Bursa’da OSB’ler depreme hazır mı: ‘Bir bombanın üzerinde yaşıyoruz’

Bursa’da sanayi bölgeleri, depreme ne kadar hazır? Sanayi bölgelerinin yerleşim yerlerine yakın olmasına dikkat çeken uzmanlar, “Bursa’nın yarısı bir bombanın üzerinde yaşıyor” diyor.

Abone ol

Pelin Akdemir

BURSA - Türkiye’de en fazla sanayi bölgelerinin yer aldığı illerden olan Bursa’yı olası bir depremde neler bekliyor? Sanayi bölgelerinin, yerleşim yerlerine yakın ve zemin sıvılaşmasının oluşabileceği alanlarda bulunması, deprem anında yangın ve kimyasal madde sızıntısı olma ihtimali nedeniyle tehdit oluşturuyor.

AFAD’ın hazırladığı 2021 yılına ait İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) raporunda da bu riske dikkat çekiliyor. Uzmanlara göre gerekli önlemler alınmazsa depremden kurtulan Bursalılar, sanayi bölgelerinde açığa çıkacak zehirli gazlardan etkilenecek.

KİMYASAL MADDELERİN NİTELİĞİ DE MİKTARI DA BİLİNMİYOR

Bursa; Marmara Fayı, İznik-Gemlik Fayı, Uluabat Fayı ve Bursa-Çalı Fayları gibi yerel ve bölgesel ölçekte büyük deprem üretebilme kapasitesine sahip aktif fay hatları üzerinde bulunuyor. Alüvyon (yumuşak) zemin ve sıvılaşma riskli bu alanlar üzerinde kentleşme ve sanayileşme oranının yüksek olması, sanayi bölgelerinin zayıf zeminler üzerinde yer alması ve yeni yapılan sanayi bölgelerinin de bu tip zeminler üzerine yapılıyor olması, depremde oluşacak riski artırıyor. Endüstriyel kazalar ve -yangınlara ilişkin analizler incelendiğinde, kent sınırları içinde bulunan kurulu sanayi bölgelerindeki tesislerdeki buhar kazanlarının ve kimyasal depoların bulunması, yerleşim yerlerine yakın tesislerde tehlikeli madde stok kapasite artırımına izin verilmesi, atık işleme tesislerinin yetersizliği gibi durumlar deprem esnası ve sonrası için tehdit oluşturuyor.

Bu bilgiler, AFAD’ın Eylül 2021’de tamamladığı İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) raporunda yer alıyor. Son eklenen TEKNOSAB ile birlikte 18 organize sanayi bölgesi bulunan kentte, bu sayı 23’e çıkarılmak isteniyor. Demirtaş, Ataevler, Özlüce, Nilüfer, Gürsu, Barakfakih gibi yerleşim yerleri, sanayi bölgelerine oldukça yakın. Beyan usulü ile olması ve raporların bir önceki döneme ait olması nedeniyle bu bölgelerdeki işletmelerde hangi tehlikeli maddelerin bulunduğu ve kaç ton olduğu tam olarak bilinmiyor. Afet anında müdahale edilebilmesi için işletmelerin barındırdığı maddelerin ve miktarlarının bilinmesi önem taşıyor.

İRAP RAPORU: 45 DAKİKADAN ÖNCE MÜDAHALE MÜMKÜN DEĞİL

İRAP raporunda; kentte tehlikeli madde bulunduran, kullanan, depolayan işletmeler şöyle sıralanıyor: Nilüfer’de Bosch, Genkim, Martur Sünger ve Koltuk tesisleri, Elele Döşeme, Ergaz Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Kemitaş Kimyasal Endüstri Malzemeleri, Gemlik’te Gemlik Gübre, MKS Marmara Entegre Kimya, İnegöl’de Sanko Tekstil, Serra Sünger ve Petrol Ürünleri Sanayi, Özdilek İnegöl Şubesi Boya Baskı Tesisi, Mustafakemalpaşa’da Tarımsal Kimya Teknolojileri, Orhangazi’de Linde Gaz, Sirena Marine Denizcilik Sanayi, Yenişehir’de Trakya Yenişehir Cam Sanayi, Osmangazi’de Asgaz Anadolu Sinai Gazlar, Milangaz LPG Dağıtım, Ozan Boya ve Kimyevi Maddeler, Orhaneli’de Çelikler Orhaneli Tunçbilek Elektrik Üretim…

