Akşener: Recep Bey ve arkadaşlarına karşı adil davranacağımıza söz veriyoruz

İYİ Parti Milletvekili Adayları Tanıtım Toplantısı’nda konuşan parti lideri Akşener, "14 Mayıs'ta bu ucube düzene son vereceğiz" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR -  İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara’da İYİ Parti Seçim Beyannamesi ve Milletvekili Adayları Tanıtım Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu.

Akşener'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle oldu:

HAKKI SAVUNAN, İYİ'LER DE VAR: Ne yazık ki, bugün Türkiye’de; Bize, geçmişimizi unutturmak isteyenler var! Bizi, 20 yıllık bir kısır döngünün içine, sıkıştırmak isteyenler var! Tarihimizi küçümseyerek, kendini büyütmek isteyenler var! Ne yazık ki, bugün Türkiye’de; kerim devlet anlayışımızı, yok edenler var! Kadim geleneklerimizi, örfümüzü, töremizi, çiğneyenler var! Cumhuriyet değerlerimizi, yok sayanlar var! Ne yazık ki, bugün Türkiye’de; tarihin yüz karası, vicdanı, kin karası, ahlakı da, günah karası olan, Ciddiyetsiz, beceriksiz ve yüzsüz bir iktidar var. Ancak yine de; tüm bunlara rağmen, bugün Türkiye’de; Hakkı savunan, İYİ'ler de var! Atılan, onca iftiraya rağmen, biz hâlâ buradayız!

KADINLARI YAŞATACAĞIMIZA SÖZ VERDİK: Emeklinin, öğretmenin, polisin, sağlık çalışanlarının, hakkını arayacağımıza söz verdik. Ahlakı, kadın bedeni üzerinden tanımlamaya kalkan, kirli zihniyete, son vereceğimize; Her geçen gün artan, tacize, tecavüze, şiddete, cinayetlere karşı, kadınları yaşatacağımıza söz verdik. Bugün de, kurulduğumuz ilk günkü çelikten irademizle; sözümüzün arkasındayız. Çok daha güçlü, çok daha cesur, çok daha büyük bir aile olarak; sözümüzün arkasındayız. Arkamızda milletimizin desteği, kalbimizde memleket sevgisiyle; sözümüzün arkasındayız! Allah’ın izniyle, 14 Mayıs’ta milletimizi; bu ucube düzenden kurtaracağız!

MİLLETİMİZ SADECE; “YAŞIYOR-MUŞ” GİBİ, GÜN GEÇİRİYOR: Bugün ülkemizi yönetenler; adaleti, zulümle sarsıyorlar! Bilgiyi, cehalete kurban ediyorlar! Huzuru, nifakla kaçırıyorlar! Özgürlükleri, baskıyla boğuyorlar! İnsanlarımızı değil, kendilerini düşünüyorlar! İnsanlarımızı değil, rantlarını koruyorlar! İnsanlarımızı değil, yandaşlarını yaşatıyorlar! Evet, ne yazık ki bugün; AK Parti iktidarın neden olduğu, 20 yıllık yıkımın sonucunda; insanlarımız, artık yaşayamıyor! Kadınlar; Gülüşleriyle, mutluluklarıyla, başarılarıyla; bu ülkede artık, yaşayamıyor! Gençlerimiz; hayalleriyle, umutlarıyla, gelecek planlarıyla; bu ülkede artık, yaşayamıyor! Çocuklarımız; kaliteli bir eğitim hakkıyla, neşeyle, mutlulukla, sadece yaşlarının sorumluluğuyla; Hatta sadece, tok karınlarla bile, bu ülkede artık, yaşayamıyor! Yaş almışlar; emeklerinin karşılığında, hak ettikleri huzurla, torunlarının geleceği için endişelenmeden, bu ülkede artık, yaşayamıyor! Bu beceriksiz iktidar yüzünden; artık milletimiz sadece; “yaşıyor-muş” gibi, gün geçiriyor. Aslında; günü kurtarma telaşı içerisinde geçen, bir kısır döngüde, her gün can çekişiyor; Ama, “yaşıyor-muş” gibi, gün geçiriyor. İçini boğan dertlerden, nefes bile alamıyor; Ama, “yaşıyor-muş” gibi, gün geçiriyor. Tek bir gün, tek bir hafta, tek bir ay bile, huzur bulamıyor; Ama, “yaşıyor-muş” gibi, gün geçiriyor. Mesleğini yapıp; emeğinin hakkıyla, onuruyla, itibarıyla yaşayamıyor! Tercihlerini, özgürce yaşayamıyor! Hayatını dilediği gibi yaşayamıyor!  Üstelik AL Parti iktidarının, milletimizi içine düşürdüğü bu acı tablo; maalesef ki sadece; “yaşıyor-muş” gibi, gün geçirmekle de sınırlı değil…

