Alaattin Aktaş: Fiyatlamada ipin ucu kaçtı, davranış bozukluğu gelişti

Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş, enflasyondaki dengesizliğin fiyatlama davranışını da bozduğunu, maliyetleri aşan bir fiyatlama yaklaşımı geliştiğini belirtti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Enflasyondaki sürekli artış etiketlerin de sık sık değişmesine neden oluyor. Ancak bu hızlı değişim geliri sabit kalan tüketicinin tepkisine neden olurken, ekonomi uzmanlarının da dikkatini çekti.  Kahve maliyeti 2 lira olan bir fincan kahvenin 50 tl'den aşağı satılmıyor olduğuna dikkat çeken ekonomi uzmanı Alaattin Aktaş, "bu durumu maliyet artışıyla izah edebilmenin olanağı kalmadı" diye yazdı. 

Alaattin Aktaş'ın "Bu fiyatlama alışkanlığıyla enflasyon zor düşer" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle: 

"Kahve maliyeti 2 lira olan bir fincan kahveyi, 50 liradan, 60 liradan daha aşağıya içemiyorsunuz.         

İPİN UCU KAÇTI!

Artık bu konu çığırından çıktı, gerçekten çıktı. Fiyatlama davranışı öylesine bozuldu ki, bu durumu maliyet artışlarıyla izah edebilmenin olanağı kalmadı.        

‘Bir bardak çay niye 30 lira, bir fincan kahve niye 60 lira’ deseniz bahane o kadar çok ki...       

Kira, personel gideri, elektrik, su, deterjan, vergi, akaryakıt; say say bitmez!          

Bunların bir kısmı doğru, hatta belli ölçülerde hepsi doğru da, çıplak maliyeti 2 lira olan bir ürün 25-30 katına satılıyorsa bunun izahı pek yok. Hani mümkün olsa da 60 liraya satılan bir fincan kahvede, 30 liraya satılan bir bardak çayda hangi maliyet ne kadar yer tutuyor, bir döküm görebilsek...

Tabii ki sorun yalnızca kahve ve çay değil. Hem bunların daha ucuza satıldığı yerler de vardır.   

Vurgulamak istediğim, fiyatlama davranışının inanılmaz derecede bozulmuş olması.    

Kim ne fiyat tutturabilirse...

Öyle bir duruma geldik.

ÜZÜM ÜZÜME BAKA BAKA!

O klasik söze uygun bir durum yaşıyoruz; üzüm üzüme baka baka kararın misali herkes birbirine bakarak, ’O zam yapıyorsa ben niye yapmayayım’ diye düşünüyor.         

Fiyatların sürekli artması ve artacağına olan beklentinin kemikleşmesi zam yapmayı da neredeyse haklı kılıyor. Daha kötüsü zamlara muhatap olanlar da artık bu duruma pek şaşırmıyor. Hatta onlar da bu zamları yapanları destekler şekilde ’Neye zam gelmiyor ki’ yaklaşımı sergilemeye başlıyor.         

Zam masum, zam yapan masum; ama ortada ‘suçlu’ yok! 

Bu zamların ve fiyat artışlarının ceremesini de en çok ancak emeğini satan ve onun da fiyatını belirleme olanağı bulunmayan sabit gelirliler çekiyor. İşçi olsun, memur olsun, fark etmiyor. Hele emeklilerin durumunu hiç sormayın.       

En küçük esnaf bile maliyeti bir şekilde yansıtabilme olanağına sahip. Ama sabit gelirli bu zincirde son halka. Bu kesim kendisine ne kadar zam verilirse onunla yetinmek durumunda. Kaldı ki zam adı altında yapılan iyileştirme de daha çok enflasyon farkından ibaret. Reel bir artış söz konusu değil.           

İŞİMİZ ZOR

Dönem olur koşullar bir anda bozulabilir; örneğin yanlış bir politika uygulanır, kur artar ya da dünya ekonomisinde kriz olur ve fiyatlar bir dönem için hızla tırmanabilir. Bu tür dönemler yaşadık. Geçici bir durumdur bu.        

Sonra her şey yavaş yavaş normale döner. Çünkü fiyatlar değişmiş ama davranışlar pek değişikliğe uğramamıştır.    

Şimdi ise çok uzun soluklu olacak bir olumsuzluk içindeyiz. Beklentiler bozuldu, fiyatlama davranışı değişti, her gün herkesin zam yapmasının normal karşılandığı bir döneme girdik. Biraz önce de dedim ya, kimse kimsenin zammını şaşırtıcı bulmuyor, kanıksandı bu durum.         

OCAK AYI ÇOK ÖNEMLİ      

Ekonomi yönetimi istediği kadar enflasyonla mücadelede başarılı olunduğu tezini işlemeye çalışsın, buna zaten sabit fikirli bir kesim dışında kimsenin inandığı yok.       

Hele şu ocak ayı enflasyonu... Çift haneyi zorlaması beklenen enflasyon açıklandıktan sonra fiyatlama davranışı daha da bozulacak gibi görünüyor." (HABER MERKEZİ)