Yerindelik denetimi: Işıklarım ol

İlk derece mahkemesi sıfatını taşıyan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Anayasa Mahkemesi’ne hukuk öğrettiği kararın ardından Anayasa Mahkemesi üyesi Prof. Dr. Engin Yıldırım “Işıklanıyor yanıyor.” cümlesiyle, Anayasa Mahkemesi’nin uzaktan göründüğü bir gece fotoğrafı paylaştı. Ardından, silinen tweet'in bağlantısına erişemesem de bu bir “hukuk ışığıydı” tweet'i attı. Onun ardından ise ilk tweet'i silerek bir açıklama tweet'i yayınladı.

Google Haberlere Abone ol

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, milletvekilliği düşürülen Enis Berberoğlu adına Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru sonucu 17/9/2020 tarihinde birden fazla hak ihlali yapıldığına hükmederek “Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne (E.2016/205, K.2017/97) GÖNDERİLMESİNE,” karar verdi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ise dün, 13/10/2020 tarihli kararında Anayasa Mahkemesi’nin “yerindelik denetimi” yaptığı atfıyla “YENİDEN YARGILAMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA” karar verdi.

Artık hiç gerek olmasa da gelişmelerin hukuki boyutunu durumu Anayasa Mahkemesi’ne nispeten daha alelacele anlatan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararından alıntyla özetleyelim;

“Mahkememizin 14/6/2017 tarih ve 2016/ 205 E., 2017,797 K. sayılı kararıyla hükümlü Kadri Enis Berberoğlu hakkında verilen 25 yıl hapis cezasına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine;

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Daresi’nin 13/2/2018 tarih, 2017/2075 E., 2018/ 287 K. sayılı ilamıyla mahkememiz kararının kaldırılarak sanığın TCK 329/1 ve 62/1 maddeleri uyarınca sonuç olarak 5 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,

bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 20/9/2018 tarih, 2018/2088 E., 2018/2728 K. sayılı ilamıyla da hükmün onanarak kesinleştiği ve infaz edilmek üzere Cumhuriyet Savcılığına gönderildiği,

Hükümlü vekili Anayaa Mahkemesine yapmış olduğu bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesince verilen ve Anayasa Mahkemesi Başkanlığı Bölümler Başraportörlüğü’nün 9/10/2020 tarih, 2018/30030 sayılı yazıları ekinde mahkememize gönderilen 17/9/2020 tarih, 2018/30030 başvurulu sayılı kararı ile; …”

İlk derece mahkemesi sıfatını taşıyan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Anayasa Mahkemesi’ne hukuk öğrettiği kararın ardından Anayasa Mahkemesi üyesi Prof. Dr. Engin Yıldırım “Işıklanıyor yanıyor.” cümlesiyle, Anayasa Mahkemesi’nin uzaktan göründüğü bir gece fotoğrafı paylaştı. Ardından, silinen tweetin bağlantısına erişemesem de bu bir “hukuk ışığıydı” tweeti attı. Onun ardından ise ilk tweeti silerek bir açıklama tweeti yayınladı.

İçişleri Bakanlığı ise “Işıklarımız hiç sönmüyor.” cevabını verdi. Milliyetçi Hareket Partisi gecikmedi, “Kararan gecelere #ışık Kararan kalplere #nur Karanlık emellere #sur #MHP”.

Böylece yargı tarihimizde ışıklı, nurlu, yanmalı/ sönmeli bir polemik başlamış oldu. İktidarın yorumunu ve gelişmesi muhtemel olaylar silsilesini ise Selman Öğüt’ün tweetiyle özetleyelim; “darbe iması.”

Peki “Işıklar yanıyor.” cümlesinin darbe iması neye dayandırılıyor? Bir Twitter kullanıcısının Engin Yıldırım’a gönderdiği yanıtta 32. Gün programında Mehmet Ali Birand’ın kriz gecelerinde Genelkurmay Başkanlığı’nın pencelerine bakma alışkanlığından bahsettiği ve ışıklar yanıyorsa ordunun tedirgin olduğuna dair bölümünü paylaşıyor.

