Ersun Yanal'a ayrılan sürenin sonuna geldik...

Ersun Yanal, Türkiye'nin kaliteli teknik direktörlerinden biri değildir diyemezsiniz. Belki de kariyeri bundan sonra hep geriye doğru gidecektir. Sonuçta Mustafa Denizli gibi 1.lig'den takım alıp çıkarabilecek, 'challenge' yapabilecek, meydan okuyabilecek bir hoca mıdır bunu zamanla göreceğiz. Çok büyük istek üzerine yeniden yayınlanan bir dizinin bölümü gibi düşünün. Bu sefer tutmadı. Fenerbahçe taraftarına kurdurduğu hayaller, Fenerbahçe'deki kariyerinden önce bitti. Evet, Ersun Yanal'a ayrılan sürenin sonuna geldik...

Ara Gözbek agozbek@gazeteduvar.com.tr

İngiliz oyun yazarı William Shakespeare'in 'Othello' eserinde bir sözü vardır: “Önce hayaller ölür, sonra insanlar”. Fenerbahçe'deki ikinci Ersun Yanal dönemini hiçbir söz daha güzel anlatamazdı. Hayaller kuruldu. Dili anlaşılmayan birçok duaya amin dendi. Beklenti ateşine sürekli benzin döküldü ve o beklenti her gün kendi katsayılarıyla çarpıldı. Ama matematik bir yerde takıldı. Çünkü işlem en baştan yanlıştı. İşlem yanlış olunca sonuç da yanlış oldu. Önce umut sönmeye başladı, pembe sisler dağılınca ertelenen gerçeklerle yüzleşildi. Hayaller öldü yani. Ardından Ersun Yanal'ın Fenerbahçe hikayesi son erdi.

Aslında Fenerbahçe'nin son iki yılı bile kitap olabilecek ilginç bir hikaye. Her şey çok basit görünüyordu halbuki. 20 yıl başkanlık yapan Aziz Yıldırım gidecekti, kulüp üzerindeki ölü toprağını atacaktı ve sayın Ali Koç'un başkan olmasıyla beraber kurumsallaşacak Fenerbahçe, bir dünya kulübüne dönüşecekti. Değil mi? Böyle değil miydi büyük plan?

Normalde konuları kronolojik olarak ele alır ve analiz ederim. Bu sefer kitabı tam ortadan açalım. Konuyu ve durumu çok basit düşünelim.

14 Aralık 2018 tarihinde Fenerbahçe'de ikinci Ersun Yanal dönemi başlamıştı. Çünkü sezona Phillip Cocu ile başlandı. Neden? Milyonlarca Fenerbahçeli, Aziz Yıldırım'ın son yılında bile 1 yıl boyunca “Er-sun Ya-nal” diye bağırırken neden Phillip Cocu ile anlaşılmıştı? Çünkü Ali Koç'a Ersun Yanal sorulduğunda “Siz benim vizyonumu anlamamışsınız” diye cevap vermişti. Yani ya Ersun Yanal hiç gelmemeliydi Fenerbahçe'nin başına ya da 2018 yazında her şeyin başında gelmeliydi. Kötü gidişin ve krizin tam ortasında bir “kurtarıcı” olarak getirildi ki bu bizim milletimizin en kötü alışkanlığı olduğunu düşünüyorum. Biri gelecek ve her şey düzelecek mantığı. Tamamen gerçek dışı, irrasyonel bir yaklaşım. Tıpkı tüm felaketlerden yine tek bir 'günah keçisi'ni sorumlu tutma zihniyeti gibi.

Ersun Yanal, 15 aylık ikinci Fenerbahçe serüveninde 3 transfer dönemi gördü. Şaka değil. Ali Koç ve Damien Comolli iş birliğinin transferde hatalar zincirine birkaç halka da Ersun Yanal eklemedi değil. Fenerbahçe'ye son 1,5 yılda gelen giden oyuncu sayısına bakın, gerçekten çok ciddi bir sirkülasyon. Doğru transfer diyebileceğiniz, “Evet, bunu transfer ettik” diye övünebileceğiniz bir oyuncu yok gerçek manada. Beşiktaş'ta 4 sene oynayıp bir türlü ilk 11 oyuncusuna dönüşemeyen Tolgay Arslan mı yoksa Galatsaray'ın resmen kurtulduğu Serdar Aziz mi Fenerbahçe'de fark yaratacaktı? Miha Zajc için 4,5 milyon Avro artı Salih Uçan verildi. Yani say say bitmez gerçekten.

Fenerbahçe'nin genel resmini bir kenara bırakalım şimdilik ve elimize sadece Ersun Yanal'ın vesikalık fotoğrafını alalım.

Ersun Yanal'ı transferlerden ötürü eleştirenler var. “Kadroyu yanlış kuruyor” diyenler çokça fazla. Rakip analizi bana göre sıfır. Maçın içinde hamlelerinde geciktiğini de söyleyenler oluyor. Ersun Yanal'ın bütün bu konularda hataları olabilir. Her hocanın olabiliyor zaman zaman. Ersun hoca bütün bu konularda hataları daha istikrarlı da yapmış olabilir. Ama bence Ersun Yanal'ın Fenerbahçe hikayesini sonlandıran asıl sebep bunlardan biri değil. Belki de genel futbol kamuoyu ve Fenerbahçe taraftarı bazı gerçekleri görmekten kaçıyor. Belki hataları yanlış yerlerde arıyor herkes.

