Her şey beton için mi?

Bu operasyon ekonomik kriz ve iklim krizi yaşadığımız bir dönemde sınıra yakın bölgede yaşayan yüz binlerce akrabamızı yerlerinden edip, yerine iki milyon Suriyeliyi yerleştirip 14 bin 400 kilometrekarelik alanda 185 milyon metrekarelik bir kentsel dönüşüm ile inşaat sektörüne 300 milyar TL kazandırma operasyonudur.

Önder Algedik oalgedik@gazeteduvar.com.tr

TV programında dizilmiş konuşmacılar operasyonu gerekçelendirmek için çaba sarf ediyorlar. Hiçbir açıklama kafalardaki çelişkileri gidermeye yetmiyor. Sabah Numan Kurtulmuş savaşın başladığını duyuruyor ve akşamına Hulusi Akar "Türkiye Cumhuriyeti Devleti asla savaşta değildir savaş devletler arasında yapılır bizim karşımızda bir devlet yoktur, sürüngenler vardır başlarını ezeceğiz." diyerek açıklamayı yok sayıyor.

Hele Trump’ın rolüne ne demeli? Türkiye’ye önden sarf ettiği sözlerle muhalefeti ajite ederken ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi Erdoğan ile kasımdaki buluşmasına dair laf ediyor.

Arka arkaya bu kadar çelişki pek hayra alamet değil. Çoğumuzun aklı Trump’ın konuşmasını diplomatik boyutla açıklamaya yetmez. Ortada bir yalan dönüyor ve buna inanmak için özel bir çaba gerekiyor.

Çok açık ki bu harekat başka bir şeyle değil, sadece ve sadece krize giren ekonominin can damarı olan inşaat sektörü için bir nefes aldırma çabası. Sadece birkaç veri işin boyutunu anlamamıza yetecek.

KENTSEL DÖNÜŞÜM 3.0

Sulukule’de ne olduğunu hatırlarsınız değil mi? Orada yaşayan halkı şehir dışına sürüp bölgeye yeni lüks konutlar diktiler. Sulukule o dönemde kentsel dönüşümün bir sembolü idi. Orada yapılan usulsüzlükler ve haksızlık belleğimizdedir ve mahkeme kararları ile sabittir.

Sonra Sur’u hatırlayın. Sulukule’nin ötesinde bir dönüşüm ile belleklere kazındı. Vicdanları rahatsız eden yanları daha çoktu. Sulukule kentsel dönüşüm 1.0 olarak bir sembol ise Sur 2.0 olarak yeni bir semboldür.

Suriye operasyonu ise kentsel dönüşüm 3.0’dır aslında. Sulukule ve Sur’da yaşananın katbekat fazlasıdır. Alan olarak ise korkunç büyüktür. 480 km. boyunca girilecek 30 km’lik güvenli bölge 14 bin 400 kilometrekare alan demek. Burası inşaata ayrılacak. Doğru duydunuz, Adana’nın toplam yüz ölçümü kadar bir alan inşaata açılacak. İçine Adana’ya dökülen betondan daha fazlası dökülecek.

GÜVENLİ BÖLGE Mi, KENTSEL DÖNÜŞÜM MÜ?

Türkiye'nin önerdiği 480 kilometrelik hatta yayılan güvenli bölge, operasyonda arkasına sığınılan “güvenli bölge”. Çok açık ki 14 bin 400 kilometrekarelik bir kentsel dönüşüm olamaz. Bu alanda 5 bin nüfuslu 140 adet köy ile 30 bin nüfuslu 10 ilçeden oluşan yerleşim alanı oluşturulacak. Yani 1 milyon nüfus için 140 köy, 10 ilçe. 2 milyon için bunun iki katı, yani 280 köy, 20 ilçeyi 14 bin 400 kilometrekareye sığdıracaklar.

Her bir köy 350 metrekare parsel büyüklüğüne oturan 100 metrekare 3+1 ev ile ahırdan oluşan bin konut, iki cami, 16 derslikli iki okul, bir gençlik merkezi ve kapalı spor salonu ile yönetim merkezinden oluşan bir inşaat kompleksi.

Her bir ilçe ise ortalama 100 metrekare 3+1 ve 2+1 evlerden oluşan 6 bin konut, bir merkez cami, 10 mahalle camisi, 16 derslikli sekiz okul, bir lise, iki kapalı spor salonu, beş gençlik merkezi, bir küçük stat, dört mahalle ölçekli futbol sahası, sosyal tesisler ile sekiz ilçede 10 yataklı, iki ilçede 200 yataklı hastane, küçük sanayi sitesinden oluşan devasa bir inşaat kompleksi.

Yani ortada "beton, çimento, rant" meselesi vardır, ama TV’lerdeki konuşmacılar bunları anlatmayınca hiçbir şey anlaşılamaz.

Kaldı ki bu sadece "Suriye kentsel dönüşüm projesi"nin bir milyonluk nüfusu ilgilendiren aşaması. Hesaplanan maliyeti ise 150 milyar 965 milyon 400 bin lira! Yani 1 milyon nüfuslu bir kentsel dönüşüm ile 151 milyar TL’lik bir inşaat sektörü yaratılacak.

