Akşener, Erdoğan'a seslendi: Sirk yönetmiyorsunuz, devlet yönetiyorsunuz

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen İYİ Parti lideri Akşener, "Herkes aklını başına alsın. Sirk yönetmiyorsunuz, devlet yönetiyorsunuz, devlet" diye konuştu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu. 

Akşener'in konuşmasından önemli başlıklar şöyle:

"Yine canımız yandı. Yine kalbimiz acıdı. PKK/PYD/YPG terörünün bombasının ateşinde, tertemiz hikâyelerimiz, maalesef yarım kaldı. Adana’dan yola çıkıp, kardeşinin nişanı için, İstanbul’a giden; sırf, İstiklal Caddesi’nde alışveriş yaptıkları için, hayatlarını kaybeden; minik Ecrinimiz ve babası Yusuf Meydan’dan geriye, birbirlerine, mutlulukla baktıkları, o güzel fotoğrafları kaldı. Ve acılı bir annenin; ‘Üzerimde kocamın ve kızımın kanı var.’ Feryadı, yüreklerimizde yankılandı. Ablalarının dükkânlarından çıkıp; sırf, İstiklal Caddesi’nde yürümek istedikleri için, hayatlarını kaybeden; Adem Topkara ve Mukaddes Elif Topkara çiftinin ardında, daha 3 yaşındaki Eliz kızımız ve 9 aylık Yağız yavrumuz, hem öksüz, hem de yetim kaldı. Hafta sonu tatillerinde gezmeye çıkan; sırf, o gün, o saatte, İstiklal Caddesi’nde oldukları için, hayatlarını kaybeden; daha 15 yaşındaki, Yağmur Uçar kızımızla, annesi Arzu Özsoy öğretmenimizin, yarım kalan hayalleri, içimizi yaktı.

140 YIL OLSA DA, TERÖRE ASLA TESLİM OLMAYACAĞIZ: Terör, şüpheden beslenir ve amacı, her zaman aynıdır. Devleti baskılayıp, millet iradesini, endişe ve korkuyla, teslim almak ister. Ülkenin huzurunu bozarak, demokratik kurum ve süreçlerin, gücünü kırmak ister. Tüm bu yollarla da, kirli emellerine ulaşmak ister. Ama biz, Büyük Türk Milleti’yiz. Tarihimizin her döneminde, böyle kirli emellere karşı, el ele, omuz omuza verip direndik. Kimden ve nereden, gelirse gelsin, kimlerin ve neyin mesajını, taşırsa taşısın, hangi güç odağının planı, olursa olsun, asla korkmadık, yılmadık. Biz, devlet ve millet olarak bölücü terörle, 40 yıldır, sarsılmaz bir iradeyle mücadele ediyoruz. Değil kırk, 140 yıl olsa da, teröre asla teslim olmayacağız.

DEVLETİMİZİN YANINDAYIZ AMA İÇİNDEYİZ, ÖTESİNDEYİZ, BERİSİNDEYİZ, HER YANINDAYIZ: Milletimizin teröre karşı aldığı tavır, her daim dik durmak, güvenlik güçlerimizin, görevlerini yapacaklarına inanmak, ve devletinin yanında olmaktır. Bu, milletçe en şanslı olduğumuz, en gurur duyduğumuz özelliklerimizden biridir. Ancak, devletimizin yanında dururken, “Devlet benim” diye ortalıkta gezenlerin, işlerini yapıp yapmadıklarını, en çok da, böyle acılı zamanlarımızda, gözden geçirmek zorundayız. Millete yaptıkları hizmetin, lütuf olmadığını, bir vatan borcu, bir namus borcu olduğunu, söylemek zorundayız. Evet, ‘Devletimizin yanındayız’ ama içindeyiz, ötesindeyiz, berisindeyiz, her yanındayız. Çünkü biz, milletiz. Çünkü devlet, biziz. Devlet; koltuk sahiplerinin, makam sahiplerinin, babalarının malı değildir.

O devlet ki; vatandaşının can, mal, ırz ve namus güvenliğini sağlamak, en temel görevlerinden biridir. O devlet ki; bir yandan, milletimizin refah ve kalkınmasının yollarını açarken, bir yandan da, insanımızın, sokakta gezerken, arkasını kollamadığı, başını yastığa, huzurla koyduğu, gününe, güvenle başlayacağından, emin olduğu, okulunda, hastanesinde ve karakolunda, eşit muamele göreceğini bildiği, bir toplum düzenini temin eder. Düzen denilen şey de, aslında bundan başka bir şey değildir:

TERÖRLE MÜCADELEDE YAPILAN İLK HATA, SON HATADIR: İktidarın büyük bir ciddiyetle, devleti idare etmesi, tehditleri, titizlikle ortadan kaldırması gerekir. Çünkü terörle mücadele, ciddiyetsizliği kaldırmaz. Çünkü terörle mücadele, siyasi ihtirasları kaldırmaz. Çünkü terörle mücadele, iktidardakilerin, birbiriyle çelişen, tutum ve açıklamalarını kaldırmaz. Çünkü terörle mücadele, kusursuz işleyen bir devlet aklı olmadan yapılamaz. Terörle mücadelede; hiçbir şey gözden kaçamaz. Hiçbir aşamada hata yapılamaz. Çünkü; terörle mücadelede yapılan ilk hata, son hatadır.

