Rus basınında geçen hafta: Türkiye Afrin'e girerse...

Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Genel Müdürü Andrey Kortunov, Türkiye Afrin’e girerse Suriye Kürtlerinin Suriye Halkları Kongresi sürecinden çıkma ihtimalinin büyük olduğunu belirtti. Kortunov "Kürtlerin katılmadığı kongrenin de hiçbir anlamı kalmaz" ifadesini kullanırken Rusya-Doğu-Batı Merkezi Müdürü Vladimir Sotnikov ise, Türkiye'nin planladığı hamle ile barış sürecini ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü çökertebileceğini belirtti.

Andrey İsaev aisaev@gazeteduvar.com.tr

Türkiye’nin Suriye’de savaşmak için “can attığını” iddia eden Kommersant gazetesi yazarı Sergey Strokan, Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta defalarca “terör kuşağını yırtacağını” dediğini hatırlattı.

Gazeteye konuşan Strateji Ve Teknoloji Analiz Merkezi Müdürü Ruslan Puhov, Suriye Kürtlerinin arkasında duran ABD, YPG’ye zırhlı araç ve top dahil tonlarca silah verdiğine göre TSK’yi  zor günlerin beklediğini öne sürdü. Buna rağmen Türk askerlerinin yakında Afrin’e girmesinin ve dış aktörlerden hiç kimsenin Ankara’yı engelleyememesinin çoğu uzmanın ortak görüşü olduğunu ifade eden Puhov, Türkiye’nin Suriye’de Rusya ile ittifaka girme şartlarından birinin, Moskova’nın Kürtlere desteği kesmesi ve Kürt devleti oluşumuna izin vermemesi olduğunu iddia etti.

Siyasi Araştırma Merkezi Müdürü Andrey Fedorov, olası harekat başladığında Kremlin’in yapacağı tek şeyin “endişesini dile getirerek Suriye’de barış sürecinin yavaşladığını” açıklamak olacağını tahmin etti. Uzman, Rusya’nın Türkiye ile ilişkileri gererek geçen sene varılan anlaşmaları suya düşürme lüksü yok, dedi. Fedorov, aynı zamanda ABD’nin de Türkiye’yi “tamamen kaybetmemesi için” gayret göstereceğini söyledi ve bunların farkında olan Erdoğan’ın manevra kabiliyetinin arttığını belirtti.

Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Genel Müdürü Andrey Kortunov da Fedorov ile aynı fikirdeydi. Kortunov “Rusya’nın duruma karışma imkanı sınırlı. Öte yandan ağırlaşan Kürt meselesi Rusya-Türkiye gündeminin en zor maddesi olabilir. Hatta Esad’ın kaderi meselesinden daha zor. Türkiye Afrin’e girerse Suriye Kürtlerinin Rusya’nın “özenle baktığı” Suriye Halkları Kongresi sürecinden çıkma ihtimali büyük. Kürtlerin katılmadığı kongrenin de hiçbir anlamı kalmaz" ifadesini kullandı.

Daha da kötümser bakışa sahip Rusya-Doğu-Batı Merkezi Müdürü Vladimir Sotnikov ise, planladığı hamle ile Türkiye, barış sürecini ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü çökertmeye, ülkeyi parçalamaya ilk adımı atacak, dedi.

Nezavisimaya gazetesi yorumcularından İgor Subbotin, son gelişmelerle Rusya – Türkiye – İran ittifakının tehlikeye girdiğini iddia etti.

Subbotin'e göre bu açıdan Afrin’de durum ne kadar gergin olsa da esas kritik bölge İdlib. Şam ordusu, Ankara’nın askeri varlığını güçlendirdiği İdlib’de ilerledikçe durum kötüye gidiyor. Hatta Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Rusya ve İran büyükelçilerine “Esad’ı durdurun” diye uyardı.

Bu arada çatışmaların olduğu İdlib’in doğu kısmının silahtan arındırılmış bir bölge olacağını hatırlatan uzmanlardan İnovasyon Kalkınma Enstitüsü Ortadoğu Bölümü Başkanı Anton Mardasov, bölgede büyüyen şiddetin mülteci sayısını artırdığını, radikal ve ılımlı muhalif güçleri yakınlaştırdığını söyledi. Uzman, "Ne de olsa Rusya Türkiye ile hem Kürtler konusunda hem çatışmasızlık bölgeleri konusunda illa da anlaşır. Şam ve Tahran’a karşı yürüttüğümüz politika daha çok soru işaretli, çünkü Rusya İdlib çatışmasızlık bölgesini desteklerken Esad ve İran’ın yaptıklarına karşı yumuşak davranıyor" dedi.

