Beşiktaş'ın 'dikey geçiş' imtihanı

Beşiktaş'ın bu müthiş sprintini alkışlıyoruz ama bu maratonu nasıl tamamlar bunu ayrıca tartışmak gerekir. Kısa mesafelerde bu performanslar mümkün olabiliyor ama uzun soluklu lig yarışlarında kadro derinliği ve kalitesi olan takımlar 1-2 adım öne geçebiliyor. Devre arasında yapılacak transferler de bu ligin kaderini etkileyebilir.

Ara Gözbek agozbek@gazeteduvar.com.tr

Çok enteresan, çok ilginç bir lig yaşıyoruz bu sezon. Seyirci zaten yok. Yani bu bile bütün dengelerin değişmesine, kartların farklı dağıtılmasına neden oluyor. Federasyon tartışılıyor, MHK zaten tartışılıyor. Hakemler, bu kez ikinci plana düştü çünkü bu sefer VAR tartışmaları her şeyin önüne geçti. Futbol ise tamamen bulmacaya döndü. Kimin kimi yendiği, kimin kime yenemediği çok açık kestirilemiyor. Beşiktaş'ın ise bugün lig lideri olması tamamen hesaplarda olmayan bir haldi.

Beşiktaş'ın bugün 34 puanla lider olmasını övmek işin kolayı. Son 5 maçta 16 gol atıp, sıfır gol yemiş olmasını anlatmak ise hüner değil. Beşiktaş'ın röntgenini çekerken biraz daha derinlemesine girmemiz gerekiyor.

Bundan 3 ay öncesine gidelim ve ortadaki sürreal tablonun tarifini verelim: Wellinton, Alanya'nın 3'üncü stoperi. İşi bırakmış, kafa olarak istifa etmiş bir Vida. Son derece ağır ve pozisyon bilgisi zayıf bir Montero. Zaman zaman oynayan bir Necip. Yani Beşiktaş'ın stoper dörtlüsü bu şekilde. Orta sahaya gelecek olursak, vasat, son derece sınırlı kapasitede bir Mensah. Ofansif yönü biraz zayıf, yaratıcı olmayan ama defansif özellikleri iyi olan bir Josef. Her yöne biraz oynayan ama son derece istikrarlı bir Atiba. Ki Atiba senin muhtemel o an itibariyle en iyi oyuncun. O da 38 yaşında. Müthiş koşan, dinamik ama olağanüstü top kaybı yapan bir Dorukhan. Hâlâ geri dönmesi beklenen, büyük oyuncu olacak diye avutulan bir Oğuzhan. Futbolu bırakmış bir Ljajic. Kanatlara bakalım; 3 maç fena oynamayan ama son 6 maç sakat olan, bal yapmayan arı N'Koudou. Sağ önde Cyle Larin; “nereden çıktı şimdi bu adam” diyorsunuz. Santraforun ise Güven Yalçın. Bir tane genç sol bekin var Rıdvan. Sezon başından beri de tartışılan iki genç kalecin var.

Bu takım şu an itibariyle 34 puanla lider ve 2020 yılı içerisinde ligin en çok puan toplayan takımı konumunda. Evet, bu gerçekten alkışlanacak bir performans, takdir edilmemesi mümkün olmayan bir başarı. Beşiktaş'ın kadrosu Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın ve hatta Başakşehir'in bir hayli gerisinde. Trabzonspor ile de tartışılabilir. Şimdi bunu ortaya koyup düşündüğünüzde ortada gerçekten müthiş bir süreç var anlatılması gereken. Çok açık konuşuyorum; Beşiktaş'ın şu anda şampiyonluk yarışında olmaması gerekiyordu. Türkiye'deki genel futbol kamuoyunun, hatta Beşiktaşlıların da dahi yaptığı hesaplarda, bu noktaya gelinmesi yoktu.

Sezon başında yaka paça gönderilmek istenen Cyle Larin, gol krallığında 10 golle birinci sıraya çıktı. Sakat denilen Aboubakar'ın ise ligin en iyi santraforuna dönüştüğü konusunda herkes hemfikir. Son dakika transferi olan Rachid Ghezzal'ın evrakları ise son dakikada moto kurye ile yetiştirildi. Bugün Beşiktaş'ta en çok fark yaratan oyuncu pozisyonunda. Sağ bek Rosier bugün Taksim'de sokağa çıksa anne veya babasına denk gelmediği sürece kimse tanımaz. Ama baktığınızda Beşiktaş'ta Gökhan Gönül neredeyse unutuldu. Tabii değer olarak kastetmiyoruz, performans olarak demek istiyoruz.

Fenerbahçe veya Galatasaray bugün lider olduğunda bunu okuma şeklimiz daha farklı olurdu. Çünkü Galatasaray ve Fenerbahçe ligin başından beri birinci, ikinci veya üçüncü sırada in-çık yaşıyorlar. Beşiktaş, ligin üst sıralarında olup, sonunda liderliğe falan kavuşmadı. 17'nci sıralardan çıktı geldi, adım adım. Öyle bağıra bağıra da değildi, gelişini Beşiktaş camiası, taraftarı bile görmedi. Yani üst sıradaki takımlar hafta hafta “yatay geçiş” yaşarken, Beşiktaş bir anda “dikey geçiş” yaptı. “Bu sezonu nasıl kurtarırız?” endişelerinden “Acaba şampiyon olur muyuz?” pozisyonuna evrildi. Burada bu sezon şampiyonluğun favorisi, transfer şampiyonu olan Fenerbahçe'nin sendelemesinin payı da vardır muhakkak. Ya da Fatih Terim'in atılıp, ceza alıp takımını yalnız bırakmasının. Ama bütün bu detaylar, Beşiktaş'ın son 9 maçta 8 galibiyet aldığı gerçeğini değiştirmiyor. Halbuki bundan 1,5 ay önce Beşiktaş 10 puanla ligin alt sıralarına demir atacak gibi görünüyordu. Yönetim tartışılıyordu. Yönetim ile Sergen Yalçın arasında sorunlar yaşanıyor gibiydi. Bu sürecin bu noktaya gelişinde yönetimin ve Sergen Yalçın'ın payı büyük. Birçok takım çok büyük yıldız oyuncular transfer etti bu sezon başında. Beşiktaş ise sadece yıldız bir teknik direktör transfer etti. Bugün Fenerbahçe'de teknik direktör Erol Bulut'tan çok daha büyük isimler, futbolcular var. Ama Beşiktaş'ta en tepeden en aşağıya kadar Sergen Yalçın'dan daha büyük bir isim, daha büyük bir futbolcu var mı? Bunu buradan okumak lazım. Oyuncuların yedek kulübesine baktığında kendisinden daha büyük bir futbolcu görmeleri o oyuncuların hocalarına bakış açılarını birinci dereceden etikler, kim derse desin.

Beşiktaş'ın bu müthiş sprintini alkışlıyoruz ama bu maratonu nasıl tamamlar bunu ayrıca tartışmak gerekir. Kısa metrajlı mesafelerde bu performanslar mümkün olabiliyor ama uzun soluklu lig yarışlarında kadro derinliği ve kalitesi olan takımlar 1-2 adım öne geçebiliyor. Devre arasında yapılacak transferler de bu ligin kaderini etkileyebilir. Beşiktaş'ın bu mesafede kat ettiği yolu ve aldığı virajları takdir ediyoruz ama bundan sonrası için, bu oyun ve bu kadronun, hatta Sergen Yalçın'ın bu Beşiktaş'ı nerelere taşıyacağını bekleyip göreceğiz.

Tüm yazılarını göster