Pantolon almak, insan olmak, yaşamak, ölmek...

Bir baba, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar etmez oysa. Umudu kalmadığı için intihar eder. Sıkışıp kaldığı, tünelin ucunda ışık görmediği için. Pantolon, İsmail Devrim’in çaresizlik bardağını taşıran son damla olabilir ancak.

Reyya Advan radvan@gazeteduvar.com.tr

“İnsan” kelimesi, sözlükte şöyle tanımlanıyor:

1. (isim) Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı.

2. (sıfat) Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli kimse.

Bu iki tanıma göre, hiçbirimiz insan değiliz. İsim olarak da insan değiliz, sıfat olarak da.

Toplum halinde yaşayamıyoruz çünkü. Bir kültür çerçevesinde, hiç yaşayamıyoruz. Konuşma yeteneğimiz var ama düşünme yeteneğimiz yok. Ne evreni bütün olarak kavrayabiliyoruz, ne değiştirebiliyoruz, ne de biçimlendirebiliyoruz. Huy ve ahlak yönünden niteliklerimize, zaten hiç girmiyorum.

İsmail Devrim’in intiharı da “insan” olmadığımızın kanıtı.

İsmail Devrim, 45 yaşında, iki çocuk babası, Kocaeli’nin Körfez ilçesinde yaşayan biriydi. Tornacı olarak çalışırken, motosiklet kazası geçirmiş, kolu ezilmiş. Bir süredir çalışamıyormuş. İşi yokmuş, kredi borcu varmış.

Liseye giden oğluna, okulun istediği pantolonu alamamış. Bu nedenle çocuğu okula almamışlar. Çocuk, eve gelip pantolon yüzünden derse giremediğini söyleyince, babası bu duruma çok üzülmüş ve intihar etmiş.

İsmail Devrim’le ilgili bütün haberlerde, olay aşağı yukarı böyle anlatılıyor: Bir pantolon yüzünden, intihar etti.

Bir baba, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar etmez oysa. Umudu kalmadığı için intihar eder. Sıkışıp kaldığı, tünelin ucunda ışık görmediği için. Pantolon, İsmail Devrim’in çaresizlik bardağını taşıran son damla olabilir ancak.

Kocaeli Valiliği de tam bu yönde bir açıklama yapmış zaten:

“21.09.2018 tarihinde, Körfez ilçemizde yaşanan intihar olayı basında yer almıştır. Söz konusu haberler; intihar sebebi, çocuklarına kıyafet alamadığı ve bu sebeple okula alınmadıkları şeklinde yayınlanmıştır. Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, bu haberlerin gerçeği yansıtmadığı, olay sebebinin psikolojik nedenlere dayandığı anlaşılmıştır. Haberlerin kamuoyunu yanlış bilgilendirerek, olumsuz algı oluşturmaya sebep olduğu anlaşılmaktadır” demiş.

Olay sebebinin 'psikolojik' olduğunu, hangi otopsi yöntemi ve teknolojisiyle anladıklarını bilemiyorum ama olay, psikolojik nedenlere dayanıyordur tabii ki.

Cebinde sadece 20 Lira bulunan İsmail Devrim’i, (sabah çocuklarının onu öyle bulacağını bile bile) adım adım kendini asmaya götüren ve psikolojisini altüst eden nedenlere. Olayın sorumlusu da işte bu nedenler. Başka bir sorumlu yok.

Sonra, Körfez İlçe Milli Eğitim Müdürü İbrahim Okutan, başka yönde bir açıklama yapmış:

“Çocuğun kıyafetle ilgili sorununu evde anlatması ve ailenin de herhangi bir yardım talebinde bulunmaması sonrası, baba yaşadığı durum neticesinde üzücü olayı gerçekleştirmiştir. Yapılan araştırmadan ailenin, ne okul idaresine ne de vakfımıza bu konu ile ilgili bir yardım başvurusu olmadığını gördük. Oysa, benzeri konularda yapılan yardım talepleri vakıf veya okul idaresi tarafından karşılanmaktadır. Ancak aile, gururuna yediremediği için yardım isteyemedi” demiş.

Bu durumda da olayın sorumlusu, yardım istemeyi gururuna yediremeyen aile. Başka bir sorumlu yok.

Sonra, iş (nasıl olduysa) yine Suriyelilere gelmiş. Onlar devletin imkânlarıyla bedava bedava hayatlarını yaşarken, bizim vatandaşımızın bir pantolon alamayacak durumda olmasına. Onlar hepsini yediği için, memlekette ekmek kalmamasına.

Bir grup insan için, sorumlu Suriyeliler olmuş. Başka bir sorumlu yok.

Sonra, başka bir grup araştırmacı sosyal medya kullanıcısı, İsmail Devrim’in sosyal medya hesaplarını iyice incelemiş. İmam Hatip mezunu olduğunu, 24 Haziran’da AK Parti’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a oy verdiğini görmüşler.

Kelimelerden nefret, klavyelerden tükürük saçmalar, her zamanki hastalıklı yorumlar başlamış hemen. Onun gibilerden başka ne beklenebilirmiş ki? Oy vermeseymiş. Veriyorsa, sonucuna da işte böyle katlanacakmış. Tercihini yapmış, gününü görmüş. Olacağı buymuş. Kendi etmiş kendi bulmuş filan.

Diğer tarafta da yine sosyal medya hesaplarına bakarak, İsmail Devrim’in hem kendine hem de oğluna Fenerbahçe atkısı ve forması alabildiğini, her maça gittiğini, hatta bir fotoğrafta içki içtiğini görenler grubu var.

Hiç de fakir değilmiş. Forma alana kadar, pantolon alsaymış! Maça gitmeyi, içki içmeyi bilmiş de pantolon almayı mı bilememiş? Forma almasaymış. Bu devirde kredi de almasaymış. İşsizse, gidip limon satsaymış. Onun yüzünden, şimdi olay siyasileşecek, fırsatçılar atıp tutacak, ekonomik kriz lafları iyice abartılacakmış.

Onun yüzünden...

Olayın sorumlusu, İsmail Devrim’in kendisi yani. Yine başka bir sorumlu yok.

Hunharca sorumlu ararken, unutulan bir de çocuk var ortada. Herkes “Pantolon da pantolon!” diye bağırdıkça, suçluluk dağının altında ezilecek bir çocuk.

Her yerde, sorumsuzca fotoğrafları ve ismi paylaşılan, babasının ona pantolon alamadığı için öldüğü söylenen bir çocuk. Hayatına, bu travmayla (ve babasız) devam etmek zorunda kalacak bir çocuk.

Babasının intiharı da 'insan' olamadığımızın kanıtı olarak, bir süre daha gözümüzün önünde duracak. Daha önceki başka intiharlar, ölümler, haksızlıklar, acılar gibi.

Bir süre çok üzüleceğiz. O kadar üzüleceğiz ki, üzüntümüz İsmail Devrim’i aşacak. Aştıkça, daha da ayrışacağız. İçimizdeki nefret bıçaklarını iyice keskinleştireceğiz bir süre.

Ne kadar bir süre?

“İsmail Devrim kimdi ya? Niye intihar etmişti?” zamanı gelene kadar...

Tüm yazılarını göster