Bir mesele olarak çocuk edebiyatı: Çizerler anlatıyor

Bu hafta çocuk edebiyatını tüm boyutlarıyla ele alacağız. Çizer Burcu Yılmaz, Deniz Üçbaşaran, Filiz Mungan, Gökçe Yavaş Önal ve Merve Atılgan dosyaya görüşleriyle katıldılar.

Abone ol

Birgül Sevinçli

Bu hafta çocuk edebiyatını tüm boyutlarıyla ele alacağız. Yayıncılarla başladığımız çocuk edebiyatı dosyasına çizer Burcu Yılmaz, Deniz Üçbaşaran, Filiz Mungan, Gökçe Yavaş Önal ve Merve Atılgan ile devam ediyoruz. 

Bir çocuk kitabına görsel tasarlama sürecini paylaşır mısınız?

Burcu Yılmaz

Burcu Yılmaz: Önce metin üzerinde çalışırım. Karakterleri ve atmosferi anlamaya, metin içi göndermeleri çözmeye çalışırım. Ardından bir yandan eskizler çizerken bir yandan hangi teknikle çalışacağıma karar vermeye çalışırım. Tabii bu arada bir yandan kompozisyonla uğraşırım. Şunu hiç unutmam; kalemin muhayyilesi kuvvetlidir. Kaleme güveniyorum, rastgele çizimlere ve kâğıda… Malzemenin sınırları çizeceğim karakterleri/ objeleri belirler, öte yandan tam tersi de olur. Kolaj yöntemiyle çalışmayı düşündüğüm bir metinde karakterler ve kompozisyon ortaya çıktıkça baskının veya akriliğin daha uygun olduğuna karar verebilirim. Geleneksel yöntemlerle üreten bir çizer olduğum için ilk haftalarda çoğunlukla çöpe çalışırım. Her şeyi olabildiğince sade tutmaya, bozmaya, illüstrasyonların içine ayrıntılar serpiştirerek hikâyeyi zenginleştirmeye – tabii bir yandan kendimi eylemeye – uğraşırım. Benim için başlamak sahiden bitirmenin yarısı. Şunu da eklemeliyim; görsellerin bütün taslağını çıkarıp onlar üzerinden ilerleyen bir illüstratör değilim. Her şey daima değişerek ilerler işlerimde. Sanırım bu benim için tekdüzelikten kurtulmanın ve yaptığım işi sürekli yaratıcı kılmanın bir yolu.

Deniz Üçbaşaran: Cevaplarımı resimli çocuk kitabı üzerinden vereceğim. Büyük yaş grubu kitaplarda eğer farklı bir beklenti yoksa tasarım metne ve kitabın boyutuna uygun resim ve vinyet çizmekten ibarettir diyebiliriz. Resimli çocuk kitabına ise genel anlamıyla sanatsal bir tasarım diye bakabiliriz, elbette çizerin kendini daha özgür hissettiği, üslubunu daha net ortaya çıkarttığı bir alan burası. Kitabın boyutu, tarzı, renkleri, kahramanları, metnin kitaptaki yeri, hitap ettiği yaş grubunun ilgisini üzerinde tutabilmesi gibi unsurlar tasarımı belirler. Her sayfadaki resim kendi içinde bir görsel değer taşır. Resimli kitap okuyucusu çocuk; hikâyenin bütününden bağımsız, kitabın her sayfasında ayrı bir düş dünyasına dalar hatta kitabın çocuk tarafından yeniden yorumlanması veya çocuk tarafından yeniden yazılması da diyebiliriz buna. Benim çalışma biçimime gelecek olursak, metni okurum, elbette bu 'okurum' arka planları olan bir süreçtir. Şöyle söyleyebilirim, metnin içinde yaşamaya çabalarım, ardından öyküyü kafamda oldukça uzun süre gezdirir, sindiririm. Sonra kitabın boyutuna karar veririm. Genellikle de haftalar sonra eğer metin artık 'beni çizmeye başlayabilirsin' demişse, çizmeye başlarım, öncelikle denemeler yaparım, bu zorlu bir süreçtir çünkü çöp kutusunun en çok dolup taştığı zamanlar bunlardır. Bazen önce kahraman çıkar ortaya, bazen mekân netleşir, bazen renkler ya da detaylar, bazen her şey aynı anda çıkar gelir. Düşünme, karalama, tasarlama sürecinde tesadüfler de beni yönlendirebilir. Denemeler yaparken bulduğum bir doku kitabın bütün havasını, tarzını etkileyecek yerlere doğru evrilebilir. 

