Rus basınında geçen hafta: Rusya-Türkiye ilişkileri 'sinir krizinin eşiğinde'

Türkiye-Rusya ilişkilerini değerlendiren Rusrand.ru yorumcusu Lyudmila Kravçenko'ya göre her iki taraf bir şeyler bekliyor gibi. Örneğin Kırım konusunda gerginlik arttı, ticarete sınırlama getiriliyor, “karşılıklı iyi niyet jestleri” nadiren yapılıyor. Ama Rusya açık bir kavgadan da çekiniyor. Moskova’nın amacı, Türk Akımı’nı gerçekleştirecek ayarda ikili ilişkileri korumak.

Andrey İsaev aisaev@gazeteduvar.com.tr

Rusya’nın Türkiye politikasının “sistematik” olmayıp daha çok “sürekli değişen duruma tepki” şeklinde yürütüldüğünü öne süren Rusrand.ru yorumcusu Lyudmila Kravçenko, Türkiye ile ilişkilerin daima “sinir krizi eşiğinde” bulunduğunu öne sürdü.

Yazara göre Kasım 2015’e kadar petrol ve doğalgaz ticaretine dayanan ilişkilerde uzun süre iyileşme kaydedildi. Tarihte jeostratejik rakip sayılan her iki taraf birbirine pragmatik yaklaşım gösterdi. Kasım 2015’te başlayan kriz, Temmuz 2016’ya kadar sürdü. Rus ordusu Suriye’de Türkmenlerin yaşadığı bölgeleri ateş altında tutunca Türkler Rus uçağını düşürdü. Kravçenko’nun dediğine göre Kremlin’in buna tepkisi “histerik” oldu. Türkiye karşıtı peş peşe birçok tedbir alındı.

Moskova, Erdoğan’ın “üzgünüm” dediğini “özür dilerim” şeklinde algılamayı tercih edince Temmuz – Aralık 2016 zarfında ilişkiler iyileşti. Bu iyileşmenin sebebi, Moskova’nın vazgeçilmez Türk Akımı Projesi'nin kaderi, yani enerji sanayisinin çıkarları idi. Bununla beraber eski samimiyet artık söz konusu değildi, iki devlet arasında karşılıklı şüphe hakim oldu. Ekonomik pragmatizm iki ülkenin Suriye’deki çıkarları ile çelişkiye girdi.

Aralık 2016’dan bu yana ilişkilerde düşüş olduğunu ifade eden yazara göre her iki taraf bir şeyler bekliyor gibi. Örneğin Kırım konusunda gerginlik arttı, ticarete sınırlama getiriliyor, “karşılıklı iyi niyet jestleri” nadiren yapılıyor. Ama Rusya açık bir kavgadan çekiniyor. Kravçenko’ya göre her şeyden önce petrol ve gaz lobisinin çıkarlarını düşünen Moskova’nın amacı, Türk Akımı’nı gerçekleştirecek ayarda ikili ilişkileri korumak.

Vzglyad internet gazetesi muhabirlerinden Nikita Kovalenko, Kürtlerin, kendi topraklarını silahla savunacaklarına dair açıklamaların boşa çıktığını iddia etti. Peşmerge petrol zengini Kerkük’ten çekilirken Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri el-Maliki, Irak askerlerinin yakın zamanda Erbil’e gireceklerini bildirdi.

Gazetenin mikrofon uzattığı “KDP’nin BDT temsilcisi” Hoşavi Babakr, KYB’ye bağlı kimi kesimler “ihanet işleyip” Şii milislerine katıldı, dedi. Temsilci Bağdat ordusunun Kürtler tarafından direniş görmeden ilerlemesini de bu sebebe bağladı. Kendisine göre ihanet işleyenlerin başında Pavel ve Lahor Talabani var. Çok yakında peşmergenin taarruza geçeceğini söyleyen Hoşavi Babakr, "Kerkük’ten asla vazgeçmeyeceğiz. Kerkük tamamen tahrip olsa bile onu geri alacağız" dedi.

İnovasyon Kalkınma Enstitüsü Ortadoğu Bölümü Başkanı Anton Mardasov ise bölgede ciddi çatışmaya ve savaşa pek ihtimal vermedi. Mardasov, "Sanırım, Bağdat ile Erbil arasında görüşmeler şimdiden başlamış, her iki taraf bunu inkar etse bile. Çünkü ciddi bir çatışma olursa yatırımcılar bölgeyi terk edecek" dedi.

Vedomosti gazetesinin verdiği habere göre Rosneft şirketi Irak Kürdistanı’nda bir boru hattının yüzde 60’ına sahip oluyor. Geri kalan yüzde 40’ı yerli KAR Group şirketine ait olacak. Bir basın toplantısında konuşan Rosneft başkanı İgor Seçin, yeni projenin, şirketin Almanya’daki rafinerilerine ham petrol sevkiyatını kolaylaştıracağını söyledi.

