Evleri hane hane, parlayi Gümüşhane

Şehir merkezinin fotoğraflarına bakıp bir ili ziyaret edip etmemeye karar veriyorsanız Gümüşhane sizi en çok yanıltacak illerin başında gelebilir.  Çünkü kiliseleri, antik kentleri, sit alanları, tarihî mekânları, köprüleri, hanları, hamamları, camileri, manastırları, yaylaları, gölleri, ormanları ile keşfetmeye doyamayacağınız bir il Gümüşhane.

Serpil Kurtay serpilkurtay@gmail.com

Bayburtlunun biri, Gümüşhane köylerinden birine iş için gelmiş. Köyün girişinde öküzü ile tarlasını süren köylüye selam vermiş ve “Hemşerim kolay gelsin, ne ediysen orada?” diye sormuş. Köylü başını kaldırmış; “Görmeymisen tarlamı süriyrem.” Bayburtlu “Hani tarlan nerede hemşerim?” diye sorunca Gümüşhaneli köylü de “Görmey misen goca tarlayı, ahan bah işte öküzün altında” demiş.

İsmail Hayal’in “Gümüşhane Fıkraları” isimli kitabından bu fıkra, aslında hem şehrin coğrafyasını hem de Bayburt ve Gümüşhane arasındaki amansız rekabeti özetliyor bize. Bayburt ve Gümüşhane rekabetini anlatıyor çünkü Anadolu’nun birçok şehri ve ilçesi arasındaki enteresan çekişme, yıllardır bu topraklarda da yaşanıyor. Mesela Bozüyüklüler, “Nerelisin?” sorusuna cevap olarak asla bağlı oldukları Bilecik’in adını vermez; “Bozüklüyüm” der, Eskişehir’e yakın ilçe olması vesaire gibi konularla bu soruyu geçiştirir. Ona keza aynı muhabbetin Adana-Ceyhan arasında da yaşandığına tanık oldum. Ne Bozüyük Bilecik’in ne de Ceyhan Adana’nın kanatlarının altından çıkamadı ama Bayburt, 1989 yılında Gümüşhane’den ayrılarak “bağımsızlığını” ilan etti ve kendisine yapılmasını istemediği “şakaları” komşusuna yapmaya “iller kulvarı”nda devam etti. “Bayburt vilayet, Gümüşhane tuvalet” gibi... Dileriz kısa zamanda öpüşüp barışırlar.

Yukarıdaki fıkra, aynı zamanda Gümüşhane’nin coğrafyasını anlatıyor dedik çünkü il merkezi öyle dağlık ki tarla gibi düzlük bulmak oldukça zor. İsmini yakınlarındaki gümüş madenlerinden alan, taşı toprağı “altın” şehrin yerleşimi, Harşit Çayı’nın iki yanında (ağırlıklı olarak sağ sahilinde), şerit hâlinde uzanıyor. Doğu Anadolu ile Karadeniz bölgeleri arasındaki geçiş yolunda ve 1.150 metrede konumlanan Gümüşhane, kısmen Zigana duvarları sayesinde korunsa da soğuk ve kar sevmeyenler için kış ziyaretleri kâbus olabilir. Rahat rahat gezmek için yaz aylarını seçmekte fayda var.

Şehir merkezinin fotoğraflarına bakıp bir ili ziyaret edip etmemeye karar veriyorsanız Gümüşhane sizi en çok yanıltacak illerin başında gelebilir.

‘SOSYAL’ HAYAT!

Aslında Türkiye’deki birçok il gibi ‘70’ler öncesine kadar biraz daha farklı çehresi olan şehirde sosyal hayat sıkıntılı. Uzun yıllar sineması bile olmayan il, bugüne kadar anlattığım diğer iller gibi 2008 yılında açılan üniversiteye ve öğrencilerine biraz mesafeli. E tabii onlar da şehre aynı mesafeyi koruyor, hatta üniversite yıllarını böyle bir şehirde geçirme hayali kurmadıklarını söylemekten çekinmiyor. Kızlı erkekli kartopu oynarken bile “Dostum burası Gümüşhane ha ona göre” gibi cümleler duyan gençler, bırak içkili bir ortamda oturabilmeyi tekelden aldıkları biraları evlerine bile taşırken çekinmeden edemiyor.

HER TAŞIN ALTINDA BİR ESER

Kuşburnunun üretim merkezi, pestilleri ve cevizli sucuklarının lezzeti dillere destan olan Gümüşhane’nin elması ve dutu da meşhur... Hatta bu meyvelere yazılmış türküler bile var. Ama takip edenler bilir biz yemek olayına yazılarımızda çok girmeyip tarihî ve doğal güzelliklerine odaklanıyoruz. Şehrin merkezinde pek bir şey yok ama köylere doğru gittikçe her taşın altından çıkan kilise kalıntıları, antik kentleri, sit alanları, tarihî mekânları, köprüleri, hanları, hamamları, camileri, manastırları, muhteşem yaylaları ile keşfetmeye doyamayacağınız bir il Gümüşhane. Günümüz itibariyle il ölçeğinde 391 adet tescilli taşınmaz kültür varlığı bulunuyor.

