ABD'li 'barış gönüllüleri' Trabzon'da ne yaptı?

1960’lı yıllarda Trabzon’da yaşayan 'barış gönüllüsü' Pfunder şimdilerde 77 yaşında. 'Casusluk' iddiaları için “Siyasete girmek istemiyorum. Ben Çayıriçi köyünü çok sevdim” diyor...

Allen Neill ve Malcolm R. Pfunder'in Çayıriçi köyünde kaldığı ev.
Google Haberlere Abone ol

Özgür Kalyoncu 

TRABZON - "Barış Gönüllüleri" örgütü, ABD'de 1961 yılında kuruldu. Örgütün kuruluş amacı, "diğer milletleri yakından tanımak ve gelişmekte olan ülkelere kalkınmaları konusunda becerili iş gücü ile yardımcı olmak" şeklinde ilan edildi. 

Barış Gönülleri, kapitalist kampla Sovyetler Birliği arasında Soğuk Savaş'ın sürdüğü, Küba, Vietnam ve Afrika ülkelerinde ABD hegemonyasına karşı dünyada ses getiren direnişlerin yaşandığı 1962-1970 arasında ülkemize de gönderildi. Bu 'sivil' gücün ne amaçla ülkemizde olduğu hem o günlerde hem sonrasında basında sık sık sorgulandı, kitaplara konu oldu.

İLHAN SELÇUK: ZATEN AMERİKA OLMASA BİZ NE YAPARDIK!

Barış Gönüllüleri, 27 Ağustos 1962 tarihinde imzalanan ikili antlaşma üzerine Eylül 1962'den itibaren Türkiye’ye gelmeye başladı. Bu faaliyete karşı ülkedeki muhalefetten itirazlar yükseldi. Barış Gönüllüleri'nin, "Amerikan emperyalizminin bir parçası olduğu", "casusluk yaptıkları" ve "gizli Hıristiyanlık propagandası yaptıkları" en sık öne sürülen iddialardı.

Dönemin etkili yazarlarından İlhan Selçuk, 19 Aralık 1966'da Cumhuriyet’te Barış Gönüllüleri hakkındaki yazısında ironiye başvurarak şunları söylüyordu: “Allah Hak Olsun adındaki kitap Amerika’da Türkçe basılmış ve Erzincan’ın Hızıri köyüne yollanmıştır. Biz köylümüz okusun kendini geliştirsin diye gayret göstermeyince sağ olsun Amerikalı dostlarımız bizim yerimize bu işe koyulmuşlar. Erzincan’ın 10 hanelik Hızıri köyüne de el atmıştır bu biricik dostlarımız. Amerika bizim yapamadığımızı Barış Gönüllüleri ile yapacak ve köylerimizi çağdaş medeniyet seviyesine ulaştıracak. Zaten Amerika olmasa biz ne yapardık? Acımızdan ölürdük. Ruslar yanı başımızda olduğundan hemen gelir bizi işgal ederdi.”

"Ali" Malcolm R. Pfunder,
Barış Gönüllüsü olduğu yıllarda...

‘BİZİM GİBİ GİYİNİR HİÇBİR YEMEK SEÇMEZLERDİ’

Trabzon’un Barış Gönüllüleri ile tanışması ise 1965 yılında oldu. Gelenler Trabzon merkez ve Tonya'nın Çayıriçi, Maçka'nın Yazlık, Anayurt ve Sevinç köylerine yerleşti. Trabzon merkezde on dört, köylerinde ise altı barış gönüllüsü vardı.

