‘Zirveler Haftası’na girerken

Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi alanlarındaki kötü sicilini düzeltmeden bölgesel bir rol üstlenmesi hayal.

Google Haberlere Abone ol

Türkiye’de kamuoyu günlük sorunlarıyla başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da Peker videolarına ve 14 Haziran’da Brüksel’de gerçekleştirilecek Biden-Erdoğan Zirvesi’ne kilitlendi. Biden-Erdoğan görüşmesi o kadar önemli ki, organize suç örgütü lideri dahi, gelen rica üzerine çok beklenen “helalleşme” videosunun yayınını erteleme kararı aldı.

Biz ne kadar Biden-Erdoğan görüşmesine odaklansak da, bu görüşme Biden’ın programında küçük bir ayrıntı. 14 Haziran’da gerçekleşecek Erdoğan-Mitsotakis görüşmesi ise bizim kamuoyunda dahi pek ilgi çekmiyor.

G7 ZİRVESİ

Biden ilk önce 12-13 Haziran tarihlerinde İngiltere’nin Cornwall bölgesinde gerçekleştirilecek dünyanın en zengin kapitalist ülkelerini bir araya getiren G7 zirvesine katılacak. Biden bu gruptan daha önce sadece Japonya Başbakanı Yoshihide Suga ile yüz yüze görüştü. Diğerleriyle ABD Başkanı olarak ilk kez bir araya gelecek. Cornwall zirvesinin davetli ülkeleri ise Güney Kore, Avustralya, Hindistan ve Güney Afrika. Güney Kore dışındaki davetli ülkelerin hepsi İngiliz Devletler Topluluğu Commomwealth üyesi. Hindistan ve Avustralya, Çin’e karşı kurulan ve Asya’nın NATO’su sayılan QUAD örgütünün üyesi. Biden bu dörtlüden daha önce sadece Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in’le yüz yüze görüştü. ABD Başkanı, Japonya ve Kore liderlerini Washington’da ağırlamakla Asya-Pasifik bölgesine verdiği önemi vurgulamış oldu. Biden G7 ülkelerini Çin ve Rusya’ya karşı kararlı bir tutum almaya, bu iki ülkenin başını çektiği otoriter kampa karşı demokrasi ve insan hakları konusunda bir arada hareket ederek daha yakın işbirliği yapmaya, dünya ekonomisinde ipleri ele almaya ikna etmeye çalışacak.

G7 içinde İngiltere ve Japonya ABD’nin en yakın müttefikleri. Ancak aynı durum AB’nin lideri Almanya ve bir ölçüde Fransa için geçerli değil. Almanya Çin ve Rusya konusunda ulusal çıkarlarını daha önde tutuyor, ABD’nin dümen suyuna girmekte pek istekli değil. AB, Almanya dönem başkanlığında Çin’le yatırım anlaşması imzalayarak, Biden yönetime gelmeden mevzi kazanmaya çalıştı. Ancak bu anlaşma şu anda, Biden yönetiminin muhalefeti nedeniyle Avrupa Parlamentosu tarafından imzalanmayarak askıya alınmış durumda. Çin konusunda Avrupa’da kuşku ve rahatsızlıklar artmaya başladı. Örneğin İtalya Başbakanı Dragi de Çin’le ilişkileri yavaşlatıyor.

Almanya’nın tutumu Rusya konusunda da ABD ile ayrışıyor. Ukrayna’yı ‘by-pass’ ederek Baltık Denizi üzerinden Almanya’ya ve bir kısım Avrupa ülkelerine doğal gaz sağlayacak olan Kuzey Akım 2 boru hattı konusunda Biden yönetiminin yaptırım tehditleri sonuç vermeyince, Biden bu konuda geri adım atmak zorunda kaldı. Biden, Almanya’da Eylül ayında yapılacak genel seçimlerde Yeşiller Partisi’nin birinci çıkması durumunda, Merkel’de bulamadığı Avrupalı müttefiki, insan hakları ve demokrasi konusunda duyarlılığı bilinen Yeşiller Partisi’nin genç ve güzel Şansölye adayı Annalena Baerbock’ta bulabilir.