Anlatalım...

Ama öncelikle bir konuyu çok iyi anlayalım. Ersun Yanal'ın kara kaşı ve kara gözüne, karizmasına vurulmamıştı Fenerbahçe taraftarı. Ersun Yanal'ın futbolunu istiyordu Fenerbahçe taraftarı, Ersun Yanal'ın futbol anlayışını. Aykut Kocaman'ın da gitmesini bu yüzden istediler. Ama bu futbol hangi futboldu? 2013-2014 sezonunda Nisan ayında şampiyonluğunu ilan eden Fenerbahçe'nin futboluydu.

O sezonki Fenerbahçe takımını şöyle bir hatırlayın; ileride Webo, Sow, Kuyt, Emenike. Sağ bek Gökhan Gönül, sol bek Caner Erkin. Emre Belözoğlu, şu anki halinden 6 yaş genç. Aykut Kocaman'ın kurduğu takımdı o da. Sadece Emenike eklenmişti o yaz. Peki rakipleri kimdi Ersun Yanal'ın? Fatih Terim'in Milli Takım'a gitmesiyle hoca değiştiren bir Galatasaray. Ki idare sorunları da vardı o sezon. FEDA sezonundan yeni çıkmış, ismini duymadığınız oyunculardan kurulu bir Beşiktaş. O sezon Ersun Yanal'ın başarısını da kabul etmek gerekir ama bir taraftan da hayal dünyasında gezinmek yerinde, bir takım gerçeklerin de farkında olmak gerekir.

Hep söylenir ya “İyi futbolcularla, iyi hoca olursun” diye. Kesinlikle doğru. O dönemki kadronla “Biz şampiyon olacağız, diğer takımlar sıralamayı belirlesin” gibi manasız söylemlerde bulunurken bunun arkasında durmanı sağlayabilecek bir oyuncu grubun vardı. Ama böyle bir dönemde, bu kadar yetersiz bir kadroyla, bir oyun planın bile olmadan “mekanın sahibi döndü” ya da “biz şampiyon olacağız, diğer takımlar sıralamayı belirlesin” gibi hamaset dolu söylemlerde bulunursan hikayenin sonu bu olur. Ersun Yanal'ın hatası bu oldu. Taraftarın gazına kendini kaptırdı ve gerçeklerden uzaklaştı. Halbuki yapması gereken basitti. Tam tersi. Beklentiyi düşürüp, oyuncularından ve kendinden o baskıyı alması gerekirdi.

Her maçın sonunda “Fenerbahçe büyük bir takımdır” diyerek büyük hoca olunmuyor. Süper Lig'de Galatasaray'ın başında 9 sezonda 8 kez şampiyon olmayı başaran Fatih Terim'in hiçbir maçın sonunda Galatasaray'ın büyüklüğünü anlatan ya da manasız bir şekilde hayal kurduran, hayal satan söylemlerde bulunduğunu hatırlamıyorum. “Fatih Terim hep gazla guzla işi götürüyor” diyenlere ve Ersun Yanal'a söylüyorum; Terim Kadıköy'e geldi ve seni taktikle dövüp gitti. “Dövmek”ten kastımız tabii ki mecazi.

Görevi kendin bıraktın sözde. Gönderilmedin ya. “Fenerbahçe bana ihtiyaç duyduğunda her zaman varım” diyorsun, e Fenerbahçe'nin şu an durumu ortada. Sana ihtiyacı var, neden bırakıp gidiyorsun? Bu işler hakikaten insanın aklıyla alay eden işler. Görevi bıraktın, saygı duyulması gerekir. Sonuçta herkesin kendi kararı. İnsanların kararını saygı duymak durumunda herkes. Peki Trabzonspor maçına çıkmak nedir?

Dersin boş olduğunu öğrendiğinde havaya uçan öğrenciler bir anda kapıdan içeri giren rehberlik hocasını görürler. Ersun Yanal'ın Trabzonspor maçında yaptığı budur. Ama bu konuda hata sadece Ersun Yanal'ın değildir. Kurumsallıktan bahseden sayın Ali Koç'a sormak istiyorum; görevine son verilen veya ayrılan bir teknik direktörün Trabzonspor gibi ciddi bir deplasmanda takımın başında çıkmasının neresi kurumsallıkla ilişkilidir? Bunu gerçekten sorgulamak gerekir. Ersun Yanal'ın, Trabzonspor maçına çıkmaması gerekirdi.

Ersun Yanal, Türkiye'nin kaliteli teknik direktörlerinden biri değildir diyemezsiniz. Belki de kariyeri bundan sonra hep geriye doğru gidecektir. Sonuçta Mustafa Denizli gibi 1.lig'den takım alıp çıkarabilecek, 'challenge' yapabilecek, meydan okuyabilecek bir hoca mıdır bunu zamanla göreceğiz. Çok büyük istek üzerine yeniden yayınlanan bir dizinin bölümü gibi düşünün. Bu sefer tutmadı. Fenerbahçe taraftarına kurdurduğu hayaller, Fenerbahçe'deki kariyerinden önce bitti. Evet, Ersun Yanal'a ayrılan sürenin sonuna geldik...

Tüm yazılarını göster