Karaca Mağarası

DOĞANIN YERALTI SARAYI

Keşfinden sonra ilin turist sayısını artıran Karaca Mağarası, şehir merkezine on yedi kilometre mesafede bulunuyor. Bu yeraltı sarayının giriş noktası ile en uç nokta arası 105, tavan yüksekliği 18 metre. Mağaranın doğal klima özelliğindeki havası özellikle astımlı ziyaretçileri kendisine çekerken sağlık turizmine de katkı sağlıyor. Dolomitik kireçtaşları içerisinde gelişen karstik oluşumlarıyla ön plana çıkan “doğanın yeraltı sarayı”, renk ve motif çeşitliliği açısından dünyada eşine az rastlanan bir mağara türü...

Canca Kalesi
GÜMÜŞLERİN KORUNDUĞU KALELER

Şehir gümüş şehri olunca yapılar da buna göre şekillenmiş aslında; kaleler de öyle. Merkeze sekiz kilometre mesafedeki Canca Kalesi, ana kaya üzerine nispeten yuvarlak planlı olarak moloz taşlarla yapılmış. Kaleden ziyade gözetleme kulesi niteliğindeki kaleyle ilgili bir de rivayet var. Trabzon, Türkler tarafından 1461 yılında fethedildiğinde kralın kızı bu kaleye sığınarak, intihar etmiş! Gerçek midir bilmiyoruz.

Kov Kalesi

Esenyurt köyünde yer alan Kov Kalesi, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin, hâlen ayakta duran en görkemli kalesi olarak nitelendiriliyor. En yüksek noktasındaki rakım 1.760 metre.

Keçi Kalesi

Şehir merkezinin 20 kilometre doğusundaki Keçikale de çok sarp bir kayalık üzerine inşa edilmiş. 1560 metre yükseklikteki kalenin kuzey ve güney kesimlerinde su sarnıçları ile depo oldukları sanılan bazı mekânlar bulunuyor. Kaleden vadiye inen ve kayaların içerisine gizlenmiş birtakım yollar da bulunmuş.

Krom Şehri
KROM ŞEHRİ

Yağlıdere Köyü sınırları içerisindeki arkeolojik sit alanı Krom Şehri’nin yüzyıllar önce binlerce kişiye ev sahipliği yaptığı rivayet ediliyor. Bölgede tescillenmiş on beş kilise ve şapel, bir kemer köprü ve Nanak köyünde surlarının bir kısmı hâlâ ayakta olan bir kale bulunuyor. Rumlardan kalma taş evler ve tarihî değirmen ise hâlen orijinalliğini koruyor.

Eski Gümüşhane; Süleymaniye
ESKİ GÜMÜŞHANE; SÜLEYMANİYE

Gümüş renkli yamaçlara yaslanan ve bugünkü il merkezinin mahallesi konumundaki Süleymaniye, geçmişte Türklerin, Ermenilerin ve Rumların uzunca bir süre birlikte yaşadığı bir yerleşim yeriymiş. “Eski Gümüşhane” olarak da bilinen antik kentte 1915 yılında Ermeni Tehciri ve 1924 yılında Lozan Antlaşması sonucu mübadele gerçekleşmiş. Yerleşimde bulunan tarihî cami, kilise, han, hamam, köprü, dükkân gibi birçok kültürel değer, zamana meydan okurcasına geçmişten günümüze kadar gelmiş.

Santa Harabeleri
SANTA VE SATALA

Dumanlı köyündeki Santa Harabeleri, on yedinci yüzyılda Rumlar tarafından kurulmuş. Dinî, ticari ve kültürel açıdan önem taşıyan yerleşim, zamanında Rum çeteleri tarafından sığınak olarak da kullanılmış. Binatlı, Terzili, Zurnacili, Piştovlu, İşhanlı, Çinganli, Çakallı olmak üzere yedi mahalle ve 300’ü aşkın evden oluşuyor. Kentin her mahallesinde tümüyle taştan inşa edilen tek katlı konutlar ve en az bir kilise, her sokakta da bir çeşme bulunuyor.

Satala antik kenti

Satala (Sadak) Antik Kenti ise Kelkit Sadak köyünde. 15.Lejyon’un (Lego Apollinares) karargâh kurduğu Satala, Roma İmparatorluğu’nun doğudaki en büyük ve en önemli karargâhıymış. Garnizon kenti olması sebebiyle de Anadolu ve Kapadokya’dan Karadeniz’e geçen askerî yolların birleştiği stratejik bir konumda olan Satala, Fırat Nehri’nin sularının korunması amacıyla kurulmuş. On beşinci yüzyılda kente su getirmek için kırk yedi gözlü su kemeri inşa edilmişse de günümüzde yalnızca iki gözü ayakta.