“BU DEPREMDE RAHMET VAR” DİYECEK KADAR, ÖLÇÜYÜ KAÇIRDILAR: Büyük bir afetin, asrın felaketine dönüşmesini izlediler. Adıyaman’da, Hatay’da, Kahramanmaraş’ta, Adana’da, Diyarbakır’da, Gaziantep’te, Osmaniye’de Şanlıurfa’da, Kilis’te, Malatya’da, İnsanlarımızı, yaşatmadılar! Mesela; Recep Bey çıktı; “Kader planı” dedi… “Ölüm bu işin fıtratında var.” dedi… Hatta daha dün, Hatay’da, daha da ileri gittiler. “Bu depremde rahmet var” diyecek kadar, ölçüyü kaçırdılar. Sonuç ne oldu? Ne sellerde, ne depremlerde, ne maden facialarında; İnsanlarımızı, yaşatamadılar! Mesela; “Ya davulcuya, ya zurnacıya…” dediler. “Kadın, evininin süsüdür.” dediler. “O saatte orada, ne işi varmış?” diye suçladılar. Sonuç ne oldu? Ceren’leri, Özgecan’ı, Şule’yi, Pınar’ı, Emine’yi, Raziye’yi, Dilara’yı, Ve daha nice kadını, yaşatamadılar! Mesela; Vicdanların sesini, hiç duymadılar. Çaresizliği, hiç tatmadılar. Ranttan, sefadan, lüksten asla vazgeçmediler. Sonuç ne oldu? Cebine, 50 lira sıkıştırmaya çalıştıkları; Dilek Özçelik’i, yaşatmadılar! Mesela; umutsuzluğa hapsettiler. Sesini duymadılar. Yardımına koşmadılar. Sonuç ne oldu? Sözüm ona, özel yurtların insafına bıraktıkları; Enes Kara’yı, yaşatmadılar! Mesela; mülakat dediler, torpil düzeni sürdürdüler. Binlerce genç öğretmenimizi, öğrencilerinden alıkoydular. Mesleklerin, en asili olan, öğretmenliğin itibarını, iki paralık ettiler. Sonuç ne oldu? “En son neyinizi kaybettiniz?” sorusuna; “hayallerimi” diye cevap veren, fedai öğretmenimizi, yaşatmadılar! Mesela; başkentin göbeğindeki, alçak bir suikasti, görmezden geldiler. Katilleri, azmettiricileri, alçaklığa ortak olanları, bilmezden geldiler. Yargı süreçlerine, müdahale ettiler; Gencecik bir akademisyenin kanını, yerde bıraktılar. Yani; Sinan Ateş’i de, yaşatmadılar! İşte, tam da bu nedenle; Bizler bugün buradayız!

TOPLUMSAL SÖZLEŞMEMİZİN İLK UNSURU; ADALET: İYİ Parti olarak milletimize sunacağımız, Toplumsal Sözleşmemizi, tüm dünyaya duyuracağız. Bu çerçevede; Toplumsal Sözleşmemizin, somut adımlarını, çözümlerimizi, projelerimizi anlattığımız, Yaklaşık 3 bin maddelik, seçim beyannamemizi de hazırladık. Üstelik bu beyannamenin, diğer beyannamelerden çok temel bir farkı var: Biz beyannamemizi, kişiye özel olarak hazırladık. Yani, İYİ Parti olarak, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdik. Ve İYİ Parti iktidarında, hayata geçireceğimiz taahhütlerimizi, her bir vatandaşımızın bireysel şartları, ihtiyaçları ve sorunları çerçevesinde, özel olarak derledik. Milletimize, memleketimize, hayırlı uğurlu olsun! Toplumsal Sözleşmemizin ilk unsuru; adalet. Devletin, milleti ile kurduğu bağın temelinde, adalet vardır. Çünkü adalet, devletin, merhametli eli, milletine, hak ettiği yaşam standartlarını, sunma erdemidir. Özünde ise, milletin özgürlüğü ve eşitliği vardır. Ancak bugün burada; Sadece, adliye koridorlarındaki adaletten bahsetmiyoruz. Demokratik bir hukuk devletinde, adalet anlayışı; insanlara, sadece yasalar önünde eşitlik sunmaz. Aynı zamanda, vatandaşların, hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için; karşılarına çıkan engelleri kaldırır, fırsatların kapısını açar. Yani, toplumsal gelişimin de önünü açar. Ancak bugün, AK Parti eliyle, ülkemizdeki adalet anlayışı; sadece iktidar mensuplarının faydalandığı, ve kendilerine göre yorumlayıp, uyguladığı, evrensellikten uzak bir kavrama dönüştü. 

