Fenerbahçe ve Trabzonspor nasıl kazandı?

Sadece bu haftanın değil, sezonun en önemli gelişmesiydi belki de, bu kadar yıl sonra kavgasız bir Trabzonspor-Fenerbahçe maçı izlememiz. Umalım ki Fenerbahçe kalecisi Volkan, maç öncesi Trabzonspor formalı çocuğa gösterdiği şefkatin yarısını bir iç saha maçında meslektaşı olan bordo-mavili futbolculara gösterebilsin...

Adem Erkoçak aerkocak@gazeteduvar.com.tr

Süper Lig'in 19'uncu haftasının merakla beklenen gerilim filmi Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaydı. Rıza Çalımbay maç öncesi ve hafta boyunca yaptığı açıklamalarla tribün sakinliğinin önemine vurgu yaptı; sahada ne kadar futbol oynanırsa Trabzon'un o kadar şansı vardı. Maç başladığında gördük ki, oyun planı bile bu sakinliği sağlamak adına yapılmış. Trabzonspor, Fenerbahçe'nin zorlandığı şeyi biliyordu: topla oynamak. Ve topu ilk yarının hemen hemen tamamında Fenerbahçe'ye bıraktılar. Bu oyun taraftarı coşturmadı, futbolcuları da uyuttu. Fenerbahçe ilk yarıda önemli pozisyonlar buldu.

İkinci yarıda ise ev sahibi ekip Sosa'yı sahaya sürdü ve takımın ortalama futbol aklı yükseldiği için bambaşka bir oyun akışı izledik. Trabzonspor daha etkili olmaya başladığı bölümlerde golü de bulunca, istediği ortamı sağlamış oldu. Hatta 66'ncı dakikada maçı bitirme şansını da yakaladılar; fakat Burak Yılmaz karşı karşıya pozisyonda kararsız kalınca bu istekleri sonuçsuz kaldı. Bu dakikadan sonra maçın kontrolü Fenerbahçe'ye geçti. "Gerçekten genç" Eljif Elmas, oyuna girdiği bölümde farkını ortaya koydu.

Sonuçta deplasmandan yenilmeden dönen Fenerbahçe, yarışın içinde kalmaya devam ederken, Trabzonspor için şampiyonluk arşın ötesine geçti. Bununla beraber, Aykut Kocaman'ın tercih ettiği futbolun şampiyonluğa yetmesi zor görünüyor; sarı-lacivertliler her deplasmanda, skoru alıp almamasından bağımsız, oyun olarak zorlanacaktır.

Fakat belki de sezonun en önemli gelişmesi, bu gerilimli rekabeti sadece futbol konuşarak anlatabilmemiz. Başta Çalımbay olmak üzere maç öncesi iki camianın tansiyonu artıracak açıklama ve davranışlardan kaçınması bunda etkili oldu. Seremonide ise Fenerbahçeli Volkan'ın Trabzonspor formalı bir çocuğa gösterdiği şefkat önemliydi. Umalım ki Volkan Kadıköy'de bu şefkatin yarısını bordo-mavili meslektaşlarına da gösterebilsin. Bu iki takımın bundan sonrası adına en büyük kazanımı olacaktır.

“İŞÇİLERİN” YÜZÜ FUTBOLDA DA GÜLMÜYOR

Haftanın kapanış maçında Başakşehir-Karabükspor'la karşı karşıya geldi. Karabükspor, bir aksilik olmazsa, sezon sonuna kadar her takıma üç puan verecek gibi. Ligimizin -en azından görüntüde- tek işçi takımı olan "mavi ateş", patronunun karşısında bacakları titreyen çalışan gibiydi sahada. Zaten dezavantajlıydı; devre arasına son sırada girince önemli oyuncuları “talan edilmişti”, Başakşehir ise ligin zenginler katındaydı.

Lig lideri, sadece sahada doğru yerleşerek rakibinin savunmadan çıkarken hata yapmasını sağladı ve Karabükspor oyuncularından kaptıkları toplarla girdikleri pozisyonlarda 4 gol bulmayı başardı. İlk yarı 5-0 bitince, ikinci yarı lalettayin oynanan bir maç oldu. Fakat “yayıncı kuruluş” bu oyunu Barcelona'nın futbolu ile kıyaslayabildi. Aslında kârlı bir yatırım değil ama sanki Başakşehir'in şampiyon olmasını istiyorlar gibi.