NATO ZİRVESİ

Biden, İngiltere’den sonra 14 Haziran’da Brüksel’de NATO zirvesine katılarak, Trump tarafından tahrip edilen Transatlantik ilişkilerini canlandırmaya ve ABD’nin Batı ittifakı içindeki liderlik rolünü yeniden sırtlamaya çalışacak.

NATO’da Biden’ın pek sıcak bakmadığı veya en azından mesafeli davrandığı otoriter eğilimli Macaristan ve Polonya gibi ülkeler var. NATO içinde Türkiye bu ülkeler arasında özellikle temayüz ediyor. Zirve’de kabul edilecek NATO’nun 2030 gündemi Rusya’ya karşı daha kararlı bir tutum alınmasını öngörüyor. Bu vizyon, Ukrayna için başta Kırım olmak üzere Rusya’nın işgal ettiği toprakların kurtarılması bakımından bir çare olmasa da, yeni işgallere geçit vermeme konusunda bir kararlılık gösterisi sayılabilir. Ancak, ABD artık Soğuk Savaş'tan galip çıkan biricik süper devlet değil. Çin Doğu’dan yükseldikçe yükseliyor. Rusya, askeri gücü ve kural tanımazlığıyla tam bir baş ağrısı. Böyle bir dünyada ABD’nin yanında müttefikleri olmadan caydırıcı bir güç olarak etkili olabilmesi hayli zor. Bu nedenle ABD’nin Batı ittifakını bir arada tutmak için çok çaba sarf etmesi gerekecek.

Beyaz Rusya, NATO gündeminin en güncel ve yakıcı konusu. Beyaz Rusya’nın Atina-Vilnius arasındaki Ryanair AB iç hat seferini durdurarak rejim karşıtı Roman Protasevich ve kız arkadaşını kanunsuz şekilde tutuklaması Avrupa başkentlerinde şok etkisi yarattı. Beyaz Rusya yönetimine karşı NATO’nun zirvede kararlı bir tutum sergilemesi, Biden’ın 16 Haziran’da Putin’le Cenevre’de yapacağı görüşmede elini güçlendirecek. Oysa içeriden gelen kulis bilgilerine göre NATO Konseyi’nin bu konuda yapacağı açıklamaya Türk heyetinin uzun süre direndiği iddia ediliyor. Türkiye’nin bu tutumla Batı sistemi içinde yeni bir başlangıç yapması, dost kazanması olanaklı değil. Bu tavır en azından kamu diplomasisi anlayışına pek uymuyor. Çinliler bile bu alanda eksiklerini kabul ederken, Türkiye’nin tekrar tekrar aynı hatada ısrar etmesi anlaşılabilir bir davranış değil. Anlaşılan monşerlere kulak asan yok.

BIDEN-AB BULUŞMASI

Biden Brüksel’deyken AB Konsey Başkanı Michel ve Komisyon Başkanı Von der Leyen’le de görüşecek ve 15 Haziran’da gerçekleştirilecek AB Konsey toplantısına katılacak. Biden AB liderlerinin çoğuyla G7 ve NATO zirvelerinde buluşmuş olsa da, AB Konsey toplantısına katılması Transatlantik bağların yeniden rayına oturtulduğuna dair sembolik bir önem taşıyor. Bu toplantıda Biden’ın Rusya ve Çin’le ilgili mesajlarını bir kez daha muhataplarına vermesi bekleniyor. Gerek Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov gerekse Çin Dışişleri Balkanı Wang Yi, Avrupalı liderlere başka ülkelerin içişlerine karışmamaları uyarısında bulunarak, bu görüşmelerden duydukları rahatsızlığı vurguladılar.