RECEP BEY VE ARKADAŞLARINA DA, ADİL DAVRANACAĞIMIZA, SÖZ VERİYORUZ: Çünkü onlara göre adalet; kendinden olanları, kayırmak demek! Çünkü onlara göre adalet; Milletin cebinden alıp, kendi cebine indirmek demek! Çünkü onlara göre, adalet; 5-10-15 maaş almak demek! Çünkü onlara göre adalet; çocukları, lüks arabalarda pudralı turlar atarken, bu memleketin diğer evlatlarının, aç uyuması demek! Çünkü adaleti; sadece bir süs, bir kılıf, bir silah olarak kullanıyorlar. Çünkü adaleti; keyiflerine göre yön verebilecekleri, bir oyuncak gibi görüyorlar. Çünkü adaletin; dönüp dolaşıp, bir gün, en çok, kendilerine lazım olacağını unutuyorlar! Ama biz, İYİ Parti olarak, buradan söz veriyoruz: 14 Mayıs’tan sonra, milletimizin, sandıkta uğurlayacağı, Recep Bey ve arkadaşlarına da, adil davranacağımıza, söz veriyoruz. Bu memleketin, milyonlarca mazlumu gibi, onlar için de, adaleti sağlayacağımıza söz veriyoruz. Ve buna, çok ihtiyaçları olacağını da, gayet iyi biliyoruz… Her bir vatandaşına, eşit yaklaşmak, her birine, fırsat eşitliği sağlamak, yürek ister! Yandaş musluklarını kesip; gelir dağılımındaki adaletsizliği, ortadan kaldırmak, yürek ister! Rant şebekelerini durdurup; milletimizin eğitime, sağlığa ve uygun fiyatlı konutlara, erişimini sağlamak, yürek ister! Doymak bilmeyen dostların, çıkarlarını değil; adil ve sosyal bir devlet anlayışını benimsemek, yürek ister! Çalanlardan, soyanlardan, haramzadelerden sıyrılıp; Her bir vatandaşına, alın teriyle çalışıp kazandığı emeğinin hakkını, teslim etmek, yürek ister! Hele ki; bakıp beslediği, bu kadar çok suç ortağı olan, bir iktidar için; hukukun üstünlüğünü, tesis edip, yargı bağımsızlığını, güçlendirmek ise; sadece yürek değil, aynı zamanda, çelikten bir irade ister! İşte bu yüzden biz, Recep Bey’i ve arkadaşlarını elbette anlıyoruz. Çünkü onlarda, ne öyle bir yüreğin, ne öyle bir iradenin olmadığını, gayet iyi biliyoruz. Ama hiç merak etmeyin; bizde; cumhuriyetimizden miras aldığımız, mangal gibi bir yürek var! Bizde şanlı tarihimizden gördüğümüz sarsılmaz bir irade var. Bizde Atamızdan öğrendiğimiz koskoca bir vizyon var. Bizde milletimizin teveccühünden aldığımız devasa bir cesaret var. İşte o nedenle 14 Mayıs’tan sonra Ak Parti iktidarının süs olarak gördüğü adalet toplumsal sözleşmemizin ilk sözü inşa edeceğimiz Türkiye’nin de temeli olacak. Artık yoksulluk yönetilmeyecek. Yoksulluk bitirilecek. Türkiye karnı aç, mutsuz çocukların ülkesi değil 21’inci yüzyılın imkânlarıyla Cumhuriyetimizin sunduğu tüm fırsat eşitliklerine kavuşan huzurlu, mutlu ve umut dolu çocukların ülkesi olacak ve emin olun İYİ Parti iktidarında adil Türkiye tarih yazacak.