Çayıriçi köyüne gelenler Allen Neill ve Malcolm R. Pfunder'di. Burada iki yıl kaldılar. Köylüler, R. Pfunder’e "Ali", Neill’e de "Ayşe" ismini taktı. Çayıriçi köyünde barış gönüllülerinin kaldığı evin sahibi Ahmet Kuruoğlu o günleri şöyle anlatıyor: “Barış Gönüllüleri, bizim köye tarım için yollandı. Ali, bize bir tarlaya her yıl aynı mahsulü ekmememizi söylerdi. ‘Bir yıl mısır ektiyseniz bir sonraki yıl arpa, bir sonraki yıl buğday ekin’ derdi. Köyde benim evden başka müsait bir yer olmadığından ikisi de iki göz odalı evimde kaldı. Bu durum köylü tarafından ilk zamanlar pek hoş karşılanmadı. Türkiye’nin her tarafına ikişer üçer kişi yayılmışlardı ve tarımsal yardım için gönderildiklerini söylerlerdi. Köydeki yaşlı kişilerin fotoğrafını çekerlerdi. ‘Neden fotoğraf çekiyorsunuz’ diye sorduğumuzda, ‘Bunları film yapacağız’ derlerdi. Bizimle tarlalara gelir, belleme yaparlardı. Köyde uygulamaya çalıştıkları projelerin sadece birinde başarılı oldular. O da köy çocuklarına diş fırçalamayı öğretmekti. Ali’nin kalın bir defteri vardı. Sürekli not alırdı. Günlük tuttuğunu söylerdi. Bulduğu bazı taşları alıp saklardı. Bir akşam bizi çay içmeye çağırmışlardı. Duvara çizilmiş bir Türkiye haritası gördüm. Ali kaldığı odaya Türkiye’nin haritasını ezbere çizmişti. Üzerinde belli noktalar vardı. Ona, bunun ne olduğunu sordum. O da haritada işaretli yerlerin Türkiye'deki Barış Gönüllüleri’nin bulunduğu noktalar olduğunu söylemişti. Bizim gibi giyinir, hiçbir yemek seçmezlerdi. Ellerinde Türkçe sözlükleri vardı. Bir şey söylediğimizde anlamadıklarında açıp bakarlardı. Gözlerinden bir şey kaçmazdı.” 

"Ayşe" Allen Neill...

‘PEŞLERİNDEN AĞLADIK’

Ahmet Kuruoğlu’nun eşi Fikriye Kuruoğlu ise o günlere dair şunları anlatıyor: “Burada iki sene kaldılar. Ali hâlâ ara sıra gelir köyümüze. Bizim boş olan iki odalı evimizde kaldılar. Çok çabuk uyum sağladılar. İlk başlarda Türkçe konuşamıyorlardı. El işaretleriyle anlaşıyorduk. Dağ bayır gezerlerdi. Buldukları otları ve meyveleri toplar, kaynatır, poşete koyup odasının duvarına asardı. Sonra onlardan reçel, marmelat gibi şeyler yapardı. Odanın duvarları çivilerle doluydu. Ayşe'nin oda kapısının arkasında 10 tane sürgülü kilit vardı. Korkardı. Ormanlara, dağlara gider, gezer fotoğraf çekerdiler. ‘Niye fotoğraf niye çekiyorsunuz’ diye sorardık. ‘Güzel olduğu için’ derlerdi. Ayşe sırtına sepeti alır, bizimle beraber yük taşır, Ali ise kışın çatıların üzerindeki karları atardı. Tarla belleme zamanları gelip bizimle birlikte çalışırlardı. Ormana odun yapmaya gelir, yardım ederlerdi. Bizi anne, babaları bildiler. Köyden giderlerken bütün köy toplanıp yolcu ettik onları. Peşlerinden ağladık.”    

’12 SENE İÇİNDE BİR KAÇ DEFA KÖYE YENİDEN GELDİM’

"Barış gönüllüsü" Malcolm R. Pfunder ise Trabzon yıllarını çok uzun süre sonra, 2008 yılında yayınlanan ‘Village in the Meadows’ isimli kitapta anlattı. Pfunder, köydeki etkinliklerini, “Okulda bir diş sağlığı programı yaptırdık. Evimize kapalı bir tuvalet yaptık, örnek olsun diye. Köyün kalkınması için kooperatif hakkında çok konuştuk fakat olmadı. Köylüler ile hayvancılık teknikleri üzerinde çalıştık. Arıcılık üzerinde fenni kovanları kullanmayı tavsiye ettik” diye aktarıyor.

