Abdullah Zeytun: Hak ihlalleri Kürt meselesinin çözülmemesinden kaynaklanıyor

Hak ihlallerinin Kürt meselesinin çözülmemiş olmasından kaynaklandığını belirten İHD Diyarbakır Başkanı Abdullah Zeytun, "Hapishane süreci mahpuslar açısından sürekli bir işkenceye dönüşüyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabul edilişinin 74’üncü yılı dolayısıyla son günlerde hak savunucusu kurumlar çeşitli açıklamalar, eylem ve etkinlikler düzenliyor. Ancak kurumların paylaştığı veriler, 2022 yılında temel insan haklarını kapsayan birçok sorunun çözülmek bir yana, artarak devam ettiğini gösteriyor.

Verilere göre güvenlikçi uygulamaların artarak sürdüğü, demokratik değerlerin yok sayıldığı, insan haklarına dair ilkelerin sistematik bir biçimde ihlal edildiği bir süreç yaşanıyor. Buna göre özellikle çözüm sürecinin sona erdiği 22 Mart 2015 tarihinden itibaren otoriter ve antidemokratik uygulamalar arttı ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL uygulamaları ile hukuk rafa kaldırıldı. Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak hukuksuz yöntemlerle hapsedildi. Binlerce Kürt siyasetçi, sivil toplum çalışanı ve yurttaş hukuka aykırı yöntemlerle gözaltına alınıp tutuklandı. Kürt kamu personelleri KHK’larla ihraç edildi ve Kürt yurttaşların oylarıyla seçilen belediye eş başkanları görevden alınarak yerlerine kayyımlar atandı. Öte yandan Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında çeşitli gerekçelerle kapatma davası açıldı. Yine bu dönemde bölge kentlerinde toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile örgütlenme ve ifade özgürlüğü alanlarında ciddi ihlaller yaşandı.

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ve ailesiyle görüştürülmemesi hak ihlalleri arasında yer aldı. Hapishanelerde gerçekleşen hak ihlalleri ile kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddet eylemleri de hak kurumlarının gündeminde oldu. Ve elbette çocuklar da kurumların gündemindeydi. Evde, sokakta, okulda, tarikatlarda çocukların yaşadıkları maalesef ancak basına yansıyınca kamuoyunun ilgisine mazhar oldu.

Türkiye ile bölge kentlerinde yaşanan hak ihlallerini İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun ile konuştuk. Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin Kürt meselesinin çözülmemiş olmasından kaynaklandığını belirten Zeytun, Kürtçe tiyatro ve konserlere getirilen yasaklamaların bu yıl içinde öne çıkan hak ihlalleri başlıkları arasında yer aldığını söyledi.

'DEVLET, DEMOKRASİ VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ İLKESİNE UZAK'

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabul edilişinin 74'üncü yılında, Türkiye’nin insan hakları ihlalleri karnesini hazırlayacak olsanız önceliğiniz ne olurdu?

İnsan hakları ve özgürlükler meselesinde devletin baskı ve aşırı güvenlikçi sistemi ile hak mücadelesi verenlerin karşıtlığı ve mücadelesi bu yıl da sürdü. Hak odaklı mücadelenin baskı ve zorluklara rağmen potansiyelinin de görüldüğü bir dönem olduğunu düşünüyorum. Güncel politikalar yönünden bakıldığında, devletin özellikle bölgeye yönelik politikasının odağı olan; hak ve özgürlüklerin yasaklanması ve engellenmesi uygulamaları ve kararları, 2022 yılı için de süreklileşti. Kürt meselesi ile bağlantılı şiddet ve çatışmaya dayalı düşünce ve politika, insancıl hukuk kurallarını ihlal etmeye devam etti. Bütün bunlarla beraber bölgede özellikle barışçıl toplantı ve gösteri düzenleme hakkına karşın valiliklerce alınan yasaklılık hali süreklileşti, kısmen de yapılan demokratik eylem ve etkinliklerde yurttaşlara kolluk müdahalesi arttı. Hapishanelerdeki ihlaller, yaşam hakkı ihlali ile haksız gözaltı ve tutuklama uygulamalar devam etti. Kürtçe tiyatro ve konserlere getirilen yasaklamalar ve engellemeler bu yıl içinde öne çıkan hak ihlalleri başlıkları oldu.