BU KADAR İMKÂNA BU FUTBOLDAN FAZLASI OLMALI

Galatasaray, bir ev sahibi takımın karşılaşmak isteyeceği en ideal takımlardan biriyle oynadı: Deplasmanda varlık gösteremeyen Osmanlıspor. Osmanlı, sahip olduğu tüm dezavantaja rağmen maçın son bölümüne kadar oyunun içinde kaldı. Bu da Galatasaray için soru işaretiydi. Gomis ise bu takımın en önemli parçası olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Maçları eskisi gibi domine edemeyen diğer büyük takım ise Beşiktaş oldu. Beklentim ve isteğim, bu büyük kulüplerin önüne geleni eze eze mağlup etmesi değil. Dikkat çekmek istediğim, sahip oldukları maddi ve manevi olanaklara bakarak, onlardan ekran başında ya da tribüne gittiğim vakit, iyi bir futbol beklemek. Yoksa zaten, kötü oynasalar da bir şekilde kazanıyorlar. “Tanrı rızası için güzel futbol” dileyen Eduardo Galeano'nun derdiyle benzer bir dert benimki.

MİLİTARZİM DEĞİL, SPONSORLUK

Malum, şu sıralar yeşil sahalarda militarist rüzgarlar esiyor. Sadece ligimizin değil, koca futbol dünyasının tek sponsoru devlet. Barcelonalı futbolcular nasıl Türkiyeli firmaların beyaz eşya ya da havayolu reklamlarında oynuyorlarsa, ligimizdeki futbolcular da sponsorunun isteği doğrultusunda hareket ediyor. Yoksa futbolcuların, teknik direktörlerin, kulüplerin hatta taraftarların derdi bu değil. Olay, “tamamen duygusal”.

Bu duygusallığı geçtiğimiz hafta en çok yansıtan Konyaspor, düşme potasındaki doğrudan rakibi Gençlerbirliği'ne karşı öne geçmesine ve maçın uzun bir bölümünü bir kişi fazla oynamasına rağmen, maçı kaybetti. Başkent ekibinin özgüveni ise bu yılın en yüksek seviyesinde. Yine bu yıl hiç olmadığı kadar kulüpte herkes mutlu. Takım kaptanı Uğur Çiftçi maç sonunda bu pozitif ortamı ve seyirciyle bütünleşmeyi öne çıkarırken, teknik direktörün aynı seyirciden bir “düşman” çıkarmasına anlam veremedim.

STADI AÇILAN TAKIM KÜME DÜŞER!

Akhisar, lige çıktığı sezondan itibaren ilk kez evinde oynadı. İlçede de heyecan yaratan bu olay tribüne hatırı sayılır bir kalabalık çekti. Ama Akhisar, zemini bozuk, tribünleri tenha ortama çok alışmış; sanki yine deplasmanda gibilerdi! Neyse ki 1 puanı kurtardılar da, daha ilk maçta bir lanete bulaşmadılar. Fakat hatırlatmakta yarar var: Stadyumu açılan takım küme düşüyor! Bakınız; Sivas, Eskişehir, Antep, Mersin...

Bu maçın ardından karayolu ile dönüş yolculuğuna çıkan Antalyaspor, Denizli'de neden taşlandı, bunu anlamadım. Belki de artık takımların çoğunun deplasmana uçak yolculuğu yapması nedeniyle bir 90'lar klasiği olan deplasman takımı otobüsü taşlama nostaljisini yaşatmak istediler.

Göztepe, eski havasında değil. Tribünleri hiçbir zaman düşmese de oyunlarında bir geriye gidiş var. sezon başındaki coşku ve yaratıcılıktan uzaktalar. Sert savunma yapan Kayseri önünde bu görünümde bile kaybetmemeleri önemliydi. Ancak Jahoviç'in gidişi asıl büyük kayıpları olacak.

Bursaspor, yine küme düşme korkusunu yaşamaya doğru uygun adım ilerliyor. Daha kötüsü, oynadıkları futbol; her geçen hafta daha da geriye gidiyor. Doğu Anadolu derbisi sayılabilecek maçta ise Malatyaspor, evinde önemli bir galibiyet aldı ve rakibinin 1 puan arkasına yerleşti.

Tüm yazılarını göster