Filiz Mungan: Hikâyeyi okuduktan sonra resimlenecek bölümlerle ilgili notlar alıyorum. Sonra yazarla veya editörle hem hikâyeyi hem de resimlenecek yerleri konuşup tartışıyoruz. Örnek olarak onlara bir sahneyi resimleyip hikâyeyi nasıl anlatacağımı gösteriyorum. Herkes hemfikir olursa devam ediyorum. Yazar “Ben de tam olarak böyle hayal etmiştim” dediğinde nokta atışı oluyor zaten.

Gökçe Yavaş Önal: Metin bana geldiğinde önce bir iki defa okuyorum. Okurken aynı zamanda gözümde canlanan sahneleri küçük eskizler halinde defterime çiziktiriyorum. Karakterler nasıl olacak, sahneler nasıl olacak? Metinde özellikle belirtilmiş detayları not ediyorum. İstenilen resim sayısına göre en gerekli bulduğum sahneleri belirliyorum ve editöre fikirlerimi sunuyorum. Anlaştığımızda eskizleri bir de dijital olarak çiziyorum. Sahneleri kontrol etsinler diye tekrar yayıneviyle paylaşıyorum. Benim eskizlerim biraz dağınıktır. Orijinal resimlere geçmeden heyecanı kaçmasın diye sahneleri hızlıca “çiziktiriyorum”. Kullanacağım renkleri de belirledikten sonra yazar, editör, yayınevi, herkes hemfikirse resimleri nihai sona ulaştırmak için dijital çizim aşamasına geçiyorum. Bendeki süreç bu şekilde işliyor.

Merve Atılgan: Öncelikle fikir (hikâye) ve metnin benim hayal dünyam ile uyuşması çok önemli çünkü her şey fikir aşamasında başlıyor. Metin ile bir süre oturup düşünüyorum ve içselleştiriyorum eskizlere başlamadan önce. Genelde gözlerimi kapatıp saatlerce düşündüğüm olur. Daha sonra görseller akmaya başladığı vakit, bu görüntüleri sayfalara eskiz şeklinde dökme ve ardından renklendirme (boyama) geliyor. En son da font, yazı karakter ve renkleri. Fikir aşamasından baskıya kadar uzanan keyifli bir yol kitap resimleme süreci.

'OKUMAYI HENÜZ SÖKMEMİŞ ÇOCUKLAR ÇİZİMLER ARACILIĞIYLA KİTAPLA BAĞ KURAR'

Okul öncesi çocuk kitaplarında yazılı metin ve görsel metin ilişkisi nedir?

Burcu Yılmaz: Çocuğun kitabın etken bir okuru olmasını sağlayan ilk bağdır bu ilişki. Okumayı henüz sökmemiş çocuklar çizimler aracılığıyla kitapla bağ kurar. Ve bu da kitap karşısında çocuğu yetişkinle/ okumayı sökmüş kişiyle neredeyse eşit bir konuma getirir; zira o da artık bir okurdur. Hikâyeyi, henüz öğrenmediği bir sözel dilin kodlarıyla değil de görseller aracılığıyla okur veya en baştan kurar sadece. 

