Rus basınında geçen hafta: Soçi Suriye'ye barış getirdi mi?

RİA Novosti ajansı sitesinde yazısı çıkan Moskova Finans Üniversitesi uzmanlarından Gevorg Mirzoyan "Soçi Kongresi, Suriye’ye barış getirmese de adeta felce uğrayan Cenevre’ye nazaran, barışa daha büyük katkıda bulundu" derken RF Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Bilim Müdürü Vitaliy Naumkin, Soçi’de hükümet-muhalefet müzakeresi değil, bir diyalog yapıldığının altını çizdi.

Andrey İsaev aisaev@gazeteduvar.com.tr

Soçi’de toplanan Arap, Kürt, Yezidi, Nusayri, Ermeni, Çerkes, Çeçen, Dağıstanlı, Abhaz, Türkmen ve Dürzilerin temsilcilerinin katıldığı Suriye Ulusal Diyalog Kongresi, Rus basınında çok sayıda yoruma konu oldu.

RİA Novosti ajansı sitesinde yazısı çıkan Moskova Finans Üniversitesi uzmanlarından Gevorg Mirzoyan’a göre Batılı medya ve Körfez ülkeleri medyası kongreyi, "oldukça başarılı olduğu" gerekçesiyle eleştiri yağmuruna tuttu. Kongre, Suriye’ye barış getirmese de adeta felce uğrayan Cenevre’ye nazaran, barışa daha büyük katkıda bulundu.

Buna rağmen belirli ülkeler, Batı’nın ana muhalefet olarak kabul ettiği Suriye Müzakere Yüksek Komitesi katılmadığı için Soçi Kongresi'ni meşru saymadı. Buna karşı RF Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, "Suriye halkını temsil eden bütün grupları aynı çatı altında toplamayı beklemiyorduk. İki-üç grubun katılmayışı bizim için trajedi değil" dedi.

Mirzoyan, Suriye Müzakere Yüksek Komitesi üyelerinin zaten “Esad gitmeli” gibi “demode” slogan atmaya devam ettikleri, “dış güçlere” uşaklık yaptıkları ve onların çoğu Suriye dışında kaldıkları için barışa ilgi duymadıklarını iddia etti. Öte yandan Türkiye yanlısı olan ve Esad’ın zaferine kesin gözüyle bakan Suriyeli muhalif liderleri Soçi’de hazır bulundu.

Birkaç temsilcisi dışında Türkiye engel koyduğu için kongreye gelemeyen tek güçlü, yapıcı ve meşru gücün Kürtler olduğunu dile getiren yazar, "Yapacak bir şey yok, Kürtlerin Amerikalılarla birlikte Suriye’yi bölmeyi planlamaması gerekiyordu" yorumunu yaptı.

Mirzoyan’a göre Soçi’nin başarısı yüzünden Moskova, Cenevre sürecinden vazgeçmek istemiyor. Şöyle ki İran ve Türkiye’nin aksine Rusya, dış oyuncuların çıkarlarına saygı duyuyor. Çünkü Suriye’nin savaş sonrası kalkınması milyarlarca dolara mal olacak. Bu parayı ancak ABD ve AB verebilir. Bunun karşılığında Batı, Suriye’de kendi çıkarlarını korumak isteyecektir.

Rus NTV kanalına konuşan ve Soçi Kongresi'nin Astana ve Cenevre süreçlerinden farklılığını vurgulayan RF Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Bilim Müdürü Vitaliy Naumkin, Soçi’de hükümet-muhalefet müzakeresi değil, bir diyalog yapıldı, dedi. Naumkin'e göre “Suriyelilerin Soçi’deki manevi zaferi”, BM himayesi altında devam edilecek görüşmelere bir ivme kazandırdı.

Vzglyad.ru sitesinde yayımlanan yazıda Yevgeniy Krutikov’a göre, Soçi Kongresinde “adeta sansasyonel sayılabilecek” sonuçlar elde edildi. “Kongreye katılıma bakarak kimin Ortadoğu’da barış ve istikrardan yana olduğunu, kimin de demokrasi ve özgürlük sloganlarının arkasına silah ve radikalizm sakladığını görebiliriz” diyen Krutikov, Soçi’de kararlaştırılan yeni Suriye Anayasa Komisyonu'nun Cenevre’de BM’nin 2254 no'lu kararnameye uygun şekilde ve nezaretinde çalışacağı, Soçi Kongresi'nin Cenevre yerine gelmediğini ifade etti.

