Amir Tag Elsir: Yazarın, vatanının acılarına kayıtsız kalması mümkün değildir

Sudanlı yazar Amir Tag Elsir'in kaleme aldığı 'Larva Avcısı' Bilgi Yayınları tarafından yayımlandı. Elsir, “Gerçek bir yazarın vatanının acılarına kayıtsız kalması mümkün değildir" dedi.

Google Haberlere Abone ol

Mustafa İsmail Dönmez

DUVAR - 2011 Uluslararası Arap Roman Ödülü kısa listesine kalan Larva Avcısı, Sudanlı yazar Amir Tag Elsir’in başka dillere de çevrilmiş en ünlü romanı. Görev başındayken geçirdiği bir kazada bacağını kaybedip emekliye ayrılan Ajan Abdullah Harfaş yazar olmaya karar verir. Bu amaç onu ilginç, bir o kadar da komik bir yolculuğa sürükler. Ünlü yazar A. T.’nin beklenmedik bir şekilde Harfaş’ın akıl hocası olmasıyla tuhaf durumlar ve daha da tuhaf karakterler bir bir ortaya çıkar.

Larva Avcısı, özgün ve çarpıcı bir üslupla kimlik kavramını irdelerken edebiyatta mizahın gücünü gösteren keyifli bir okuma deneyimi sunuyor.

Amir Tag Elsir'le edebiyat yolculuğunu ve politik baskıları konuştuk. 

Larva Avcısı romanı fikri nereden çıktı? Tamamen bir tesadüf mü yoksa Amir Tag Elsir'e edebi ilham verecek kadar ruhunu etkileyen bir olayın sonucun gelişen bir şey mi? Yahut kurgusu üzerinde çalıştığınız planlı bir çalışmanın ürünü mü?

Aslında hiçbir eserimi yazmayı önceden planlamıyorum ve romanlarım için fikir aramıyorum. Daha çok hafızamda yer eden olaylar ya da anılar kaynaklık ediyor eserlerime. Zamanı geldiğinde zihnimdekilerle romana başlamak için iyi bir başlangıç aramam gerekiyor. Sonra romanın beni nereye götüreceğine bakmadan yazmaya devam ediyorum. Doksanlı yıllarının başlarında, merhum cerrah Dr. Rıza'nın asistanı olarak çalışıyordum. Kliniğe içinde üç kişinin olduğu emniyete ait bir araç geldi. Araçtaki emniyet görevlileri özel çiftliklerin bulunduğu bir bölgeye giden yolu izliyorlarmış. Kovalamaca sırasında otomobil devrilmiş ve kaza yerine intikal eden güvenlik görevlileri araçtakileri kliniğe getirmişler. İçindekilerden biri ölüydü, diğeri beyin sarsıntısı geçirmişti, üçüncünün bacağını kesmek zorunda kaldık. 2009 yılında bu olayı hatırladım ve Larva Avcısı için iyi bir başlangıç ​​oldu. Biraz hayal gücü de katınca roman metni oluştu.

'BÜTÜN ÇALIŞMALARIMDA SİYASET TEMASINI ELE ALDIM'

Demokratik bir yönetime sahip olmayan ülkelerde istihbaratçılar bir yazarın izini sürdüklerinde biliyoruz ki o yazar en iyi olasılıkla hapse atılır. Yazarsa buna karşılık olarak Larva Avcısı’nda olduğu gibi istihbaratçıyı bir romana konu edip Abdullah Harfaş gibi bir karakterin içine hapsedebilir. Mutlak gücü sarkastik bir dille okura sunmanın ötesinde Larva Avcısı yazarın intikamı gibi de düşünülebilir mi?

Cezaevine yazar olarak değil, doktorluk mesleğine başladığım ilk yıllarda girdim. Gerekçe, doktorların düzenlediği greve katılmamdı. Aslında hemen hemen bütün çalışmalarımda siyaset temasını ele aldım. Otoritenin baskısı, işkence vakaları gibi konuları işledim ama bu yüzden hapse atılmadım. Yazdıklarımdan ötürü tutuklanmamış olmam sanırım siyasi konuları iyi bir okur olmayanların kolaylıkla anlayamayacağı dolaylı ve kimilerine göre zor bir üslupla ele almamdı. Nitekim Sudan'ın karanlık dönemlerinde ülkeye girip çıkıyordum ama kimse beni yazdıklarım için sorgulamadı. Evet, sizin de dediğiniz gibi bu roman, özgür ve demokratik olan her şey için pusuya yatılan o dünyaya karşı intikamın bir parçası sayılabilir.

Larva Avcısı otoriteyle alay eden, onun mutlak gücünü sarsan, büyülü gerçekçilik akımının en güzel örneklerinden biri. Sizin açınızdan büyülü gerçekçilik bir edebi tercih midir yoksa otoriteye ve yasaklara karşı yazar zekâsının bulduğu bir çıkış yolu mu?

Larva Avcısı, yazarken benimsediğim, fantastik ve şeyleri bilindik isimleriyle adlandırmamaya meyilli biçemimin bir uzantısı. Tamamen büyülü gerçeklik addedilmeyebilir ama içinde bolca olduğunu söyleyebiliriz. Yıllar içinde ve yazdığım metinlerle geliştirdiğim bir tarz.

Fikrî sansür ve yazarların takip edilmesinden bahsetmiştiniz bir söyleşinizde. Siz bu tarz bir sansür ve takibe maruz kaldınız mı?

