Hatay Meyhanesi: Adı konmamış edebiyat müzesi

Cemal Süreya ve niceleri gelmiş buraya. Süreya'nın Hatay Meyhanesi Defterleri ortaya çıkmış.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - “Türkiye’nin en iyi sazı Sivas’ta. Sivas’ın en iyi sazı Divriği’de. Divriği’nin en iyi sazı da Çamsuyu’nda. Yani, Aşık Veysel’in sazı öğrendiği yerde dünyaya gelmişim,” diye söze başlıyor, geçtiğimiz hafta 50. yaşını kutlayan Hatay Meyhanesi’nin sahibi Mehmet Ali Işık. Hatay’ı o açmamış. “Ali Demir, çocuklarını okutmak için İstanbul’a geliyor. Kadıköy’de bir kahvehane açıyor. Sonra aynı yeri lokantaya çeviriyor. O zamanlar şehirler arası otobüslerin kalktığı yerdeymiş burası. Otobüsler Harem’e taşınınca 1967 yılında burayı içkili lokantaya çeviriyor,” diye anlatıyor Hatay’ın kuruluş öyküsünü Mehmet Ali Işık. İçkili lokantaya çevrilince belediyeden ruhsat almak gerekiyormuş. Oradaki memurlar Ali Bey’e “Nerelisin?” diye sormuşlar. Hataylıyım,” demiş o da. “Öyleyse senin yerin adı da Hatay olsun!” denmiş.

maliisik Mehmet Ali Işık

4 DİL BİLEN GARSONLAR

Mehmet Ali Işık 15 yaşında İstanbul’a gelmiş. “İlkokulu okuduktan sonra,” diye başlıyor ve anlatmaya devam ediyor: “2 Şubat 1965’te geldim. Benden önce buraya gelmiş olan akrabalarım vardı. ‘Yeni Yayla’ diye Karaköy rıhtımında insanların ayak üstü içki içtikleri, oradan da vapura koşturdukları bir yerdi. Bu yaşıma geldim, daha öyle bir yerle karşılaşmadım. Her gün 40-50 çeşit meze çıkardı. Akşam 8 gibi kapıyı kilitlerdik, içeride yer olmazdı. İşte orada tabak yıkayarak başladım. Orada Rum bir aşçımız vardı. Elinden gelmeyen yemek yoktu, her şeyin âlâsını yapardı. Yanni Usta’nın kafasında fötr şapkası, üstünde takım elbisesi, yakasında mendili eksik olmazdı. Tam bir İstanbul beyefendisiydi. Üst düzey bürokratlar gibi giyinirdi. Oradan sonra Tarabya’daki Filiz’de komilik yaptım. O dönemin ünlüleri, zenginleri gelirdi. Turistler otobüslerle getirilirdi. Şef garsonumuz 7 dil biliyordu. Garsonlardan 4 dil bilen vardı. En az bilen İngilizce konuşabiliyordu. Eskiden meslek böyleydi. Ben o terbiyeyle büyüdüm.”

'CEMAL ABİ HATAY'I ÇOK SEVDİ, BEN DE ONU ÇOK SEVDİM'

1975 yılının 15 Mayıs’ında Hatay Meyhanesi’ne başlıyor Mehmet Ali Işık. O dönem her akşam en az 30-40 kişilik müdavim kadrosunun olduğu bir meyhane burası. “Burayı açan Ali Demir oğlu Tevfik’le beni ortak yaptı, yıl 1979. O gün bugündür birlikte çalışırız Tevfik Demir’le. Bir abim olsa ancak bu kadar saygı duyarım,” diyor onun için. Hatay, sadece bir meyhane değil; bir edebiyat müzesi. “Adı konmamış bir Cemal Süreya müzesi” diye ananlar da var. Mekânın böyle olmasının nedeni Mehmet Ali Işık’la Cemal Süreya arasında kurulan dostluk. “Cemal Süreya önce müşterimdi; sonra dost, en sonunda da abi kardeş olmuştuk,” diyor Mehmet Ali Işık “Cemal Abi Hatay’ı çok sevdi, ben de onu çok sevdim.”