Devlet, hak ve özgürlüklere dayanan barışçıl hak arayışlarını suçlu göstermeye çalıştı. Bu da devletin demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerine ne denli uzak olduğuna ve gün geçtikçe bu makasın açıldığına işaret etti. Hükümetin İnsan Hakları Eylem Planı'na uyulmadığını yaşananlar gösteriyor. Bu bağlamda Kürtler, temel hak ve özgürlüklerinin inkarına dayalı politikayı parti politikasından ziyade bir devlet politikası olarak görüyor ve yaşıyor. Ki Türkiye’deki hukuk güvenliğinin yoksunluğu ve adaletsizliğin yol açtığı temel sorunlardan en fazla yine Kürtlerin etkilendiğinin sanırım farkındadır herkes.

'RAPORLAR, İNKARIN BOYUTLARINI GÖSTERİYOR'

İnsan hakları söz konusu olduğunda Kürt halkı için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Bu meseleden kaynaklanan insan hakları ihlallerini nasıl özetleyebilirsiniz?

İHD olarak Türkiye’deki temel hak ve özgürlükler bağlamındaki sorunların, Kürtlerin hak ve özgürlükleri ile doğrudan bağlantısı olduğunu düşünüyoruz ve sorunların en temel halkasını oluşturduğunu ifade ediyoruz. Bu da devletin, Kürt meselesinin çözümsüzlüğü zemininden beslendiğini, demokratik hukuk devleti olma kültüründen uzak yüzyıllık bir sisteme döndüğünü söylemeyi mümkün kılıyor. Açıkladığımız raporların ve aldığımız başvuruların içeriği Kürtlerin haklarının inkarının boyutlarını ifade ediyor. Kuruluşundan itibaren İHD, bir hak kurumu olarak yaşanılan hak ihlallerinin tespiti ve ihlal üreten politikalarla mücadele ile beraber ulusal ve uluslararası hak ve hukuk mekanizmalarına başvuruyor. Başvurulara bakıldığında, bunların Kürtlerin uğradığı haksızlıklarla ilgili olduğu görülecektir ve istenirse Kürtlere yönelik inkara ve ayrımcılığa dayanan politika da anlaşılacaktır.

'CEZAEVLERİNDE İDARECİLER KEYFİ KARARLAR ALIYOR'

Cezaevlerindeki hak ihlalleri ile ağır hasta mahpuslar her zaman İHD’nin gündeminde oldu. Cezaevleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Ayrıca hükümetin, ağır hasta mahpusların serbest bırakılmaları gibi tedbirleri almak konusundaki isteksizliğinin nedeni ne olabilir?

Ne yazık ki hapishanelerde çoğu raporumuzda işaret ettiğimiz haksızlıklar ve keyfi uygulamalar sürüyor. Devletin hapishane politikasının diğer politikalarından farksız ve hak odaklı olmadığı her ihlalde görülüyor. Politik mahpuslara ayrı bir hukukun uygulandığı biliniyor ve her mevzuatın mahpusların aleyhine değiştiği bir hapishane ortamı bulunmakta. Elbette ki bu ağır sorunların başında hasta mahpusların yaşadıkları geliyor. İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonumuzun 2022 yılı verilerine göre en az 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta mahpus, sağlık hakkından yoksun bir şekilde hapishanelerde tutuluyor. Nitelikli sağlık hizmetine erişim haklarının ihlal edilmesiyle hapishane süreci mahpuslar açısından sürekli bir işkenceye dönüşüyor.

Hukuk ve adalet meselesindeki bakışın, yurttaşın yaşam hakkının güvenliğe tercihin de neticesi tüm olanlar. Hakeza her ne kadar mevzuattan kaldırılsa da çeşitli gerekçelerle çıplak aramaya devam edilmesi, kelepçeli muayene, ayakta tekmil vererek sayım uygulamalarının, işkence ve kötü muamele, keyfi disiplin cezaları, hücre cezaları ve sürgünler başvurularımız arasında ilk sıralarda. Mesela son yasal değişikliklerle idare ve gözlem kurullarının keyfi kararları ile cezasının infazı biten mahpusların tahliyeleri engelleniyor.

'TECRİT, SÖZLEŞMELERE AYKIRI'

PKK lideri Abdullah Öcalan neden avukatları ve ailesiyle görüştürülmüyor? Bu ihlalin hukuki sonuçları nedir?

