Rus basınında geçen hafta: Türkiye Suriye konusunda seçim yapmak zorunda

Tarih Doktoru, Türkolog Leonid Medvedko Nezavisimaya gazetesinde, Suriye'de askeri operasyon yürüten Türkiye'nin NATO’da kalmak ile Kürtlere karşı yürümeye devam etmek arasında seçim yapmak zorunda olduğunu yazdı. Medvedko Rojava'nın da aynı şekilde ABD ile beraberlik ile “Federatif Suriye” içinde kalmak arasında seçim ile karşı karşıya olduğunu belirtti.

Andrey İsaev aisaev@gazeteduvar.com.tr

Ankara müzakerelerini yorumlamaya devam eden REGNUM yazarlarından Sergey Şakaryantz’a göre, zirve gündeminin ana maddesi Suriye idi.

"Putin’in 'zirve çok iyi geçti' iddiasının neye dayandığını anlamak zor" diyen Şakaryantz, İran ile Türkiye liderlerinin baş başa konuşmadıklarına dikkat çekti. S-400 alımına da değinen yazar, "Ankara’nın bu silaha gerçekten ilgi duyup duymadığı, kontratın sadece “Patriot” üreticilerine bir baskı aracı olup olmadığı hâlâ tartışılır" ifadesini kullandı.

Erdoğan’ın, Suriye’de Rusya’nın İran ile yaptığı askeri ittifakını önemsemediğini öne süren yazara göre “bu yanılgının bedeli hem Türkiye’ye hem dünyaya ağır olacak”. "Zaten zirveden çıkan sonuç bildirisini okusak bunu anlarız" diyen Şakaryantz, Ankara’nın, Washington’a kuzey Suriye’yi “yeniden biçimlendirmede” yardım ettiğini öne sürdü. Şakaryantz bunun nedenini ABD’nin desteği ile bundan sonraki zirvede Moskova, Tahran ve Şam’a “şantaj yapmak” şeklinde açıkladı.

EADaily sitesinde yayımlanan yazıda Anton Yevstratov, Ankara zirvesi sonrası Putin ile Erdoğan’ın yaptığı açıklamalara bakılırsa ikili müzakerenin başarılı geçtiğini tahmin etti.

Yevstratov'a göre Akkuyu bilmecesi çözüldü ama Rosatom, projeye yatırdığı parayı ancak 2023 yılında geri almaya başlayacağına göre projenin kârlı olup olmayacağı meçhul. Yine de Akkuyu Santrali ile geçen sene Moskova’nın İran ile enerji sektöründe imzaladığı 30 milyar dolarlık projeyi dikkate alırsak Rusya’nın, bölgenin önde gelen iki ülkesini kendisine bağlayarak bölgesel istikrara doğru emin bir adım attığını söyleyebiliriz.

Yazısında S-400 füzeleri ve Türk akımı'na da değinen yazar, S-400 kontratının hem ekonomik açıdan önemli olduğunu hem stratejik nitelik taşıdığını belirtti. Geri ödemesinin, Moskova’nın Ankara’ya verdiği 2.5 milyar dolarlık kredi ile yapılacağını ifade eden Yevstratov, “Türk Akımı”nın tam olarak gerçekleştirilmesinin de Rus doğal gazını Avrupa’ya tedarik edecek Türkiye’nin jeostratejik önemini artıracağını anlattı.

"Ne var ki Suriye’de işbirliğimiz o kadar sağlam değil" diyerek Türkiye ile ilgili tereddütlerini ortaya koyan Yevstratov, "Doğu Guta’yı kurtaran Suriye ordusu ilerlemeye devam ederse Esad rejimi ve arkasındaki Rusya’nın, Afrin’i “işgal eden” TSK ve İdlib’deki Türkiye yanlısı gruplarla sıcak temasa girme ihtimali var" dedi. Yazar ayrıca bunu önlemek zorunda olduğunu anlayan Rusya'nın Türkiye ve İran liderleri ile Ankara’da, Suriye’de “kalıcı ateşkes” için çalışacağını açıkladı.

"Suriye’de Kürt gruplarına dayanan ABD’nin politikası Türkiye’nin çıkarlarına ters düştüğü için 'Kürt meselesinde' destek arayan Ankara’nın Moskova ve Tahran’a teklif edecek şeyleri var" diyen yazar, Türkiye’nin “işgal ettiği” Suriye topraklarını Şam’a iadenin karşılığında Rusya ve İran'ın, Ankara’yı ABD’ye karşı destekleyeceğini ve Suriye Kürtlerinin PKK’ya desteklerini kesmesini garanti altına alacağını belirtti.

