Ali Şamil: Etten ve kemikten bir insan

Turgut Yasalar, Kurtuluş Savaşı'nın figürlerinden olan Ali Şamil'in hikâyesini kitaplaştırdı. Yasalar’ın kitabı, kamuoyunda ‘saray soytarısı' sıfatıyla anılan Şamil için bir iade-i itibar çalışması...

Ali Şamil
Google Haberlere Abone ol

Özgür Duygu Durgun

DUVAR - "Leoparın Kuyruğu", "Sis ve Gece", "Şeytanın Pabucu" gibi sinema filmlerinin yanı sıra pek çok TV dizisi ve reklam filmine imza atan yönetmen, senarist ve yazar Turgut Yasalar, kendi ifadesiyle bir “meydan okumaya” soyundu ve Kurtuluş Savaşı figürlerinden Ali Şamil'in hikâyesinin peşine düştü.

Gazete arşivleri, ailenin sağladığı belgeler ve tanıklıklar ışığında 'Ali Şamil: Büyük Taarruz'un Küçük Tanığı' adlı kitabı kaleme alan Yasalar'ın tarihsel kurgu türündeki romanı, 30 Ağustos'ta raflarda olacak.

Yönetmen, senarist ve yazar Turgut Yasalar, Ali Şamil'in hikâyesini kitap haline getirdi. 

ENVER PAŞA’YA ÇAY SERVİSİ YAPTI, HAYATI DEĞİŞTİ

Ali Şamil, Ahlat’ın Uludere köyünden Çobanoğulları ailesinden Şeyh Bektaş’ın torunuydu. 1. Dünya Savaşı başlayıp memlekette seferberlik ilan edilince ağabeyi Sarıkamış cephesinde savaşmaya gönderildi. O askere gidemedi, gidemezdi de...

Sarıkamış bozgunu sonrasında Ruslar, Trabzon, Rize demeden ilerliyordu, hedefleri Halep'ti. Ahlat'tan da geçeceklerdi. Binlerce insan yollara dökülmüş, Ruslardan kaçıyordu. Ali Şamil ve ailesi de o hengamede Mardin'de buldular kendilerini. Dönemin Savaş Bakanı Enver Paşa'ya Mardin'deki handa çay servisi yaptığı gün, hayatı değişecekti.

MUSTAFA KEMAL İLE AYNI SOFRADA

Ahlat'tan Mardin'e gelen; oradan da Enver Paşa'nın talimatıyla Paşa'nın İstanbul'daki konağında yaşamaya başlayan Ali Şamil, Osmanlı Sarayı’nın önde gelen isimleriyle uzun yıllar yaşadı. Sarayda yeri geldi emir eri gibi çalıştı, yeri geldi paşaların tavla arkadaşlığını yaptı. Enver Paşa ve eşi Naciye Sultan ile geçirdiği iki yılın ardından yolu, Sultan Vahdettin'in damadı ve son Osmanlı sadrazamı Ahmet Tevfik Paşa’nın oğlu İsmail Hakkı Bey (Okday) ile kesişecek ve birlikte Milli Mücadele'ye katılacaklardı. Dahası, Mustafa Kemal ile tanışacak, aynı sofrada oturacaktı. Cephede muhaberat, postacılık gibi görevler üstlenen Şamil’in atıldığı bu serüven onu, Büyük Taarruz zaferiyle taçlanan Kurtuluş Savaşı'nın 'küçük ama dev' kahramanı yapacaktı.

Ali Şamil'in boyu 110 santimetreydi.

ŞAMİL BİR SİRK FİGÜRÜ OLARAK DEĞİL, ETTEN VE KEMİKTEN BİR İNSAN OLARAK ANLATILIYOR

Ali Şamil Güler, Büyük Taarruz'un yıl dönümü olan 30 Ağustos'ta hemen her sene adına abartılı güzellemeler ve kalpaklı askeri üniformalı fotoğrafıyla sosyal medya paylaşımlarında karşımıza çıkıyor. Hikâyesi, çoğu kez “Kurtuluş Savaşı'na katılan dev yürekli cüce” ya da “Saray soytarılığından Atatürk'ün sofrasına bir cücenin hikâyesi” başlıklarıyla anlatılıp geçilir. Ancak Osmanlı Sarayı’nda geçirdiği yıllar, Enver Paşa ile olan ilişkisi, Mustafa Kemal Atatürk ile tanışması ve cepheye katılışı gibi detaylar, şehir efsanesinden öteye gitmez.