‘ACILARIMIZ ORTAKTI

Peki, bu dostluk nasıl başlamış? Şöyle anlatıyor Mehmet Ali Işık: “Cemal Abi’yle garsonken tanışmıştık. O da Alevi’ydi, ben de. 7 yaşındayken annesini kaybetmişti, ben de annemi o yaşta kaybettim. Onunla acılarımız ortaktı. Ve çocukken okuyup etkilendiğimiz kitap da aynıydı: Horasanlı Eba Müslim. Cemal Abi oradaki cengaverlerin isimlerini arkadaşlarına lakap takıyordu. İlk yakınlığı bu lakapları duyunca hissettim ve sonrası geldi.”

Mehmet Ali Işık edebiyata olduğu kadar edebiyatçılara düşkün. Ta o günlerde başlamış meyhanesinde imza günleri düzenlemeye, resim sergileri açmaya. Bir gün böyle bir etkinliğin davetiyesini Cumhuriyet gazetesine bırakmaya gitmiş. Gerisini Işık’tan dinleyelim: “Mehmet Kemal Kurşunluoğlu vardı o zaman gazetede. Aramız iyiydi. Ona dedim ki ‘Cemal Süreya, Gazeteciler Cemiyeti’nde. Yanına gidelim’ Cemal Abi, Behçet Ay ve Muzaffer Buyrukçu ile sofrayı kurmuş. Biz de oturduk masaya. ‘Mehmet Ali de artık bizden biri’ diye orada demişti ilk Cemal Abi.”

HATAY MEYHANE DEFTERLERİ

Sadece Cemal Süreya değil; Can Yücel, Uğur Mumcu, Ece Ayhan, İslam Çupi, Cevat Dereli, Arif Damar, Orhan Alkaya, Patriyot Hayati ve daha nice isimlerin de yolu düşmüş bu meyhaneye. Ne muhabbetler edilmiş, ne anılar yaşanmış. Cemal Süreya “söz uçar, yazı kalır” diyerek bir gün Mehmet Ali Işık’a bu özel isimlerin her birine dörtlük yazmasını önermiş. Bu öneriden 23 ciltlik Hatay Meyhanesi Defterleri ortaya çıkmış. Oraya gelen her müdavim bu özel deftere bir şeyler karalamış. İlk yazan da Cevat Dereli olmuş; “İsmimiz sarhoşa çıktı, ne mutlu bana!” diye.

O güne kadar Kadıköy’de hizmet veren Hatay, 1985 yılında buradan tahliye edilmiş. “Cemal Abi ve Behzat Ay Kadıköy çarşısında bize yer bile baktılar. Ama gazete ilanıyla burayı bulduk. 86’da da taşındık,” diye anlatıyor o günleri Mehmet Ali Işık. İlk başta burayı uzak bulan ve gelmekte güçlük çeken Süreya sonra şöyle demiş: “Bostancı’daki Hatay, Kadıköy’deki Hatay’dan daha güzel oldu.”

'DARPHANE MÜDÜRÜ SEN DEĞİLSİN'

Mehmet Ali Işık da hemen her edebiyatçı için bir dörtlük karalamış. Mesela Can Yücel’e, Arif Damar’a ve elbette Cemal Abi’sine. Süreya bir röportajında “Pantolonumun paçalarına altın tozu bulaşmadı” deyince Mehmet Ali Işık şöyle bir şiir yazmış ona: “Kiralar sürgünü koca bir şair/ Mühürdar Serasker sokak, giriş katı ufak bir ev/ Darphane müdürü sen değilsin/ Herkesin katı, arabası var/ Senin neyin var, neden olmadı?/ Çalışmadın mı, maaş mı almadın?/ Maliye müfettişi sen değilsin/ Aldıklarını barda, pavyonda mı yedin?/ Seni tanırım; yarım rakın, bir de peynirin/ Her şeyin vardı da melekler mi çaldı?” Bu şiiri Orhan Alkaya’ya okur Işık. Alkaya der ki “Şunu ‘Kiralar sürgünü koca bir şair/ Her şeyin vardı da melekler mi çaldı?’ diye yazsaydın yeter.”

