Her gün ailesini kaybettiği yerde: 'Taşı alıp mezara koydu insanlar'

Depremde eşini ve çocuklarını kaybeden Erdal Kahiloğulları, “Cenazelerim enkazdan çıktığı için şanslıyım, insanlar cenazesini bulamayınca enkazdan taş alıp onu mezara koydu” diyor.

Abone ol

Pelin Akdemir

HATAY - Hatay’ın Samandağ ilçesi depremde büyük bir yıkıma uğradı. Samandağ’da imar iznine göre, bir katı dükkanla birlikte 5 katlı olması gereken 8-10 katlı binaların hepsi yıkıldı. Muhtarların yaptığı sayıma göre, Samandağ’da 7 bin 850 kişi hayatını kaybetti, 11 bin kişi kayıp veya enkazdan çıkarılmamış durumda.

Samandağ arabayla Antakya’ya 20 dakikalık mesafede. Antakya Uğur Mumcu Bulvarı’ndaki Özgür Apartmanı’nın bir bloku ilk depremde, diğer bloku 6,4’lük depremde tamamen yıkılmış. Erdal Kahiloğulları, sekizinci gün enkazdan cenazelerini çıkarabildiği için kendini şanslı sayıyor: “12'nci gün cenaze yerine taş teslim edilenler var. Ailesinin kanı o taşta diye taşı alıp mezara koyan insanlar oldu.”

Ailesinden 15 kişiyi depremde kaybeden Erdal Kahiloğulları, her gün ailesini kaybettiği apartmanın enkazına geliyor. 

‘BEN GELDİM, DEVLET GELEMEDİ’

Kahiloğulları, eşi ve çocukları da dahil ailesinden 15 kişiyi kaybetmiş. Romanya’da çalışan Kahiloğulları, depremi haber alır almaz gelmiş. Ertesi gün saat 12.45’te evinin önünde olduğunu belirterek “Ben geldim, devlet gelemedi” diyor.

O gün yaşadıklarını şu şekilde ifade ediyor: “10 katlı bina, 4’üncü kata kadar çökmüştü. Üstteki altı kat duruyordu. Benim ailem birinci kattaydı. Hatay’da deprem olduğunda kimse yatağından çıkmaz. 15 saniye durması beklenir. Durduktan sonra herkes çıkar. Eşim, çocukları almış, yatağın üzerinde beklemişler. Eşim çocukların üzerine siper olmuş. Tek düşündüğüm acı çekmeden ölmüş olmaları.”

Anne ve babası Samandağ’da yaşayan Kahiloğulları, şehrin yapısının nasıl değiştiğini şu sözlerle aktarıyor: “Kendi şehrimi tanıyamaz oldum. Bir gün akşam saatlerinde yolu bulamadım diye jandarmadan arkadaşımı aradım, o gelip aldı.”

‘CENAZELERİMİ ÇIKARTTIĞIM İÇİN ŞANSLIYIM’

Hatay’a elektrik verildikten sonra sokak lambaları gece gündüz demeden yanıyor. Samandağ’ın merkeze uzak mahalleleri bitince, Antakya başlıyor. Çin’den, Azerbaycan’dan, dünyanın her yerinden gelen çadırlar görünüyor yol kenarlarındaki evlerin yanında.

Kahiloğulları, yedi yıl boyunca çocuklarının geleceği için Romanya-Antakya arasında çalışmış. Sadece ailesini değil, tanıdığı birçok kişiyi de depremde kaybettiğini dile getirerek, “Hayat bir dakikalık. Telefona baktığımda rehberimin yarısı hayatını kaybetti” diyor.

Antakya’nın girişindeki binalar yıkılmamış. Şehre uzaktan bakınca sanki hiç yıkıntı yokmuş gibi duruyor. Özgür Apartmanı’nın önüne gelinceye kadar bir şehrin olmadığını anlıyoruz. Özgür Apartmanı’nın önünde Kahiloğulları tekrar anlatmaya başlıyor: “Kendi paramızla vinç getirdik cenazelerimizi çıkartmak için. Tuzla Belediyesi’nden gelenler sayesinde cenazelerimizi çıkarttık. Ben sekizinci gün cenazelerimi çıkartabildiğim için bu binada oturan en şanslı insandım. Eşimi, çocuklarımı tek mezarda gömebildim. Mezarlarda da yer yok. Ben cenazelerimi aldım ama alamayanlar var. On ikinci gün taş teslim edilenler var. Ceset yok. Taşı alıp mezar yapan insanlar oldu. Çocuğunun yerine taşı alıp bağrına basan baba gördüm.”

‘BURADA 27 KİŞİ VEFAT ETTİ’

Kahiloğulları, depremin üçüncü gününe kadar komşusunun iki kızının da sesini duyduğunu söylüyor.

Sonra sesler duyulmaz olmuş: “Arkadaşlarla birlikte kazmayla, kürekle 6’sı çocuk 25 kişiyi çıkarttık. İnsanlar kendi tırnaklarıyla cenazelerini çıkardı. İkinci deprem betonların arasında kalan insanları yaktı. O yüzden cenazelerin çoğu kimseye gösterilmedi.”

Kahiloğulları, devlet kurumlarının geç gelmesine, AFAD’ın ilk başlarda ortada gözükmemesine tepkili. İnsanların, AFAD’a olan öfkesini, “Buraya gelemezler, korkarlar” diye ifade ediyor. AFAD ekiplerinin altıncı gün apartmanın enkazına geldiğini söyleyen Kahiloğulları, Moldovalı arama kurtarma ekibinin çok daha profesyonel olduğunu ifade ediyor: “Adamlar buraya dört köpekle geldiler. Sismik tarama makineleri vardı. Olası bir milim kaymayı on saniye önce tespit eden makineyle çalıştılar. Benim ülkem bir köpek yetiştirememiş.”

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, bölgeyi ziyarete geldiğinde tepkisini, eleştirilerini dile getirmek istemiş ancak kendini nezarette bulmuş. 6 saat nezarette kalan Kahiloğulları, şimdilerde her gün evinin enkazına geliyor. Depremde önce binanın alt katında pastane olduğunu ve pastanenin kolon kestiğini öne sürüyor. Ancak bunun kanıtlanması için inceleme yapılması gerekiyor. Bu nedenle Kahiloğulları enkazın kaldırılmasına engel olmaya çalışıyor: “Burada 27 kişi vefat etti.”

ÖNCEKİ EVİ YIKILMAMIŞ

Antakya’yı açık bulduğumuz yollardan arabayla dolaşıyoruz. Armutlu Mahallesi’nden geçiyoruz. Kahiloğulları, “Armutlu Mahallesi’nden günlerce sesler geldi. Yardım etmek için mahalleleri dolaşıyordum. Sesler kulağımda çınlıyordu” sözleriyle anlatıyor. Şehirde görülen tek şey iş makineleri ve moloz yığınlarının arasında dolaşan askerler. Birkaç yıkılmamış binanın önünde nakliyat firmalarına ait araçlar. Bir balkondan birbirine düğümlenmiş aşağı sarkan çarşaflar. “Bütün binaların hepsinin yıkılıp tekrar yapılması gerekli. 15 yıla kadar artık bir şehirleşme olamaz burada” diyen Kahiloğulları, Özgür Apartmanı’na taşınmadan önceki evini gösteriyor, yıkılmamış.

Depremden sonra çok kişinin enkazlara ve hasarlı binalara girip eşyaları çaldığını belirten Kahiloğulları, Antakya’ya gelen yardımların da satıldığına şahit olduğunu ifade ediyor.