Gazeta.ru’ya konuşan Politik Araştırma Enstitüsü Asya ve Afrika Bölümü Başkanı Arseniy Grigoryev, Erdoğan’ın, Fransa Devletbaşkanı Emmanuel Macron’un Ankara’nın SDG ile temaslarında arabuluculuk teklifini geri çevirmesini değerlendirdi.

“Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin başlattığı operasyonun, resmi veya fiili otonomiye doğru ilerleyen Kürdistan’a karşı yapıldığını” öne süren araştırmacı, Erdoğan’ın, AB’ye karşı koymayı halktan destek kaynağına çevirdiğini iddia etti. Kendisine göre Erdoğan’ın AB’ye boyun eğmesi, hem seçmenleri hem de dış ve bölgesel aktörler tarafından “güçsüzlük” olarak değerlendirilecek. Dolayısıyla Türkiye’nin lideri, sadece retorikte olsa bile Batı ile var olan yüzleşmeyi devam ettirmek zorunda.

Tarih Doktoru, Türkolog Leonid Medvedko, Nezavisimaya gazetesinde Rojava’yı yazdı. Suriye Kürdistanı’ndaki gelişmelerin Ortadoğu’da “stratejik” önem taşıdığını öne süren Medvedko, Rojava’nın aslında “Kuzey Suriye Federasyonu”nun olduğunun altını çizdi.

Bölgede askeri operasyon yürüten Türkiye, yazarın deyişiyle NATO’da kalmak ile Kürtlere karşı yürümeye devam etmek arasında seçim yapmak zorunda. Rojava da aynı şekilde ABD ile beraberlik ile “Federatif Suriye” içinde kalmak arasında seçim ile karşı karşıya. Öte yandan Trump Kürtlere yardım kesmekte kararlı görünüyorken Rusya, Türkiye ve İran ile gerçek koalisyon yaratmak için çaba harcıyor ama bu konuda başarılı sayılmaz.

Ne olursa olsun Rojava’nın kaderinin Suriye’ye sıkı bir şekilde bağlı olduğunu savunan Medvedko, gelecekte Suriye bayrağında iki değil üç yıldız olacağını tahmin etti.

Directorate-4 Telegram kanalına atıfta bulunan Lenta.ru, Rusya’nın, tanınmayan bir ülke olan Somaliland’da bir askeri üs kurmak için müzakere yaptığını iddia etti. Zeyla kenti yakınlarında kurulması planlanan üs, 1500 asker, iki adet destroyer, dört adet fırkateyn ve iki denizaltıyı barındıracak kapasitede olacak. Altı adet askeri yük uçağı ve on beş avcı uçağının yerleşeceği çift pistli havaalanı da söz konusu.

Kaynaklar, üs bedelinin, ülkeye yapılacak 250 milyon dolarlık yatırım ve Moskova’nın Somaliland’i resmen tanıması olabileceğini bildirdi.

Habere göre Somaliland’daki BAE’nin üssü olmak üzere Afrika Boynuzu bölgesinde Çin, Fransa, ABD, Japonya ve Türkiye’nin üsleri bulunmakta.

Newsru.com haber portalı, Rusya Ortodoks Kilisesi'nin Hıristiyanlara Paskalya arifesinde dünyaya inen “bereketli ateşe” inanmamaya izin verdiğini bildirdi.

Ortodoks diyarında yüzyıllarca süren inanışa göre Paskalya arifesinde Küdüs’teki Kutsal Mezar Kilisesi'nin ortasında bulunan şapel içinde Patrik’in elindeki mum gökten gelen ateşle tutuşur. Kutsal sayılan bu ateş uçaklarla bütün Ortodoks ülkelerine gönderilir.

Bu arada geçen mart ayında Samuel Agoyan isimli Ermeni bir papaz üç kere şapelde bulunduğunu ve mumun yağlı lambadan tutuştuğunu kendi gözüyle gördüğünü açıklayıp “Tanrı mucize yapar ama milleti eğlendirmek için değil” cümlesini sözlerine ekledi. Bunun üzerine patlak veren skandalı hafifletmeye çalışan Rusya Patrikanesi Dış İlişkiler Başkanı Başpiskopos İlarion bir TV kanalına konuşurken, “Bereketli ateşin gökten inmesine inanış, birinin Ortodoks Hıristiyan olmasının şartı değil, esas olan İsa’nın dirilişine inanmak” dedi.

Tüm yazılarını göster