ONLARLA AYNI DÜŞÜNMEDİĞİMİZ İÇİN SÜREKLİ MAĞDUR OLUYORLAR: Bugün ülkemizde sevginin yerine nefret, saygının yerine öfke ekiliyor. Milli birliğimiz ve beraberliğimiz gün be gün zayıflatılıyor. İnsanlarımız gün be gün ayrıştırılıyor, kamplaştırılıyor. Tarihimizin, kültürümüzün ve kerim devlet anlayışımızın aksine saygının kalmadığı, empatinin olmadığı, makulün de kaybolduğu bir ülkede milletçe yaşam mücadelesi veriyoruz. Ak Parti iktidarının keyfine göre bir gün hain ilan ediliyoruz. Bir gün terörist ilan ediliyoruz. Bir gün, şükürsüz ilan ediliyoruz. Bir gün, nankör ilan ediliyoruz. Hatta gün geliyor bu ülkenin kadınları olarak ‘sürtük’ bile, ilan edilebiliyoruz. Peki sonra? Aslında sonrası yok. Milletçe haklı olmamıza rağmen tehdit edilen bizler oluyoruz, hakarete uğrayan bizler oluyoruz, iftira atılan bizler oluyoruz ama her seferinde mağdur olan enteresan bir biçimde Recep Bey ve arkadaşları oluyor. Sürekli bir incinmişlik, bir alınmışlık, sürekli bir rencide olmuşluk gerçekten ibretlik. Onlarla aynı düşünmediğimiz için sürekli mağdur oluyorlar. Masallarını, oyunlarını, yalanlarını ortaya çıkardığımız için her seferinde mağdur oluyorlar, yazık. Rantlarının, talanlarının, harami düzenlerinin önünü kestiğimiz için fevkalade mağdur oluyorlar. Mesela gençler fikirlerini özgürce söylemek istiyor ama nedense bu durumdan tutuklanan gençler değil, hapse atılan çocuklar değil bu ağabeyler, bu arkadaşlar, Recep Bey ve şürekası mağdur oluyor. Kadınlar çektikleri eziyete karşı haklarını savunmak istiyor ama mağdur olanlar, hep bu kereste gibi adamlar oluyorlar. Esnaflar işlerini döndüremiyor, çiftçiler tarlalarını süremiyor ama nasıl oluyorsa saraylarında büyük bir lüks içinde yaşarken bile araba sayısını sayamazken bile yine mağdur olan bunlar oluyor.

KERESTE GİBİ ADAMLAR ‘MAĞDURUM’ DİYE GEZİYOR: Asgari ücretliler geçinemiyor ama onlar 5 maaş 10 maaş almalarına rağmen mağdur oluyorlar. Öğretmenler atanamıyor, emekliler üç kuruş maaşa mahkum ediliyor ama her kadroya çöküp her ihaleyi kapanlar her daim mağdur oluyor zırıl zırıl ağlıyorlar. Böyle bir insan tipini de hayretler içinde karşılamalıyım. Mesela ormanlarımız yanıyor işlerini yapıp yangını söndüremiyorlar ama bu durumda bile mağdur olan yine onlar. Deprem oluyor, yetişemiyorlar. Depremzedelerimiz enkazın içinde hayat mücadelesi veriyor ama mağdur olup defter tutanlar yine onlar oluyor. Hatta kurşun bize atılıyor mağdur olan yine onlar oluyor. Güler misin ağlar mısın? Ben bir kadınım, bir türlü mağdur olamadınız hayatınız boyunca bende sizden gördüm bende mağdur olamıyorum. Bir kerecik de biz mağdur olalım. Küfredilen benim, iftiraya uğrayan benim, namusa, şerefine laf edilen benim bir kere ağlayamadım. Sizin yüzünüzden bir kere mağdur olamadım, kereste gibi adamlar ‘mağdurum’ diye geziyor. Şu mağdur olmayı öğretin bana da.