Raporda meydana gelebilecek 6,9 büyüklüğündeki deprem sonucunda yangın ve kimyasal sızıntı gerçekleşebileceğine dair kent için bahsedilen iki senaryo var. Muhtemel senaryoda ‘toluidine’ depolayan tesisin tankında oluşabilecek yangın ve sızıntıda etkilenen kişiler sanayi bölgesi çalışanları ile sınırlanıyor ve tarım alanları en az 12-20 yıl arasında kullanılamıyor. En kötü senaryoda; amonyak tankı bulunan sanayi tesisinde etkilenme ihtimali olan 94 bin 329 kişi, 18 bin 450 bina, 39 kamu binası, 43 eğitim kurumu, 1 hastane, 2 acil servis, 17 kreş/gündüz bakım evi ve 3 tarihi yapının olabileceği öngörülüyor. Tesise 45 dakikadan önce müdahalenin mümkün olmayacağı belirtiliyor.

1999 Marmara Depremi'nde zarar gören TÜPRAŞ tesisi, günlerce yanmıştı. 

99 DEPREMİ’NDE YANAN SANAYİ TESİSLERİNE MÜDAHALE EDİLEMEDİ

Böyle bir senaryo, 1999 yılında meydana gelen Gölcük depreminde Aksa Sanayi A.Ş’den 6 bin 400 ton ‘akrilonitril’ tehlikeli maddesinin toprağa, denize ve buharlaşarak havaya karışmasıyla yaşanmıştı. Deprem sırasında tankların üçü hasar görmüş ve bağlantı yerlerinden kırılarak beton zemine sızmıştı. Sızıntının olduğu bölgede bitkiler kurumuş, balıklar, kümes hayvanları ve evcil hayvanlar ölmüştü. İnsanlarda zehirlenme belirtileri görülmüştü. Arama kurtarma çalışmaları zehirli gaz nedeniyle engellenmiş, enkaz altında kalanlar ölüme terk edilmişti. 5 Eylül 1999 tarihli Hürriyet gazetesinde Yalçın Bayer’in dönemin Aksa Genel Müdürü Selçuk Ergin’le yaptığı röportajda, fabrika kurulduktan sonra bölgenin belediye tarafından imara açıldığı ve yerleşim yerlerine yaklaştığı belirtiliyor.

99 depreminin diğer bir olayı günlerce yanan TÜPRAŞ İzmit Rafinerisi'ydi. Deprem sırasında petrol ünitesinin 115 metrelik bacası fırının üzerine düşmüş, yangında küçük bir kentin bir aylık benzin tüketimine eşit miktarda 30 bin 500 tonluk petrol yok olmuştu. Dünya iç denizleri petrol kirliliği standardı, bu olay sonrası Ulaşlı’da 13 bin 791 kat, TÜPRAŞ önünde ise 129 kat aşıldı.

Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı Candan Gökbayrak Göz, tehlikeli madde kullanan işletmelerin, deprem anında potansiyel tehlike olduğunu söylüyor. 
‘DEPREMDEN KURTULAN ZEHİRLENEREK CAN VERECEK’

Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı Candan Gökbayrak Göz, aradan geçen 24 yılda defalarca yürürlüğe girişleri ertelenen yönetmeliklerle karşılaştıklarını söylüyor. Göz, “Örneğin, Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi, İzni ve Kısıtlanması Hakkında Yönetmelik (KKDİK Yönetmeliği) girişi için istenen analizler, yüksek maliyetler içerdiği için analizlerini tamamlayıp kaydı yapılan tek bir yerli üretici olmadığını öğrendik. Bir erken uyarı sistemi yok. Sağlık Koruma Bandı, sanayi bölgelerindeki yoğunluğu düşündüğümüzde kesinlikle yeterli değil. AKSA örneğinde olduğu gibi zehirli gazların dağılması halinde kimyasal sızıntıdan dolayı o bölgeye arama kurtarma ekipleri giremedi. Böyle bir durum yaşanması halinde ekipler yine bölgeye giremeyecek. Depremden kurtulan zehirlenerek can verecek. Bunun farkında mıyız?” diye soruyor.