Deniz Üçbaşaran

Deniz Üçbaşaran: Birbirini tamamlayan, bütünleyen iki ayrı yaratıcı süreçten bahsediyoruz, dolayısıyla çok güçlü ilişkileri var, sessiz kitaplar hariç olmazsa olmaz bir ilişki. Her ikisi de çok önemli ancak sanırım çocuk için görsellik daha önde, çünkü metnin öncelikli tüketicisi çocuk değil, kitabı ona okuyan ebeveyn, çocuk görseli metinden daha önce okuyor diyebiliriz. Bir önceki yanıtımda da vurgulamıştım; çocuk, kitabı bazen yeniden yazar, görsellerle kurduğu ilişkiyi bambaşka bir boyuta taşır, metne sadık kalmaz ve kendi içsel dünyasından gelen yaratıcılıkla metni değiştirir. Ancak bu, metin önemsizdir demek değildir, resimli çocuk kitaplarında her ikisi de ayrı ayrı önemlidir. 

Filiz Mungan: Bu yaş grubunda metindeki fikir, konu neyse onu daha dikkat çekici, hatta abartılı bir şekilde çiziyorum. Resimler akılda kalıcı, eğlenceli ve metine odaklayıcı olmalı.

Gökçe Yavaş Önal: Yazılı metin ile görselin birbirini desteklemesi gerektiğini düşünüyorum. Ben sahneyi metindeki detaylarla resmederken araya komik detaylar da koymayı seviyorum. Belki metinde geçmeyen bir iki şey ekleyebiliyorum. Ya da çocukların ilgisini çekebilecek küçük bir hikâye ekleyebiliyorum çizime. Atıyorum, sahnede iki kişi önde bir şey tartışırken, arka plana -metinde hiç geçmeyen- birbiriyle konuşan, oynayan, zıplayan iki kurbağa ekleyebiliyorum. Metnin espri düzeyine göre değişebiliyor tabii...

Merve Atılgan: Okul öncesinde, resimlerin ağırlıklı ve metnin daha kısa olduğu görsel algısı güçlü olan resimli kitaplara yer veriliyor daha çok. İkisi de birbirini tamamlayıcı oluyor ve illüstrasyon ile metin iç içe geçiyor. Benim de elime alıp bakmayı hem çocukken hem de şu an en sevdiklerim bu tarz çocuk kitapları aslında. Bizim ülkemizde de son senelerde çok çeşitli resimli kitaplar yayınlanıyor ki bu harika. Fakat bence daha çok alternatif metin ve görsele yer verilmeli. Çünkü halen burada biraz daha kısıtlılık var gibi geliyor, tabii bu da genelde çocukların değil velilerin kitapları seçmesinden kaynaklı. Mesela daha farklı tipografik metinleri olan veya daha karanlık renkleri olan kitaplara da alternatif olarak yer verilmeli çünkü her çocuk canlı renk ve sevecen karakterler sevecek diye bir kısıtlama konulmamalı diye düşünüyorum. Eğitici kitapların dışında hayal dünyasına hitap eden resimli kitaplar da olmalı ki çocukların zihninde farklı yerlere dokunan bu temalar dengeli bir şekilde geliştirilsin ve fayda sağlayabilsin. Bu tip alternatif kitaplar ile metin illüstrasyon ve illüstrasyon metin olabilmeli ki çocuklar, farklı bakış açılarından bakma meziyetini de küçük yaşlarda geliştirebilsinler.

'ÇİZER, GENELLİKLE SON DURAK OLUYOR'

Kitabın yazarı, editörü ve yayımcısı ile nasıl bir iş birliği içerisinde oluyorsunuz?