Bu tutumun üçlü ittifakın bölünmesiyle sonuçlanabileceğini savunan Mardasov, radikallerin sivil halk arasına sızdığına ve eski El-Kaide militanlarının Suriye’de kök salacağına dikkat çekti.

Pravda.ru haber sitesinde yazısı yayımlanan Lyubov Stepuşova, Washington’un müttefiklerini tek tek kaybettiğini ve özellikle Türk-Amerikan çekişmesini kaleme aldı.

Stepuşova'ya göre silahlı örgütlere sığınak veriyor diye İslamabad’a maddi yardımı kısıtlayan ABD, Pakistan Dışişleri Bakanı Havac Muhammad Asif’in deyişiyle artık ülkesinin müttefiki değil.

Asya-Pasifik Ortaklığı projesini baltalayan Donald Trump, Uzak Doğu’da da yalnız kalma tehlikesi ile karşı karşıya. Filipinler, Myanmar ve Tayland gibi Amerika’nın eski müttefikleri bile Pekin’in Güney Çin denizi talepleri üzerine yumuşadı, Filipinler ise Rusya ve Çin’den silah almaya başladı bile.

Şirketlerine İran ile ticarete izin veren İngiltere, Fransa ve Almanya, Trump’tan Tahran’a uygulanan yaptırımların geri getirilmemesini istedi. Amerika’nın cevabı ise meçhul.

Kudüs çıkışı ABD’nin Arap dünyası ile ilişkilerini iyice bozdu. Suudi Arabistan ile arası bile parlak sayılmaz. Washington’un Esad’a karşı tutumunu “fazla yumuşak” bulan Er-Riyad, petrol fiyatını yüksek tutmaya çalışırken Rusya’nın desteğine muhtaç.

Yazarın dediği gibi ABD ile NATO üyesi olan Türkiye arasındaki kriz “ayrı önem taşıyor”. Rus yapımı S-400 füzelerini satın alan Erdoğan, Kürtlere verilen silah, darbe girişimi, Fethullah Gülen ve Hakan Atilla ile adeta Amerika’nın kurduğu abluka içine düştü.

Yazıyı bitirirken Stepuşova, "SSCB dağıldıktan sonra tek süper güç haline gelen ABD bütün dünyayı nüfuzu altına alma şansına kavuşmuştu. Ne var ki 'hep bana' mantığı ile dünyada kendi karşıtı yeni güç merkezleri yetiştirdi. Ve onun meyvesini yiyor" dedi.

REGNUM ajansı yazarı Stanislav Tarasov, Gürcistan’da Türkçe (Azerice) yer ve nehir isimlerinin değiştiğine dikkat çekerek başka dillerdeki isimlerde değişiklik olmadığının altını çizdi.

Tarasov, Gürcü tarihçilerin, Azerilerin Gürcistan’da yabancı olduklarını yazdığını, Gürcü siyasetçilerin ise Azerilerin “milli kimliğini gözden geçirdiğini” iddia etti.

Mihail Saakaşvili'nin devlet başkanlığı döneminde Tiflis, “Bakü ile fiilen konfederasyon yapısı” ilan ederken ülkenin en kalabalık azınlığı olan Azeriler hiçbir zaman özerklik bile istemedi. Durum neden değişti? sorusuna cevap arayan yazara göre asırlar boyunca İran veya Osmanlı İmparatorluğu'na tabi olan bugünkü Gürcistan (ve Ermenistan) toprakları İslam uygarlığının bir parçası idi. Ancak SSCB’nin dağılması ile gerçek anlamda bağımsızlığa kavuşan iki devlet dünya içinde kültürel kimlik arayışına yöneldi.

Batı ile ilişkiler güçlenince ikisi de Bizans sonrası Doğu-Hıristiyan uygarlığına mensup fikirleri benimsedi. Ermenistan’ın Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkileri malum. Gürcistan ise yazara göre İslam ve Türk dünyasından uzaklaşmaya çalışıyor. Ne var ki kullandığı yöntemler başına dert açabilir.

Tüm yazılarını göster