Göz, kentte sanayi bölgelerinin yerleşim yerlerinin içinde yer alması, sanayi tesislerinin büyük çoğunluğunun tehlikeli madde kullanması ve zeminin sağlam olmaması nedeniyle uyarıyor. 'Bursa’nın büyük bir bölümü bombanın yanında yaşıyor' diyen Göz, şöyle devam ediyor: "Ayrıca OSB’ler dışında, ihtisas sanayi bölgeleri, küçük sanayi bölgeleri, OTOSANSİT gibi bölgelerin yanı sıra tüm mahalleler arasında bir boyahane ya da bir üretim tesisi görmek mümkün. Buna mahalle arasında kalan hastaneleri ve akaryakıt istasyonu gibi tehlikeli madde ihtiva eden işletmeleri eklemiyorum bile… Kimyasalların yayılımı rüzgârlarla ilişkilidir, deprem anında oluşabilecek hava aktiviteleri tüm Bursa’yı kaplayabilir."

‘ÜRETİM TESİSLERİNDE NE OLDUĞUNU BİLEN YOK'

Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik (BEKRA), büyük kimya şirketleri, gübre şirketleri gibi yoğun kimyasal kullanan işletmelerde, maddeler ve miktarları hakkında bilgi verse de OSB’lerde yer alan binlerce işletme kapsam dışında kalıyor. Göz, “Beyan usulüyle olduğu için BEKRA raporları, işletmedeki tehlikeli maddelerin halk sağlığını tehdit edici boyutta olup olmadığını göstermiyor. Denetim yok. Şu an OSB’lerde, üretim tesislerinde ne olduğunu bilen hiç kimse yok” diye konuşuyor. Göz, kurulması planlanan yeni sanayi bölgelerinden vazgeçilmesi, ekosisteme önem veren, ekolojik ve temiz üretim yollarının hayata geçirilmesi gerektiğini söylüyor.

Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi İkinci Başkanı Vedat Sezer, alınmayan önlemler nedeniyle afetin felakete dönüştüğünü belirtiyor. 

‘BURSA’NIN BAŞINA FELAKET GELMESİ İÇİN DEPREME İHTİYACI YOK’

Bursa’da her sene fabrikalarda yaşanan yangınları ve patlamaları hatırlatan Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi İkinci Başkanı Vedat Sezer, 'Bursa’nın başına felaket gelmesi için depreme ihtiyacı yok' diyor.

Gemlik’te bulunan Marmara Entegre Kimya Sanayi (MKS) ve Gemlik Gübre’nin özelleştirilmesiyle ismi Yıldırımlar Gübre olan işletmelerin tehlike oluşturduğuna dikkat çeken Sezer, denetlemenin de olmadığını söylüyor. Sorumluluğun sadece sanayi bölge müdürlüklerine bırakıldığını ifade eden Sezer, “Ne yerel yönetimler ne merkezi yönetim bu işin içinden çıkabilir. O kadar çok yönetmelik var ki... Doküman üretmekte, bu hükümet de dahil üstümüze yok. Raporlanıyor ama sonrası yok. Onay makamlarındaki kilit yerlerde olay durduruluyor. Afeti, felaket haline getiren de bu alınmayan önlemler oluyor” diyor.