BIDEN-PUTIN GÖRÜŞMESİ

Biden, NATO ve AB temaslarından sonra Cenevre’ye geçerek 16 Haziran’da Putin’le buluşacak. ABD lideri, ilk yurtdışı temasları arasındaki en önemli görüşmesini Cenevre’de Putin’le yapacak. Biden kısa süre önce Putin’i ABD televizyonları önünde katil olmakla suçladı, Putin de Biden’a tedavi olma tavsiyesinde bulundu. Ardından iki ülke karşılıklı olarak diplomatlarını sınır dışı ettiler. İki ülke ayrıca Ukrayna konusunda karşı karşıya geldiler ve birbirlerine askeri güç gösterisinde bulundular. Bu tehlikeli tırmanışı durduran ve ilk geri adım atan ABD oldu. Rusya da Donbas bölgesine gönderdiği askerlerini geri çekti. Böyle gerilimli bir arka plan üzerinde gerçekleşecek görüşmede iki liderin arasında bir anlayış ve işbirliği ortamı oluşup oluşmayacağı merak konusu.

Biden-Putin zirvesinde gündemi yoğun. ABD Rusya’nın kendi seçimlerine müdahale etmesinden ve şirketlerine Rus hackerlerin siber sabotajlar yapmalarından şikayetçi. Rusya’dan Ukrayna’ya yaptığı baskıların ve Beyaz Rusya rejimine verdiği desteğin son bulmasını istiyor. Bu ülkenin insan hakları ve demokrasi sicilini, özellikle rejim karşıtı Alexey Navalny’e yapılan suikast teşebbüslerini eleştiriyor. Ama aynı zamanda iki ülkenin işbirliği yapabileceği alanlar da mevcut. ABD, Rusya ile START-3 anlaşması ve İran nükleer anlaşması gibi alanlarda işbirliği yapmak istiyor. ABD’nin esas baş ağrısı alî çıkarlarına ciddi bir tehdit haline gelmeye başlayan Çin. ABD 1970’lerden bu yana, dış politikada Henry Kissinger’in mimarı olduğu, Rusya (SSCB) ve Çin arasındaki anlaşmazlıklardan yararlanarak bu cepheyi bölme stratejisi izleyegeldi. Bu sebeple her ikisini aynı anda karşısına alması geleneksel ABD dış politikasının temel ilkelerine uygun değil. Biden, Rusya’yla arasındaki anlaşmazlıklar ne kadar büyük olursa olsun, zirvede Putin’i sopa ve havuç taktiği izleyerek tümüyle antagonize etmemeye çalışacaktır. Putin’in de ABD’ye pragmatik yaklaşacağını beklemek lazım.

ZİRVELERDE GÖRÜNMEYEN AMA HER YERDE VAR OLAN AKTÖR XI JINPING

Bu zirvelerde yer almayan ancak her taşın altından çıkan lider ise Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping. Xi şu sıralar ülkesinin imajını düzeltmekle meşgul. Çin lideri ülkesinin bir imaj problemi olduğunun farkında. Xi, tüm üst düzey makam sahiplerine gönderdiği talimatta, ülkenin inanılır, güvenilir ve sevecen bir imaj sergilemesi için gereğinin yapılmasını istedi. Oysa eş zamanlı olarak ülkede Tiananmen anma toplantıları yasaklandı, genç aktivistler hapse tıkıldı. İmaj gene yerlerde süründü. Çin’in Tiananmen korkusu bizim Gezi korkusundan daha büyük. Dünyanın her yerinde otoriter rejimler aynı reflekslerle hareket ediyorlar.

BIDEN-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ, ERDOĞAN-MITSOTAKIS GÖRÜŞMESİ

Sayın Cumhurbaşkanının, 24 Nisan soykırım açıklamasından sonra nispeten sessizliğini korurken, İsrail’in Gazze saldırılarını desteklemesi üzerine Biden’ı ‘kanlı elleriyle’ tarih yazmakla suçlaması, ABD’de büyük rahatsızlık yarattı.

