YAZARLAR

Aksaray’ın havası kararsız, Hasan Dağı ayarsız

Bahsettiğimiz Çiçek Abbas’ın “Aksaray, Aksaray” diye yolcu topladığı İstanbul’un Aksaray semti değil. Hani o semti kuran ve il olan Aksaray’dan bahsediyoruz. Evet, Aksaray, Konya’nın ya da Niğde’nin bir ilçesi de değil. Başlı başına bir il... Hem de Hasandağı, Ihlara Vadisi, Tuz Gölü ve birçok tarihî mekânıyla tam gezilesi bir il...

Rivayet odur ki geçmiş zamanda Hasandağı’nın doruklarında Hasan Dede adında bir derviş tek başına yaşarmış. Aksaray’da bir hamamda külhancılık yapan Ali Baba, günlerden bir gün Hasan Dede’yi ziyarete gitmiş. Hediyesi de mendile sarılı bir avuç yanan “kor”muş. Hikâye bu ya mendil, asla tutuşmazmış. Ardından Hasan Dede, iadei ziyaret yapmış ve Ali Baba’nın külhanına varmış. Onun da hediyesi mendile sarılı bir avuç “kar”mış. Onun da “kar”ı asla erimezmiş. Bizimkiler sohbete dalmış. Bir ara Hasan Dede’nin gözü hamamdan çıkan kadınlara takılmış ve mendildeki kar damlamaya başlamış. Ali Baba, Hasan Dede’ye bakarak, “Dağ başında ermişlik hüner değildir. Zor olan burada ak topuklu hanımlar karşısında da ermiş kalmaktır” demiş.

Hasan Dağı

Aksaray’daki büyüklerin çeşitli dersler çıkarması için gençlere anlattığı Hasan Dede’nin aslında Dânişmendliler Beyliği’nin komutanlarından Sultan Turasan olduğu ve vasiyeti üzerine Hasandağı doruklarına defnedildiği belirtiliyor. Dağ da adını bu şekilde almış. Hatta Hasandağı’nın zirvesine çıktığınızda krater çukurunun orada gördüğünüz mezarlardan birinin de bu kişiye ait olduğu söyleniyor. Madem “Aksaray” yazımıza Orta Anadolu’nun Erciyes Dağı’ndan sonra en yüksek dağından girdik, oradan devam edelim. Türkiye’de 3268 metre zirvesiyle dağcıların en çok tercih ettiği dağlardan biri... Yazın da kışın da böyle. Öte yandan yamaç paraşütü için de uygun koşullara sahip... Dağ eteğinde ve Helvadere kasabasındaki Nora Antik Şehri ise Helenistik devirden itibaren yerleşim olan, stratejik mevkide, önemli bir askeri merkez... Nora’daki kiliseler yaklaşık 6. ve 7. yüzyıllarda inşa edilmiş. Yine buradaki Helvadere Göleti’nin kıyısında, mesire alanları ve balık lokantaları bulunuyor.

Aksaray Manastır Vadisi

KOMUTAN KUBAR’IN AKSARAY’I

Bir dönem Niğde’ye bağlanan, 1989 yılında ise tekrar il olan Aksaray, genelde İstanbul’un semtiyle karıştırılıyor. Gerçi İslâm Ansiklopedisi dâhil birçok kaynakta, İstanbul’daki bu semtin, Fatih zamanında Aksaraylıların yerleştirilmesiyle Aksaray ismini aldığı belirtiyor.

Çiçek Abbas’ı izlemişsinizdir. Abbas ve Şakir’in minibüse yolcu kapma kavgasında “Aksaray, Aksaray, haydi Aksaray” diye kavgaya tutuştuğu sahne geldi mi aklınıza?

Aziz Mercurius Yeraltı Şehri

Aksaraylıların “Nerelisin?” sorusu karşısında en çok zorlandığı şey, İstanbul Aksaray’dan bahsetmediklerini ya da Aksaray’ın Niğde’nin veya Konya’nın bir ilçesi olmayıp başlı başına bir il olduğunu anlatmaya çalışmak. Kimisi bu sorulara eğlenceli cevap bulmuş: “Hayır, G.O.R.A. Aksaray!”

Ne alakası mı var? Malumunuz, G.O.R.A.’daki Komutan Logar, Dünyalılardan nefret ediyor. Sebebi sorulduğunda, büyük büyükbabası Komutan Kubar’ın başına gelenler nedeniyle Dünyalılardan “tiksindiğini” söylüyor ve sahne geçmişe gidiyor. Tarih 14 Temmuz 1789, yer Aksaray... Evet, bu tarih aynı zamanda Fransız Devrimi’yle sonuçlanacak Bastille baskınıyla aynı gün... Neyse konumuza dönelim. Komutan Kubar, robotuyla birlikte ve mutlu bir şekilde uzay gemisinden Aksaray’a iniyor. Onlar “sevgi kelebeği” gibi etrafa neşe saçarak bir eşeği severlerken bir köylü, taş atmaya başlıyor; robotu yakalıyor ve olanlar oluyor! 