Burcu Yılmaz: Neredeyse bütün kitaplarımda sadece editör ve grafik tasarımcıyla iş birliği içinde oldum. Doğrudan yazarla ilişki içinde olmak, istisnai durumlar hariç, tercih ettiğim bir çalışma biçimi değil. Çalışma şartları konusunda anlaştıktan sonra editör, metni, kitabın fiziki sınırlılıklarına ilişkin ayrıntıları bana gönderir ve çizimler bitene dek genellikle haberleşmeyiz. Grafik tasarım sürecinde editör ve grafik tasarımcıyla sürekli bağlantıda kalmaya çalışırım. Mümkünse yayınevine gidip onlarla birlikte çalışırım. Kısacası editörle ilişkim, kitabın başında ve sonunda canlıdır sadece. Yayımcılarla doğrudan ilişki içinde olmadım hiç. Sözleşme şartlarını belirlerken editör veya telif departmanı aracılığıyla yayımcıyla dolaylı bir ilişki içinde olduğumuzu söyleyebilirim.

Deniz Üçbaşaran: Çizer, genellikle son durak oluyor diyebilirim. Standart uygulamada yazar yayınevine sunduğu öyküsünü editörle son halini verir ve kitabın ruhuna en uygun çizeri ararlar. Sonrası editör ve çizer birlikteliğiyle devam eder genellikle. Yazar, çizer ve editör iş birliği de olabilir. Özellikle resimli çocuk kitabında yazar ve çizerin yaratım sürecinde birlikte yol alması kitabı daha yukarılara taşıyabilir zaman zaman. Ben her iki türlü de çalışıyorum. Kitap metni çizere gelir, yazarın veya editörün özel beklentileri varsa bunlar paylaşılır. Resimler çıktıkça editör ve yazar fikirlerini söyler. Projenin ortasında herkesin hemfikir olduğu değişiklikler yapılabilir. Bu süreç çok dinamik olabildiği gibi bazen de sessiz ve durağan geçer. Ben mümkün olduğu kadar editör ya da yazar tarafından yönlendirilmeyi istemem, bağımsız olmayı tercih ederim. Beni metnin yönlendirmesini isterim. Bunun benim yaratıcı sürecimi daha da zenginleştirdiğini düşünürüm, hayal dünyamın kısıtlanmasını istemem. Ama öyküde gözden kaçırdığım bir ayrıntı resimde karşılık bulmayınca yazar veya editör tarafından elbette uyarılırım.

Filiz Mungan

Filiz Mungan: Yazarla daha çok kitabın fikri, atmosferi hakkında görüş alışverişinde bulunuyoruz. Editör ve yayımcıyla kitabın yaş grubu, sayfa sayısına göre kaç resim olup olmaması gerektiği, kitabın boyutları vs. gibi konular hakkında konuşuyoruz.

Gökçe Yavaş Önal: Yayımcıyı editör temsil ediyor, biz de en çok editörlerle iletişim içinde oluyoruz. Yazarın özel olarak iletişim talebi olmadığı sürece bazen projenin sonuna kadar hiç tanışıp konuşmadığımız bile oluyor. Ne kadar çok kişi ile iletişim halinde olursak o kadar farklı fikir çıkıyor ortaya. Bu durum, çizim aşamasında bazen kafa karışıklığına sebep olabiliyor. Bu gibi durumlarda başarılı bir editör, yazarla-çizer veya yayınevi-çizer arasında tampon görevi görüyor. Yayınevinde en zor iş onlara düşüyor belki de. Herkesle iletişimi dengede tutmak yorucu olsa gerek.

Merve Atılgan: Kitap, herkes ve her şey ile bir bütün, hepimiz de bunun parçalarıyız. Paylaşılan fikirler ortak zihnin bir ürünü oluyor genelde ve herkes üzerine düşeni yapıyor sanırım. Ben bu süreçte, yazarın hikâyesini hissederek görselleştiriyorum; editör, bazen teknik bazen de görsel anlamda daha farklı yönlendirebiliyor ve ortaya beraber ürettiğimiz bir eser çıkıyor aslında.