ABD Dışişleri sözcüsü bunun üzerine Erdoğan’ı anti-semitik olmakla suçladı. Bunlar Brüksel zirvesi öncesi sarfedilmiş ağır sözler. Ancak, Biden’la görüşmesinde Putin’in elindeki kozlar Erdoğan’ın elinde olmayacak.

Türkiye’nin içine girdiği yalnızlıktan çıkışın anahtarını Biden tutuyor.

Türkiye’deki bazı analistlere bakarsanız Biden-Erdoğan zirvesinin gündemi oldukça yoğun. CAATSA yatırımlarına sebep olan Rus S-400 hava savunma füzeleri için bulunacak formül, yeni nesil F-35 muharip uçak projesine yeniden dönmemiz, ABD’nin YPG/PYD’ye verdiği destek, Türkiye’nin Batı sistemi ve NATO içindeki konumu, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Halkbank davası ve FETÖ gibi yakıcı konularda Erdoğan’ın Biden’dan istediklerini alıp alamayacağı günlerdir tartışılıyor.

Biden-Erdoğan görüşmesi NATO toplantısının ‘marjında’ yapılacak. Bunun anlamı şu: İki lider 14 Haziran’da gerçekleşecek NATO zirvesi esnasında bir ara masadan kalkarak yerlerini vekillerine bırakıp önceden hazırlanan ayrı bir odaya geçecekler. Görüşme muhtemelen NATO tarafından ABD lideri için tahsis edilecek mekânda gerçekleşecek. ABD liderleri güvenlik ve lojistik gibi nedenlerle kendi mekanlarını pek değiştirmezler. Bu gibi ‘marjında’ toplantıların süresi alışılmış resmi görüşmelerden daha kısa tutulur, 30-40 dakikayı geçmez. Ortada bir de çeviri için gereken süre var. Yani liderlere konuşmak için nereden baksanız 10-15 dakikalık kısıtlı bir süre kalacak. Bu kadar kısa süre içinde kapsamlı bir görüşmenin yapılması olanaksız.

NATO zirvesi Biden bakımından G7’de temsil edilmeyen Avrupa ülkeleriyle yüz yüze temas etmesi için ilk fırsat olacak. Erdoğan ile yapacağı görüşme Avrupa’daki en kritik görüşmelerinden biri olabilir ama, başka liderle de görüşeceği için, Erdoğan’a daha fazla zaman ayırmasını beklemek gerçekçi değil.

Erdoğan’la görüşmede kullanılacak mekândan ötürü ev sahibi muhtemelen Biden olacağı için, ilk konuşan ve dolayısıyla gündemi belirleyen de o olacak. ABD tarafı için en önemli konu Rus S-400 füzeleri. Görüşmenin hazırlığı için bir hafta kadar önce Türkiye’ye gelen Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman görüşmenin gündemini çoktan açıkladı bile. Sherman, “S-400’ler konusu NATO ittifakı içinde sorun yaratıyor. Alternatif sunduk, tam olarak ne yapmaları gerektiğini biliyorlar. Umarım ortak bir yol bulabileceğiz. Bu teknik bir detay değil, siyasi bir konu. Türkiye durumun farkında, atması gereken adımları biliyor. Bu adımların nasıl atılacağını görüştük. Bu Türkiye’nin kararı olacak” dedi. Bu yüzden Trump’tan çok farklı bir tarza ve çalışma anlayışına sahip olan Biden’la yapılacak görüşmede sürpriz dosyaların açılması beklenmemeli. S-400’ler konusunda Türk tarafını kamuoyu önünde incitmeyecek, İngilizcede “face saving” olarak tanımlanan bir formülle bu işin çözümlenmesi en akılcı yol. Esasen Türkiye de bu konuda bir çıkış aradığının sinyallerini bir süredir veriyor. S-400 füzeleri operasyonel hale getirilmeden Rus teknik personel çoktan evlerine gönderildi bile. Füzeler büyük bir ihtimalle hangara çekilerek nadasa yatırılacak. Hangarlar, son zamanlarda basında tartışıldığı gibi İncirlik'te mi olur, başka bir yerde mi olur bunu göreceğiz. Kesin olan S-400’lerin aktive edilmeyip, gözlerden uzak bir yerde depoya konulması. Aksine bir tutum, Türkiye’yi Batı’dan koparır, daha da yalnızlaştırır, ekonomiye emsali görülmemiş bir darbe vurur.

