Akşener'den Erdoğan'a: Biz senin adına utanmaktan bıktık

İYİ Parti lideri Meral Akşener, Garê operasyonu ile ilgili ne olduğunu bilmenin milletin hakkı olduğunu söyledi. Akşener, “Senin işin, kongre salonunda, yüreği yaralı bir anayı telefona bağlatıp, “şeref dağıtmak” değil, o anaların evlatlarını yaşatmaktır” dedi. Akşener pandemi ortamında salonların 'lebalep' dolmasından memnuniyet duyduğunu söyleyen Erdoğan’a, “Biz, senin adına utanmaktan bıktık, sen bizleri utandırmaktan bıkmadın Sayın Erdoğan” diye seslendi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener’in gündeminde Garê operasyonu, ekonomik sorunlar ve yeni anayasa vardı.

Akşener’in konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle oldu:

EVLATLARIMIZA NE OLDUĞUNU BİLMEK İSTERİZ: Gara’da, lanet terör örgütü PKK’ya yönelik operasyon, milli bir meseledir. Dolayısıyla, üzerinde konuşan herkesin, sözlerine dikkat etmesi gerekir. Ancak bu dikkat, yapılan bir yanlış varsa, bir hata varsa, üzerini örtmek için bahane olamaz. Başarılı operasyonların müjdesini kendi verip, felaketlerin açıklamasını, valilere, bakanlara havale etmek, devletin değil, algının yönetimidir. Milli güvenliğimizi ilgilendiren alanlarda, sessizliği anlar, saygıyla da karşılarız. Ama evlatlarımıza ne olduğunu, doğal olarak bilmek isteriz. Bugüne kadar, bu tür operasyonları başarıyla yürüten, bu konuda dünyaya örnek olan kahraman askerlerimizin, neden böyle bir sonuçla karşılaştığını öğrenmek isteriz. Bu işte, siyasetin parmağı var mı, yok mu bilmek isteriz. Bu aziz milletimizin en doğal hakkı, bizim de milletimize karşı görevimizdir.

FELAKETTEN SİYASET DEVŞİRME PEŞİNDE KOŞABİLİRSİNİZ, BİZ KOŞMAYIZ: Siz, şehit anasını kongreye canlı bağlayıp, felaketten siyaset devşirme peşinde koşabilirsiniz. Biz koşamayız. Siz, sosyal medyada, meclis kürsülerinden linç kampanyaları başlatıp, şehitlerimizi sizden olmayana saldırmak için araç yapmaya cüret edebilirsiniz. Biz edemeyiz. Siz, ülkemize yaşattığınız her felakette takındığınız aymaz tavırla, “Şov devam etmeli.” diyebilirsiniz. Biz diyemeyiz. Demeyeceğiz!

SAYIN ERDOĞAN’I ŞİDDETLE UYARIYORUM: Özellikle devleti idare edenlerin her sözlerine dikkat etmeleri gerekir. Devleti idare edenler, terör örgütünün alıkoyduğu evlatlarımıza, “Esir” demez, diyemez. Devletin zirvesi, bu ülkenin kahraman evlatları için “Esir” kelimesini kullanamaz. Siz hiç yabancı devlet görevlilerinin, kaçırılan vatandaşları için “esir” dediğini duydunuz mu? Esir, savaşta alınan tutsaktır. Türkiye savaşmıyor, Türkiye terörle mücadele ediyor. Buradan Sayın Erdoğan’ı şiddetle uyarıyorum: Şuursuz şuursuz, keyfine göre söylediğin her söz, ileride karşımıza çıkar. Ve senin iş bilmezliğinin faturasını bu aziz millet öder. Unutma! Sen bu devleti, 83 milyon adına temsil ediyorsun. İşini ciddi yapacaksın, ağzından çıkana dikkat edeceksin.

MİLLİ YAS İLAN ETMEK İÇİN DAHA NEYİ BEKLİYORSUN: Sayın Erdoğan; evlatlarımızı teröre şehit verdik. Milletimizin canı yanıyor. Türkiye’ye, afra tafra yapan Suud’ların kralı öldüğünde, ilan ettiğin yası, evlatlarımıza neden çok görüyorsun? Milli bir meselede, milli bir acıda, milli yas ilan etmek için daha neyi bekliyorsun? Rengini, şehitlerimizin, o kahramanlarımızın kanından alan ay yıldızlı bayrağımızı, yarıya indirmemekle, neyin hesabını yapıyorsun? Yoksa sen de minik ortağın gibi, “Aman canım, 13 kişi öldü diye yas mı ilan edilirmiş?” diyorsun?

