21. yüzyılın ilk 23 yılında Türkiye’de nüfus gelişimi

Türkiye’de son 23 yılda yaşlı nüfus ve çalışma çağındaki nüfusun toplam nüfus içindeki payı artmıştır. Yaşlı nüfusun bakımı, rehabilitasyonu gibi alanlarda da istihdam olanakları aranacaktır.

Fotoğraf: AA
Google Haberlere Abone ol

2000 yılında yaklaşık 67 milyon 804 bin civarında olan Türkiye nüfusu 2023 yılında yaklaşık 85 milyon 372 bine çıkmıştır. Yani Türkiye nüfusu son 23 yılda yaklaşık 17 milyon 568 bin artmıştır. Diğer bir ifade ile son 23 yılda ülke nüfusu yüzde 25,9 (yıllık artış hızı yüzde 1,13) artmıştır.

Peki, toplam nüfusta yukarıda belirtilen miktar ve oranda artan Türkiye nüfusu, yaş gruplarına göre nasıl artmıştır? 2000 yılında Türkiye’de 20 milyon 220 bin çocuk (0-14 yaş grubu) varken bugün bu rakam 18 milyona 311 bine (yaklaşık 1,9 milyon azalmıştır) inmiştir. Yani ülke nüfusunun yüzde 26 arttığı son 23 yılda, çocuk nüfus yüzde 9,4 azalmıştır (23 yıllık nüfus artış hızı yüzde -9,4; yıllık nüfus artış hızı yüzde -0,42) olmuştur. Bu veri gerçekten de dikkat çekici olup çocuk nüfusun gelişim yönünün ülke toplam nüfusuna göre farklı olduğunu, yani biri artarken diğerinin azaldığını göstermektedir. Şüphesiz bu durumun nedeni son 60 yıllık süreçte toplam doğurganlık hızı ve ham (kaba) doğum hızının giderek azalmasıdır.

Gelelim çalışma çağındaki nüfusa! 2000 yılında 43,7 milyon olan çalışma çağındaki (15-64 yaş grubu) nüfus, 2023 yılında 58,3 milyona çıkmıştır. Yani son 23 yılda Türkiye’de çalışma çağındaki nüfus, 14,6 milyon artmıştır. Diğer bir ifade ile 15-64 yaş grubu nüfusun 23 yıllık artış hızı yüzde 33,4 (yıllık artış hızı yüzde 1,5) olmuştur. Kısaca son 23 yılda Türkiye’de çalışma çağındaki nüfusun ülke toplam nüfusuna göre daha hızlı arttığı görülmektedir.

Şimdi sırada yaşlı nüfus var! Son 23 yılda Türkiye’deki yaşlı (65+) nüfus yaklaşık 3 milyon 859 binden, 8 milyon 722 bine çıkmıştır. Diğer bir ifade son 23 yılda Türkiye’deki yaşlı nüfus 4 milyon 863 bin kişi artmıştır. 23 yıllık artış hızı yüzde 126 (yıllık yüzde 5,5) olmuştur. Verilerden de anlaşılacağı üzere Türkiye’de yaşlı nüfus son 23 yılda ülke toplam nüfusu ve çalışma çağındaki nüfusa göre oldukça hızlı artmıştır. Çocuk nüfus ise zaten bu süreçte azalmıştır. Diğer bir ifade ile yaşlı nüfus 23 yılda 2,3 katına çıkmıştır. Oysa aynı süreçte toplam nüfus ve çalışma çağındaki nüfus yaklaşık 1,3 katına çıkmıştır.

Peki, bu durumun nedeni nedir? Türkiye’de 1960’tan sonra toplam doğurganlık hızı giderek azalmaya başlamıştır. Aynı süreçte ortalama ömür ise giderek uzamıştır. Bu nedenle yaşlı nüfus çok hızlı artmış ve bu nüfusun toplam nüfus içindeki payı da doğal olarak yükselmiştir.  Nitekim 2000 yılında yaşlı nüfusun toplam nüfustaki payı yüzde 5,7 iken bugün bu oran yüzde 10,2’dir. Oysa bugün toplam nüfustaki payı yaklaşık yüzde 21 olan çocuk nüfusun oranı, 23 yıl önce yüzde 29’du. 2000 yılında çalışma çağındaki nüfusun payı yüzde 65 iken bugün bu oran yüzde 68’dir. Yani son 23 yılda çocuk nüfusun payı yaklaşık yüzde 8 azalmış, buna karşın yaşlı nüfusun payı yaklaşık yüzde 5 çalışma çağındaki nüfusun payı yüzde 3 artmıştır.

Türkiye’de son 23 yılda nüfusun yaş kompozisyonunun değişmesi doğal olarak genç (çocuk), yaşlı ve toplam bağımlılık oranının değişmesine neden olmuştur. 2000-2023 yılları arasında genç ve toplam bağımlılık oranı azalmış, yaşlı bağımlılık oranı ise artmıştır. 2000 yılında genç bağımlılık oranı yüzde 46,3 iken 2023’te bu oran yüzde 31,4’e inmiştir. 2000 yılında toplam bağımlılık oranı yüzde 55,1 iken bugün bu oran yüzde 46,3’e inmiştir. Aynı süreçte yaşlı bağımlılık oranı ise yaklaşık yüzde 9’dan yüzde 15’e çıkmıştır. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payının yüzde 5,7’den yüzde 10,2’ye çıkması yaşlı bağımlılık oranının artmasına neden olmuştur. Aynı süreçte çocuk nüfusun payının yaklaşık yüzde 8 azalması genç bağımlılık oranının ve dolayısıyla toplam bağımlılık oranının azalmasına neden olmuştur. Önünümüzdeki yıllarda Türkiye’de genç bağımlılık oranı daha da azalacak, yaşlı bağımlılık oranı ise artacaktır. Fakat son 40 yılda genç bağımlılık oranının azalmasından dolayı önemli ölçüde azalan toplam bağımlılık oranının önümüzdeki süreçte (5-10 yıl sonra) artması söz konusu olacaktır. Çünkü yaşlı bağımlılık oranı hızla yükselmektedir.

