Sınav; 'avukatlık bunalımı' devam ediyor

Sorun "sayıları hızla artan hukuk fakülteleri"yken, fakülteleri azaltmak yerine avukatları eleme düşüncesi tek bir şeyle açıklanabilir; serbest piyasa ekonomisini korumak.

Abone ol

Utku Can Akyol*

9 Mayıs 2023 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan "Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Staj Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" yürürlüğe girdi.

Staj Yönetmeliğinin "Başvurma" başlıklı 4. maddesinde yapılan değişiklikle "ğ) 24/10/2019 tarihinden sonra hukuk fakültesine kayıt yaptıranlardan 31/3/2024 tarihinden önce mezun olanlar saklı kalmak kaydıyla Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı başarı belgesi"ne sahip olma zorunluluğu getirildi.

02/05/2001 tarihinde, 4667 sayılı "Avukatlık Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"la Avukatlık Kanunu'nun 3. maddesine "d) Avukatlık sınavını başarmış olmak." şartı getirilmişti. Sınav, "stajyerin meslek kuralları bilgisi ile hukuk ilkelerini ve mevzuat hükümlerini olaylara uygulayabilme yeterliliğini" ölçen, yılda iki kez yapılan, Türkiye Barolar Birliğince çıkartılacak yönetmelikle düzenlenen ve sonuçlarını ÖSYM tarafından bildirilecek bir sınav olarak düzenlenmişti.

Sınav, Avukatlık Kanunu'na "Avukatlık Sınavı" başlığıyla 28/11/2006 tarihli 5558 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle düzenlenen hükümle girmiş, Anayasa Mahkemesi’nin 15/10/2009 tarihli ve E.: 2007/16, K.: 2009/147 sayılı Kararı ile iptal edilmişti.

24/10/2019 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan değişiklikle bu kez "Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı" adı tercih edilmiş, değişiklik 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na ek madde eklenerek ve bu kez, sınav alanları ayrıntılı biçimde açıklanarak düzenlenmişti. Sınav, "test" şeklinde ve ÖSYM tarafından yapılacaktı. Yine, sınav artık "hukuk mesleklerini" yani, "hâkimlik, savcılık, avukatlık ve noterlik meslekleri"ni bütünüyle kapsayacaktı.

Son değişiklikle, bir önceki değişikliğe dair sınır da çizildi; böylece "24/10/2019 tarihinden sonra hukuk fakültesine kayıt yaptıranlardan 31/3/2024 tarihinden önce mezun olanlar" sınavdan muaf olacaklar.

Bu arada, mesleğe ilişkin sınav fikrinin yanı sıra 2022-YKS Tercih Kılavuzu'nda Tıp, Diş Hekimliği ve Eczacılık fakültelerine uygulanan baraj gibi Hukuk fakülteleri için 125 binlik bir "sıralama barajı" getirilmişti.

"Arabulucu Karteli"nde değindiğimiz üzere avukatlığı süzmek ve avukatları "elemek" için zorunlu arabuluculuk sisteminin sınırları zorlanmış, Türkiye zorunlu arabuluculuk sisteminin açık ara en çok uygulandığı hukuk sistemi haline getirilmişti.

Uzun zamandır avukatlık mesleğinin yaşadığı geri döndürülmesi zor "bunalım"a üretilmeye çalışılan çözümlere değinmiş ve çoğunu eleştirmiştik. Sorun, ilk kanun gerekçesinde de Anayasa Mahkemesi kararında da değinildiği üzere basitçe birkaç kelimeye indirgenebilmişti; "sayıları hızla artan hukuk fakülteleri". Sorunu saptamadaki başarımız çözüme yansımadı.

Avukat Hakları Grubu'nun yayınladığı grafiklerde de görüleceği üzere avukat sayıları ivmelenerek arttı ve durdurulamaz bir boyuta ulaştı. Bu gidişle Türkiye genelinde avukat sayısı beş yıl sonra yaklaşık 258.730 olacak.