'ÇOCUKLARI, OKURKEN FARKLI DÜNYALARA GÖTÜRECEK İLLÜSTRASYONLAR YAPMAYI ÖN PLANDA TUTUYORUM'

Görsel hazırlarken, özellikle yaş sınırı verilen eserlerde, hangi yaş sınırında nelere dikkat ediyorsunuz?

Burcu Yılmaz: Biraz daha büyük yaş grupları için tasarladığım kitaplarda ayrıntılara, göndermelere daha çok odaklanırken, okul öncesi dönemdeki çocuklar için çizdiğimde görsel kodları olabildiğince açık kılmaya çaba gösteriyorum. 

Deniz Üçbaşaran: Okul öncesi çocuk için daha yalın, karmaşadan uzak ama zengin renklerden oluşan, çocuğun resimlerle okuma yapacağı görseller olmasına özen gösteriyorum. Teknik bir açıklama gibi olacak ancak şunu söylemeliyim, çocuk kitaplarındaki resimler açık, anlaşılır ve konuya uygun olmalıdır. Yaş büyüdükçe daha yoğun görsel anlatımlar olabilir. Ayrıntılar derinleşebilir.

Filiz Mungan: Mesela okul öncesi kitaplarda, çocuğun dikkatini çekecek ve onun hayal gücünün zenginliğine sahip resimler yapmaya dikkat ediyorum. Az detaylı, daha çok eğlenceli resimler. Yaş grubu arttığında, daha çok resimlediğim bölümdeki ana, olaya odaklanıyorum. Karakterleri veya o andaki duyguyu pekiştirecek bir kompozisyon kurmaya dikkat ediyorum. 

Gökçe Yavaş Ünal

Gökçe Yavaş Önal: Okuyan çocuğun, okuduğu karakterle bağ kurması önemli. Bu nedenle karakter oluştururken çizdiğim karakterin yaşının, hedef kitlenin yaşı civarında olmasına dikkat ediyorum en çok. Tepkilerini, jest ve mimiklerini de buna göre resimliyorum. Ama açıkçası bunlar dışında “şu yaşa bu olmaz” gibi kalıplar bana çok gerekli gelmiyor. Elbette hedefin 3 yaş olduğu bir kitaba çocukların korkabileceği bir şey çizmiyorum. Ama çocuklara biraz “anlamaz” muamelesi yapıldığını düşünüyorum bazı durumlarda. Oysaki onlar detayları bizden daha farklı bir gözle görüyorlar. Yetişme tarzları bizimkinden farklı, zaman farklı. Algıları bizim onların yaşında olduğumuzdan daha açık. Henüz okuma yazma bilmeyen 6 yaşındaki kızıma 8 yaş ve üzerini hedefleyen bir Roald Dahl hikâyesi okuyabiliyorum. Etiketler her zaman çok anlamlı değil bence. 

Merve Atılgan: Genelde çok içsel ve sezgisel bir şekilde resimlediğim için öncelikle akışı ortaya çıkartıyorum kâğıt üzerinde. Başlarken ilk olarak konuya odaklanıyorum, o yüzden de şu yaşa illa ki böyle yapmam gerekiyor diye bir sınır koymuyorum. Daha çok "ben çocukken ne görmek isterdim ve nelerden hoşlanırdım?" diye soruyorum kendime ve çocukları da çokça gözlemliyorum. Onların dünyasına güzellikler katacak ve kendi özleri ile bağlantıda kalmalarını hissettirecek, okurken farklı dünyalara götürecek illüstrasyonlar yapmayı hep ön planda tutuyorum. Bu gözlem ve verilerimin sonucunda da kitaplar ortaya çıkıyor. Fakat olabildiğince algılarını ve bakış açılarını açmaya olanak sağlayacak şekilde resimlemek istiyorum çünkü her şey aynılaşmaya doğru gidiyor ve kendi sahip oldukları farklılıkların değerini ve ne kadar güzel olduğunu anlayabilsinler istiyorum. Bu da farklı bakış ve perspektifler katmak ile biraz olsun mümkün olabiliyor.

