YAZARLAR

Queer sanat üretiminin yeni olanakları

Coğrafya teması üzerinden hazırlanan İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası sergisi genç sanatçıların üretimlerini ağırlıyor. Sergi 8 Temmuz'a kadar Galeri Bu'da görülebilir.

İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası bu yıl 25'inci kez düzenleniyor. Geçen yıl Valilik yasağıyla gerçekleştirilemeyen yürüyüşün bildirisi, Onur Haftası komitesinin "Dağılıyoruz" kararıyla başta Taksim olmak üzere farklı semtlerde, şehirlerde ve ülkelerde okunmuştu. Bu sene de son anda gelen açıklamayla kitlesel bir yürüyüşe izin verilmeyeceği duyuruldu. Ancak Onur Haftası'nı sadece bir yürüyüşten ibaret değerlendirmemek gerek. LGBTİ+ meselesini farklı alandan çevreleyen paneller, konuşmalar, atölyeler ve partilerin yanında haftanın en önemli etkinliklerinden biri de Onur Haftası Sergisi.

sergi1 Kara Pembe Karşı Sanat Kolektifi, Pubik, Video Loop Yerleştirme, 2017.

25. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Sergisi bu sene 'coğrafya' teması etrafında şekillendirildi. Yapılan açık çağrı sonucunda jüri üyelerinin belirlediği 12 sanatçının yakın dönemli üretilmiş işleri Galeri Bu'da sergileniyor. Bireysel toplumsalın, bedenle toprak üzerine soruları queer düşünce ekseninde ele alan çalışmalar serginin ana eksenini oluşturuyor.

İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası sergilerinin ilki 2008 yılında Hafriyat'ta gerçekleştirilen "Makul" sergisiydi. Queer sanat üzerine üretim yapan birçok sanatçının katıldığı sergi bir başlangıç noktası oluşturmuştu. "İsyan ve Onur", "Aile", "Baskı", "Haz", "Beden" başlıklarıyla ilerleyen sergiler 2014-2017 yılları arasında "Nerdeen Nereye" ismiyle genç sanatçılara odaklanan açık çağrılı sergilere dönüştü.

Bu yılın seçkisindeki işlere baktığımızda cinsellik, toplumsal cinsiyet, iktidar mekanizmaları ve direniş gibi temalar etrafında şekillenen işler görüyoruz. Ahmet Kavas'ın, "I Have International Friends" çift kanallı videosu erkek sünnetinin günümüz Türk-İslam yaşamındaki yansımalarına bakıyor. Cansu Yıldıran'ın kadının mülk edinme yasağına dair hazırladığı "Ander" fotoğraf serisi fotoğrafik imgede queer betimleme arayışını yansıtıyor. Furkan Öztekin'in "Namus bahane, Rant Şahane" serisi Ülker Sokak'tan sürülen transların boşaltılmış evlerine giriyor.

Barkay Yahya'nın "atamadığım taş, çekemediğim fotoğraf" enstalasyonu ve fotoğraf kitabı Gezi eylemleri süresince direnişe katılmakla fotoğraf çekmenin arasındaki ilişkiye odaklanıp, direnişle sanatın iç içe geçebileceğini vurguluyor. Ceren Saner'in fotoğrafları beden üzerinden queer okumaları açıyor. Kara Pembe Karşı Sanat Kolektifi'nin Pubik videosu da cinsel pratiklerle reklam estetiği arasında bir bağ kuruyor.

Seçkide ayrıca Enes Ka'nın "Aynılık" interaktif fotoğraf işleri, Müge Olacak'ın "Duyuyorum" interaktif ses enstalasyonu, Gözde Gürel'in illüstrasyonları, Tulya'nın "nimbus" kısa filmi, Orgy Punk'ın "Özgürlük" performans videosu da yer aldı. Ayrıca Pırıltı'nın performansı ve Tarek Lakhrissi'nin belgesel gösterimi de yapıldı.

Onur Haftası sergilerinin Türkiye sanat ortamında kapladığı alana gelirsek... Birikim Dergisi'nin Nisan sayısında Barış Acar, Burak Delier ve Süreyyya Evren'in yer aldığı güncel sanatta avangard üzerine bir tartışma gerçekleştirildi. Burak Delier tartışmada şu saptamada bulunuyor: "Bizdeki avangard sanat değil, olamaz; ama politik. Politikasını sanat kurumuna karşı aldığı tavırdan kurmuyor; genel ve daha kapsayıcı kültürün içinden kuruyor ve bu bana çok daha vaatkâr, gerçekçi ve sağlam görünüyor. O yüzden Türkiye'deki sanat Batı'daki kurumsallaşmış soldan değil, post-kolonyalizm, feminizm ve queer tartışmalarından açılan kanaldan besleniyor ve beslenmeli..."

90'lardan bu yana gerçekleşen sanat üretimlerinde de queer düşünce biçiminin kendine alan açtığını görüyoruz. Ancak burada tabii ki sözü edilen "LGBTİ+ içerikli" sanat değil, normlara ve normalliğe karşıt bir düşünce biçimi olarak queer düşüncenin kaynak oluşturduğunu vurgulamak gerek.

Bu noktada Onur Haftası sergilerinin de muhalif bir üretim modeli olarak queer düşüncede öncü bir rol edinmesi gerektiğini ve bu potansiyele sahip olduğu da vurgulanmalı. Ancak Onur Haftası sergilerinin şu anki yapısı buna alan açmak yerine, kapalı devre üretim şekline izin veriyor. İlerleyen yıllar için queer düşüncede bu sergilerin edinebileceği rolleri düşünmenin vakti geldi.