SENİN İŞİN “ŞEREF DAĞITMAK” DEĞİL, O ANALARIN EVLATLARINI YAŞATMAKTIR: Gara’daki operasyonda yaşananlar, senin için milli yas değilse nedir? Senin işin, kongre salonunda, yüreği yaralı bir anayı telefona bağlatıp, “şeref dağıtmak” değil, o anaların evlatlarını yaşatmaktır. Gara’daki kahrolası o mağara, lebalep şehit doluyken; sen, “pandemiye rağmen kongre salonu lebalep dolu” diye sevinemezsin. Böyle şuursuzluk, böyle aymazlık olmaz. Biz seni, böyle bir acının ardından, bir defalık da olsa, her zamanki lakayt tavırlarını bırakıp, gök kubbeyi katillerin başına yıkacak bir çalışmada görmek isterdik. Bir defalık da olsa, ayrıştırmak yerine, birleştirdiğini görmek isterdik. Bir defalık da olsa, kürsülerde, Ak Parti genel başkanını değil, memleketin Cumhurbaşkanı’nı görmek isterdik. Siyaseten lazım olduğunda, gömleğinin kollarını sıyırıp, harekat odasından fotoğraf vermeyi biliyorsun. Buyur! Bu günler, tam da o harekat odasında olman gereken günler. Poz vermek için değil, işini yapmak için orada olman gereken günler. Ama sen ne yapıyorsun? Partinin kongrelerinde, boynunda spor kulübü atkısıyla, espriler yapıp, şakalaşıyorsun. Sarayda konserler düzenletip, hoşça vakit geçiriyorsun. Böyle şımarıklık, böyle izansızlık olmaz. Böyle devlet yönetilmez.

“DURMAK YOK, SIRITMAYA DEVAM” MI DİYECEKSİNİZ?: Bizlerin yüreği yanarken, kongre heyecanlarına, tam gaz devam eden Sayın Erdoğan’ın, o ibretlik sözünü tekrar hatırlatmak isterim. Dedi ki; “Bakın bir kongre yapıyoruz. Salgının olduğu günlerde kongre yapıyoruz. Salon lebalep dolu.” Bunu bir de utanmadan, sıkılmadan, sevinerek söyledi. E biz de doğal olarak soracağız: Salonların lebalep dolmasından memnunsun da, on binlerce esnafımızın, milyonlarca vatandaşımızın günahı ne Sayın Erdoğan? Dükkanını açamayan esnafımıza, geçim derdi çeken milletimize geldi mi, “Maske, mesafe, temizlik” demeyi biliyorsunuz, parti kongreleri olunca, hepsini unutuyorsunuz. Milletimize böyle mi örnek olacaksınız? Dükkanın kapısını açtırmayıp, açlığa mahkum ettiğiniz esnafımızı, çalışanlarımızı, kongre salonlarını lebalep doldurarak mı doyuracaksınız? Pandemi boyunca ailesinden uzak kalma pahasına, virüsle kelle koltukta mücadele eden sağlık çalışanlarımızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Hiç mi utanmayacaksınız? Hiç mi sıkılmayacaksınız? Yoksa kongrelerinizdeki gibi, “Durmak yok, sırıtmaya devam.” mı diyeceksiniz?

SENİN ADINA UTANMAKTAN BIKTIK, SEN BİZLERİ UTANDIRMAKTAN BIKMADIN: Devlet insanlığı böyle zamanlarda belli olur. Devlet ciddiyeti böyle zamanlarda lazım olur. Oturulan koltuğun hakkı böyle zamanlarda verilir. Ne var ki sen, daha nicesinde olduğu gibi bu felakette de sınıfta kaldın. Hani bazen başkası adına utanırsın ya; biz, senin adına utanmaktan bıktık, sen bizleri utandırmaktan bıkmadın Sayın Erdoğan.

CEHALETOKRASİ GİDECEK, DEMOKRASİ GELECEK: İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimize ilgi gösterdiği için, iktidarı bir panik havası aldı. Ne yaptılarsa olmadı, hangi yapay gündemi deneseler tutmadı. İşin içinden çıkamayınca da, paniğe kapılıp, telaşla yeni anayasadan bahsetmeye başladılar. Memleket bu haldeyken, “Yeniden kuruluş anayasasından” bahsedecek kadar, kendinden geçmiş bir iktidarın, sonu gelmiş demektir. Tarihi, dizi isimlerinden öğrenen, o cahil ve benzerleri bilmez ama, ben hatırlatayım. Son yurdumuzda, bin yıldır, yıkılan ya da kurulan bir devlet yoktur. Her Türk devleti, bir silsilenin parçasıdır. Bizim için Devlet, Ebed Müddet’tir. Siz istediğiniz kadar uğraşın, Türk Devletsiz, Türk vatansız kalmaz. İşte o nedenle, Türkiye’ye, her alanda yük olan bu zihniyeti, ve onun ürünü olan bu sistemi değiştireceğiz. Adamına göre hukuk gidecek, herkes için adalet gelecek. Cehaletokrasi gidecek, demokrasi gelecek. Eşin dostun yandaşın iktidarı gidecek, milletin iktidarı gelecek. Türkiye zengin, milletimiz mutlu, haneler huzurlu olacak.