Di Navberê De: İki dil bir dert

Veşarti ve Gênco filmlerinden tanıdığımız Ali Kemal Çınar yeni filmi Di Navberê De - Arada için bir kitlesel fonlama kampanyası başlattı. Çınar'la filmin sürecini konuştuk.

Kültigin Kağan Akbulut kultigin.akbulut@gmail.com

Son filmleri Veşarti ve Gênco'yla kendi kitlesini yakalayan yönetmen Ali Kemal Çınar yeni filmi Di Navberê De - Arada için bir kitlesel fonlama kampanyası başlattı. Çınar, takipçilerinin bildiği gibi çok düşük bütçelerle, çoğunlukla ailesinin ve arkadaşlarının yardımıyla bağımsız filmler çeken bir yönetmen. Filmin post-prodüksiyon sürecini karşılama amaçlı kampanyaya Fongogo üzerinden erişilebilir. Ana dili Kürtçeyi konuşamayıp anlayan ama ikinci dili olan Türkçeyi de anlamayıp konuşan Osman'ın hikayesinin mizahi öğelerle anlatıldığı film izleyicilerin desteğini bekliyor. Ali Kemal Çınar'la filmin hikayesini ve destek kampanyasını konuştuk.

Öncelikle filmi konuşalım. Di Navberê De - Arada nasıl bir film? Ne anlatıyorsun? Fragman yine tuhaf bir filmle karşılaşacağımızı müjdeliyor sanki.

Kısaca hikayesinden bahsedeyim o zaman. Baş karakterim Osman, oto teknisyenidir. Ana dili olan Kürtçeyi konuşamayıp anlayan ama ikinci dili olan Türkçeyi de anlamayıp konuşan biridir. Bir şeyi tam olarak yapamama hali, onda iki işi aynı anda yapamamak gibi bir takıntının oluşmasına neden olur. Hayatı bu çerçevede gelişir ve istediği şekilde de yürümez. İlginç sayılabilecek fikirden hareket etmekten keyif alıyorum. Ancak bu bana sadece filme başlamak için güzel bir sebep oluyor. Bunun içini doldurmak, bir şeylerin tartışılmasını sağlamak benim için çok daha önemli bir şey. Yoksa öbür türlüsü bir hezimete dönebilir.

.

Filmlerini çok düşük bütçelerle, aile ve arkadaşlarınla çekiyorsun. Bu filmin prodüksiyonu nasıl gerçekleşti? Filmin prodüksiyonu için nasıl bir bütçe oluşturdun? Bir yerden destek aldın mı?

Yine aynı yöntemlerle çekildi. Dediğin gibi yine ailem ve arkadaşlarımla çektim. Herhangi bir destek almadan bütçesiz sayılabilecek biri film oldu, yine. Aslında Normal adında distopik bir film çekmeye hazırlanıyordum, bu kez bütçeli sayılabilecek bir filmdi. 2018 İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar ödülünü almasına rağmen gerekli bütçeyi bulamadık. Bir taraftan onun bütçesini ararken diğer taraftan da boş durmamak adına Di Navberê De’yi çekmek için yine kendi yöntemime döndüm. Başlarda bir deneyeyim eğer hoşuma giderse devam ederim niyetindeydim. Sonra hoşuma gitmeye başlayınca sonuna kadar gidip bitirdim. Yani bana bütçeli film yöntemi uymuyor bunu anladım. Umarım aşabilirim.

Filmin post-prodüksiyonu için Fongogo üzerinden bir destek kampanyası başlattın. Böyle bir kampanya başlatma fikri nereden çıktı? Şimdiye kadarki destek süreci nasıl oldu?

Film çekmek benim için iyice kolaylaştı. Bir filmi çekip montajlamak beni çok yoran bir şey değil artık. Yoran bir şeyler varsa o da yaratma süreci olan başlangıç sürecidir. Diğer bir şey de montajını bitirdikten sonraki aşama olan post-prodüksiyon sürecidir. Yani filmin rengini ve sesini yapmak. Onları yapabilecek yeteneğim yok maalesef, o yüzden bunu işin erbabı olan kişilere bırakıyorum. Bu yüzden de haliyle az da olsa bir bütçe gerekiyor. Bu konuda da aslında çok şanslıyım ki bana, benim sınırlarımda kolaylık sağlayan insanlar var. Onlara da müteşekkirim. Fongogo’yu başlatma nedenim tabii ki bu süreci rahat bir şekilde atlatmak ve insanların da katkılarını sağlamak. Henüz çok başında olmama rağmen bu kadar desteği beklemiyordum aslında. Sevilmediğimi filan düşünüyordum. Her yerden ve kişilerden destek geldiğini görünce çok mutlu oldum.

.

Kültür Bakanlığı Sinema Destekleme Fonu'na başvurdun mu? Bu tarz fonlar hakkında ne düşünüyorsun?

Çok önceleri senaryo yazma desteği için başvurmuştum ama hiç seçilmediler. Ben de zaten çok üzerinde durmayıp yoluma devam ettim. Bugünkü yönteme de böyle kavuştum aslında. Olsaydı güzel bir motivasyon sağlardı. Neden olmasın? Normal şartlarda film yapmak pahalı bir iş. Bunun için de kurumların, fon sağlayan yerlerin desteğini almak gerekiyor. Benim yöntemim standart bir yöntem değil. Alternatif bir yöntem. Alırsın ya da almazsın o ayrı bir şey. Benim için tek ölçüt fikrime müdahale edilmemesi ve politik olarak bana ters gelen bir şey olmaması.

Ali Kemal Çınar

Son iki filmin, Veşarti ve Gênco, kısa filmlerine ve ilk uzun metraj filmine nazaran çok ilgi gördü. Hakkında dikkate değer yazılar yazıldı. Bunun sebebi nedir sence?

Evet, aslında Kurte Fîlm de bazı kimseler tarafından sevildi, hatta onu ayrı yerde tutanlar da var. Zaman içinde karşılaştığım şeyler bunlar. Veşartî ve Gênco’nun öne çıkmasının nedenini ben de çok kestiremiyorum. Beni takip edenler bu tarza alıştılar mı yoksa gerçekten onlara daha mı iyi geldi, bilemiyorum. Tartışmaya açık şeyler. Ben her üçünü de ayrı ayrı değerlendirebilirim, biri daha iyi diğeri, daha kötü üzerinden değil de, nereye denk geldiğiyle ilgili. Filmlerimi oluştururken sanki bir albüm hazırlıyormuşum gibi geliyor bana. Biri hit şarkıdır ve hemen o fark edilir. Diğerleri de hemen fark edilmeyebilir gibi geliyor bana. Dilinin birbirine yakın olması da bunu gerekli kılıyor tabii.

Filmini tamamladığında nerede görebileceğiz? Bundan sonraki süreç ne olacak?

Tabii ki festivaller, aslında maalesef ki festivaller. Hem çok iyi bir şey hem de sadece festivallere bağlı kalmak çok can sıkıcı aslında. İzleneceğini bilsem aslında direkt internette paylaşır, işime bakardım. İyi bir yönetmen olmanın yolunun sadece festivallerden geçtiği ve alınan ödüller olduğu gibi bir yanılgı var. Bu benim de zaafım. Aşabilmeyi isterdim. İyi bir festivalde filmin gösterilmediğinde, iyi bir yönetmen veya sanatçı olmadığın algısı çok hakim. Bunu kırabilecek şöhreti bekliyorum sanki. Bunu da sadece Godard gibi isimler yapabiliyor zaten, hiçbir kaygıları yok. Üzgünüm ama benim maalesef kaygım var.

Tüm yazılarını göster