Barış Gönüllüleri’ne yöneltilen suçlamalarla ilgili sorulara ise yanıt vermiyor. Online bir görüşme gerçekleştirdiğimiz ve Türkçe konuşan Pfunder kitabı hakkında şunları söyledi: “Barış gönüllüsü olarak, iki sene (1965-1967) Çayıriçi köyünde oturdum. Ondan sonra Amerika'ya dönüp hukuk fakültesinden mezun oldum ve 1973 senesinde evlendim. İki sene sonra, eşim ve ben Türkiye’ye gelip, Çayıriçi köyünü ziyaret ettik, birkaç gün orada kaldık. O seyahatten sonra, 24 sene boyunca Türkiye’ye gelemedim. O dönemde iki oğlum oldu. 1999 senesinde, eşim, 14 ve 10 yaşındaki oğullarım ile köye yine geldik. Eskiden bizi tanıyan köylü arkadaşlarımızla görüşmek çok hoşuma gitti. Oğullarımız, Türk yemeklerini çok sevdi. Yaylaya da çıktık. Yazmış olduğum kitapta, o dönem yaşadıklarımızı anlattım. Barış gönüllüsü olarak, iki sene köyde ne yaptığımızı anlattım ve daha yakın senelerde köye yaptığım ziyaretler hakkında yazdım. 12 sene içinde birkaç defa köye yine geldim. Gelecek yıllarda daha sık gelmeye çalışacağım.”

Bugün 77 yaşında olduğunu söyleyen R. Pfunder, birkaç yıl önce emekli olduğunu, eşinin de emekli olmasıyla Trabzon’a daha sık gelmeyi planlıyor.

1965 yılındaki köy kahvesi
‘ÇAYIRİÇİ KÖYÜ PİLOT BÖLGE SEÇİLMİŞTİ’

Barış gönüllüsü olarak bir dizi amaçları olduğunu belirten R. Pfunder, bunları ise şu şekilde sıraladı: “Köylüler ile beraber onların arzularını ve ihtiyaçlarını ortaya çıkartmak, o amaçları başarmak için köylülerle iş birliği yapmak, devlet programlarından ve devlet uzmanlarından faydalanmak için köylülerle beraber çalışmak.”

Neden Çayıriçi köyünün seçildiği sorusuna cevabı ise şöyle oluyor: “Çayıriçi ‘pilot bölge’ olarak seçildi. Mesela, tavukçuluk ve hayvancılık projelerine bizden önce başlandı. Devlet Barış Gönüllüleri’ni pilot bölgelere göndermişti. 1965 senesinde, eylül ayının sonunda, Çayıriçi köyüne ben ve arkadaşım Allen taşındık. Bizim Barış Gönüllüleri teşkilatı, Trabzon Halk Eğitim Müdürü ile görüşmüşler ve Barış Gönüllüleri’nin bir pilot bölgeye gönderilmesine karar vermişler.” 

Trabzon'da görev yapan diğer Barış Gönüllüleri'nin Çayıriçi köyünü ziyareti. 

Köye gelişlerini ise şöyle aktarıyor: “1965 yılında, ODTÜ’de tek başına ve çiftler halinde görevlendirildik. Köylerin ihtiyaçlarını karşılamak için kırsal kalkınma programının bir parçası olduk. Grubun beş üyesi Trabzon’a atandı. Üç arkadaşın ikisi Maçka’nın Yazlık köyüne, bir tanesi ise Sevinç köyüne gitti. Allen ve ben ise Tonya’nın köyü Çayıriçi’ne atandık. 600 nüfuslu bir köydü. Taşınmamızdan birkaç gün önce, köye ilk kez gittik. Kaymakam ve Halk Eğitim müdürü ile köy kahvesine gidip, orada köylüler ve muhtar Hasan Banker ile yemek yedik. Yemekten sonra, muhtar hepimizi yukarıya Ali Bekir'in misafir evinin yanına getirdi. O evde oturacağımızı belirtti. Kaymakam evin durumunu beğenmedi, kızdı. Muhtarsa, köyde oturulacak başka temiz yer olmadığını anlattı. O gün Halk Eğitim müdürünün arabası ile bütün eşyalarımızı Tonya'ya kadar taşıdık. Orada kaymakam ile görüştük. Öğleden sonra, eşyalarımız köy kamyonunun arkasına kondu ve biz köylülerle yukarıya taşıdık. Şoför Ahmet Uluköylü, Allen, ben ve üç veya dört tane köylü arabanın içinde sıkıştık. Yaklaşık 30 köylü arkada kaldı. Araba o kadar kalabalıktı ki, Tonya'dan köye gitmek bir saatten fazla sürdü.”        

Ev sahibinin aylık 25 lira kira istediğini söyleyen R. Pfunder, “Ev sahibinin eşi bize her gün bir litre yoğurt, sıcak süt veya bir mısır ekmeği getirdi” diye ekliyor.