'RESİMLİ ÇOCUK KİTAPLARI, ÇOCUĞUN RESİM VE METİN ARASINDA KALICI BAĞLANTILAR KURMASINA YARDIMCI OLUR'

Çocuk kitaplarında görsel tasarım metnin açıklayıcısı mı yoksa tamamlayıcısı mıdır?

Burcu Yılmaz: Her ikisi de. Okumayı henüz sökmemiş çocuklar için çizimler metnin açıklayıcısı, aracısıdır. Elbette çocuğun hikâyeyi yıkma/ tekrar kurgulama ihtimalini göz ardı etmiyorum. Öte yandan kitap, birisi aracılığıyla çocuğa okunduğunda çizimler kitabın tamamlayıcısı haline de gelir. Yaş grubu büyüdükçe görsellerin yazılı metnin tamamlayıcısı olması gerekir daha çok. Aynı kaynaktan doğmuş, iki koldan akan bir ırmak gibi düşünebiliriz bunu. İlk durumda, çocuk henüz okumayı sökmemişken, bu ırmaklar birbirine paralel akabilir. Oysa sözel dilin kodlarını çözmüş bir okursa karşımızdaki, zikzaklar çizebilir, dalgalanabilir, kollar edinebilir ırmaklar. Görsel ve yazılı dil birbirine paslar atmalı, okumayı zenginleştirmeli. Bazen biri susmalı bazen öteki ve kaç yaşında olursa olsun çocuğun zekâsı ve hayal gücü küçümsenmemeli.

Deniz Üçbaşaran: Böylesi bir niteleme yapmamayı tercih ederim. Resimler, kelimelerle beraber anlam bütünlüğü oluştururlar. Resimli çocuk kitaplarında kelimeler, resimler olmadan eksik bırakılmış, tamamlanmamış olurlar. Yüzlerce kelimenin anlatamayacağı duygu, resimlerle hatta bazen tek bir görselle okuyucuya daha kolay ulaşır. Resimler metnin daha anlaşılır olmasını sağlamakla kalmaz, öykü ilerledikçe çocuğu kitaba bağlar, metne de zenginlik katar. Resimli çocuk kitapları, çocuğun resim ve metin arasında kalıcı bağlantılar kurmasına yardımcı olur. Birçok yazar arkadaşımdan dinlediğim bir öykü var; çocuklar kitaplarla karşılaştıklarında ilk olarak resimlerle ilgileniyorlar, bu da son derece doğal çünkü metin, yazı, harfler onlar için birincil önemde değil. Kitap okunduktan, metin anlaşıldıktan sonra ikisinin, yani metin ve görselin etki gücü eşitleniyor olabilir.

Filiz Mungan: Ben çoğunlukla tamamlayıcısı olduğunu düşünüyorum, özellikle bol resimli çocuk kitaplarında. Çünkü bazen bir resim, sayfalarca yazı kadar çok şey anlatabiliyor okuyucusuna. 

Gökçe Yavaş Önal: Her ikisi de. Yetişkin kitaplarında da çizim olsun isterdim şahsen. (Belki de bu yüzden uzun zamandır grafik romandan başka bir şey okuyamıyorum.) Ha kastedilen “Resim, metinde anlatılanı mı göstermeli yoksa anlatılmayanı mı?” ise, buna da cevabım aynı olur. Bazı sahnelerde aynen okuduğumu görmek istiyorum. Bazen de, metinde olmayan eklenmiş detaylara çarpılıyorum. Çizere göre, okuyucuya göre, yazara göre, o anki ruh haline göre değişir bu his bence. Çok katı bir doğrum yok bu konuda.

Merve Atılgan

Merve Atılgan: Bir kitabı parçalara bölerek bakmaktansa bütün olarak bakılmasını (hayatta da) tercih ederim. O yüzden görsel, hem tamamlayıcı hem de açıklayıcıdır bana göre. Ve metin ile birbirlerinden ayrılmayan bir bütün oluştururlar.

