Alman siyasetinin Bozkurtlarla flörtü

Siyasi partiler kendi içlerindeki tutarsızlığından, uyum ve entegrasyon konusunda plansızlıklarından ve özellikle de göçmenler konusunda çıkar odaklı siyasetlerinden vazgeçmedikleri sürece kapatılan bir radikal derneğin yerini bir başka radikal dernek dolduracaktır. 

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - Fransa İçişleri Bakanı Gérarld Darmanin geçtiğimiz hafta Bakanlar Kurulu kararı ile 'aşırı milliyetçi' ve 'paramiliter' bir hareket olduğu gerekçesiyle "Bozkurt'ların Fransa’daki faaliyetlerinin yasaklandığını duyurmuştu.

Almanya’daki ülkücüler de Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu (ADÜTDF) adı altında örgütlenmiş durumdalar. Federasyon ırkçı, aşırı milliyetçi, Yahudi karşıtı, şiddet eğilimli olarak sınıflandırılıyor ve Almanya Anayasayı Koruma Dairesi tarafından gözlemleniyor. Anayasayı Koruma Dairesi ülkücülerin ülke genelinde 170 derneği ve 7 bin üyesi olduğunu ifade ediyor. Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu 1978'den bu yana örgütleniyor ve faaliyet yürütüyor.

Fransa’nın aldığı yasaklama kararının ardından geçtiğimiz haftadan bu yana Almanya muhalefetinden de ülkücü derneklerin faaliyetlerinin yasaklanması için hükümete çağrılar yapıldı.

Sol Parti’den ADÜTDF'nin Almanya'daki "en büyük aşırı sağcı, anayasa düşmanı örgütlerden biri" olduğunu söyleyen Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen oluşumun "Kürtlere, Ermenilere, Alevilere, Yunanlara ve Yahudilere karşı tahriklerle Almanya'da kutuplaşmaya ve parçalanmaya hizmet ettiğini" söyleyerek yasaklanmasını talep etti.

Yeşiller Partisi’nden milletvekili olan Cem Özdemir de Almanya'da "Bozkurtların" yasaklanmasını öngören ortak bir girişim için koalisyon partileriyle görüşmelere başladıklarını açıkladı. Alman basınına konuşan Özdemir "Bozkurtlar dünyanın her yerinde kendi kötülüklerini yayan ve Avrupa'da sürekli hep şiddet olaylarıyla gündeme gelen militan aşırı sağcılardır" dedi. Özdemir "Bozkurtlar Almanya'daki en büyük aşırı sağcı örgütlenme olabilir" diye konuştu.

ALMANYA SİYASİ PARTİLERİNİN ÜLKÜCÜ HARKETLE İLİŞKİSİ

Oysa daha 2019'da aralarında Yeşiller’den de bir ismin olduğu iddia edilen kimi partilerin temsilcileri ülkücülerin camisinde görünmekten çekinmediler. Remscheid SPD’den Belediye Başkanı olan Burkhard Mast-Weisz ve Kuzey Ren Vestfalya eyalet parlamentosunda SPD’den milletvekili olan Sven Wolf, CDU belediye meclisi üyesi Ottmar Gebhardt  ADÜTDF'ye bağlı Remscheid Ülkü-Ocağı camisini ziyaret etti.

Ayrıca birçok ziyaretçi Yeşiller'den bir belediye meclisi üyesinin de camiye gelen ziyaretçiler arasında olduğuna dair basına bilgi verdi. Açık cami gününde adı geçen partilerden politikacılar Ditib’in ve Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB) hareketinin temsilcileriyle birlikte davette yer aldılar. SPD’li belediye başkanı Mast-Weisz, ADÜTDF armasının yanında bir konuşma yaptı ve SPD eyalet parlamentosu fraksiyonu başkanı Vice Wolf bu buluşmayı Facebook'ta “büyük bir karşılaşma” diye paylaştı. Yeşiller’den katılan isim ise netleşmedi. Yeşiller oraya katılmamışlar gibi davranarak SPD’ye bu buluşma hakkında suçlamalar yöneltti.

Remscheid’da yaşananlar ülkücü cami ve dernekleriyle politikacıların ilişkilerine dair ilk örnek değil. 2015’de Baden-Württemberg eyaletindeki bir şehir olan Friedrichshafen belediyesinin, ülkücü derneğe maddi yardım yaptığı basına yansımıştı. Belediyenin verdiği cevap ise ülkücü dernekleriyle iletişimi olan tüm partilerin ve politikacılarının yaptıkları yardıma veya ilişkiye dair sorulara verdikleri cevabın aynısıydı: “Bu dernek yasak olmadığı sürece diğer derneklere yapılan yardımların dışında tutulamaz.”