Ali Şamil'i, ilk kez yaklaşık altı yıl önce Yılmaz Özdil'in kaleme aldığı gazete yazısıyla duyduğunu belirtiyor Turgut Yasalar. Özdil o yazıda, Ali Şamil'in adeta köle gibi Enver Paşa'ya hediye edildiğini, üzerine giydirilen gülünç giysilerle saray soytarısı olarak paşaları ve sultanları eğlendirdiğini ima ediyordu. Peki, gerçek böyle miydi?

Merakının peşine düşen Turgut Yasalar kitapta, Ali Şamil'i bir sirk figürü olarak değil; etten ve kemikten bir insan olarak anlatıyor.

'SARAY SOYTARISI' İFADESİ AİLEYİ RENCİDE ETTİ

Yasalar'ın, Ali Şamil’in hayatta olan yakınlarından aldığı bilgi ve belgelere göre, Ali Şamil öyle basit bir “saray soytarısı” değil. Hatta aile, dedelerinin bu sıfatla anılmasından epey rahatsız olmuş ve birkaç yıl önce “Bizim dedemiz saray soytarısı değildi” minvalinde bir mektup kaleme almış. Bu mektup adresini bulmuş mu bilinmiyor. Zira Özdil'in 2016 tarihli köşe yazısının ardından bu hikâye, sosyal medya etkisiyle kartopu gibi büyümüş ve yüzlerce, binlerce internet sitesinde yer almış.

Yasalar, “110 santimetrelik Ali Şamil'in hikâyesini özel kılan ne?” sorusuna şu cevabı veriyor: "Her şeyden önce nüktedan, hazırcevap ve çok sevimli bir adam. Fiziksel dezavantajı onu anti sosyal bir ucube de yapabilirken o insanlarla tatlı dili sayesinde saygı duyulan bir karaktere dönüşmüş. Vahdettin'in damadı İsmail Hakkı Bey ile beraber Milli Mücadele'ye katılması, bu vatan için bir şeyler yapma arzusunda samimi olduğunu ve aynı zamanda özgüveninin ne denli yüksek olduğunu gösteriyor."

Yasalar, kitabını Şamil'e iade-i itibar kitabı olarak kaleme aldığını belirtiyor. Kitapta çok sayıda kaynaktan yararlandığını söyleyen Yasalar, “Özellikle Ahmet Tevfik Paşa’nın torunu Ahmet Şefik Okday’ın yazdığı 'Büyükbabam Son Sadrazam Ahmet Tevfik Paşa', 'Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Padişah Yaveri İki Sadrazam Oğlu Anlatıyor' adlı kitapları, bu çerçevede anmak isterim” diyor. Yasalar, dönemin kısıtlı imkanlarına rağmen rüştiyeyi (ortaokul) bitirmiş Ali Şamil'in bilgisi, görgüsü ve nüktedanlığıyla “soytarı” ifadesini katbekat aşan bir konumda olduğunu vurguluyor.

Kurtuluş Savaşı sonrasında ilan edilen Cumhuriyet ile birlikte sivil hayata İzmir’de devam eden Ali Şamil, emeklilik günlerinde Kahramanlar semtinde bir kahvehane işletiyor. Daha sonra kahvehaneyi satıp Alsancak'ta bir Rum evi satın alıyor ve ömrünün sonuna dek ailesiyle beraber o evde yaşıyor. İki defa evleniyor, ayrılıyor. Hiç çocuğu olmuyor. Çevresinde sevilen, sayılan bir isim olan Ali Şamil'i tek bir gün takım elbisesiz gören yok. Evden çıkacağı zaman tertemiz kıyafetlerini giyiyor. Usta bir tavla oyuncusu olan Ali Şamil'in bir başka ilginç özelliği de kıraathanesinde bir kütüphanesi ve plaklarının olması…

Kitap, 30 Ağustos'ta satışa çıkacak.
CEPHEDEKİ GÖREVİ ASKER MEKTUPLARI YAZMAK

Ali Şamil, cephede bulunduğu süre boyunca karargâhtan hiç çıkmamış. Diğer askerler gibi düşmanla göğüs göğüse çarpışmamış. Onun işi asker mektupları yazmak, annelerden veya sevgililerden cepheye gelen mektupları okumak olmuş. Bir diğer görevi de artık bulunamayan Osmanlı damga pullarını gazete kesiklerinden yeniden üretmek…