Canlı Kilise

ANADOLU’NUN KESİŞME NOKTASI

“Güneşler yıldız oldu
Geceler gündüz oldu
Bir gecenin içinde
Aksaray dümdüz oldu”

Bu bir Aksaray manisi... Gerçekten de Hasan ve Ekecik dağları dışında dümdüz diyebileceğimiz bir şehir burası. Şehir, Anadolu’nun kesişme noktası ve Nevşehir, Niğde, Konya, Ankara, Kırşehir ile çevrili. Bu nedenle Aksaray’a gitmediyseniz bile otobüsünüzün burada mola vermiş olma ihtimali yüksek. Genel olarak muhafazakâr bir topluma sahip olduğu için şehirdeki üniversitelilerin de en büyük kaçışı Ankara’ya oluyor. Gençlerin kentteki sosyal hayatı ise kampüs içindeki ve “mecburiyet” caddesindeki kafelerle sınırlı. Aksaray’da yapılan bir sokak röportajını izledim. Erkeklere “Kadınların en iyi yaptığı şey nedir?” diye soruluyor. Çoğu “Dedikodu” cevabını verirken birisi, “Kadınlar şeytanın elbise giymiş hâli” diyor. Bu videodan sonra kadınların bir internet sitesinde ise şöyle bir cümleye rastladım: “Bir Aksaraylı olarak söyleyebilirim ki erkekleri biraz yabani, kadın gördüm mü dayanamaz, bakarlar ama zararsızdırlar, korkmayın. Bunun dışında pek olumsuz bir şeyi yoktur.”

O zaman bu paragrafı yine bir Aksaray manisi ile bitirelim:

“Evimizin arkası,
Sandalye fabrikası,
Oğlanların kafası,
Kontraplak tahtası.”

Ihlara Pürenliseki Kilisesi

'KANADA ÇOK UZAK, SEN İYİSİ Mİ AKSARAY’A GEL'

Bunu ben demiyorum. Aksaray Belediyesi Twitter’da Kanada’nın ve Aksaray Hasandağı’nın fotoğraflarını yan yana koymuş ve altına “Kanada çok uzak, sen iyisi mi Aksaray’a gel” diye yazmış. Ama halkımız acımasız; fotoğrafın altına birisi “Kanada daha güzel” yazarken başkası da “Sular çok kireçli şov yapmayıp şuna bir çözüm bulsanız keşke” demiş.

Aksaray’a ziyaretiniz bayram ya da yaz tatili dönemlerine denk gelirse yabancı plakalı araçlar dikkatinizi çekecektir. Korkmayın, yanlışlıkla sınırı geçmediniz. Nedenini bilmiyorum ama Aksaray, Almanya, Hollanda, Avusturya ve nice yabancı ülkeye göç vermiş bir il. Hatta meşhur Şahin K. da Aksaray’da doğup ekmek parası kazanmak için Almanya’nın yolunu tutanlardanmış.

Kimisi de Aksaray için “Ülkenin Teksas’ı olmaya aday” diyor. Gurbetçilerinden midir, Teksas’lılığından mı bilmiyorum ama Aksaray birçok kez Türkiye’de en çok dolar yatırımcısının olduğu il aynı zamanda. 2020 yılında bir televizyon kanalı, “Vatanı da doları da çok severiz” başlığıyla vermiş bu haberi! Tam bu haberlere bakarken bir de karşıma ne çıkmasın; Aksaraylılar, 2016 yılında TL’nin değer kaybedip doların yükselmesini protesto etmek için dolar yakmış! Manidar değil mi?

TÜRKİYE’NİN PİSA KULESİ

Peynirli pideyi şerbete banarak yiyen insanların yaşadığı bu şehrin malaklı cinsi köpeği meşhur... Bacak ve ayakları kalın, kafası büyük, dudağı sarkık... Aksaray yöresinde dudağa “malak” denildiği için bu ismi almış. Evliya Çelebi tarafından “Anadolu Aslanı” adı verilmiş. Aksaray’da bir de heykeli var. Hatta pandemi döneminde bu heykele de maske takılmıştı, belki oradan hatırlarsınız.

Eğri Minare

Konu bir şekilde hep yurt dışına kayıyor ki şimdi de İtalya’nın kulaklarını çınlatacağız. Aksaray kent merkezindeki Eğri (Kızıl) Minare için “Türkiye’nin Pisa Kulesi” deniliyor. 800 yıl geçmesine rağmen Selçuklu Dönemi’nden günümüze ulaşan minarenin üzerinde üç farklı eğiklik tespit edilmiş. Ama minarenin eğik mi yapıldığı yoksa sonradan mı eğildiği halkın en merak ettiği soruların başında geliyor. İsterseniz kent merkezinde bol bol cami, külliye, medrese, türbe, hamam ile toplam 15 bin 639 adet eserin bulunduğu Aksaray Müzesi’ni gezebilirsiniz.