Erdoğan BM’deki konuşmasında "Şu güvenli bölge ilan edildiğinde, bu güvenli bölgeye biz rahatlıkla 1 ila 2 milyon arasında göçmeni, mülteciyi yerleştirme şansına sahibiz." derken devamında ekliyor ve “Bu bölgenin derinliğini Deyrizor-Rakka hattına kadar indirebilirsek, ülkemizden, Avrupa'dan ve dünyanın diğer bölgelerinden kendi topraklarına geri dönecek Suriyeli sayısını 3 milyona kadar çıkarabiliriz." diyor. Yani 1 milyon nüfus için 151 milyar, 2 milyon için 302 milyar, 3 milyon nüfus için 453 milyar TL’lik bir inşaat ekonomisinden bahsediyoruz.

FİNANSMAN KİMDEN?

Finansmana hükümet çalışmış bile. Her bir milyonluk nüfusun 200 bin konutu uluslararası fonlardan karşılanacakmış. Bu nasıl bir fon, bu nasıl bir para, bir gün öğreneceğiz. Peki geri kalanı nasıl ödenecek, bu operasyonun parası nereden çıkacak? O da çok basit, gerekli paranın ilk taksitini enflasyonun yüzde 9,6 olduğu iddia edilen bir dönemde posta hizmetlerine, trene, elektriğe, köprüye gelen yüzde 20’lik zamlarla ödeyeceğiz. Yetmezse bir zam daha.

SİYASET BOŞLUK TANIMAZ

Kılıçdaroğlu yedi soru sorarak tezkereye evet dedi. Demek ki soru sormak yetmiyor, sorgulamak gerekiyormuş. Örneğin Erdoğan BM’nin son genel kurul açılışında iki önemli konuşma yaptı. Birincisi iklim zirvesi ile ilgili idi. O konuşmayı “Erdoğan BM’nin iklimini değiştirdi” başlıklı yazı ile sizlerle paylaşmıştım. BM Genel Kurulu'nda yaptığı diğer konuşma ise es geçildi. O konuşmada güvenli bölgede inşaat meselesini açıkça anlattı. Pek sorgulanmadı. Onu geçelim, geçen hafta da “Biz inşaatın hesabını yaptık” dedi. Onu da dikkate almadık. Ee bu kadar dikkate almayınca operasyon kolay hale geldi. Bu nokta tamamen muhalefetin suçu. Hiçbir şekilde ülke olayları ile ilgilenmeyip işin aslını dert etmemek ve sadece ve sadece popüler olunca ilgilenmek, muhalefetin en büyük sıkıntısı. İktidarın her ajitasyonuna tepki verip her politikasına sessiz kalmak ilginç bir meziyet.

Bu yazıdaki veriler de tam iki hafta önce bütün medyada çıktı. Ama o zaman da kimse işin aslını aramadı.

HER ŞEY BETON İÇİN Mİ?

Suriye’deki operasyon bir güvenlik meselesi mi? Ne Sulukule ne Sur bugün daha güvenli değil. Burası da böyle olacak mı? İstanbul’da boşaltılan 26 okulun 19’u deprem sonrası yapılmış. Yani bu iktidar zamanında. Kendi yurttaşının deprem güvenliğini çözemeyenler ne kadar güvenli bir bölge kurabilirler? Zaten bu “harekatın” ana sektörü çimento. ABD’nin her savaşında silah şirketlerinin hisseleri nasıl değerleniyorsa, bizde de son günlerde çimento fabrikalarının hisseleri böyle değerleniyor.

Bu tür süreçler muhalefeti durdurmak için çok iyi bir araçtır. Bu operasyon da tam da bunun için. İktidar muhalefeti sustururken sadece Kürtleri, sendikacıları, solcuları değil, IŞİD’e karşı direnen Türkmen ve Arapları değil, partisindeki muhalifleri bile susturacağını düşünüyor olabilir. İktidar muhalefeti sustururken Suriye’ye 185 milyon metrekarelik dev bir kentsel dönüşüm hesaplıyor. Bunun peşinatı olarak astronomik zamlar yapıyor, inşaatları uluslararası fonlara satarak para kazanacağını düşünüyor.

"Suriye kentsel dönüşüm operasyonu" “petrole hayır” deyip petrol tüccarlarının etkinliklerine katılanlar, “savaşa hayır” deyip tezkereye katılanlar, “özelleştirmeye hayır” deyip özelleşen şeker fabrikalarının açılışına katılanlar ile durdurulamayacak. Onlar ayıpları ile yaşayacaklar.

O zaman özetleyelim. Bu operasyon ekonomik kriz ve iklim krizi yaşadığımız bir dönemde sınıra yakın bölgede yaşayan yüz binlerce akrabamızı yerlerinden edip, yerine iki milyon Suriyeliyi yerleştirip 14 bin 400 kilometrekarelik alanda 185 milyon metrekarelik bir kentsel dönüşüm ile inşaat sektörüne 300 milyar TL kazandırma operasyonudur.

Şimdi mesele şu, iklim krizi ve ekonomik kriz yaşadığımız bir dönemde hem ülkenin, hem de Mezopotamya’nın ihtiyacı olan şey daha çok beton mudur, yoksa barış mıdır?

Tüm yazılarını göster