YAZARLAR

‘Ağır, çok ağır bir dünya’

Sırtımızı yasladığımız şairlerin tanımlarının katbekat üzerine çıkmış çağ, nasıl yaşayacağız biz sende? Şair incinmiş, okur incinmiş, hayat ezip geçmiş…

Lime lime etmek ya da lime lime olmak. Burada mesele bu. Acı çekiyorsa insan lime lime olanların arasına çoktan karışmış, envai çeşit kötülük etrafını sarmış demektir. Olur da “Nasılsın?” diye sorarlarsa, verecek tek bir cevabı vardır: “Beni sorarsan,/Kış işte”.

Kışa bürünmüş Burhaniye’deki evden, Gülten Akın’ın salonundan bugüne uzatılan korkuluksuz bir köprü. Sadece lime lime olanlar için…

Yıl bitmiş. Yeni yılın ilk günü. Yabani menekşeler açmış. Kuzey Ege’de insansız evler... Birinde “iki yalnız”. Bahçelerde, pencere pervazlarında beyaz bir kedi günden güne kirlenerek dolanıyor. Evlerini gözleyen kedinin ne gördüğünü merak ediyor Gülten Akın. Ne gördüğünü biliyor aslında. “İki yaşlı insan, gazeteler, kitaplar, televizyon, birkaç duvar resmi, torun fotoğrafları, geriye dönüşler; çoğu kez çocukluğa, gençliğe. Uyuklama, suskunluk, içe kapanma.” İçerisi böyle… Ya dışarısı… Dışarısı ikiye bölünmüş. Bir yandan kan damlıyor diğer yandan kutlamaların yankısı. “… salt mutlu gibi yapan insan (Nasıl insan?) kalabalığı. ‘Çok çiğ çağ demiş Necatigil Usta: ‘çok çok çiğ’ şimdi.” Şu an nasıl? Sırtımızı yasladığımız şairlerin tanımlarının katbekat üzerine çıkmış çağ, nasıl yaşayacağız biz sende?

Beni Sorarsan Gülten Akın, Yapı Kredi Yayınları, 80 sayfa.

Dayanabilmek için bir korkusuzun, yol açıcının yanına düşmek zorunda yol. Her zaman olduğu gibi yüzümüze yüzümüze söylesin ki gerçekleri bir imkân olsun direnmek için. Ama onca dizeyi geçip 2011 kışına gidiyor zihin. Önsöz Gibi-Ağır, çok ağır bir dünya adını koyduğu o diyaliz ve yaşlılık günlerini anlattığı metnin duygusu ta kalpte sızlıyor. Onca dizeyi geçip yazlıkların hayalete dönüştüğü bir kışa gidiyor zihin. İncinmenin Gülten Akıncası o metin. Duygudaşlık… Demek bu sebepten dolayı onca dizeyi geçiyor zihin. Şair incinmiş, okur incinmiş, hayat ezip geçmiş…

Sobası yanan evdeki Gülten Akın’ın yanına koşmak, dizlerine talip olmak istediği. İnsan şairlerinin, yazarlarının cümlelerine değil de dizlerine de talip olamaz mı!

Gülten Akın’ın gümbür gümbür olduğu zamanlarda değil suspus olduğu bir kışta bir arada olmak. Doğanın görkemine tutunmaya çalışıp inadı diri tutmaya çalışmak ve yaşam için birlikte çabalamak. Tek başına yapmak zor bunları. Gülten Akın “Sevgili ölülerin sayısı yaşayanları aşıyor,” diyor madem, inandığı ölülerle çabalamayı denemeli belki de insan. Bu, onun çabası olsun.

“Anadolu deyişiyle, ‘alacası içinde’ ne çok insan var. Sahte, çok yüzlü, her ilişkisi için bir yüz takınan. Çoğunluk öyle olduğuna göre arıza bizde!” Evet, biricik şairim çoklar!

İki hayatınız olmalı diyalize girerken demiş bir genç hasta size. Evde yaşadıklarınız evde, diyalizde yaşadıklarınız orada kalmalıymış. Beceremedim bunu, belki yaşlılıktan diyordunuz. “Ağır, çok ağır bir dünya” ondan. Geride kalmayacak kadar…


Burcu Aktaş Kimdir?

Burcu Aktaş, 1980’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Antropoloji eğitimi aldı. Uzun yıllar Radikal gazetesinde çalıştı. Radikal Kitap’ın editörlüğünü yaptı. Selim İleri’nin iç dünyasını anlattığı Düşüşten Sonra adında bir anlatı kitabı ve Çarpık Ev, Durmayalım Düşeriz, İstasyonda Vals, Vahşi Şeyler isimli dört çocuk romanı var.