Avukatlık sınavı, ancak mesleki popülasyon sabitken veya akla uygun bir biçimde artıyorken uygulandığında diğer ülkeler gibi kaliteli sonuçlar verebilirdi. 

AKP'nin makyaj politikalarından biri olan, "daha çok hukuk fakültesi mezunu" dahiyane fikri yalnızca ekonomik sorunlar yaratmadı, avukat intiharları da hiç tanık olmadığımız biçimde arttı.  Muhtemelen "Doktor dövebiliyoruz" diye gülümseyen düşünce, bir alacağın tahsili için çalışan avukatı öldürmekte çekince görmedi.

Çoğalmak avukatları politik açıdan güçlendirmedi. Doğal olarak, tek derdi hayatta kalmak olan sessiz, genç-erişkin bir kitle yarattı. Yalnızca "işini sağ salim bitirmek" için adliyelerde ter döken avukatları azarlamak, savcılarla görüşmelerini engellemek, kollukta onlara zorluk çıkarmak artık kolaydı. İstanbul Barosu'nu ikiye bölerek politik güç kazanma fikri ise işin daniskasıydı.

Bunalımın diğer yüzünde, kaza yaptığınızı bir diğer ilçeden haber alan "avukatlık büroları" sizi daha hastanedeyken arar oldu. Stajyer ilanları küstahlaştı, avukatlar arasında çirkin bir "köşe kapmaca" başladı.


Sorun -mahkeme kararıyla- "sayıları hızla artan hukuk fakülteleri"yken, fakülteleri azaltmak yerine avukatları eleme düşüncesi tek bir şeyle açıklanabilir; serbest piyasa ekonomisini korumak.

Mevcut avukatlar "elenmemek" için arabuluculuk kurslarına (ve arabuluculuk "uzmanlık" kurslarına), avukatlık akademilerine (?), vakıf üniversitelerinin oldukça kolaylaştırılmış yüksek lisans bölümlerine ve hatta dil kurslarına yönelecek ve para kazanmak için para harcayacaklar. Bilmek ve ahlaklı olmak yetmeyecek, iyi giyinmek, iyi görünmek ve hatta "iyi yiyip içmek" avukatlığın şanı haline gelecek, geldi bile. Bilen bilir ve belki mevcut durumda gereklidir; Türkiye'de avukatlığın bir Netflix'i bile var.

Diğer bir soru olarak, sınavda başarısız olan mezunlar ne yapacak? Bizde, avukatlık sınavının diğer örnekleri ya da İngiltere gibi oturmuş bir "solicitor"lük sistemi var mı? Başarısız mezunlar adliye ve icra müdürlüklerindeki memuriyetlere mi yönelecek? Avukatlar kendilerine çalışma alanı bulamıyorken, bu mezunları "avukat katibi" yaparak onlara bütçe ayırabilecek miyiz? Bizde bir "hukuk sistemi" var mı?

Ya "Fransızca Öğrenin"ciler?

İntihar haberlerinin sıklaştığı dönemde İstanbul Barosu'nun "Fransızca kursu" müjdesi gülünç olarak karşılanmıştı. Çözümü, rakiplerini eleyen avukatların hayatta kalması olarak gören meslektaşlarımızı ise kendimizi zorlayarak, yalnızca bir perspektiften anlayabiliriz: doğal çözümü bu acılı yolun getireceğini öngörmek. Yani "talebi azaltmak".

Mevcut tüm hukukçuların gireceği bir sınav düşüncesi, kazanılmış haklar açıkça ortadayken yalnızca "ben kendime güveniyorum" eleştirisi olarak kalacaktır. Yazılı sınavın, gerçekten eleyici olup olmayacağı da ayrı bir tartışma konusu. Bunun tıp için örneği olarak TUS, yeterlilik değil bir uzmanlaşma/ branş sınavı.

Nihayet, "avukatlık bunalımı" yeni fakülteler açıldıkça, sınava rağmen devam edecek gibi gözüküyor.

*@UtkuCanAkyol / Avukat