hatay2

EDEBİYAT TARİHİNDE YOLCULUK

Bu defterlerdeki bazı yazıları ise göğsüne takılan bir madalya sayıyor Mehmet Ali Işık. Uğur Mumcu’nun “Mehmet Ali Işık; keşke aydınlarımız senin şu lokantan gibi ışıklı ve tutarlı olsalardı. Saygı, sevgi ve dostlukla!” diye yazdığı not gibi. Bu defterler artık Mehmet Ali Bey’in evindeler. En son cildi ise meyhanede. Ama herkes yazamıyor, önce oraya yazmayı hak etmek gerek. Sadece defterler değil, edebiyata dair bir dolu şey barındırıyor bünyesinde bu meyhane. Mesela, edebiyatçıların her zaman oturduğu masaların yanı başında onların yazıları, şiirleri var. Meyhaneye gelen her ismin Cumhuriyet Kitap ekinde kapak olduğu sayılar çerçeveletilmiş. Orada demlenirken doğaçlama yazılmış şiirler, karalamalar her şey mevcut. Edebiyat tarihinde bir yolculuk gibi meyhanenin duvarları.

'BİR DOĞUM GÜNÜM YOK'

En özel konuk elbette Cemal Süreya. Onun portresi de, çantası da duvarda. “Erken kaybettik,” diyor Mehmet Ali Işık, Cemal Süreya için. Ölümünün 5. yılında onun için bir büst yaptırmış. 13. yılında Süreya için bir dernek kurmuş. “1991 yılında 3000 imza topladım,” diyor Işık “Bunları o zamanki belediye başkanı Nurettin Sözen’e götürdüm ve Cemal Süreya’nın oturduğu sokağa kendi ismini verdik. Onun için takvim yaptırdım, plaketler verdim. Cemal Süreya haftası yapıldı, ödüller verildi yıllardır. ‘bir doğum günüm yok’ derdi Cemal Abi. Onun için 28 Temmuz’u doğum günü yaptık. Her yıl mezarı başında Türkiye’nin her yerinden gelen gençlerle anarız. O kadar çok seveni var ki!”

'4 YERİNE İKİ BİRA İÇSİN BU YAZILARA DALSIN'

Mehmet Ali Bey’in edebiyata düşkünlüğü sayesinde ailesiyle birlikte meyhaneye gelen bazı çocuklarda bir edebiyat merakı başlamış. Hatta kimileri üniversitede edebiyat okumuş. “Buraya tek başına da gelen çok olur. Eskiden görürdüm, yalnız gelenler oturup 4-5 bira içer ve bu sürede boşluğa bakıp öylece düşünürlerdi,” diye anlatıyor Mehmet Ali Işık “En azından o insanlar okusun bunları. 4 yerine 2 bira içsin, bu yazılara dalsın. Sonra eksik içtiği o biranın parasıyla kitap alsın.” Mehmet Ali Işık hâlâ meyhanesinde imza günleri, söyleşiler, anmalar yapıyor. Ancak bazı edebiyatçıların oğullarını tanıdığı halde babaları için yapılan etkinliğe gelmiyorlarmış. “Halbuki,” diyor Mehmet Ali Işık “Tüm servetimi harcasam şu yazıları yazdırabilir miyim?”

‘KÖTÜLER ÇOĞALDIKÇA İYİLER DEĞER KAZANIYOR’

Mehmet Ali Işık 1965’te başladığı bu meslekte 2 yıl önce 50. yılını devirdi. Hatay Meyhanesi de bu yıl 50. yılını kutluyor. “Köyden ayakkabısız geldim. Bu meslekten kazandım ne kazandıysam,” diyor Işık “İşler nasıl, diye soranlara ‘Kötüler çoğaldıkça, iyiler değer kazanıyor’ diye yanıt veriyorum. Benim en iyi müşterim en az içen, en az para verendir. Çalışanlarıma ‘İnsanlara parasına göre davranacaksanız akşam ceketinizi alın, gidin’ diyorum.” Dokunduğu her insana bir güzellik yapan Mehmet Ali Işık “Aklıma, hayalime gelmeyecek şeyler yaşadım,” diyor buradaki yılları için. Cemal Süreya’nın Hatay’daki deftere karaladığı sözlerden biriyle bitirelim biz de bu yazıyı; yoksa anlatmakla bitmeyecek bu meyhanenin öyküsü: “Sevgili Hatay, sevgili Mehmet Ali! Uzun süre sonra Hatay’a girince içim nasıl açıldı. Hayatımızın bir parçası, hatta kendisi olmuştu burası. Candan, Cemal Süreya.”