96 yıl sonra konuşan bina: Spadaro Paşa Apartmanı

Kırmızı Kapı ekibi, Asmalımescit'teki binalarının öyküsünü tarih sayfalarından, belgelerden, fotoğraflardan ve haritalardan ortaya çıkardı: 'Binada yaşamış ve unutulmuş herkesi saygıyla selamlıyoruz.'

Google Haberlere Abone ol

Özgür Duygu Durgun

Beyoğlu’nun gözde semtlerinden Asmalımescit'te, Şehbender Sokağı ile Sofyalı Sokağı'nın kesiştiği noktada 126 yıldır yükselen bir bina var. Şaşaalı günleri geride kaldıktan sonra ismini yitiren bu bina, 96 yıl sonra küllerinden doğdu.

Bir akademisyen ve iki araştırmacının hayali olan Kırmızı Kapı adlı ortak araştırma, üretim ve paylaşım mekânı, geçen yıl Ekim ayında kapılarını araladı. Amaç kültür, sanat, tarih, tasarım, mimarlık gibi alanlarda çalışan araştırmacıların bir araya gelip tanışacağı, yeni çalışma alanlarına ve ortak projelere yönelebileceği bir yer oluşturmaktı.

Kırmızı Kapı ekibini oluşturan Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seza Sinanlar Uslu, araştırmacılar Aynur Gürlemez Arı ile Fatih Erdoğmuş’un ilk işi, binanın öyküsünü tarih sayfalarından, belgelerden, fotoğraflardan ve haritalardan kazımak, ortaya çıkarmak oldu.

Bina, mimari özellikleriyle 19. yüzyılda yapıldığını belli ediyordu. Bu ipucunu takip ederek, çevrenin ve sokağın şekillenmesine ait bir şeyler de bulabilme amacıyla 19. yüzyıla ait haritalara baktılar. Aradıkları Charles Eduard Goad’un 1905 tarihli İstanbul, Pera Galata haritalarının 36. Paftası'nda duruyordu. İki sokağın, eski adıyla Rue Chancellerie (Şehbender) ve Rue Sofialy’nın (Sofyalı) kesiştiği yerde, “Spadaro Pacha Apparts” ibaresi vardı. Bina, adını söylemişti.

Kırmızı Kapı ekibi

EGE ADALARINDAN PERA'YA BİR AİLENİN SERÜVENİ

Peki, Spadaro Paşa kimdi?

Seza Sinanlar Uslu araştırmanın bu bölümünü, “Said Naum-Duhani gibi 19-20. yüzyıl Pera’sını anlatan kaynaklara ve Annuaire Oriental adı verilen ticaret yıllıklarına baktık. Araştırma bizi çeşitli kilise kayıtlarının yayımlandığı soy ağacı içerikli sitelere ve çok farklı kaynaklara yöneltti. Sonunda Spadaro Paşa’nın kim olduğunu, nereden geldiğini, kendisinden önceki ve sonraki aile üyelerinin kim olduklarını tespit edebildik. Karşımıza çok geniş Egeli ve Katolik bir aile çıktı'' diye anlatıyor.

Harbiye Mektebi'nde doktorluk yapan ve Paşa unvanına layık görülen Michel Anastasia Spadaro, Ege'de Kiklad adalarının kuzeyindeki Tinos adasına dünyaya geldi. Kalabalık bir aile olan Spadarolar'ın dört erkek mensubu İstanbul'a gelerek Pera'ya yerleşti ve hepsi de Santa Maria Draperis Kilisesi'nde evlendi. Daha da ilginci dördü de İstanbul’da doktor olarak çalıştı. Binayı yaptıran, aralarında Paşa unvanı alan tek kişi ise Michel Anastasio Spadaro’ydu.

1905 goad haritası

Spadaro Paşa ailesine daha sonra ne oldu?

Seza Sinanlar Uslu şöyle yanıtlıyor:

''Apartmana adını veren Michel Anastasio Spadaro, 1867’de Beyoğlu’ndaki Santa Maria Draperis Kilisesi’ndeki törenle Eusthachia Palamari ile evlenmiş. 3 erkek 3 kız, 6 çocukları olmuş ancak bu çocuklardan 3’ü çocuk yaşta, ilk çocukları da 1910 yılında vefat etmiş. 1913’te eşi de hayata veda edince Spadaro Paşa iki kızıyla kalmış. Hiç evlenmemiş olan kızı Marine şair olarak tanındı. Küçük gazeteci hanım manasına gelen ''Gavrochette'' takma adıyla Stamboul ve Levant Herald gazetesinde yazıları yayımlandı. Biz bu süreçte Marine Spadaro'nun yazdığı kitapların da peşine düştük. Hatta bu kitaplardan biri Fransa’da, diğeri de İstanbul’daki bir sahafta karşımıza çıktı. Fransa’dan gelen 1934 basımı kitabın sayfaları tam 87 yıl sonra ilk kez açıldı!

Diğer kızı Catharina ise evlenmiş, bir oğlu olmuş. Spadaro Paşa’nın 22 Eylül 1925 yılındaki vefatından sonra iki kız kardeşin bu dönemde nerede ikamet ettiklerini tam olarak tespit edememiş olsak da Marine’in 1948 yılında 72 yaşındayken Catharina’nın ise 1966’da 80 yaşındayken vefat etmiş olduklarını kilise kayıtlarından saptadık. Onların vefatından sonra en yakın mirasçı olarak kalan Catharina (Spadaro) Descuffi’nin oğlu Adriano Descuffi’nin de 1968 yılında vefatıyla beraber mülklerin sahipsiz kalmış olabileceğini tahmin ediyoruz.''

