İmbatta İtalyan tasarımı

Bundan 5 yıl önce İzmir’e yerleşen Stefano’ya gelen bir davetin üzerine, görsel tasarımcı Ali Matay, sanatçı/yazar Güven İncirlioğlu ve Stefano Pugliese, bu şehirden gelip geçen insanların, özellikle de göçmenlerin yolculuğunda ana durak olduğuna inandıkları Basmane semti üzerine çalışmayı seçmişler. Ekip, bu proje ile İzmir’in belirli bölgelerindeki güncel durumu ve durum üzerinden Akdeniz’deki göç hareketliliğini aktarmayı amaçlamış.

Irmak Özer heyirmako@gmail.com

Savaş, gencecik kayıplar; piyon olarak kullanılan, botlarda hayatlarını kaybeden çocuklar, yetişkinler; dünyanın neye uğradığını şaşırdığı, kaçmaya çalıştığı bir salgın hastalık; tansiyon hastası olmuş gibi giderek artıp baygınlık geçirten dolar... “Çivisi çıkmış dünya” lafını yaşatan bir yıl. Bir şeyler üreteyim, iş yapayım diye oturduğun masa başında Twitter’ın politik ve felaket habercisi dehlizlerinde kaybolup işini yapamadan sıkıntıyla masadan kalktığın bir dönem.

Bu berbat rotayı biraz çevirmek, bugün içinde korona virüsü yerine üretim, fikir alışverişi, birlikte çalışma ruhu ve tasarım olan bir İtalyan hikayesi anlatmak isterim: Hepimizin sevdiği tatlı imbat rüzgarlı bir şehir; yaratıcılıkları yüksek, hayalleri büyük öğrenciler, onların taze fikirleri ve onlarla çalışıp bu şehrin bir parçası olan, şehre de yeni parçalar katmaktan heyecan duyan bir üniversite hocası, Stefano Pugliese.

Bu gazetedeki ilk İzmir yazıma (İzmir’de ne yapsak? İzmir’i ne yapsak?) Basmane’yi anlatarak başlamıştım. Bir yelken yarışında tanıştığım İzmir Ekonomi Üniversitesi İç mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünde Öğretim Görevlisi olan Stefano, bana Basmane’yi konu eden bir projesi ile İzmir’i temsilen Sicilya’da bir bienale katıldığını anlattığında, İzmir hikayelerine devam etme zamanının geldiğini anladım.

DÜNYA KENTLERİ BİENALİ'NDE BASMANE

Bundan 5 yıl önce İzmir’e yerleşen Stefano’ya gelen bir davetin üzerine, görsel tasarımcı Ali Matay, sanatçı/yazar Güven İncirlioğlu ve Stefano Pugliese, bu şehirden gelip geçen insanların, özellikle de göçmenlerin yolculuğunda ana durak olduğuna inandıkları Basmane semti üzerine çalışmayı seçmişler. “Transit Mekanları // İzmir’de Çözülen Sınırlar” isimli sergileri için Basmane’yi haritalandıran, göçmenlerin izini sürerek onlara ait objeleri toplayan ekip, bu objelere birer “güncel” arkeolojik buluntu gibi davranarak onları ait oldukları tam da bu geçiş durağında, Basmane’de, bir alanda bir araya getirmişler. Ekip, bu proje ile İzmir’in belirli bölgelerindeki güncel durumu ve durum üzerinden Akdeniz’deki göç hareketliliğini aktarmayı amaçlamış.

.

Daha önceki yazımda da bu iddiayı öne sürdüğüm için, doğma büyüme bir İzmirli olmama rağmen “İzmir milliyetçilerinin” “İzmir’i sen ne bilicen?!” temalı saldırısına uğramış olsam da, halen İzmir’in kozmopolit tarihiyle barışamamış gerçek ve aslında pek hoş bir “gavur” olduğunu savunuyorum. Dolayısıyla şehrin tarihinin kayıp/eksik olduğunu düşünürsek, Transit Mekanlar gibi güncel kültürel kayıtlar, şehrin gözardı edilen tarihine yeni bir belge bırakmak açısından çok önemli. Darı, bardacık sempatikliğiyle bir yere kadar, bize dünün bugünün hikayesi lazım…

İşte bu güzel hikaye, daha sonra Basmane’den çıkıp göçmelerin izlediği yolu karadan izleyerek Favara, Sicilya’ya kadar ulaşmış. Dünya Kentleri Bienali kapsamındaki “Urban Thinker’s Campus” sempozyumuna Matay, İncirlioğlu ve Pugliese İzmir kentini temsilen konuşmacılar olarak konuk olmuşlar ve buraları anlatmışlar.