Kadırga Yaylası
YAYLALARI

Gümüşhane’nin yaylaları da muhteşem bir doğaya sahip... Kadırga Yaylası’nda otel, lokanta, kır kahvesi, bakkal, manav gibi yeme içme ve konaklama tesisleri, bir de açık hava camisi bulunuyor. Bu hâliyle caminin fotoğrafları bazı esprilere sebep olsa da aslında bir namazgâh ve başka şehirlerde de örnekleri bulunuyor. Her yıl temmuz ayının üçüncü haftasında yayla şenlikleri yapılıyor. Horon, kemençe, davul, zurna sevmiyorsanız tarihlere dikkat etmenizi tavsiye ederim.

Kazıkbeli Yaylası

Bir diğer ilgi odağı olan yayla ise Kazıkbeli Yaylası. Burası özellikle çim ve kar kayağı, dağcılık, kamp ve karavan turizmi açısından dikkat çekiyor. Bu yaylanın şenlikleri ise temmuz ayının ilk çarşambası başlayarak yaz süresince devam ediyor.

Taşköprü Yaylası

Kürtün’deki Erikbeli Yaylası’nın yanı sıra Yağmurdere bucağında bulunan Taşköprü Yaylası’nda da çim ve kar kayağına yönelik parkur alanları var. Doğal güzellikleri, tarihî kalıntıları, zengin florası ve faunası ile bu yayla da foto ve video safari ile botanik turizmiyle ilgilenenlerin ilgisini çekiyor.

Örümcek ormanları

Örümcek Ormanları’nda ise Avrupa’nın en yüksek köknarları (61,5 m) ve Türkiye’nin en uzun ladinleri (57,6 m) yer alıyor. Sık bitki örtüsü nedeniyle Örümcek Ormanları ismini alan bölge şelaleleri, temiz havası ve eşsiz peyzajıyla Gümüşhane’de görülmesi gereken yerlerden biri.

Limni Gölü
DEFİNECİLER BİR GÖLÜ NASIL YOK ETTİ?

Doğada vakit geçirirken “Yakınımda su da olsun” diyorsanız Limni Gölü’nü, Artabel Gölleri Tabiat Parkı’ndaki on sekiz adet krater gölünü ve Tomara Şelalesi’ni görmeden şehirden ayrılmayın. Özellikle dağın kırk ayrı yerinden suyunun çıkması Tomara Şelalesi’ni farklı ve eşsiz kılıyor.

Tomara Şelalesi

Ancak bu kadar güzellik arasında; on iki bin yıllık tarihi olmasına rağmen define kazısı nedeniyle kurutulan Dipsiz Göl’ün hikâyesine rastlamak beni oldukça üzdü. Bu define arama işlemleri için izinler verilmiş, olayların duyulmasıyla soruşturmalar açılmış vs. ama sorumluları bulunup cezalandırılmamış ve güzelim göl de yok olup gitmiş artık.

Dipsiz Göl eski ve yeni hali
BAŞKA NE VAR?

Gümüşhane’nin özgün mimarisinin en ilgi çekici unsurlarından biri de eski konakları...

Sarıçiçek köyündeki Sarıçiçek Köy Odaları, köy sakinlerinden Hacı Ömer Ağa tarafından 1870’li yıllarda yaptırılmış ve işlemelerde zengin motiflerin görüldüğü süslemeleri dikkat çekici.

Gümüşhane Konakları

Olucak köyündeki İmera Manastırı, günümüze ulaşabilmiş en sağlam yapıtlardan.

İl merkezinden kırk beş kilometre uzaklıktaki Zigana Turizm Merkezi ve Kayak Tesisleri’nde sezon aralık ayında başlıyor, nisan sonuna kadar devam ediyor.

İmera Manastırı

2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar sonucunda 874 hektar alan ise “Gümüşhane Çakırgöl Kış Sporları Turizm Merkezi” olarak ilan edilmiş ve yedi mekanik tesis ile on bir kayak pistinin yapılması planlanıyor.

‘GEZMEYE DOYAMADIM’

Yazının başlığını Resul Dindar’ın “Gümüşhane Kızlari” isimli şarkısından aldım. O zaman bitişi de Mustafa Küçük’ün türküsüyle yapalım. Belki ziyaretinizden sonra siz de bu sözlere eşlik edersiniz:

“Şiran, Kelkit, Köse’den

İndim Gümüşhane’ye

Gezmeye doyamadım

Geleceğim seneye”

Not: Fotoğraflar, Gümüşhane Belediyesi, Gümüşhane Valiliği ve Torul Kaymakamlığı’ndan alınmıştır.

Tüm yazılarını göster