'ÇİZERE NE KADAR ALAN BIRAKILIRSA O KADAR YARATICI SONUÇLAR ÇIKAR'

Çocuk kitaplarında çizerin özgürlük payı nedir, ne kadardır?

Burcu Yılmaz: Çizimler metinden kopuk ve özensiz olmadığı sürece çizerin özgürlük payı en az yazarınki kadar olmalı. Bu özgürlük, metni zenginleştirir ve yeni okuma olanakları sunar. Metindeki her şeyi âdeta karbon kâğıdıyla kopyalamış gibi, hiçbir yaratıcılık olmadan resimlerseniz ortaya yaratıcı bir üretimden ziyade sipariş bir iş çıkar. 

Deniz Üçbaşaran: Çizerin özgürlük payı önce öyküyle ilgilidir. Eğer öykü yoruma açıksa çizer çok özgür olabilir. Ama metinde belirleyici ögeler varsa, mesela kahraman ayrıntılı tasvir edilmişse uymak zorundasınız. Uzun boylu bir adamsa kahraman, uzun boylu çizmelisiniz. Aslında bunlar basit kısıtlamalar, neticede yorum hayal gücü demektir. Hayal gücünüzü sonsuzca kullanabilirsiniz ta ki metne ters düşmeyene kadar. Şu da var elbette; okul öncesi çocuklar için yapılan resimler net, yalın, kolay anlaşılabilir olmalı ki bu da sınırlayıcı olabilir. Daha önceki yanıtımda da belirtmiştim, ben yazar ya da editörden bağımsız olarak çalışmayı daha çok benimserim, bu yazar ya da editörü yok saymak anlamına gelmez; konuşup, paylaşmaya ve uzlaşmaya açığımdır ancak bir yaratım sürecinin mutlaka bağımsızlık gerektirdiğini bilirim. 

Filiz Mungan: Şimdiye kadar bu konuda ne yayıncımdan ne de yazar tarafından herhangi bir kısıtlama yaşamadım. Çizerin özgürlüğünü kısıtlayan şey en fazla okuyucunun yaş grubuyla ilgili bir şey olabilir. Burada kastedilen çizere ahlaki bir sınırlama getirilmesi ise, o işte zaten bir nitelik aranmamalıdır. 

Gökçe Yavaş Önal: Metnin, yazarın, editörün, yayıncının vizyonu her şeyi etkiler bence. Özgürlük, müdahalenin olmadığı yerde başlıyor. Çizere ne kadar alan bırakılırsa o kadar yaratıcı sonuçlar çıkar. Her iş için geçerli bu aslında. İşine karıştığınız kişinin sınırlarını daraltırsınız. İster çizim yapsın, ister yemek yapsın. Ama sonuçta ortada bir “iş” varsa ortak karar verilmeli. Bizde de net bir metin var. Özgürlüğün metinle sınırlı ama o metni nasıl çizeceğin senin özgürlük alanın. 

Merve Atılgan: Kişisel olarak kendi çizdiğim kitaplarda genelde kendi istediğim fikir, konsept, tarz gibi benim belirlediğim öğelere editörler ile sadık kalıyoruz. Bazen ufak detaylar dışında özgürlüğümün çok kısıtlanmadığını söyleyebilirim. Fakat Türkiye, yurt dışındaki kitaplara kıyasla bazı açılardan daha dar görüşlü ve kısıtlayıcı olabiliyor. Kitap işinin içinde velilerin görüşünden tutun, okullara ve satın alan başka kişi ve kurumlara kadar birçok koşul mevcut. Dolayısı ile ne kadar özgün ve özgür kitaplar çıkması isteniyorsa zihniyet ve farkındalıklar da o kadar yükseltilmeli ve gelişmeli diye düşünüyorum.