Tekstil, deri, kozmetik, plastik üretimi gibi birçok alanda kimyasal kullanıldığını söyleyen Sezer, “Deprem anında bu fabrikalarda oluşacak basınç durumunu bilemiyoruz. Basınç, patlamayı ardından yangını getirir. MKS’de kanserojen içeren yapıştırıcı olarak kullanılan formaldehit üretiyorlar. Formaldehit bir yanmaya başladı mı söndürmek için köpüklü sistemler lazım. Bu yangınları söndürecek ekipman donanımı, ne itfaiyenin ne de AFAD’ın elinde var. İtfaiye teşkilatı, yangın acil eylem planını 10 yıldır yapmıyor. İtfaiye teşkilatı, AFAD, yerel yönetimler, afet durumunda nerelerde hangi kimyasalların olduğunu, ne risk oluşturacağını bilmiyor. Öyle kimyasal maddeler var ki, suyla söndüremezsiniz” diye konuşuyor.

‘AÇILAN HER SANAYİ BÖLGESİ YENİ SORUNLARLA GELİYOR’

Bursa Büyükşehir Belediyesi ve TMMOB Bursa Şubesi arasında yapılan protokolle, yapıların gözle kontrolü ve raporlanması envanteri daha yeni hazırlanıyor. 800 bin bina kontrol edilecek. Kentin planlanmaya başlanması gerektiğini belirten Sezer, şöyle diyor: “Bu kentin bir sahibi olması lazım. Bu sahipliği yapacak olan da Büyükşehir Belediyesi’dir. Burada açılan her sanayi bölgesi, nüfus patlamasına sebep oluyor. Buzdağı gibi altında sorunlarla geliyor. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay, kalkmış TEKNOSAB, Kimya Sanayi Bölgesi oluşturmaya çalışıyor. Bir de mülk almadıklarını iddia ediyorlar ama bölgedeki inşaatların tamamı Burkay İnşaat. Öbür tarafta Yıldırım Belediyesi, meclis kararıyla dere yatağına kargo merkezi kuruyor. Nilüfer Belediyesi, meclis kararıyla kendi kendine emsali attırıyor. Hangi yetkinliğinizle yapıyorsunuz?”

Sezer, yapılması gerekenleri ise özet olarak şöyle aktarıyor:  “Tehlikeli kimyasalların depolanması, üretimi gibi tüm aşamalardaki her tür emisyon ve atık miktarının tespiti yapılmalı. Can ve mal güvenliği açısından önem taşıyan Tehlikeli Kimyasal Maddeler Envanteri, il ve bölge bazında çıkarılıp güncel tutulmalı. İl ile bölge bazında tehlikeli kimyasalların bulunduğu orta ve üst seviye riskli fabrikaların yangın risk haritası ve acil müdahale planları hazırlanmalı. Doğal gaz, LPG ve amonyak, metanol, formaldehit gibi tehlikeli kimyasallar bulunduran tesislerin depreme hazırlık ve eylem planları da güncel tutulmalı. Ama bunların hepsi sözde yapılıyor.”

BELEDİYE: SORUMLULUK AFAD VE OSB’LERİN

Bursa Büyükşehir Belediyesi yetkilisinden alınan yazılı açıklamada, sanayi tesislerinde yetki alanı organize sanayi müdürlüklerinde olduğundan, işlemlerin OSB’ler tarafından yürütüldüğü belirtiliyor. Açıklamada, “Deprem durumunda sanayi tesislerinde kimyasal sızıntı konusu öncelikle OSB müdürlükleri yetki alanında olup, genel acil durum planlamaları ve müdahale süreçleri AFAD Başkanlığı Kimyasal Biyolojik Radyoaktif Nükleer (KBRN) çalışma grubu tarafından yönetiliyor. Sanayi tesislerinde deprem veya büyük endüstriyel kazalara ilişkin İRAP önleyici tedbirler AFAD ve OSB’ler tarafından çalışılmakta ve talepleri doğrultusunda gerekli olan hususlarda Büyükşehir Belediyesi tarafından destek hizmetleri verilmektedir. Büyükşehir Belediyesi, bu süreçlerde destek çözüm ortağı olarak AFAD’ın yürüttüğü süreçlere destek vermektedir. Belediye tarafından ana süreç olarak yangın çalışma grubu ve defin çalışma grubu hizmetleri yürütülmektedir” deniliyor.