‘BECEREMİYORUZ’ DİYEMİYORLAR, ÇIKIP, HAKARET EDİYORLAR: Biz, 21 yıldır bu beceriksiz kadroların, şımarık iktidarının bitmek bilmeyen, mağduriyet senfonisini dinliyoruz. ‘Yapamıyoruz’ diyemiyorlar, ‘Yönetemiyoruz’ diyemiyorlar, ‘Beceremiyoruz’ diyemiyorlar, çıkıp, hakaret ediyorlar. Tehdit ediyorlar. Sopa gösteriyorlar. Sonra bir de üstüne, utanmadan çıkıp ‘yakışıksız’ ifadelere maruz kaldıkları gerekçesiyle yine mağdur oluyorlar. Türkiye böyle bir ciddiyetsizliği, böyle bir utanmazlığı, böyle bir saygısızlığı, hak etmiyor. İşte bu yüzden İYİ Parti olarak milletimizin özünde var olan değerleri yeniden yaşatmanın sözünü veriyoruz. Eşitlenen fırsatlarla sağlayacağımız bir toplumsal kalkınmanın yanında saygının ve saygınlığın da yeniden tesisini vadediyoruz. Ancak biz saygıyı onlar gibi sadece tek bir kişinin iki dudağından çıkacak sözlere değil 85 milyonun her bir ferdinin iki dudağından çıkacak sözlere duyacağımızın sözünü veriyoruz. Hiç merak etmeyin 200 yıllık demokrasi kültürümüzden aldığımız gücümüzle farklı düşüncelere, fikirlere ve görüşlere saygılı bir Türkiye’de milletimizi bir bayram sofrasında buluşturacağız.

‘SAYGI’ KAVRAMI TOPLUMSAL SÖZLEŞMEMİZİN İKİNCİ SÖZÜ: 14 Mayıs’tan sonra AK Parti’nin ayaklar altına aldığı, ‘saygı’ kavramı toplumsal sözleşmemizin ikinci sözü, Türkiye’yi o bayram sofrasında buluşturan harç olacak. Gençler ve kadınlar başta olmak üzere tüm vatandaşlarımızın eğlenme, rahat bir nefes alma dilediğince gülme mutlu bir yaşam sürme hakkı güvence altında olacak. Güldüğü zaman bir kadın ya da bir genç edepsiz oluyorsunuz. Güldüğünüz zaman başka şeylerde oluyorsunuz, ‘sürtük’ oluyorsunuz. Kahrolsun hepsi. İYİ Parti iktidarında kadın haklarına, çocuk haklarına, doğmamış çocukların haklarına, hayvan haklarına, çevre haklarına, siyasi ve yaşam tarzı tercihlerine ez cümle her bir vatandaşımızın nüfus cüzdanına saygı duyan bir Türkiye tarih yazacak. Cumhuriyetimizin ilmek ilmek dokuduğu o büyük vizyonun bugün maalesef fevkalade uzağındayız. Bırakın Atamızın muasır medeniyet hedefinin ötesine geçmeyi artık neredeyse muasır medeniyetten kopmak üzereyiz. 100 yıl önce İzmir İktisat Kongresi’nden çıkan ‘Her Türk, her yerde hayatını kazanabilecek şekilde yetişir fakat her şeyden evvel, memleketi için çalışır’ kararındaki gururun yerini ne yazık ki bugün, ‘Türkiye bir doktor kaybetti, Almanya bir garson kazandı’ gerçeğinin utancı aldı. Ak Parti iktidarının artık son günlerini yaşadığımız 21 yıllık iktidarında niteliksiz bir eğitime, niteliksiz bir öğretime, niteliksiz bir sağlığa, niteliksiz bir hayata mahkum edildik.