‘ÖRNEK OLSUN DİYE EVİMİZE KAPALI BİR TUVALET YAPTIK’

Köylüler ile seçim sonrası ilişkilerinin daha samimi hale geldiğini de şu şekilde anlatıyor: “Milli seçim vardı, Adalet Partisi kazandı. Köylüler, seçim sabahı erkenden gelip bizi okula götürdü. Bütün köylü, oy vermeğe geldiği için orada hepsi ile görüşüp tanıştık. O günden sonra her gün köylüler evimize geldi. Ben de her gün köy kahvelerine gidip onlarla görüştüm. Türkçem daha da iyileşti. Harman zamanında biz köylülerin evlerine mısır imecelerine gittik. Bir, iki köy düğününe de gittik. Köy ilkokuluna uğradık. Yavaş yavaş bütün köylülerle tanıştık.”

Çayıriçi köy okulunda 23 Nisan kutlamaları. 

Pfunder köylülerin “Ayşe” dediği Allen Neill ile ilgili ise şu bilgileri verdi: “Allen, Türkiye’ye gelmeden önce müzik fakültesinden mezun olmuş. Türkiye’den Amerika'ya dönmesinin ardından bugüne kadar Portland şehrinde ilkokul öğretmeni olarak çalıştı. Orada bir öğretmen ile evlendi ve iki kızı var. Kızları şimdi 30 ve 35 yaşında. Herhalde bir, iki sene sonra emekli olacakmış.”

Köyde kaldıkları süre boyunca çeşitli çalışmalar yaptıklarını da dile getiren R. Pfunder bunları şöyle açıklıyor: “Okulda bir diş sağlığı programı yaptırdık. Evimize kapalı bir tuvalet yaptık, örnek olsun diye. Köyün kalkınması için kooperatif hakkında çok konuştuk fakat olmadı. Köylüler ile hayvancılık teknikleri üzerinde çalıştık. Arıcılıkta fenni kovanları kullanmalarını tavsiye ettik...”  

‘ÇAYIRİÇİ ÇOK DEĞİŞMİŞ’

En son 2009 yılında Çayıriçi köyüne gelen R. Pfunder, 1965 ile bugün arasındaki farkları şu şekilde sıralıyor: “Eskiden sadece yerli cins inekler vardı. Şimdi hepsi Jersi cinsine çevrildi. İnekler daha büyük, daha sağlıklı ve daha çok süt veriyor. Köye elektrik geldi. Ondan sonra her şey daha kolay oldu. Artık inek sütü çabuk ekşimiyor ve böylece aşağıya taşınıp satılabiliyor. Köy ekonomisi eskiden zayıftı. Şimdi sütle köy ekonomisi gelişmiş. Her yere giden yollar yapıldı. Çimento, beton, tuğla ve başka ağır yükler köyün her yerine taşındığı için köylüler daha sağlam, daha rahat, kışın daha sıcak evler yapabildi. Köyün gençleri eğitime gidebildi. Kırk sene önce köyde bir ilkokul vardı. Simdi sekiz yıllık köy okulu var, lise daha yakın ve gençler üniversiteye gidebiliyor. İletişim çok ilerledi. Kırk sene önce köyde tek bir telefon vardı, o da Bayram’ın kahvesindeydi. Şimdi köyde her evin telefonu var ve pek çok köylü cep telefonu kullanıyor. Her evde televizyon var.”

R. Pfunder’ın Barış Gönüllüleri’ne yönelik 'casusluk' gibi suçlamalarla ilgili yanıtı ise şu şekilde oluyor: “Politik konulara girmek istemiyorum. Ben Çayıriçi köyünü çok sevdim. Çok iyi dostlarım var. Önemli olanın, geriye kalan dostluklar olduğunu düşünüyorum...”

Köylülerin ve R. Pfunder’ın anlattıkları Barış Gönüllüleri'nin faaliyetleri hakkında bir gizli amaç ya da plan aramaya gerek bırakmıyor. Bunların varlığının yokluğunun ötesinde ABD'nin 2. Dünya Savaşı sonrası küresel hakimiyet amacıyla ve komünizme karşı mücadelede dünya çapında yürüttüğü bir "halkla ilişkiler" çalışması Çayıriçi tarihinde bu şekilde yerini alıyor...