ÇOKKÜLTÜRLÜ BEYOĞLU'NDAN İNSAN MANZARALARI

1895'te yaptırılan üç katlı kagir binada meşhur Lebon Pastanesi'nin sahibi Edouard Lebon, dönemin Pera Salon Sergileri’nde adına sıklıkla rastlanan Fransız ressam François Prieur Bardin, Pera Palas Oteli ve Tokatlıyan Restoran'ın mutfak şefi Léon Alexich, Tünel Pasajı'ndaki Koop piyanonun sahibi Karl Kopp, Terzi Bekès gibi isimler oturdu. 1924 sonrasına dair pek fazla bilgi yok.

Kültüre ve sanata olduğu kadar yaşama açılan bir kapı olmak idealiyle açılan Kırmızı Kapı, bu keşif yolculuğunda sadece bir apartmanı değil, aynı zamanda o binanın sahiplerini, o mekânda ömür sürmüş insanları ve hikâyelerini yeniden karşımıza çıkardı. Bu çaba sayesinde uzun yıllar bir ismi bile olmayan bina, bugün artık yeniden Spadaro Paşa'nın adını taşıyor. Bu isimlendirme, aslında sadece bir binaya geçmişini iade etmekten ibaret değil; Beyoğlu gibi çok katmanlı, çokkültürlü bir semtin binaları ve sokaklarındaki hayatın günümüze taşıdığı ilginç uzantıların araştırılması ve anlamlandırılması da demek.

.

Kırmızı Kapı, Spadaro Evi'nin kurucularından Doç. Dr. Seza Sinanlar Uslu, 19. yüzyıl Osmanlı dünyasında kültür ve sanat yaşamı, İstanbul kent tarihi, tasarım tarihi, kültür politikaları ve sanat eleştirisi konularında çalışmalarıyla tanınıyor. Uslu'nun son dönemde imza attığı çalışmalar arasında 1964 sürgünüyle İstanbul'dan uzaklaşmak zorunda kalan ressam kadın İvi Stangali'nin yaşam öyküsünü anlatan, 'İvi Stangali: Ressamı Hatırlamak' adlı kitap ile İstanbullu Rum sanatçı Mario Prassinos’un 100. doğum yılı nedeniyle Pera Müzesi'nde düzenlenen kapsamlı sergi de yer alıyor.

BEYOĞLU'NDA BİR BELLEK KAZISI

Doç. Dr. Uslu, Beyoğlu'nda 19. yüzyıl sonlarına tarihlenen çok sayıda bina olduğunu, bu binaların geçmişindeki işlevleri veya yaşanmışlıklarıyla bugüne getirdikleri çeşitli uzantılar olduğunu belirtiyor. Binalar, sokaklar ve insan hikâyeleri üzerine araştırma yaparken, geçmiş ve bugün arasındaki sürekliliği göz ardı etmemek gerektiğini söyleyen Uslu, Spadaro Paşa apartmanın sonraki yıllarda kimlerin mülkiyetine geçtiğine dair araştırmaları sürdürdüklerini, bu süreçte de karşılarına ilginç ipuçları çıktığını ekliyor. Zamanla bu bilgiler de binanın kronolojik öyküsüne eklenecek, belki taşlar yerine tam olarak oturacak. 

Beyoğlu’ndaki bazı yapıların tarihindeki sürekliliğe dair şu dikkat çekici örneği veriyor Uslu: "Örneğin şu anda Galeri Meşher’in olduğu Fruchterman Apartmanı'nda bir zamanlar Abdullah Biraderler'in fotoğraf evi vardı. Bu apartman aynı zamanda 1902 ve 1903 yıllarında Salon Sergileri’nin yapıldığı yer. Dolayısıyla günümüzde o binada sergiler düzenleyen bir galeri olması tesadüf olmasa gerek."

Kırmızı Kapı’nın imza attığı Beyoğlu'ndaki bu bellek kazısı, 1800'lerin sonunda sinematografiyi icat eden Lumière Kardeşler'in şimdilerde yapay zekayla hareket ve olağanüstü bir canlılık kazandırılan tarihi film kayıtlarını çağrıştırıyor. Siyah beyaz soluk anların gerçek renklerine kavuşması gibi, Spadaro Paşa Apartmanı da tüm yaşanmışlıkları ile gölgelerinden sıyrılıp yeni konuklarıyla şimdi yeni bir hikâyeye doğru yol alıyor.

Uslu'nun ifadesiyle, "Artık tüm bu isimlere, izleri kaybolup gidenlere ilgisiz kalmamız mümkün değil. Bizler Spadaro Paşa Apartmanı'nın şimdiki sakinleri olarak yaşadığımız semtin bir parçası olduğumuzun bilinciyle, bu apartmanı ve taşıdığı yaşanmışlıkları yeniden görünür kılıyoruz. Apartman sahipleri tarafından giriş kapısına iliştirilen Ayşe Karamustafa tasarımı isim levhası ile binada yaşamış ve unutulmuş herkesi saygıyla selamlıyoruz."

Kırmızı Kapı-Spadaro Evi'ni tanımak isteyenler bu sayfadan takip edebilir.