Türkiye’de nüfusun yaşlanma endeksi giderek yükselmekte, potansiyel destek oranı ise azalmaktadır. Peki yaşlanma endeksi ve potansiyel destek oranı nedir? Yaşlanma endeksi her 100 çocuğa karşılık gelen 60+ yaş grubundaki insan sayısının ifade etmekte iken potansiyel destek oranı ise her bir emekliye (65+ yaş üstü insana) karşılık gelen çalışma çağındaki (15-64 yaş aralığındaki) insan sayısını ifade etmektedir. Türkiye’de 2000 yılında yaşlanma endeksi yaklaşık yüzde 28 iken günümüzde yüzde 70’e çıkmıştır. Yani 2000 yılından her 100 çocuğa karşılık 60+ yaş grubunda 28 kişi varken bugün 70 kişi var. Yine Türkiye’de 2000 yılında 11,3 olan potansiyel destek oranı ise günümüzde 6,7’ye inmiştir. Yani 23 yıl önce herbir emekliye karşılık çalışma çağında 11,3 kişi varken bugün her bir emekliye karşılık 6,7 insan bulunmaktadır. Erken emekliliğin 1990’lardan beri bir türlü gündemden düşmediği Türkiye’de, bu verileri de doğru okumamız ve analiz etmemiz gerektiği kanatindeyim. Sosyal güvenlik sisteminin gelirleri ve giderleri göz önüne alındığında sistemin son 40 yılda genellikle açık verdiği dikkat çekmektedir. Bu nedenle erken emeklilik konusuna daha ihtiyatlı yaklaşmak gerekmektedir. Aksi halde popülist politikaların sosyal güvenlik gelir-gider tablosunda sürekli gider tablosu lehine bir dengesizlik oluşturması ve kara deliğin zamanla daha da büyümesi ve diğer kaynaklardan karşılanma ihtimalinin imkansız bir hal alması soncu doğacaktır.

Özetle Türkiye’de son 23 yılda yaşlı nüfus ve çalışma çağındaki nüfusun toplam nüfus içindeki payı artmış, çocuk nüfusun payı ise azalmıştır. Türkiye’de demografik yapının son 23 yılda hızla değişmesi tesadüfî değildir. Toplam doğurganlık ve ham doğum hızının azalması, kentleşme oranının yükselmesi, boşanma oranının artması, ilk evlenme yaşının yükselmesi, aile yapısının değişmesi, eğitim seviyesinin yükselmesi, doğum kontrol yöntemlerine daha fazla başvurulması, genç ve eğitimli nüfusta işsizlik oranının artması gibi çok sayıda etken, demografik yapının 23 yılda hızla değişmesine neden olmuştur. Ayrıca televizyon, telefon ve internet gibi kültürel yapıyı hızla değiştiren unsurları da saymak gerekir. Belirtilen unsurların aile kurumuna bakış açısını, aile yapısını, gençlerin geleceğe ve aileye bakış açısını hızla değiştirdiği bir gerçektir.

Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de nüfusun hızlı yaşlanma süreci devam edecek ve 2050’lere gelindiğinde muhtemelen yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payı yüzde 15’i bulacaktır. Şüphesiz bu kriz bazı fırsatlara da gebedir. Genç nüfusun payının giderek azalması ve önümüzdeki yıllarda çalışma çağındaki nüfusun da azalcak olması, buna karşın yaşlı nüfusun artması çok sayıda problem doğuracaktır. Yaşlı nüfusun bakımı, tedavisi, rehabilitasyonu gibi alanlarda ise istihdam olanakları artacak, yani kriz bu anlamda bazı fırsatlar da doğuracaktır. Bu nedenlerle yaşlı sağlığı, bakımı, tedavisi ve rehabilitasyonu gibi alanlarda gelecekte ihtiyaç duyulacak yeterli miktarda nitelikli insan kaynağını yetiştirmek gerekmektedir. Ayrıca son 70-80 yılda Türkiye’de çocuk sağlığı, eğitimi gibi alanlarda önemli yatırımlar yapılmış ve bu durum her yıl bütçeden önemli bir kaynağın bu alanlara aktarılmasını gerekli kılmıştır. Ancak önümüzdeki yıllarda bu alanlardaki ihtiyaç azalacağı için belirtilein kaynakların bir bir kısmını isithdam oluşturacak projelere, yatırımlara aktarma imkanı da ortaya çıkacaktır. Yine Ege, Batı Marmara, Batı Karadeniz gibi düzey-1 bölgelerinde son yıllarda çocuk sayısının azalmasına bağlı olarak atıl kalan çok sayıda okulun da düzenlenerek huzur evi vb. yaşlı nüfus için gerekli fiziki alt yapıya dönüştürülmesi faydalı olacaktır.  

*Prof. Dr. / Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi