bir potansiyel kaynağı kullanmaya yanaşmıyor iktidar? Birincisi, o yoksul dostu söylemlerini kazıdığınızda, altında neoliberalizmin en vahşisinin yattığını görüyorsunuz. İkincisi, kleptokrasi kaynaklı servetlerin böylesi bir vergi salındığında tartışılma ihtimali var ve en önemlisi iktidarla doğrudan ilişki içindeki iş dünyası ve bürokrasi zaten bu ‘karanlık servet’te ortak!

FELAKET VE EKONOMİK KRİZİN FATURASINI ÖDEYEBİLMEK İÇİN

Servet vergisi iki sebeple uygulanan bir vergi. Birincisi servet dağılımını ve sınıfsal uçurumları bir nebze azaltmak amacıyla, sol iktidarlar tarafından uygulanmak istenen bir vergi. Bu işin ideolojik kısmı. Bir de mecburiyet sebebiyle uygulanan servet vergisi var. Büyük felaketler, ekonomik krizler, sosyal çatışmalar sebebiyle gündeme geliyor. Malum Türkiye hem felaketleri hem de ekonomik krizi bir arada yaşıyor. Üstüne üstlük çok ciddi bir Büyük İstanbul Depremi tehdidi de var ve kentsel dönüşümün yapılabilmesi için yüksek meblağlarda kaynak gereksinimi bulunuyor.

İLK ETAPTA EN ZENGİN YÜZDE 10’A

Servet vergisi geçmişte ve bugün daha az görülse de dünyada uygulanmış, uygulanıyor. Yakın tarihte servet vergisi uygulamaları hem ideolojik hem de zorunlu sebeplerle yapılmış. Hemen her seferinde de ‘daraltıcı’, ‘kısıtlayıcı’ ölçütler kullanılmış. Bütün uygulamalarda ülkenin ekonomik gerçeklerine göre değişen şekilde belirli bir eşiğin altındaki servet vergilendirilmemiş. Söz gelimi tek bir evi olan genelde mükellef sayılmamış. Yine gayrimenkul ve finansal servetin bir alt sınırı belirlenmiş. Ya belli bir miktarın altındaki servetten hiç vergi alınmamış ya da azalan oranlı bir vergi belirlenmiş.

AVRUPA’DAKİ UYGULAMALARI ÖRNEK ALMAK MÜMKÜN

Bugüne kadar salınan servet vergileri de farklı farklı... Yakın zamanda ABD’li demokratik sosyalist Bernie Sanders bunu gündeme getirenlerden biri... Yine ABD’de süper zenginlerden servet vergisi alınmasını isteyen siyasetçiler oluyor. Genelde süper zenginler hedef alınıyor. Söz gelimi serveti 50 milyon doların üzerinde olan zenginlerden alınması gündeme geliyor. Oranlar ise net servet üzerinden hesaplanıyor. Yüzde 8’e kadar çıkan öneriler olmuş. Bugüne kadar öneriler çok olmuş da, hiçbiri uygulamaya girememiş.

Avrupa ülkeleri bu konuda daha cesur ve deneyimli. 1990’larda 12 Avrupa ülkesinde servet vergisi uygulanırken bugün sadece dört Avrupa ülkesinde uygulanabiliyor. Fransa, Norveç, İspanya ve İsviçre... Servete uygulanan vergi oranı en fazla yüzde 1. Avrupa’da uygulanan servet vergilerinin çoğu, kişinin ana ikametgahı, hayat sigortası gelirleri, emeklilik serveti ve ticari varlıklar olmak üzere bazı varlık biçimlerinin muafiyetlerini veya tercihli muamelesini içeriyor. Bu ülkelerin servet vergilerinin muafiyet eşikleri, evli çiftler için ortalama 500,000 euro civarında.