KAMUSAL ALANA KALICI TASARIMLAR

Sonradan İzmirli olan bu İtalyan’ın İzmir’e tek katkısı, şehrin hikayelerini uluslararası bienalde temsili olmamış. Stefano Pugliese, 2018’de PORTIZMIR adındaki İzmir Trienali’ne katılarak daha sonra Urla’da gerçekleşmesi planlanan bir art residency için bir masa tasarlamış. Her zaman “birlikte” yapılabilecek işlere ilgi duyduğunu söyleyen İtalyan tasarımcı, masayı residency programına dahil olan sanatçıların çevresinde toplanıp çalışabilmeleri için tasarlamış. Ammavelakin tasarım trienalde sergilendikten sonra proje gerçekleşmemiş ve masanın çevresine birlikte çalışabilecek genç sanatçılar halen toplanamamış. Nedenlerini tartıştığımızda Pugliese İzmir’de büyük bir tanıtım sorunu olduğundan bahsediyor. Bu şehirde yapılan işlerin duyuruları, genelde şehir dışına ulaşamıyor, mecburen dar alanda kısa paslaşılıyor. Dolayısıyla da birkaç yerel destekçiyle devam etmeye çalışan sanat, tasarım, kültür projeleri, farklı destekleri çağırabilecek ses de gür çıkmayınca hem büyüyüp çoğalamıyor hem de zaman zaman işte böyle nihayete eremiyor.

.

Bilirsiniz en güzel sistem eleştirileri, en güzel vatan kurtarmalar, hatta dedikodular en keyif alınan rahat alanlarda yapılır. Biz de bu eleştirileri ve aslına bakarsanız Stefano’nun bütün hikayesini, fakültenin açık alanındaki “Geçit” projesinin içinde konuştuk. Geçtiğimiz yaz Sebastian Erazo ile öğrencilere yönelik bir Ahşap Tasarım ve Yapı Atölyesi düzenleyen Pugliese, öğrencileri Melis Özbaş, Büşra Nalbantlar, Selen Erdoğan, Anil Dinç, Demirbilek, Serkut Yüksel, Oğul Görgülü ve Beste Çiçek’in fikirleri ve emekleri ile okula keyifli ve ilham veren bir alan armağan etmiş. Farklı alanlarda değişik materyaller kullanarak yapılar tasarlamayı seven Pugliese, bu egzersizi öğrencilerine de yaptırmayı amaçlamış proje ile. Öğrencilerinin kağıt üstünde planladıklarını gerçeğe dönüştürmeleri için onlara materyal, fırsat ve öğretimi veren İtalyan hoca, 2 gün boyunca öğrencilerle konsept tasarımı üzerine tartıştıktan sonra (okulun haritalanması, ihtiyaçların belirlenmesi, ona göre tasarım önerilerinin sunulması) 3 günü de okulun atölyesinde hayal edilen tasarımın gerçeğe dönüştürülmesi için kolektif bir çalışma yaptırmış. Hikayenin sonunda bana düşen de bu kolektif fikirden doğmuş sosyalleşme alanında oturup muhabbet etmek oldu...

Aslen Romalı olan, Milano tasarım dünyasında bağımsız işleri ile yer alan ve ün kazanan Stefano Pugliese, İzmir’e gelerek kendini tamamen öğrencilerle çalışmaya adamış 5 yıl önce. İlk geldiğinde uzun dönemli bir planı olmasa da öğrencilerle çalıştıkça deneyimli tasarımcı tekrar bağımsız hayata dönüp okuldan ayrılamamış; çünkü öğrencilerle çalışmanın, fikir alışverişi yapmanın insanı hep tazelediğini ve insana yeni şeyler öğrettiğini söylüyor. Ve her ne kadar İzmir’den ses duyurmanın zor olduğunu düşünse de bu şehre, şehrin genç insanları ve dünyanın farklı yerlerinden davet ettiği gönüllülerle yeni tasarım izleri bırakmanın planlarını yapıyor. Pugliese’nin bu yaz ki atölyesini takip edin, kim bilir belki yarın önünden geçeceğimiz bir tasarıma sizin de fikriniz, eliniz değmiş olur!

Tüm yazılarını göster