S-400’lerin hangara çekilmesinin karşılığında Türkiye’nin ABD’den ne alacağı, füzelerin hangara çekilme eyleminden daha önemli. Türkiye muhtemelen daha önce reddettiği Patriot füzelerini envanterine katacak. CAATSA yatırımlarından kurtulmak, F-35 projesine geri dönmemizi sağlamayacak.

Ancak Türk tedarikçiler faaliyetlerini sürdürebilirler. Türkiye’nin F-35 projesine geri dönmesi en mükemmel senaryoda dahi uzun yıllar alacak gibi. Türkiye’ye Afganistan ve Karadeniz’de bazı roller biçilebilir. Bu roller konusunda çok temkinli olmak gerekiyor. ABD’nin geri çekilmekte olduğu Orta-Doğu’da Türkiye’ye rol vermesi ise şu anda gündemde yok. Bunun en somut göstergesi, Dışişleri Bakanı Blinken’in bölge ülkelerini gezerken Türkiye’nin ziyaret programına dahil edilmemesi, Türkiye’ye iki numaralı Dışişleri temsilcisi Wendy Sherman’ın gönderilmesi oldu. Türkiye’nin Rusya ve İran’la işbirliği yaparak bu coğrafyada kendisine nüfuz alanı açma çabalarının artık sonuna gelindi. Türkiye’nin Batı sisteminin bir üyesi olarak bu coğrafyada anlamlı ve yapıcı bir rol üstlenmesi, demokratik reformlar hayata geçirilmeden ve Kürt meselesinde inandırıcı bir çözüm süreci başlatılmadan mümkün değil. Bu ise ancak bir iktidar değişikliği ile yapılabilir.

Biden’ın Erdoğan’a, Doğu Akdeniz’deki barış ve istikrara verdiği önemi ve Türk-Yunan ilişkilerinin NATO içindeki uyuma katkısını da vurgulayacak herhalde. Sayın Erdoğan da muhtemelen muhatabına aynı gün Yunanistan Başbakanı Mitsotakis’le olan görüşmesi ve Doğu Akdeniz’deki fiili moratoryum ve istikşafi görüşmelerin 62nci turu hakkında bilgi verecek.

Yunanistan Başbakanı Mitsotakis’le yapılacak görüşmeden bir sonuç çıkmasa da her iki tarafın temasta kalmasında sonsuz yarar var.

Görüşmede Biden’ın ayrıca, demokrasi ve insan hakları konularında beklentilerini de Erdoğan’a iletmesi bekleniyor. Ziyaretin hazırlıkları için Ankara ve İstanbul’da temaslarda bulunan Wendy Sherman’ın maskesinde ‘İstanbul Sözleşmesi’ yazması ve hükümetdışı örgütlerle yaptığı görüşme bunun somut işaretleriydi. Sherman’dan sonra Türkiye’yi ziyaret eden ABD’nin BM temsilcisi (kabine üyesi statüsündedir) Linda Thomas Greenfield’ın çantasında da insan hakları ve demokrasi dosyaları vardı.

Greenfield’in ziyareti Sherman’dan daha sessiz geçti ama o da, başta İbrahim Kalın olmak üzere muhataplarına gereken mesajları verdi. Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi alanlarındaki kötü sicilini düzeltmeden bölgesel bir rol üstlenmesi hayal. Bu yıl içinde Washington’da düzenlenecek demokrasi zirvesi önemli bir eşik olacak.

Sedat Peker videolarından sonra zirve haberleri kamuoyu için rutinin dışına çıkıp dünyaya ve ülkemize bakma fırsatı veriyor. Anlayabilene.

*Emekli Büyükelçi

*