VARLIK VERGİSİ İLE ALAKASI YOK

Türkiye’de bugüne kadar açık seçik uygulanmış bir servet vergisi yok. Varlık Vergisi bambaşka ve aslında bir servet transferini hedefleyen siyasi bir uygulama olduğundan, burada sözünü ettiğim servet vergisiyle uzaktan yakından bir ilgisi yok. 1999 Marmara Depremi sonrası bir kezliğine uygulanan ek emlak vergisi servet vergisine en benzer uygulama... Bunun dışında bir örnekten söz etmek pek mümkün değil.
Yani böyle bir alışkanlığımız yok. Bunun yanı sıra, Türkiye’deki vergi sisteminde reform yapılmadan bir servet vergisi uygulaması da pek mümkün görünmüyor, zorunluluktan uygulansa bile gerek servet dağılımını gerekse yeterli bir kaynak girişini sağlaması mümkün görünmüyor. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 70’lere çıkmış, tahakkuk/tahsilattaki sorunlar çözülmemişken servet vergisi tek başına fazlaca bir işe yaramaz. Ve tabii akılcı ve şeffaf bir ekonomi yönetimi olmaksızın da servet vergisinden elde edilecek gelir buharlaşır gider.

KAYNAK İHTİYACINA BİR NEBZE İLAÇ OLABİLİR

Ancak ortada acı bir gerçek var. Türkiye ekonomisi kriz sarmalından çıkmakta çok zorlanıyor. Öngörülebilir bir ekonomi iklimi yok. Bu girdaptan çıkmak için çok ciddi bir kaynak girişine gereksinim var. Kimine göre nefes almamız için en az 200 milyar, kimine göre 300 milyar dolar gerekli. Bunun yanı sıra, ülke çapında bir kentsel dönüşüm seferberliği gerekiyor, toplamda bu yeniden yapılanma için gerekli miktar, Dünya Bankası’na göre 465 milyar dolar!..

Eğer ki bu ekonomi yönetimi yolsuzluk ve verimsizlik çarkını kıracak reformları yapabilirse, en kısa sürede bir servet vergisi salınması bir nebze de olsa ekonomiyi rahatlatabilir. Peki ama kime ve ne oranda? Öncelikle ‘kısıtlayıcı’ ölçütlerle olması şart. Belki emlak temelli servette bir evinde ikamet eden, diğer evi kirada olan iki konut sahipleri muaf tutularak, gayrimenkul sayısı ya da değeri üzerinden tek seferlik bir vergi salınabilir. Yine hane başına bir araçtan fazlasına sahip olanlara bir vergi uygulanabilir. Finansal serveti olanlara, belirlenecek ‘kısıtlayıcı’ bir alt tabanın üzerinde yine bir sefere mahsus bir servet vergisi salınabilir. Bu uygulamada servet hacimlerine ayrı ayrı vergi oranları uygulanması da hakkaniyet açısından önem taşır ve kabullenilmesi daha kolay olur. Bu arada yatırım yapacaklara muafiyet de uygulanabilir.

SERVET DÜŞMANLIĞI DEĞİL EKONOMİYİ KURTARMA ÇABASI

Servet vergisine karşı çıkanların argümanlarına gelince... Servet vergisinin etik ve rasyonel açıdan liberal ekonomiye aykırı olduğunu söyleyenlere, ilk sorum “Bu yolsuz ve verimsiz ekonomi mi liberal ekonomi?” olur. Bunu geçelim... Bu vergi uygulandığında servetin yurtdışına kaçacağına söyleyenlere ise “Zaten kaçıran kaçırdı ve kaçırıyor. Bu kadar kolay rant sağlanan bir ülkede pek kaçan olmayacaktır” cevabını vereyim. Hatta tersini söyleyeyim, üretime yatırım yapmak yerine rant ekonomisini devam ettirmek isteyenler, bu vergiler salınır ve yatırım taahhüdü yapanlar muaf tutulursa, reel ekonomiye katkı sunmayı zoraki de olsa da tercih edebilirler.

Yani neresinden bakarsanız bakın, servet vergisi bu çürümüş sistemin bir parça düzelmesine, yolsuzluğun azalmasına, yatırımların artmasına, emlak temelli hastalıklı büyümenin soğumasına imkan sağlayabilir. Ha bir de enkaz altında ölmememize belki de... Daha ne olsun?

Tüm yazılarını göster