Yazar, süresiz olan barış sürecine Kürtlerin katılması önemli olmakla beraber bunun için Kürtlerin ABD ile iplerini koparmaları gerektiğini vurguladı. Ne var ki bugün birçok muhalif grubun tutumu Amerika’ya bağlı. Kastımız sadece Kürtler değil diyen Krutikov, Tillerson’un Suriye Kürdistanı’nda tampon bölge çıkışından sonra muhalefetin, ABD’ye sırtını dönerek müzakerenin alternatif olmadığını anlayanlar ve hâlâ Amerika’ya güvenerek “sonuna kadar” savaşmak isteyenler olmak üzere ikiye ayrıldığını öne sürdü.

“Diyalog şeklinde geçen” kongreyi takip eden Kommersant gazetesi muhabiri Marianna Belenkaya, Astana ve Cenevre'nin aksine Soçi’de hükümet ile muhalefetin ayrı heyet oluşturmadığını vurguladı.

Belenkaya’nın mikrofon uzattığı bütün muhalif temsilciler, katılımlarını Soçi’de Türkiye, İran temsilcilerinin ve Staffan de Mistura’nın hazır bulunmasına bağladı.

Ayrıca RF Dışişleri Bakanlığı'ndan ismini açıklamak istemeyen bir kaynak, Cenevre’de bir Fransız diplomatın “Suriye'nin Rusya’nın himayesinde yapılacak kalkınma sürecine AB katılmayacak” dediğini iddia etti.

Güncelliğini koruyan Afrin operasyonunu Tsargrad TV kanalına yorumlayan MGİMO Üniversitesi profesörlerinden Mihail Aleksandrov, Kürtlerin, ABD’ye fazla güvendikleri için “cezalandırıldığını” öne sürdü.

Aleksandrov ayrıca TSK’nin Suriye’de ilerleyişinin, bölgede yeterince asker bulundurmayan Washington ile Ankara arasında gerginlik yaratmasına rağmen, bu gerginliğin silahlı çatışmaya dönüşmediğini bildirdi. Üstelik profesöre göre Amerika’yı sadece İngiltere’nin destekleyeceği olası çatışma durumu, NATO için yıkıcı sonuçlara yol açabilir ve ABD’nin Türkiye’ye ekonomik yaptırımı da ayrı bir konu olabilir.

Bununla beraber Amerikan askerleri “yanlış yerde” olursa, TSK’nin onlara ateş açması mümkün. Bu münasebetle Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürdüğünü hatırlatan uzman, “Çıkarları söz konusu olduğunda, Türkiye büyük risklere girebilir” dedi.

TSK’nin YPG ile çatışmasını durdurmakta başarısız kalan ABD'nin, Rusya ve İran’a sırtını dayayan Türkiye’ye engel olamadığını belirten profesör, moderatörün “Bu konuda Rusya Türkiye ile beraber mi hareket ediyor?” sorusuna ise, "Hayır, Suriye ile beraber" diye cevap verdi. Kendisine göre Kürtler, “rüzgarın nereden geldiğini görüp” ABD’den destek alamadıklarını anlarlarsa Esad ile müzakereye başlayıp, geçmişte kendi toprakları olmayan ama son zamanlarda işgal ettikleri bölgeleri Şam’a teslim edecek.

Uzman, "Sanırım Rusya’nın da buna oluru olacak. Ama Moskova, tarihi Kürt bölgelerinde Suriye ordusunun olası ilerleyişine destek vermeyecek" ifadesini kullandı.

“Zeytin Dalı”nın uzadığına ve Recep Tayyip Erdoğan’ın son günlerde yaptığı açıklamalara dikkat çeken REGNUM ajansı yazarlarından Sergey Şakaryantz, Türkiye’nin güney sınırı boyunca tampon bölgesi kurmak ve “Fırat Kalkanı”nın başarısızlığını ortadan silmek niyetinde olduğunu öne sürdü.

Yazar, "Amerika da müttefik Türkleri durdurmaya pek çalışmadığına göre, Donald Trump’ın, Obama’nın, Suriye’den petrol zengini toprakları koparıp orada “piyon muhalif hükümet” kurma planını hayata geçirmeye çalıştığını anlıyoruz. Başka deyişle ABD’nin Esad’ı devirme ve Suriye devletini yok etme rotası hâlâ gündemde" dedi.

Tüm yazılarını göster