Güneşle parlayan renkli bir ruh

Rengarenk bir dünyaya bakıyorsunuz Kerem’in resimlerine bakarken. O resimlerin içinden kah bir hayvan figürü çaktırmadan size bakıyor, kah bir dansçı, kah bir tiyatro sahnesi... Yağlıboya ile hazır kullanılmış malzemeler birleşiyor; resim kural ve sınır tanımıyor.

Irmak Özer heyirmako@gmail.com

“Güneşte parlar benim ruhum da renklerim de... Ağustos böceğinin tam tersi gibiyim; güneşi, yazı görünce, yoğun bir üretim dönemine giriyorum,” diyor Kerem Durukan. Hassas bir ruhun ardında renkler...Katman katman resimler, hızlı yaşanmış ve şimdi biraz da olsa sakinlemiş bir hayat, bu hayatın anlattığı hikayeler...

Eskişehir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nden sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı ardından yine aynı okulda Grafik Tasarım bölümlerini tamamlamış Kerem Durukan. Sonrasında da hep sanat ve tasarım dünyasının içinde olmuş; sergilere, fuarlara katılmış, işbirlikleri yapmış. Bol bol konuşmuş, gülmüş, tartışmış, bozulmuş, sevinmiş. Hikayesi de tanıdıkları da bol... Otur saatlerce anlatsın. Durulmamış, hala hayatla akıyor ama artık daha anlamlı cümleler kurduğunu söylüyor. Olgunlaştıkça “Ben neyim, neden varım?” sorularına cevap bulmaya çabaladığını, hayata ve varlığa anlam kazandırmak için düşündüğünü anlatıyor. 2005’ten beri içinde olduğu piyasada artık sanatçı olarak var olmak istediğine iki sene önce kesin karar vermiş. Tarih, felsefe, ve psikoloji ile ilgileniyor, fikir dünyasını bu alanlarla besliyor. Resim, heykel, fotoğraf, yerleştirme ve performans dahil olmak üzere farklı alanlarda üretimler yapıyor. Ağırlıklı olarak yaptığı pentür çalışmalarında hiçbir şey düşünmeden, tamamen anlık görüntüler oluşturuyor boyalarıyla. “Bulutlara bakıp bir şeylere benzetmek gibi,” diyor çalışmalar için. Rengarenk bir dünyaya bakıyorsunuz Kerem’in resimlerine bakarken. O resimlerin içinden kah bir hayvan figürü çaktırmadan size bakıyor, kah bir dansçı, kah bir tiyatro sahnesi... Yağlıboya ile hazır kullanılmış malzemeler birleşiyor; resim kural ve sınır tanımıyor. Aylar önce Kerem’den aldığım bir resmi çerçeveletmeye götürürken yoldan geçen o sırada markete gitmekte olan yaşlı bir kadın durup elimdeki resmi çok beğendiğini söylemişti. Biraz şaşırmıştım... Hani genel izleyici, bahsettiğim soyut, “anlık görüntülerden” pek hoşlanmaz, bunları sanatla bağdaştıramaz ya (hatta buradan yola çıkarak yazılmış Beş Yaşındaki Çocuk Bunu Neden Yapamaz (Susie Hodge) isimli bir kitap da vardır.), Kerem renkleri, dünyasının zenginliği bu sınırları kırıp herkesi kendine çeken türden. Daha da iyi anlamıştım o an.

KURALSIZ, KALIPSIZ, SINIRSIZ ÜRETİM 

Kerem Durukan’ın resimlerini ağırlıklı olarak bir konu dikte etmezken zaman zaman toplumsal konulara da dokunuyor. Atölyesinde asılı, çok sevdiği bir resim gözüme çarpıyor zaten ilk girdiğimde. Bu ara siyasal konjonktürümüzde “yok” kabul edilen ve belirli baş harflerden oluşan bir grubun T baş harfine dokunan bir resim. (Bakın, yok!) Konu etmekle beraber, Kerem belli konularla anılarak kendini kısıtlamak istemiyor. Onun dünyası daha geniş... Dolayısıyla resimlerinde anlatmak istediklerini bağırmıyor, bunları direkt ortaya koymayı tercih etmiyor. Ancak sorarsanız, dinlerseniz anlatıyor.

Sanatçı, konu gibi tek bir tekniğe ya da malzemeye de bağlı kalmıyor. Kendini ifade etmek, kendini “evinde hissetmek” için bol bol resim yapıyor; bunu yaparken de sadece boya kullanmıyor. Kuralların dışında çıkıp hazır malzemeleri deneyimliyor. Hazır bir figür de, desen de, yaldızlı bir toz da kullanabiliyor o resimde yarattığı kendine has dünyada. Hazır malzeme kullandığı gibi seri üretim işler de yapıyor. Dedim ya sınırsız; sanatının illaki galerilere ya da koleksiyoner evlerine kapanmasını istemiyor. Benzersiz resimler de olsun ama belirli üretimler kartpostallara, rozetlere, çantalara, halılara da dönsün. Renkler evlere, mekanlara dolsun... Evet Kerem sanatçı olmaya karar vermiş ama tasarımdan da vazgeçmiyor. Bunu hazır üretimlerinde de bahsettiği isimlerde de görüyoruz. Bülent Erkmen, Esen Karaoğlu gibi tasarımcıları da takip ediyor; Félix González-Torres, Tracy Emin gibi sanatçılara da kendini yakın hissediyor. Sanatçı isimleri ağzından dökülürken, sanatçının ruhuna dokunan, o ortaya atmadığı konuları da okumuş, tahmin etmiş oluyorsunuz.

ÖNÜNDE RENKLİ, SÜRPRİZLİ, SABIRLI YOLLAR  

Evrenin hiçbir şeyi çat diye vermediğini, belirli yaşanmışlıkların, sabırların ardından güzel şeyler elde edebileceğimizi sonradan farkına vardığını anlatıyor sanatçı. Bir şeye tüm kalbinle niyet edip, çaba gösterip beklemek lazım, diyor. Taşlar böylece yerine oturuyor: Yaşam alanı olarak kullandığı stüdyosundaki o hava, hayata karşı bakışı, duruşu, herkes özel ve benzersiz olmak isterken onun umarsızca kullandığı tüketilmeye hazır, sıradan malzemeleri... Resim yapmasını izlediğim gibi, sanat yolculuğunu da uzun uzun izlemeye niyet ettim Kerem’in... Kerem gibi deneyimsel, renkli ve yaratıcı bir yol olsun!

 
 
 
 
Tüm yazılarını göster