Havada 'Bulut', sen şampiyonluğu unut!

Fenerbahçe maçlarını izlerken sadece kötü oynayan veya hiç oynamayan bir takım görmüyorsunuz. Bunu izleyip algılamak işin kolayı. Asıl sıkıntı Fenerbahçe'nin iyi futbol oynamaması değil. Takımın saha içinde bir disiplini yok, asıl problem burada. Oyuncuların büyük bir bölümü Erol Bulut'u tabiri caizse “takmıyor” gibi bir izlenim veriyor.

Ara Gözbek agozbek@gazeteduvar.com.tr

Bazen iyi oyun puanları getirir. Bazen ise puanlar iyi oyunu getirir. Söz konusu bu sezonki Fenerbahçe ise bu iki argüman da geçersizdir. Zira ne Fenerbahçe bu kadar puanı etkili oyunla aldı, ne de bu kadar kazanılmış puan Fenerbahçe takımının iyi oynamasına yardımcı oldu.

Baktığınızda Fenerbahçe ligin hâlâ üst sıralarında ve puantaj olarak henüz kaybedilmiş herhangi bir şey yok. Halbuki oluşan algı hiç öyle değil. Tıpkı sezon başında yapılan 18 transferin ardından tek bir resmi maç bile oynanmadan Fenerbahçe'nin algı olarak şampiyon ilan edilmesi gibi.

Son 2,5 yıldır hep başkan Ali Koç eleştirilirken bu sezon bütün oklar teknik direktör Erol Bulut'a döndü. Erol Bulut'un Süper Lig'de henüz 100 resmi maçı olmadan Fenerbahçe'nin başına getirilmesi ise “zarları yuvarlama” oyunu. Ama yine de Erol Bulut'u bu konuda ve teknik olarak eleştirmek işin kolaycılığı. Burada sistematik olarak bir sorun var Fenerbahçe'de, direkt anakartta.

Birkaç soru soralım durumun çarpıklığına eğilelim. Volkan Demirel'in Fenerbahçe'deki görevi nedir? Yardımcı antrenör. Yani Erol Bulut'un arkasında, yanında, ne derseniz deyin, çalışan bir profesyonel. Yani Erol Bulut, bir teknik direktör olarak orada en yetkili şahıs. Camia ve kulüp içerisinde Erol Bulut'un yeri Volkan Demirel kadar sağlam mı? Kesinlikle değil. Peki Erol Bulut, istediği takdirde ekibinde yer alan Volkan Demirel'in görevine son verebilir mi? Yani kısacası kovabilir mi? Bunun da cevabı “kesinlikle mümkün değil”. O zaman biz ne konuşuyoruz? Erol Bulut nerede duruyor?

Mesut Özil'i transfer edip, havalı imza törenleri düzenlemekle kurumsal olunmuyor ne yazık ki. Bu, tüm kulüplerimiz için geçerli ayrıca. Beşiktaş'ı, Galatasaray'ı, Trabzonspor'u fark etmez. Kurumsallığın ne olduğunu önce anlayalım, sindirelim ve öyle uygulayalım.

Hayatında sporun içinde bulunmuş, özellikle takım sporları içinde bulunmuş herkes şu mantığın ne kadar geçerli bir şart olduğunu çok iyi bilir: Bir sürüye bir lider.

Fenerbahçe maçlarını izlerken sadece kötü oynayan veya hiç oynamayan bir takım görmüyorsunuz. Bunu izleyip algılamak işin kolayı. Asıl sıkıntı Fenerbahçe'nin iyi futbol oynamaması değil. Takımın saha içinde bir disiplini yok, asıl problem burada. Oyuncuların büyük bir bölümü Erol Bulut'u tabiri caizse “takmıyor” gibi bir izlenim veriyor ki bazı oyuncuların kenara gelirken yaptığı el kol hareketlerinden bunlara şahit olabildik.

Erol Bulut'un henüz Fenerbahçe'yi yönetecek tecrübeye ve karizmaya sahip olmadığını düşünüyorum. Ama aynı Erol Bulut'un eleştirildiği kadar kötü bir teknik adam olduğuna inanmıyorum. Çok açık konuşuyorum; gelinen bu durumda en büyük sebebin Erol Bulut olduğuna da inanmıyorum. Ben onun rahat bir ortamda çalıştığını düşünmüyorum. Maç esnasında, saha kenarında veya maçtan sonra basın toplantılarında çok net görüyoruz, gergin bir ruh hali içerisinde. Sağlıklı hareket etmiyor. Tabii ki tıbbi olarak değil, sosyal olarak. Bulut'un henüz böyle bir ortamı, böyle bir stresi ve böyle şahısları idare edebilecek deneyimde olmadığını düşünüyorum.

Yapılan transferlerin Fenerbahçe'yi ve Erol Bulut'u strese soktuğu söyleniyor. Ben tam tersini düşünüyorum. Fenerbahçe yönetimi ve kulübü stresten ötürü bu kadar transfer yapmak durumunda kaldı. Gerçek bu gibi duruyor. Çünkü bu sezonda toplamda 22 transfere rağmen şampiyon olunamazsa, Fenerbahçe'yi önümüzdeki yaz daha farklı bir sürecin beklediğini düşünüyorum.

Bu yazı yayınlandığında henüz Trabzonspor-Fenerbahçe maçı oynanmamış olacak. Bu maçın Fenerbahçe ve Trabzonspor adına bir kırılma maçı olacağını düşünüyorum. Trabzonspor kaybederse fazla sıkıntı olmaz. Keza son 7 maçını kazanmış durumda. Trabzonspor, Fenerbahçe'yi yener ise lig yarışı çok enteresan bir şekil alır ve Trabzon bir nevi ivme kazanmış olur. Fenerbahçe kazandığı takdirde bu durum sadece Erol Bulut'un görevine devam etmesine neden olacaktır ve muhtemelen bir sonraki maçta berabere kalıp yeniden puan kaybedecektir. Ama Fenerbahçe maçı kaybettiği takdirde psikolojik olarak şampiyonluk yolundan sapmış, yarışta havlu atmaya yakın hale gelebilir. Yani kısacası lig için de bir kırılma maçı diyebiliriz.

Fenerbahçe'deki gidişat şunu çok net gösteriyor ki şampiyon olunduğu takdirde bile Erol Bulut'la önümüzdeki sezon devam edilemeyecek. Peki Erol Bulut tercihini yapan Emre Belözoğlu görevine devam ederken eleştiriler konusunda kendisine düşen payı alacak mı? Hiç sanmıyorum. Problemler burada bu kulüplerde. İmaj olarak kurumsal havayı vermeye çalışsalar da iç dinamikleri tamamen amatör yapılarla yönetiliyor.

Geçtiğiniz hafta Rıdvan Dilmen çıkmış yayıncı kuruluşa sallıyor. “Senin 1 yılda verdiğin parayı Fenerbahçe 1 saatte toplar. Hatta gördük bunu” dedi. Toplumu o kadar yanlış yönlendiren bir beyanat ki bu. Arkadaşlar o parayı bir kere toplarsınız. Taraftarlardan her sene “Fener ol” veya “Bırakmam seni” diye para isteyemezsiniz. Zaten onlar da bir süre sonra vermeyeceklerdir, vermemelidir de. Şov yapmak kolay. O kadar oyuncu alıyorsunuz, transfer yapıyorsunuz, insanların duygularıyla oynamayın, insanlara duygu satmayın. Biraz futbol verin, biraz futbol satın.

  

Tüm yazılarını göster