AÇTIĞI HASTANENİN İÇİNDE DOKTOR YOK: Mesela biliyorsunuz Recep Bey sürekli ‘Üniversite açtık’ diye övünür ama açtığı üniversitenin içinde asistanlar haricinde hoca yok. Mesela zaman zaman ‘Bizim zamanımızda sadece teksir kağıdı vardı’ diye söylenir. Ama bugün sözüm ona kuşe kağıtla okuyan çocuklarımızın öğretmeni yok. Mesela, devamlı olarak ‘Hastane açtık’ diye anlattıkça anlatır ama açtığı hastanenin içinde doktor yok. Mesela her fırsatta 21’inci yüzyılda marifetmiş gibi hala ‘Yol yaptık, köprü yaptık diye böbürlenir ama bugün gençlerimizin o yoldan, o köprüden geçmek için geçtim araba almayı, mazot almaya bile parası yok. Yani AK Parti iktidarı için her şey sayıdan, her şey gösterişten ibaret. Nitelik ise umurlarında bile değil. Çünkü, bu arkadaşların iktidarı niteliğin, liyakatin, ehliyetin değil; aynı kendileri gibi su katılmamış bir vasatlığın iktidarı. Bu kadar açık. Bu durumu; eğitim politikalarımızdaki vasatlıktan da anlıyoruz. Eğer bugün gençler yurt dışında yaşamanın yollarını arıyorsa, eğer bugün kadınlar kendilerini güvende hissetmiyorsa, eğer bugün çocuklar, derin bir yoksulluk ile karşı karşıya kalıyorsa sebebi Ak Parti’nin eğitim politikalarının vasatlığıdır. AK Parti’nin devri iktidarında günü kurtarmaya yönelik sözde çözümlerin ülkemizin gerçekleri ile örtüşmeyen ciddiyetsiz adımların, vizyonsuz bir bakış açısının, eğitim politikalarımızda açtığı yaraya yıllardır hep birlikte şahit olduk. Olmaya da maalesef devam ediyoruz.

15 KERE EĞİTİM SİSTEMİ DEĞİŞTİ: Geçen 21 yılda 8 defa Milli Eğitim Bakanı 15 kere de eğitim sistemi değişti. Ve maalesef böylesine büyük bir beceriksizlik ve istikrarsızlığın sonuçlarını bugün hep birlikte yaşıyoruz. İktidarın yanlış, sorumsuz ve liyakatsiz yönetim anlayışı yüzünden bugün ülkemizde özellikle çocuklarımız arasındaki fırsat eşitsizliği maalesef kronik bir hâle geldi. İşte o nedenle biz İYİ Parti olarak Türkiye’nin dört bir yanını saran bu vasatlığın önüne geçip ülkemize ve çocuklarımıza reva görülen bu eğri düzene ‘dur’ diyeceğiz. 21’inci yüzyılın gereksinimlerine ve zamanın ruhuna uygun olarak bugün sadece bazı çocukların bazı gençlerin sahip olduğu fırsatlara tüm çocuklarımızın tüm gençlerimizin sahip olduğu bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.

‘NİTELİK’ KAVRAMI, TOPLUMSAL SÖZLEŞMEMİZİN ÜÇÜNCÜ SÖZÜ: Hiç merak etmeyin 14 Mayıs’tan sonra Ak Parti’nin görmezden geldiği ‘nitelik’ kavramı, toplumsal sözleşmemizin üçüncü sözü, Türkiye’nin de itici gücü olacak. Atatürk’ümüzün, ‘Yüksel Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur’ sözü yine ve yeniden gerçek olacak ve İYİ Parti iktidarında dünyanın her yerinde çalışabilecek, mesleğini dünya kalitesinde yapabilecek insanlar yetiştiren nitelikli Türkiye tarih yazacak. 21 yıldır ‘Güçlü Türkiye’ ile başlayan nice cümleler, nice sözler duyduk. Nice vaatler, nice sözde hedefler işittik. Nice yalanlar, nice masallar dinledik. Ancak tüm bunların sonunda sadece Türkiye’yi yönetenlerin ve etrafında kümelenen dar bir zümrenin güçlendiğini gördük. Türkiye’nin ise her geçen gün gücünden güç kaybetmesine şahit olduk. Recep Bey, ‘şahlanıyoruz’ dedikçe Türkiye dibe battı. ‘Uçuyoruz’ dedikçe Türkiye uçurumun kenarına geldi. ‘Büyüyoruz’ dedikçe krizler yumağı daha da derinleşti.