İKTİDAR SINIRLARIN KEVGİRE ÇEVRİLMESİNE SESSİZ KALMAZ: Doğrudur; devlet, teröristlerin ayakkabı numarasına kadar bilir. Ama iktidarın görevi, ayakkabı numarasına kadar bildiği o teröristleri, tek bir vatandaşımızın, burnu dahi kanamadan, etkisiz hâle getirmesini, çok daha iyi bilmektir. Terörle mücadelede, sınır güvenliği de çok önemlidir. Devlet, hudutlarımızı namus bilerek, sahip çıkmakla görevlidir. Bir teröristin, mülteci kılığına girerek, 4 koca ay, kaçak bir şekilde, ülkemizde yaşamasına göz yummaz. İktidar ise, kontrolsüz bir göç politikası uygulayarak, sınırlarımızın, kevgire çevrilmesine sessiz kalmaz. Milletimizin; öz yurdunda garip, öz vatanında parya olmasına, seyirci kalmaz. Tüm bunların yanında, devlet, terör korkusunu defederken, milletini, asla karanlıkta bırakmaz.

Geçtiğimiz pazar yaşadığımız gibi, bir belirsizlik ortamı, bir bant genişliği kısıtlaması, ya da bir karartma, asla yaşanmaz. Çünkü devleti yönetenler; “Dezenformasyonla mücadele” adı altında, milletin haber alma hakkını, kısıtlayıp, bir korku ve vesvese ortamı oluşturmaktansa; tam tersine, vatandaşlarının doğru bilgiye, süratle ulaşmalarını sağlayıp, korku iklimine, engel olmakla görevlidir. Terörün ilk amacı korkuyken, ikinci amacı da şüphedir. Hem korkuyor, hem de şüpheye düşüyorsanız, terör eylemi, amacına ulaşmış demektir. Güvenliği sağlaması gerekenler, görevini kasten, yahut beceriksizlikten, yapmıyor demektir.

SALDIRILAR ŞAHSI DEĞİL, DEVLETİ HEDEF ALIR: Devleti idare edenler bilir ki; mevcut iktidar özelinde ise, bilmelidir ki; bu saldırılar, şahısların makam, ya da koltuklarını değil, milletimizi ve devletimizi hedef alır. Meseleye, bu ciddiyette yaklaşmak, buna göre önlemler almak, bunu bilerek konuşmak lazımdır. Ülkeyi idare edenlerin görevi, devletin ciddiyetini, milletin hürriyetini muhafaza edecek adımlarla, terörün amacına ulaşmasını engellemektir. Ülkemize yapılan saldırıyı, şahsına yapılmış gibi algılayarak yanılanlar, sonrasında attıkları adımlarda da, yanılmaya ve yanıltmaya mahkûmdur. İşte bu sebeple; iktidardan, en az, aziz ve cefakâr milletimiz kadar, dikkatli, sağduyulu ve aklı selim davranmasını beklemek, en doğal hakkımızdır. Mesela; Sayın Erdoğan’ın, yurtdışı seyahatini iptal etmesini, ya da en azından, milletçe yas tutarken, kendisini dans gösterisiyle karşılatmamasını beklemek, en doğal hakkımızdır. Mesela; yayınlanan taziyeyi reddedip, terör saldırısından, ABD’yi sorumlu tutan içişleri bakanının; grup konuşmasında, Amerika’yı müttefiklikten çıkartan, Cumhur İttifakı ortağının ve tüm bunlar olurken de, 'dostu' Biden ile, Bali’de sohbete oturup, taziyeleri kabul eden Sayın Erdoğan’ın, kendi aralarında, bir ortak anlayış ile hareket etmelerini beklemek de, en doğal hakkımızdır. Ez-cümle; her alanda yalpalamaları ve zigzaglarıyla, artık başımızı döndüren bu iktidardan, hiç olmazsa, böylesine acı bir terör olayında, biraz devlet ciddiyeti, biraz disiplin, biraz da ilkeli bir duruş beklemek, en doğal hakkımızdır.

SİRK YÖNETMİYORSUNUZ, DEVLET YÖNETİYORSUNUZ, DEVLET: Hiç ilgisi olmadığı halde, “Ensar” edebiyatıyla, meşrulaştırılmak istenen, bu tehlikeli ve kontrolsüz göçün, geldiği nokta, artık apaçık ortada. Bu vahim tablo karşısında ise, iktidar, sınırlarımızın kevgire dönmesine karşı, önlem almak yerine, o sınırlardan, ülkemizin kalbine kadar sızarak estirilen terörden, sızlanmayı tercih ediyor. Buradan, Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına seslenmek istiyorum: Herkes aklını başına alsın. Sirk yönetmiyorsunuz, devlet yönetiyorsunuz, devlet. Türkiye’yi yönetenlerin işi, sızlanmak değildir. Türkiye’yi yönetenlerin işi, “bank” tartışmaları açıp, siyasi “yakan top oyunlarından”, medet ummak da değildir. Türkiye’yi yönetenlerin işi, sorumluluk alarak, planları bozmak, milletimizin güvenliği için, ne gerekiyorsa onu yapmaktır.

Biz bu soruna değindikçe, bu soruna çözüm önerileri sundukça, karşı çıkan, iftiralara başvuran iktidarın, aklını başına alma vakti, geldi de geçti. Bay Kriz, hamasi konuşmalarla, nutuklarla, bırakın sorunu çözmeyi, daha da büyüttüğünü artık görmelidir. Vicdanın devreye girmesi gereken yer, aziz milletimizin güvenliğidir. Bay Kriz ve beceriksiz ekibi, artık bu işin ciddiyetini kavramalı ve ülkemizin geleceğine, ipotek koyan bu sorunu, bir an önce çözmelidir. Ne var ki biz; AK Parti iktidarının, bizzat sorumlusu olduğu bu sorunu, AK Parti kadrolarının çözemeyeceğini, elbette çok iyi biliyoruz. Ama herkesin içi rahat olsun. Sandık geldiğinde, milletimizden yetkiyi alıp, gereğini yapacağız." (HABER MERKEZİ)