Anayasa Mahkemesi üyesi Sayın Yıldırım’a da “bu kadar olur senin atacağın tweet” demek istiyorum. Zira KHK’ların denetlenemediği, hatta kendi pratiğimden bir örnekle “BARODAN ATANMIŞ DA OLSANIZ terör örgütü üyeliğinden yargılanan bir sanığın avukatısınız.” diyebilen ve şimdi de SİZİ HİÇE SAYAN bu düzenin mimarları sizlersiniz, diyorum. Uzun bir süredir avukatlar, savcılarla dahi görüşemiyor.

 

Gereksiz, fakat hukuki bir yorumda bulunalım. Kuvvetler ayrılığına aykırılık teşkil eden yerindelik denetimi iddası kısaca bir yargı merciinin bir idari merci görevi üstlenememesidir. Yani yargı, idari işlemin denetimini yalnızca “hukuki açıdan” yapar, yapılan bir idari işlemin politik anlamda yerinde olup olmadığını denetleyemez. Biraz daha açalım; yargı, “Senin bu ağacı buraya dikmenin köy halkına bir faydası yok. Kaldırıyorum.” diyemez. Yargı ancak “Bu ağacı buraya dikmen, şu kişinin, kurumun hakkını gasp ediyor. Hukuksuzdur.” diyebilir. Bu anlamda yerindelik mercii idare tarafından öne sürülebilir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi bir ilk derece mahkemesine “Enis Berberoğlu’nun hakkını gasp etmişsin, yeniden yargılama yap.” diyebilir ve bu, yerindelik denetimi anlamı taşımayan bir hukuki denetimdir. (Fazlası ve en doğrusu için; Prof. Dr. İl Han Özay’ın akademik şaheseri “Günışığında Yönetim”.)

Yine, tamamen idare hukukunu ilgilendirdiğini düşündüğüm konuyla ilgili meslektaşlarımın Twitter’daki yorumlarına göz gezdirmenizi tavsiye ederim.

 

Bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan, bu en temel kurumların düştüğü seviyeyle ilgilenmiyorum. Beni politik açıdan ilgilendiren, AKP iktidarının artık yapacağı hamleler için hukuki kılıf aramayı da bırakmış gibi gözükmesi. Sanırım, en son hukuki hamleyi Avukatlık Kanunu’nu değiştirerek yapmış oldular ve bundan sonra hiçbir hukuki zemin arayışı olmayan, yeni bir düzene geçecekler. Danıştay Başkanı cübbesinde düğme arıyor, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı damatlıkla Cumhurbaşkanı’nı ziyaret ediyor. Öyle ki bir ilk derece mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin ışıklarını söndürüyor. “Bak işine.”

Bu yeni tavır kendini “beni dolar kuru ilgilendirmiyor”, “Anayasa Mahkemesi ile ilgili gereken yapılmalı” (herhalde Bahçeli burada “kapatılmalı” demek istiyor) ya da “emekliye maaş ödedik” gibi cümlelerle ortaya çıkartıyor. Korkarım Bakan Selçuk artık emeklilere maaş ödemek istemediklerini dile getirmeye çalışıyor. Bir diğer Selçuk, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ise EBA sisteminin çökmesini olumluyor, “demek ki eğitime talep var, çocuklarımız sisteme girmeye çalışıyor” Ceyhun Atuf Kansu’nun, ilk görev yerinde, depremde yıkılan okulunun duvarları altında kalmasının ardından vefat eden genç köy öğretmeni Şerif Sınığ’ın son sözlerine atıf yaparak yazdığı “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirini ve şimdi bu olanları düşünüyorum.

Fahrettin Koca’nın durumu ise çok daha trajikomik, onu kendisine sitem eden bir gazeteciye söylediklerini değişik biçimde tekrar ederken, oldukça babacan bir tavırla tahayyül ediyorum. “Tamam kızım, söz. 15 Ekim’den itibaren gerçek vaka sayılarını yayınlayacağız.”

Twitter kullanıcılarının yaptığı “nasıl olsa elektrik paralarını biz ödüyoruz” esprilerini de es geçmemekte fayda var.

Jako ve Bege’nin düeti “Işıklarım Ol”la bitiriyorum.