Hapishanelerle ilgili bir diğer önemli ihlal konusu da İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Hapishanesi’nde bulunan Abdullah Öcalan’a ve diğer 3 siyasi mahpusa yönelik tecrit uygulamalarıdır. Hapishanelerdeki tecrit başta olmak üzere meydana gelen kategorik hak ihlalleri, BM Mandela Kuralları'na, CPT tavsiyelerine ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na aykırıdır. Hiçbir surette hapishanelerde kişiye özgü uygulamalar gerçekleştirilemez. Bu, insan hakları anlayışı ve insancıl hukukla bağdaşmayan bir durum. Tecrit ve izolasyon ulusal ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. AİHM’e bu konu ile alakalı başvuruda ihlal bulundu ve bu ihlalin gerekleri olan yasal değişiklikler ve tedbirler halen de alınmış değildir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne de bu yönlü başvuru halen izlenmektedir. Elbette ki yukarıda ifade etiğim bu hukukla bağlantılı meselenin Kürt meselesi ve siyasal çözümü ile doğrudan ilişkisi var. Geçmişte gizli veya açık yapılan barış görüşmelerinde katkısı görüldü. Aynı şekilde barış görüşmeleri sürecinde hak ihlallerinin ne denli düştüğüne de bakılması gerekiyor.

'ÇATIŞMALI ORTAMDA KADIN VE ÇOCUKLARA YÖNELİK HAK İHLALLERİ'

Kadın örgütlerinin güçlendiğini ve kadınlara yönelik her türden şiddet eylemleri ile mücadele etme pratiğinin geliştiği gözlemleniyor. Ancak kadına yönelik şiddet ve hak ihlalleri de artış gösteriyor. Bu sorunun başlıca nedenleri nedir ve nasıl önlemlerle kadına yönelik şiddet ve hak ihlallerinin önüne geçilebilir?

Şubemiz Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 1 Kasım 2021 - 1 Kasım 2022 Arası Kadına Yönelik Şiddet Raporu’nu açıkladı. Bilançomuzda görüleceği üzere kadınların uğradığı şiddet ve cezasızlık ön planda bulunuyor. Başlıca sebebi, Kürt meselesi ile ilgili çatışmalı süreç. Ancak bu duruma karşın bölgede Kürt kadınlar, hak temelli kurum ve örgütlenmelerindeki mücadelesinin ön plana çıktığını görmek gerekiyor. Bölgedeki Kürt kadınların mücadelesi demokrasi, hak ve özgürlük alanını genişletti ve bu mücadele Türkiye’deki hak örgütlerine de etki ediyor.

Hak ihlali denildiğinde çocuklar unutuluyor sanki. Ancak çocuklar evde, okulda, sokakta, tarikat evlerinde ve hayatın her alanında ihlallerle karşılaşıyorlar. Çocuk sevgisi ile övünen bir toplumda bu ağır ihlalleri nasıl açıklayabiliriz?

Türkiye’nin genelinde yaşanan hak ihlallerinden farklı olarak; Kürtlerin yaşadığı yerlerde çatışmalı ve şiddet nedeni ile yaşanan silahlı çatışmalar, mayın ve sahipsiz bırakılan patlayıcılar, resmi hata/ihmal sonucu 2017-2021 arası çocuk hak ihlal raporumuzda en az 33 çocuğun yaşamını yitirdiğini açıklamıştık. Bu durum çocuğun özne sayılmadığını ve üstün yararının gözetilmediğini gösteriyor. Bununla beraber böylesi silahlı çatışmalı ortam gibi diğer politikaların da bundan bağımsız olmadığını görüyoruz ve çocuk hak odaklı bir yaklaşım gösterilmediği sürece, ne yazık ki çocuklara yönelik ihlaller yaşanacaktır.

Çocuklar daha çok hangi ihlallerle ilgili İHD’ye başvuruyor? Ve aslında çocuklar haklarının ve haklarını savunma yöntemlerinin farkındadır diyebilir miyiz?

Çocukların uğradığı ihlallere yönelik genellikle yakınlarının başvurularını alıyoruz. Bize yapılan başvurular çoğunlukla kolluk şiddeti sonucu yaşamını yitirmeler ile ilgili. Ayrıca işkence ve kötü muamele şikayeti, devlet kurumlarında ve çeşitli vakıflarda, aile içinde gerçekleşen cinsel istismar suçu ile ilgili başvuru alıyoruz. Çocukların haklarını önceleyen politikaların önemsenmediği, çocuk hak odaklı sivil toplum örgütlerinin kamu otoritesince alanın kapatılması nedeni ile çocukların haklarının ve haklarını savunma yöntemlerinin farkında olduğunu söyleyemeyiz.