İSTİKLAL MADALYASI OLMADI

“Ali Şamil, Kurtuluş Savaşı'nın sayısız isimsiz kahramanlarından biri” diyor Turgut Yasalar. “Uzun ve şerefli bir hayat sürmüş. Her zaman işinde gücünde olmuş. Bir kahraman gibi yaşamadığı için toplum tarafından da fark edilmemiş. Sanırım onun da ilgi çekmek için özel bir çabası olmamış. Ancak ilginçtir, İzmir'de uzun zaman yaşadı ama hiçbir İzmirli gazeteci evine veya kahvesine gidip de kendisiyle enine boyuna bir söyleşi yapmamış. Bu kitap için araştırma sürecinde doğrusu ben böyle bir habere rastlamadım. Bu ilgisizliğe anlam vermek güç. Hayat Mecmuası’nda yayınlanan tek bir söyleşisi var. Orada da muhabir, kendisine İstiklal Madalyası olup olmadığını soruyor. 'Yok' diye cevap veriyor ama İsmail Hakkı Bey’in kendisine verdiği, 'Cephede bilfiil bulunduğuna' dair bir evrak ile 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa’nın verdiği yol vesikasını gururla sakladığını söylüyor''.

‘ESKİ SARAY MENSUPLARIYLA İLİŞKİSİ KOPMADI’

Yasalar, 1974’te, tam 80 yaşında hayatını kaybeden Ali Şamil’in son yıllarını şöyle anlatıyor: “Ali Şamil’in eski saray mensuplarıyla ilişkileri hayat boyu kopmadı. Vahdettin'in torunu, İsmail Hakkı Bey’in Ulviye Sultan’dan olan kızı Hümeyra Hanım ve eşi Halil Özbaş, Kuşadası’nda kentin hemen girişindeki yarımada üzerine Kısmet adında bir otel yaptırmışlardı. Otel, kralların, kraliçelerin, prenslerin, prenseslerin uğrak yeriydi. Özellikle bahçesi dillere destandı. Hümeyra Hanım Sultan, kâh Söke’ye kayınpederinin evine, kâh Kuşadası’ndaki otele gittiğinde Ali Şamil’i de götürürdü. İsmail Hakkı Okday ve kardeşi Ali Nuri Okday’ın ailelerinin İzmir’de yaşayan tüm fertleriyle ilişkisi sürüyordu. Özellikle çocuklarla arası çok iyiydi.”

‘ALİ ŞAMİL GİBİ NİCE HİKÂYE VAR’

Yasalar, en üzüldüğü şeyin hiç kimsenin hatırlarını yazmamış olması olduğunu ifade ediyor. Yasalar, "Bu memleket Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na tam 10 yıl boyunca savaşlardan başını kaldırmamış. Düşünsenize hikâye kaynıyor aslında. Ama nedense bu 10 yıllık dönemin edebiyata yansıması çok sınırlı olmuş. Milli Mücadele’nin hala adı bilinmeyen çok fazla kahramanı var. Mesela, Büyük Taarruz sırasında Ali Şamil'in 16. tümendeki komutanı olan Aşir Bey... Savaş sonrası ailesiyle İzmir'e yerleşmiş. İsmet İnönü'nün Harbiye'den sınıf arkadaşı. Aşir Bey, Yunan kumandan Trikupis'i esir alan, yani savaşa son noktayı koyan komutanlardan biri. Hıncal Uluç'un ağabeyi Öcal Uluç bir ara gidip konuşmak istiyor kendisiyle. Reddediyor. Böyle yazılmayan çok hikâye var. İşgal döneminde yazılan romanlara dair bir döküm yaptım. Toplam 30 roman yazılmış. Bu olacak şey mi? Ali Şamil gibi daha nice hikâye var aslında. Hiçbiri yazılmamış bilinmemiş. Bu anlamda ne yazık ki, çorak bir ülkede yaşıyoruz” diye konuşuyor.

Yasalar’ın Ali Şamil hayatta olsaydı en çok sormak istediği soru ne olurdu? Yasalar, Şamil’in hikâyesini bir de kendi ağzından dinlemek istediğini belirtiyor ve ekliyor: “Naciye Sultan ile karşılaştığında ilk duygusu neydi? Sarayda Enver Paşa ve Naciye Sultan ile iki buçuk yıl neler yaşadı? Enver yurt dışına kaçtığında neler hissetti? Hepsini kendi ağzından duymayı çok isterdim. Ali Şamil’in hikâyesinin eksik parçalarını tamamlamaya çalıştım. Keşke birileri kendisiyle uzun uzun söyleşmiş olsaydı. Keşke ben bu çalışmaya çok önceleri başlamış ve şimdi hayatta olmayan ve fakat onu yakından tanımış kişilerle görüşmüş olsaydım. Keşke romandaki tarihi kişiliklerin hepsi hatıralarını yazmış olsaydı.”