Ihlara Vadisi
IHLARA VADİSİ

Merkezden çok hoşlanmadıysanız size muhteşem bir yeri, Ihlara Vadisi’ni tavsiye ediyorum. Güzelyurt İlçesi sınırları içerisindeki Ihlara Vadisi, on sekiz kilometre uzunluğunda. Genişliği 200, derinliği ortalama 150 metre... Diğer kanyonlardan farklı olarak geçmiş dönemlerde içerisinde insanların yaşadığı dünyanın en büyük kanyonu olma özelliği taşıyor. Vadiyi şekillendiren Melendiz Nehri, kayaçlardaki yüzlerce mekân, freskli kiliseler, bağlar, bahçeler; her şey sizi bambaşka dünyalara götürebilir. Buraya gitmişken Eğritaş, Ağaçaltı, Kokar, Pürenliseki, Sümbüllü, Kırkdamaltı, Ala, Direk, Bahattin Samanlığı ve Yılanlı kiliselerini, Bezirhane’yi de gezmeyi unutmayın.

Güzelyurt Kilise Camii

Aziz Gregorius Kilisesi olarak da bilinen Güzelyurt Kilise Camii ise Kapadokya içerisinde Erken Hristiyanlık Dönemi’ne ait en güzel eserlerden biri... “Küçük Ayasofya” olarak da bilinen Güzelyurt Kilise Camii, tarihî ve mimari yönüyle Ortodoks âlemi için de büyük önem taşıyor. Bu bölge “Aksaray Manastır Vadisi” olarak da biliniyor.

Aşıklı Höyük
HÖYÜKLERİ, YERALTI ŞEHİRLERİ...

Ihlara Vadisi’nden çıktığınızda sizi peribacaları ve Selime Katedrali karşılıyor. Selime kasabasındaki katedral, kiliseler, kervan yolu, türbe ve peribacaları turistlerin en çok ilgisini çeken yerlerden. Buradan Aksaray’a doğru giderken Gülağaç kavşağından dönerek, 10.500 yıllık Kapadokya’nın ilk köy yerleşimi Aşıklı Höyük’ü ve yedi kilometre ilerdeki tarihî Demirci evlerini görebilirsiniz. Buradan Saratlı (Aziz Mercurius) Yeraltı Şehri’ne, Çeltek ve Akhisar köyleri arasında yer alan Çanlı Kilise’ye ve Manastırlar Tepesi’ne de kısa sürede ulaşabilirsiniz. Anadolu’nun 4.000 yıl önce en gözde maden üretim merkezi olarak bilinen Acemhöyük, Yeşilova beldesinde; Anadolu’daki kale kent modelinin öncüsü olan Güvercinkayası ise Çatalsu Köyü yakınlarında, Mamasın Baraj Gölü içinde yer alıyor.

Güvercin Kayası

Sultanhan Kervansarayı, isminden de anlaşılacağı üzere Sultanhanı İlçesi'nde. 1229 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılan ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından genişletilen han, görenler tarafından Sivas’taki Gök Medrese’ye benzetiliyor.

Sultan Han Kervansarayı
'ACAYİP' BİR EFSANE

Öte yandan Tuz Gölü’nün bir bölümü de Aksaray sınırlarında kalıyor. Tuz Gölü başta olmak üzere Eşmekaya ve Sultanhanı sazlıkları da kuş gözlemcilerinin ilgisini çeken yerler. Sulak alanlara geçmişken yazımızı; Aksaray-Niğde sınırında kalsiyum, sodyum ve bikarbonat açısından çok zengin olduğu için çeşitli hastalıklara iyi geldiği söylenen Narlıgöl (Acıgöl) termal suyuyla ilgili ve “acayip” bir efsaneyle bitirelim:

Narlıgöl / Acıgöl

“Gülağaç’ın Sofular Kasabası’nda birbirlerini çok severek evlenmiş yoksul bir çift ve onların yeni doğmuş bebekleri, küçük bir evde yaşarmış. Zaman gelmiş ve genç adam, karısını ve bebeğini bırakıp askere gitmek zorunda kalmış. Zaman geçmiş, kış bastırmış. Fırtınalı bir günde köyün girişinde uzun beyaz sakallı, bastonlu, yaşlı bir adam belirmiş. Bitkin görünüyormuş, evlerin kapılarını tek tek çalmaya başlamış. Birazcık ekmek ve su istemiş köylülerden. Hiç kimse ama hiç kimse bu adama istediğini vermemiş, yüzüne çarpmışlar kapıyı. Bir ev dışında…

Genç kadın, aceleyle bir bardak su ve bir parça ekmek getirmiş yaşlı adama. Adam; “Kızım çocuğunu da al ve şu dağa çık. Dağın tepesine gelene kadarda arkana bakma” demiş. Kadın, yaşlı adamın sözünü tutup yola koyulmuş. Tam zirveye varmak üzereyken yorulup ve birazcık da merakına yenik düşüp arkaya bakmış. O anda kadının kalbinden sular fışkırmaya başlamış. Öyle ki bütün köy sular altında kalmış. Kadın ve çocuk ise taşa dönüşmüşler öylece...”

Not: Fotoğraflar Aksaray İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Aksaray Valiliği ve Aksaray Belediyesi internet sitelerinden alınmıştır.


Serpil Kurtay Kimdir?

1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.