Amasra davasında 'kurgu': Patlamayı ölen işçiye yıkmaya çalışmışlar

43 madencinin hayatını kaybettiği patlamayla ilgili davanın 3. duruşması Bartın Adliyesi'nde görülüyor.

Google Haberlere Abone ol

BARTIN - Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) ait Bartın'ın Amasra ilçesindeki maden ocağında 43 işçinin hayatını kaybettiği patlamayla ilgili davanın üçüncü duruşması başladı.

7'si tutuklu 23 sanığın yargılandığı dava öncesinde, madenci yakınlarının düzenlediği basın açıklamasına sendikalar, sivil toplum kuruluşları, avukatlar ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Aysu Bankoğlu, EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan,  HEDEP İstanbul Milletvekili Özgül Saki destek verdi. Açıklamada, tüm sorumluların yargılanması talep edildi.

14 Ekim 2022'de yaşanan patlamada 4 tutuklu sanık 'olası kastla öldürme' suçundan bin 80 yıl, 4'ü tutuklu 19 sanık ise 'taksirle öldürme' suçundan 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor.

Açıklamanın ardından Bartın Adliyesi'nin koridorunda oluşturulan duruşma salonuna geçildi.

Duruşma, tanıkların sorgusuyla başladı. Üç gün sürecek duruşmada 130 tanık dinlenecek.

HAVALANDIRMA SİSTEMİ 43 MADENCİ ÖLDÜKTEN SONRA DEĞİŞTİRİLMİŞ

İlk tanık, madende düz işçi kadrosunda olan ama patlama yaptırılan Kaan Kerman'a verildi. Madendeki patlamayla ilgili ön bilirkişi raporuna göre, patlamanın nedenlerinden biri olarak havalandırma sistemi gösteriliyordu. Kerman, ifadesinde madendeki havalandırma sisteminin yenilendiğini ve belirli alanlarda çalışmaların yeniden başladığını belirtti.

Kerman ayrıca, madenin İşletme Müdürü Selçuk Ekmekçi'nin işçilere mobbing uyguladığını ve üretim baskısı yaptığını ileri sürdü. "Acil durum eylem planını hiç görmedim, olağandışı bir durumda ne yapılacağına dair eğitim verilmedi" diyen Kerman, sanıkların ve sanık avukatlarının sorularını da yanıtladı.

'PATLATMADAN SONRAKİ YARIM SAATLİK SÜREYE UYULMADI'

Kerman'dan sonra tanık Murat Aşkın'ın sorgusuna geçildi. Aşkın, madendeki patlatma işleminden sonra beklenilmesi gereken yarım saatlik süreye genel olarak uyulmadığını belirterek ifadesine başladı. Madendeki gaz değerlerine ilişkin ihmaller olduğunu ve düzgün havalandırma sistemi kurulmadığına dikkati çeken Aşkın, madende üretim baskısı ve mobbing olduğunu vurguladı.

'RIDVAN ACET'İN CESEDİNİN YERİ KROKİDE YANLIŞ İŞARETLENDİ'

Duruşmada sorgusu yapılan bir diğer tanık da Ferhat Dönmez'di. 15 yıllık madenci olduğunu belirten Dönmez, patlamadan sonra madene indiğini ve kurtarma çalışmalarına katıldığını ifade etti.

Madenin bağlı olduğu TTK, patlamadan sonra açılan davada yargılanan personel hakkında herhangi bir idari ya da disiplin soruşturması başlatmadı. Tanık Dönmez de, davanın bazı sanıklarının hala kurumda kendisinin amiri olarak görev yaptığını belirtti.

Dönmez, patlamada hayatını kaybeden madencilerden Rıdvan Acet'in cesedinin bulunduğu yerin krokide kasıtlı olarak yanlış işaretlendiğini söyledi. Dönmez, krokinin madendeki yöneticiler tarafından hazırlandığını da ifade etti.

Madenci yakınlarının avukatlarından Derviş Emre Aydın, Acet'in cesedinin krokide yanlış işaretlenmesinin nedenini "Sanıklar, patlamanın işçi hatasından kaynaklandığını iddia ediyor. Bu iddialarına dayanak olarak da Rıdvan Acet'in cesedinin bulunduğu yerle ilgili bir kurgu içine giriyorlar" diye açıkladı.

Dönmez'den sonra sorgusu yapılan tanıklardan Mehmet Kömeç ise, bazı madencilerin kayırıldığını, yer üstünde çalışmalarına rağmen yer altındaymış gibi yüksek maaş ödendiğini iddia etti.

'PATLAMADAN ÖNCE OKSİJEN MASKELERİNİ AÇMAYI BİLMİYORDUM'

Duruşma, verilen öğle arasının ardından tanıklardan Yusuf Akar'ın sorgusuyla devam etti. Akar, madendeki patlamadan sonra eğitimlere ağırlık verildiğini belirtti ve "Biz bundan önce karadüzen çalışıyormuşuz. Patlamadan önce bildiğimiz her şey yanlışmış. Ben bunu şimdi verilen eğitimlerle anladım" dedi.

Akar, patlamadan önce madendeki oksijen maskelerini açmayı bilmediğini ancak şimdi verilen eğitimlerde öğrendiğini de vurguladı.

Sorgusu yapılan tanıklardan Serkan Kamış ise, madende örgütlü Genel Maden İş Sendikası'nın (GMİS) etkisiz hale getirildiğini, sendika yöneticilerinin rahat işlerde çalıştırıldığını iddia ederek, "Sendika yöneticileri rahat işlerinden olmamak için işçiyi korumadılar" dedi.

Sorgusu yapılan tanık Mert Gülüç, madende işçi olarak çalıştığını belirtti ve üretim baskısı olduğunu ileri sürdü. Üretim baskısının hala devam ettiğini ifade eden Gülüç, patlama öncesinde de sonrasında da amirlerin işçilere "Bize adam lazım değil. Adam her yerde var. Bize kömür lazım" dediğini iddia etti.

Tanık sorgularıyla devam eden davanın ilk günü akşam 21.30 sıralarında sona erdi. Duruşma yarın saat 10.00'da yine tanık sorgularıyla devam edecek.