10 Ekim Katliamı: 'Anne, 8 yıldır siyah giyerek yasını tutuyor'

10 Ekim Katliamı’nda hayatını kaybeden 18 yaşındaki Ümit Seylan’ın amcası İhsan Seylan, barış istemenin bedelinin bu kadar ağır olmaması gerektiğini söyledi.

İhsan Seylan
Google Haberlere Abone ol

Emrullah Bayrak

ERZURUM - 10 Ekim 2015’te Ankara’da yapılan Barış Mitingi’ne yapılan bombalı saldırı sonucu yaşamını yitirenlerden biri de 18 yaşındaki Ümit Seylan'dı.

Erzurum’un Tekman ilçesinde yaşayan Seylan, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İngilizce İktisat Bölümü’nü kazandı. Arkadaşlarıyla gittiği Barış Mitingi’nde hayatını kaybettiğinde daha on günlük üniversite öğrencisiydi.

Ümit’in amcası olan ve katliam sonrası kurulan 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’nin eşbaşkanlığını yürüten İhsan Seylan, katliamla ilgili hiçbir kamu görevlisinin yargılanmadığını ve insanların acıları ile baş başa kaldığını ifade etti.

Ümit Seylan

‘TÜRKİYE'NİN 37 FARKLI İLİNE CENAZE GİTTİ’

Yeğeniyle katliamdan bir gün önce telefonda konuştuğunu ve mitingde buluşmayı kararlaştırdıklarını anlatan İhsan Seylan, “Ankara'daydım ama yürüyüşe henüz gitmemiştim. Ben de küçük kızımı alıp gidecektim. Cumartesi günüydü, ‘kahvaltı yapar, öğlene doğru gideriz’ dedik. Fakat Ümit, arkadaşlarıyla birlikte Barış Mitingi’nin toplanma alanı olan Ankara Garı’na gitmişti. Bomba patladığında biz Ankara'da yaşayanlar için şok hali oldu. Türkiye'nin 37 farklı iline cenaze gitti. 103 insan hayatını kaybetti. 500'e yakın yaralı var. Sekiz yıl geçmesine rağmen 30'a yakın kişinin tedavisi hala devam ediyor. Bunların çoğu engelli kaldı. Gerçekten zor bir süreçti.”

‘8 YILDIR EVİNDEN ÇIKMAYAN, YAS TUTAN BİR AİLE VAR’

Ümit’in ailesinin 8 yıldır yas tuttuğunu dile getiren Seylan, “İnsanlar, her şeyden elini eteğini çekmiş durumda. Anne, 8 yıldır siyah giyerek yasını tutuyor. Bu katliam, hayat dolu bir kadının bir kısmını öldürmek demek aynı zamanda. Onlar da maalesef ilk günkü acıyı yaşıyor, hissediyorlar” diye konuştu.

“Barış istemenin bedeli, bu kadar ağır olmamalıydı. Bu insanlar, bu ülkenin vatandaşlarıydı” diyen Seylan, şunları ifade etti: “Bir terör örgütü olan IŞİD tarafından katledildikten sonra en azından bu ülkenin vatandaşları, sahip çıkıldığını hissetmek isterlerdi. Bu konuda gerçekten üzgünüz. Toplumun duyarsızlığı, kamu iradesinin olayın üzerini kapatma noktasındaki tavrı acı verici bir durum. İnsanların acılarıyla baş başa kalması, 18 yaşındaki bir öğrencinin Ankara'da arkadaşlarıyla gittiği bir yerde korunamaması, onun katledilmesi… Normalde devletler böyle şeyler için yeri yerinden oynatması gerekirdi. Maalesef üstünü kapatma noktasında bir tavır görüyoruz.”

‘HİÇBİR KAMU GÖREVLİSİ YARGILANMADI’

10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’nin yıllardır adalet mücadelesi verdiğini hatırlatan Seylan, “Biz hem dava sürecini hem dernekleşme sürecini hem de ailelerin yaşadığı sosyo-psikolojik durumları takip etmek ve dayanışmak için dernekleşmeye gittik. Dava süreci uzun yıllar sürdü. Asıl sorumlular hiçbir şekilde yargılanmadı. Ülkenin başkentinde, devletin bütün kurumlarına çok yakın bir mesafede gerçekleşen bir katliamda, hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı. Bu çok acı. ‘Bütün kamu görevlileri suçludur’ demiyoruz ama en nihayetinde ihmallerden dolayı bir yargılamanın hem uluslararası hukuk hem de diğer konular açısında çok önemli olduğunu düşünüyoruz” dedi.

’10 EKİM KATLİAMI’NDAN SONRA TÜRKİYE'DE HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMADI’

Olayda istihbarat zaafı olduğuna dikkat çeken Seylan, şunları söyledi: “10 Ekim'den önce o kişiler geliyor, yollardaki aramalardan geçiyor, bombalı araçlarıyla geziyor. Öncesinde keşifler yapmışlar, görüntüleri ortaya çıkıyor. Bunlar Suriye'den, Antep'ten, Adıyaman'dan, Urfa'dan daha önce emniyette bilgileri olan insanlar. Bu adamlar 10 Ekim Katliamı’ndan bir gün önce şehre giriyorlar. Bir otelde kalıyorlar. Bunların görüntüleri dosyalarda mevcut. Bunun bir ihmaller silsilesi olmadığını söylemek mümkün değil. Göz göre göre, izin verildi ve Türkiye'de 103 kişi hayatını kaybetti, 500 kişi de yaralandı. Bu aynı zamanda barışa, demokrasiye, emeğe, insan haklarına koyulan bir bombadır. O günden sonra Türkiye'de hiçbir şey eskisi gibi olmadı. İŞİD, o dönem elini kolunu sallaya sallaya katliam yaptı.”

Ne olmuştu?

Temmuz 2015'te, hükümetin Türkiye'yi Suriye'deki savaşa dahil etmesine karşı çıkan Halkların Demokratik Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri ile bazı sendika, meslek örgütü, vakıf ve platformların desteklediği Barış Blok'u ortaya çıktı. Blok bu tarihten itibaren çeşitli miting, protesto ve yürüyüşler düzenledi. Ekim'e gelindiğinde, 10 Ekim'de Ankara Garı önünde yapılacak olan Emek, Barış, Demokrasi Mitingi için Barış Bloku destekçileri DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından katılım çağrısı yapıldı.

10 Ekim 2015 tarihinde Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi için Ankara Garı önünde IŞİD'in düzenlediği bombalı saldırı ile 103 kişinin hayatını kaybettiği katliamın üzerinden sekiz yıl geçti. Katliamının ardından açılan ana davada dokuz sanığa 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. 10 Ekim ana davasından dosyası ayrılan Erman Ekinci ve firari 16 sanığın yargılaması ise sürüyor. Duruşmalarda aileler, firari sanıkların kasıtlı olarak yakalanmadığını ve kaçmalarına göz yumulduğunu bildirdi. “İnsanlığa karşı suç”tan yargılamanın yapıldığı duruşmalarda henüz bir sonuç elde edilemedi. Katliamın ardından kurulan 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği de baskılardan payına düşeni aldı. Dernek, Ankara Valiliği'nin başvurusu üzerine açılan dava sonucunda faaliyetlerini sonlandırmak zorunda kaldı. Bunun ardından katliam mağduru aileler, 10 Ekim Barış Derneği'ni kurdu. Katliamın üzerinden geçen sekiz yıla karşın hâlâ tedavisi sürenler bulunuyor. Patlamalarda yaralanan 30 kişinin tedavileri tamamlanmadı.