Şu anda Hamburg SPD’de de politik hayatına devam eden Nebahat Güçlü uzun yıllar Yeşiller’de politika yapmış, Hamburg Parlamentosu üyeliğine seçilmiş bir isim. 2015'te, ülkücülerin çatı örgütünde konuşma yaptığı kamuoyuna yansıyınca Yeşiller’den ayrıldı ve 2018'de SPD'ye katıldı.

Kuzey Ren Vestfalya’nın Hamm kentinde ülkücü olduğunu gizlemeyen Zafer Toprak 2017 yılına kadar CDU’da uyum çalışmalarında görev yaptı.

Bunlara benzer çok örnek mevcut. Tam da bu noktada Almanya’da ADÜTDF, ATİB, Ditib gibi derneklerin güçlenmesinde siyasi partilerin tutarsız tavırlarının, uyum politikası için kendilerine ait net bir politikalarının olmamasının, demokratik kurumlarla çalışmak yerine büyük oy kaynağı olarak gördükleri bu yapılanmalara yönelmelerinin büyük payı var.

DEMOKRASİYİ SAVUNAN YAPILARIN BOŞ BIRAKTIĞI ALANLARI RADİKAL ÖRGÜTLER DOLDURUYOR

Göçmenlerle çalışan isminin açıklanmasını istemeyen bir öğretmen bu tartışmalar yaşanırken gönderdiği mesajda demokratik kesimlerin boş bıraktığı özellikle eğitim alanında bu yapılanmaların göçmen aileleri ve çocuklarını nasıl kendilerine çektiğinin bilgisini paylaştı. Öğretmenin verdiği bilgiye göre, devlet maddi kaynakları yeterli olmayan çocukları için eğitim yardımı veriyor. Bu yardıma dersleri iyi olmayan çocukların alacakları özel ders ücretleri de dâhil.  Kırk beş dakikalık ders ücreti için devletin ödediği en yüksek ücret 26, en düşük ücret ise 13 euro olarak belirlenmiş. Suriye’den ve diğer Müslüman ülkelerden gelen göçmenleri okullarda tespit eden camiler dil sorunu yaşadıkları için okulda başarısız olan bu çocukların aileleriyle iletişime geçip çocuklarının ders alma haklarının olduğu bilgisini paylaşarak bu çocukları kendi camileri bünyesindeki kurslara kaydediyorlar. Ders için camiye giden gençler ve çocuklar buralarda hem radikalleştiriliyor hem de camiler en az 5 veya 6 çocuğu olan göçmen ailelere verilen yardımlar üzerinden kendilerini de finanse etmiş oluyor.

Camilerde devlet yardımı karşılığında mültecilerin çocuklarına dil dersi veriliyor.

Aidiyetlik duygusu hissetmeyen, çok fazla sorunla boğuşmak zorunda olan göçmenler Türk İslam camileri içerisinde toplanıyorlar. Yeni bir ülkede çok fazla sorunla mücadele eden travması olan bu insanlar çok kolay manipüle ediliyor ve daha kolay şekillendirilebiliyor.

Ül

Önümüze çıkan resimde ülkücü hareketin bir taraftan yaptıkları organizasyonlar aracılığıyla Alman hükümetinin en üst düzey isimleriyle, -buna Angela Merkel, eski SPD’li başbakan yardımcısı Sigmar Gabriel hatta bugün Bozkurtların Almanya’da yasaklanmasının en radikal savunucusu olan ülkücülerin ve AK Parti taraftarlarının 'vatan haini' olarak tanımladıkları Cem Özdemir dâhil- birlikte poz verdiklerini görüyoruz, diğer taraftan da, kendi içlerinde örgütlenen kişileri dövüş dersleriyle, Kuran ile radikalleştirdiklerine şahit oluyoruz.

Ülkücü derneklerin ve onlara bağlı çalışan camilerin faaliyetlerinin yasaklanmasını talep eden tüm muhalif partilerin yaptıkları yeni çağrıyla Almanya’da Türkiye hükümetinin kolu gibi çalışan buradaki muhalif insanları tehdit eden aşırı sağ organizasyonun yasaklanmasının talep edilmesi oldukça önemli. Ancak tüm siyasi partiler kendi içlerindeki tutarsızlığından, uyum ve entegrasyon konusunda plansızlıklarından ve özellikle göçmenler konusunda çıkar odaklı siyasetlerinden vazgeçmedikleri sürece de kapatılan bir radikal derneğin yerini bir başka radikal dernek dolduracaktır.