21 YIL BOYUNCA YAPAMADIKLARINI BU SENE Mİ YAPACAKLAR?: Şimdi bu arkadaşlar 21 yıl boyunca yapamadıklarını bu sene mi yapacaklar? 21 yıldır beceremediklerini bundan sonra mı becerecekler? 21 yıldır tutamadıkları sözleri bu seçimden sonra mı tutacaklar? 21 yıldır dünyanın ilk 10 ekonomisi içerisine sokamadıkları Türkiye’yi hatta aksine geriye düşürdükleri Türkiye’yi şimdi mi yükseltecekler? Yapamazlar, beceremezler. Çünkü niyetleri farklı. Çünkü çıkarları farklı. Çünkü öncelikleri farklı. İşte bu yüzden biz, İYİ Parti olarak Türkiye’yi, milletimizden aldığımız destekle güçlendirmeye talibiz. Üstelik bunu 2 ayda bir atılan, ‘şahlanış’ tiratlarıyla değil hak ettiğimiz gibi dünyada sözü geçen büyük bir ekonomik güç haline gelerek sağlayacağız. Yani, Türkiye’nin gerçek potansiyelini açığa çıkartarak sağlayacağız. Altyapıya, teknolojiye ve yeniliğe yatırım yaparak ekonomik büyümeyi ve istihdamı destekleyeceğiz. Ayrıca Türkiye'nin uluslararası nüfuzunu artırmak ve dünyadaki komşularımız ve ortaklarımızla ilişkilerimizi geliştirmek için etkin ve etkili bir dış politika izleyeceğiz. Yani bizde şahsım diplomasisi olmayacak. Anlı, şanlı Türk diplomasisi olacak. Yani dış politikada ‘Arkadaşım Macron, dostum Trump, kankam Putin’ dönemi bitecek. Tüm kurumsallığıyla, Türk Hariciyesi geri gelecek.

 KRİZLERİN NORMALLEŞTİĞİ BİR ORTAMDA TÜRKİYE GÜÇLENEMEZ: Dünyanın en bereketli topraklarında yaşıyoruz. Avrupa’nın en büyük tarım alanlarına sahibiz. Avrupa’nın en büyük turizm potansiyeline sahibiz. Dünya ticaret yollarının tam merkezindeyiz. Avrupa’nın en genç ülkesiyiz. Ama bu zenginliği doyasıya yaşamamız gerekirken biz maalesef, işsizliği konuşuyoruz. Kapanan dükkanları, küçülen ekonomiyi konuşuyoruz. Borç batağına düşmüş emeklileri, açlıkla sınanan asgari ücretlileri konuşuyoruz. Yurtdışına kaçma hayali kuran gençlerimizi, öldürülen kadınları konuşuyoruz. Krizlerin normalleştiği, istikrarın da mumla arandığı bir ortamda Türkiye güçlenemez. İşte o nedenle biz İYİ Parti iktidarında güçlü bir Türkiye için öncelikle kendi kendine yeten bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Bunları gerçekleştirmek Recep Bey için imkansız olabilir ama İYİ Parti için çok kolay. Çünkü onların hayallerinin bittiği yerde İYİ Parti’nin gerçekleri başlar. Onların vizyonunun bittiği yerde, İYİ Parti’nin çözümleri, projeleri başlar. Onların vakitlerinin dolduğu yerde, İYİ Parti’nin devri iktidarı başlar.

DÖRDÜNCÜ SÖZÜ, TÜRKİYE’NİN DE MUTLAK GELECEĞİ OLACAK: Hiç merak etmeyin 14 Mayıs’tan sonra Ak Parti’nin ülkemizden çaldığı güç, toplumsal sözleşmemizin, dördüncü sözü, Türkiye’nin de mutlak geleceği olacak. Çünkü bizim yolumuz kalkınma yolu olacak. Üstelik bu yolun yokuşu, virajı olmayacak. Bu yol, dosdoğru bolluğa, berekete, zenginliğe gidecek. Bu yolun sonu; dürüstlüğe çıkacak, liyakate çıkacak, hukuka çıkacak, adalete çıkacak, demokrasiye çıkacak. Ez cümle; bu yolun sonunda Avrupa’nın, göçmen hendeği olmayan tefeci lobileri tarafından yağmalanmayan itibarlı bir Türkiye olacak. Ekonomik coğrafyasını değerlendirerek dünyaya ilham olan istikrarsızlığın merkezi değil, istikrarın sembolü olan pırıl pırıl bir Türkiye olacak. Ve hiç şüpheniz olmasın İYİ Parti iktidarında potansiyelini gerçekleştirip, yepyeni bir başarı hikayesi yazan güçlü mü güçlü bir Türkiye tarih yazacak. (HABER MERKEZİ)