Evet, birçok kez. Bilmediğim nedenlerle eserlerim kitap fuarlarında ya yasaklandı ya da toplatıldı. Ebola 76 ve İhtiras adlı romanlarım birçok Arap ülkesinde şu an bile bulunmuyor örneğin. Sansür uygulayanların onları okumadığına kafalarına göre davrandıklarına eminim. Çünkü romanlarımda ahlak dışı sayılacak unsurlara yer vermiyorum, usturuplu bir dil kullanıyorum.

Arap halkı pek acılara maruz kaldı. Edebi yaratıcılığınız için acılarla dolu bir hafızadan besleniyor diyebilir miyiz?

Sudanlı Arap bir yazarım ve ülkemin küçük büyük her meselesini önemsiyorum. Tarih boyunca Arap ülkelerindeki vatandaşların birçok sıkıntıyla karşılaşıp bitkin düştüğünü görüyoruz. Bu durum özellikle ordu ya da dindarlık iddiasında bulunanlar ülkenin varlıklarını yağmalayıp vatandaşları küçük duruma düşürdüklerinde oluyor. Ben bu hikâyenin içine dalmış durumdayım. Hemen hemen yazdığım her metinde çözüm bulunmayan konulara değindim. Yıllar boyunca görüşlerimi ve tavrımı bu metinlerde ortaya koydum. Gün gelecek insanları metinlerimi inceleyecek ve bunların doğruluğunu ortaya koyacak.

'VATAN, YAZARA MANEVİ BİR ÇAĞRIDA BULUNUR'

Romanda Arap yazarları ve düşünürleri tehdit eden meselelere değiniyorsunuz. Yaşanan bu gerçekliğe ne kadar yakınsınız?

Ben o gerçekliğe sadece yakın değil bizzat onun içine dalmış durumdayım ve ölene kadar da öyle kalacağım. Gerçek bir yazarın vatanının acılarına kayıtsız kalması mümkün değildir. O her zaman bu acıların içindedir ve bir parçasıdır. Vatan, çektiği acıları yazılarıyla kayıt altına alması için yazara manevi olarak bir çağrıda bulunur adeta.

Romanda A.T. karakterini gerçek bir yazar olarak betimliyorsunuz. A.T. Amir Tag Elsir’i mi simgeliyor?

Tabii, bunu söyleyebiliriz. Yazar A.T. benim birçok özelliğimi taşıyor. Ayrıca Amir Tag ismimin ilk harflerini kullanarak ona bu takma adı verdim. Bana en çok yöneltilen sorulardan biri bu.

'YAZMAK HER ŞEYDEN ÖNCE OKUMAYI GEREKTİRİR'

Romanın mesajı ‘Roman yazmayı erbabına, derinlikli edebiyatçılara bırakın’ mı yoksa roman yazmanın belirli ritüeller ve teknikler gerektirdiğini söylemek mi?

Roman yazmak her şeyden önce roman okumayı gerektirir. Ayrıca yetenek, eğitim, deneyim, sabır ve belirli ritüeller de gerektirir. Roman yazan herkes gerçek bir yazar değildir. Her yıl dünyanın farklı yerlerinde binlerce roman yazılıyor ama bunlardan çok azı okuyucunun zihninde kalıyor. Büyük bir yazın hareketi var ve bu son bulmayacak gibi görünüyor. Sizin sorularınıza yanıt verdiğim gün Doha Uluslararası Kitap Fuarı'nı ziyaret ettim; onlarca yazarın sevinçle kitaplarını imzaladığını gördüm. Aslında bu konuda söyleyecek çok sözüm var; nitekim makalelerimde bunlardan çok bahsettim.

Hikâyede Eva Benim Yatağımda Öldü romanının sonunu ucu açık bir şekilde bıraktınız ve yazarın sarışın kızı terk edip Şansa’ya gitme nedenlerini açıklamadınız. Bununla edebiyatın birtakım anıştırmalardan ibaret olduğunu, gerekçeleri ortaya koyan raporların aksine bazı seçeneklerin okurun hayal gücüne bırakıldığı mesajını mı vermek istediniz?

Eva Benim Yatağımda Öldü romanı çok önem atfettiğim bir şey değildi. Farfar’ın okumasını istediğim örnek bir romandı sadece. Bu yüzden bu roman hakkında etraflıca şeyler söylemedim. Okurun hayal gücüne hitap eden göstergeler yazmakla yetindim. Sanırım burada birçok yorum söylenebilir. Roman yazarının birdenbire tanımadığı başka bir genç kızı keşfetmesi gibi.

Masör karakteri, Dubai'ye gidecek geliri olmayan sıradan bir insan. Buna rağmen oraya iki kez gidiyor. Fakat emniyet mensubu Abdullah Harşaf’ın onun bu parayı nereden bulduğunu araştırmasına temas edilmiyor.

Masör efsanevi bir şahsiyet. Okuyucu onun yaşam tarzından seyahat etme fırsatını nasıl elde ettiği sonucunu çıkaracaktır. Bunun kesinlikle dolambaçlı bir yol olduğunu söyleyebiliriz.

'İNSANLAR YÖNETİMİN ZULMÜNDEN KORKTUKLARI İÇİN MESAFELİ DURUYORLAR'

Abdullah Harfaş emekli olduktan sonra terzi ve kitapevi sahibi karakterlerinin ona karşı tavırları tamamen değişiyor. Burada halkın iktidara karşı tavrının saygıdan değil korkudan olduğuna mı dikkat çekiliyor?

 Evet, insanlar yönetime saygı duydukları için değil zulmünden korktukları için mesafeli duruyorlar. Bu noktada bugün Sudan’da yaşanan gelişmelere dikkat çekmek istiyorum. Devrimci halk artık korkmadıklarını ve vatan uğruna canları feda etmeye hazır olduklarını ispat etti.