Bu ay zarfında Rosneft, Irak Kürdistanı’nda beş ayrı petrol yatağının yüzde seksenini satın aldığını ve Türkiye’ye gidecek 30 milyar m3/sene kapasiteli yeni petrol boruhattı inşaatını finanse etmeye hazır olduğunu bildirdi.

Nezavisimaya gazetesi Ekonomi Müdürü Anastasita Başkatova Rus-Türk ekonomik ilişkilerini değerlendirdi. Yazara göre 1 Kasım’da başlaması beklenen Türkiye’den domates ithalat izni, Ankara’nın Türk Akımı’nın sahil kısmı inşaatı için verdiği “ekolojik izin” karşılığı gerçekleşti.

Bununla beraber çoğu başka projelerde Türk tarafı karar vermekten öte iyi niyet ifade etmekle yetiniyor. Mesela Türk Akımı’nın, Ukrayna’yı dolaşarak Avrupa’ya doğalgaz taşıyacak ikinci hattı hâlâ askıda. Ancak yıl sonunda iznin çıkması bekleniyor. Halbuki programa göre ikinci hat 2019’da faal durumda olmalıydı.

Yazar, Moskova’nın yeni projelere yatırdığı finansmanın riskli olduğunu iddia etti. "Ani hareketlerle bilinen Ankara, fikrini değiştirdiği halde Rusya’nın büyük maddi kayıplarla karşı karşıya gelme ihtimali bayağı yüksek" dedi. Üstelik Türk tarafı, Moskova’nın ısrarına rağmen Türk Akımı’nın sadece Rus gazı taşımasına karşı çıkıyor. Kimi İran basın organlarının “İran, Türk Akımı konulu gizli görüşmelerin önemli bir parçasıdır” iddiası oldukça manidar.

Gazeteye konuşan uzmanlar bu konuda çelişkili yorum yaptı.

Alor Broker şirketi analiz uzmanı Kirill Yakovenko’ya göre Türk Akımı Projesi'nin durdurulması söz konusu değil, İran bu boruyu kullanmak isteyebilir ama yeterince “argümanı” yok.

Öte yandan Çağdaş Ekonomi Enstitüsü Müdürü Nikita İsaev, "Türkiye ile iş yaparken hiçbir konuda yüzde 100 emin olamayız, Cumhurbaşkanı Erdoğan birçok sebepten dolayı tutumunu her an değiştirebilir" diye konuştu.

“Delovaya Rossiya” İş İnsanları Derneği Başkan Yardımcısı Tatyana Mineeva ise “Türkiye, bizim en zor partnerimiz. Her şey olabilir. Kastım, ikili ilişkilerimiz bile değil, Türkiye’nin iç sorunları” dedi.

Kommersant gazetesi, yurt dışına 1.5 milyar ruble ($ 26 milyon) kaçıran ve 52 milyon dolar daha kaçırmayı planlayan Rus-Türk çetesinin mahkemeye çıktığını yazdı. Dört Türk ve üç Rus işadamından ibaret çete, iki sene evvel tutuklandı.

Çizdikleri plan oldukça basitti. Rusya’ya kot pantolon ithal eden ortak Rus-Türk şirketi önce Türkiye’ye ödeme yapıp sonra mal getiriyordu. Ne var ki kot pantolon fiyatını kat kat yüksek gösterip yıllarca fiilen yurt dışına para akıttılar. İşadamları Rusya Ceza Kanunu uyarınca 12 ila 20 yıl hapis istemiyle yargılanacak.

Yuliya Zaharova ve Anna Lozinskaya imzalı yazı Gazeta.ru portalında “Türkiye’de kadın olmak ne zor” başlığı altında yayımlandı. Yazarlar, sessizlikle örtülenen evde şiddet ve dayağın, Türkiye’nin gerçeği olduğunu iddia etti.

Türkiye'den birkaç feministle konuşan Zaharova ve Lozinskaya, ülkede kadın hareketinin toplumda yeterince yankı uyandırmadığı için, daha çok sanat alanında sesini yükseltiğini dile getirdi.

2014’te El Cezire, 2013 yılında Türkiye'de 28 bin kadının kocası veya erkek arkadaşı tarafından şiddete maruz kaldığını bildirdi. Son beş sene içinde kadına şiddet vakalarının yüzde 1400 arttığını iddia eden yazarlar, Batı’da “kadın haklarının” daha çok erkeklerle eşit maaş alma ile sınırlı kaldığını, Türkiye’de ise yaşam hakkı savaşı olduğunu öne sürdü.

Tüm yazılarını göster