Yeni başkanla ilk görüşme: Asıl soru Biden'in ne kadar zorlayacağı

Biden ve Erdoğan görüşmesi öncesi Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Dr. Paul Levin ve Jönköping Üniversitesi’nden Doçent Marco Nilsson değerlendirmelerde bulundu.

Google Haberlere Abone ol

Didem Mercan

DUVAR - ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 14 Haziran'da bir araya geleceğinin açıklanmasının ardından gözler Ankara-Washington arasındaki diplomatik trafiğe çevrildi.

NATO Zirvesi'ne katılacak olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden 14 Haziran tarihinde Brüksel'de bir ikili görüşme yapacak. Görüşmede hangi konular ele alınacak ve görüşmeden hangi mesajlar çıkacak? Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Dr. Paul Levin ve Jönköping Üniversitesi’nden Doçent Marco Nilsson ikili görüşme öncesi değerlendirmelerde bulundu.

Biden’ın, Erdoğan'ı aramadan önce üç ay bekleyerek zaten net bir mesaj verdiğini belirten Levin, "Mesaj, Türkiye'nin ABD dış politikasında önceliksizleştirilmesi ve Erdoğan'ın Biden ile Trump'la (ve ilk döneminde Obama'yla) kurduğu yakın ilişkiye sahip olmayı bekleyemeyeceğiydi" dedi.

Dr. Paul Levin

Levin, Beyaz Saray'ın dediği gibi iki liderin "iki taraflı ve bölgesel meselelerin tamamını" tartışmayı planlandığını belirtirken, "Tahminimce görüşme, Türkiye'nin Rus S-400 füzelerini satın alması, ABD'nin Suriye'de SDG'ye (Suriye Demokratik Güçleri) desteği ve Doğu Akdeniz'de Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilim gibi ikisinin anlaşamadığı bazı konuları içeriyor. Biden, insan hakları ve demokrasiyi dış politikasının merkezi haline getirdi, bu yüzden Biden’dan, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesini ve diğer benzer konuları, belki de Osman Kavala'nın devam eden tutukluluğu ve HDP'ye yönelik baskıyı gündeme getirmesini bekliyorum. Buradaki asıl soru, Biden’ın bu konularda ne kadar zorlayacağıdır’’ dedi.

Her iki tarafın da ilişkinin daha da kötüye gitmesini istemeyeceğini ve bu yüzden iş birliği yapabilecekleri alanlar bulmaya çalışacaklarını düşündüğünü vurgulayan Levin, Türkiye’nin, Ukrayna'ya ve NATO üyesi Polonya'ya silah satışını vurgulayabileceğini söyledi ve ekledi: "İki taraf da, belki Kabil'deki havaalanını güvence altına almak için, ABD birliklerinin geri çekilmesinden sonra Türk birliklerinin Afganistan'da kalması konusunda bir anlaşma bulmaya çalışabilir."

Levin, teorik olarak, Türkiye'nin S-400'ler konusundaki taviz karşılığında ABD'nin SDG/PYD'ye verdiği desteği bıraktığı bir anlaşma düşünülebileceğini ancak Biden'ın bunu yapmak isteyeceğinden şüpheli olduğunu dile getirdi ve "Etik olup olmayacağının yanı sıra, Suriye'deki Kürtleri terk ettiği için partisinin içinden ve dışından sert eleştirilerle karşılaşabilir" dedi.

'ANKARA’NIN WASHİNGTON’DA VEYA BRÜKSEL’DE ÇOK AZ ARKADAŞI KALDI'

Bu görüşmenin Türkiye-ABD arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcı olup olmayacağına ilişkin sorularımızı yanıtlayan Levin, "ABD-Türkiye ilişkilerinin şimdiden yeni bir döneme girdiğini düşünüyorum. Türkiye artık Sovyetler Birliği'nin güney kanadındaki vazgeçilmez NATO müttefiki ya da 11 Eylül sonrası dönemde Müslüman çoğunluğun bulunduğu demokrasi modeli değil. Rusya ile flört eden ve düzenli olarak diğer NATO üyeleriyle çatışmaya giren veya bölgesel çatışmalara dahil olan İslamcı ve milliyetçi otoriter bir devlet durumunda. ABD dış politika kurumu, Ermeni Soykırımı gibi konularda Türkiye'ye karşı daha sert hatlar isteyen kongre üyelerini ve diğerlerini dizginledi. Bugün aynı kuruluş, Türkiye'nin önemli bir bölgesel aktör olduğunu hâlâ kabul edebilir, ancak çok az siyasi sermaye veya güven var. Ankara'nın Washington'da veya Brüksel'de çok az arkadaşı kaldı’’ dedi.

'ERDOĞAN TOPLANTIYA SİYASAL OLARAK ZAYIFLAMIŞ BİR ŞEKİLDE GİRİYOR'

Türkiye tarafından bakıldığında, 2016 darbe girişiminden bu yana ve ABD'nin Suriye'de SDG'ye desteğini sürdürmesi nedeniyle ABD'ye derin bir güvensizlik olduğunu belirten Levin, "Erdoğan bu toplantıya siyasi olarak zayıflamış ve uluslararası alanda izole edilmiş bir şekilde giriyor, bu yüzden bir dizi konuda uzlaşmaya istekli olmalı. Ama havuz medyası ve önde gelen AKP politikacıları o kadar uzun zamandır ABD'yi ve Batı'yı tüm kötülüklerin kaynağı olarak gösteriyorlar ki, bu tür tavizler muhtemelen taktiksel ve kısa ömürlü olacak" dedi.

'İLİŞKİLERİN ESKİ HALİNE DÖNMESİ PEK MÜMKÜN DEĞİL'

Biden döneminde Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin nasıl şekilleneceğine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Levin sözlerini şu şekilde sonlandırdı: "Her iki liderin de toplantının başarılı olduğunu ve birçok konuda ortak paydada buluştuklarını ileri sürerek çıkması kuvvetle muhtemeldir. Ancak gerçek şu ki, ilişkinin eski haline dönmesi pek mümkün değil."

'ABD VE NATO’NUN TÜRKİYE’YE İHTİYACI VAR'

Jönköping Üniversitesi’nden Doçent Marco Nilsson'a göreyse Biden'ın ana mesajının Türkiye'yi taraf seçmeye teşvik etmek olacağını belirten Nilsson, "ABD'nin Suriye'deki Kürt gruplarla iş birliği yapma ve Gülen'i iade etmeyi reddetme politikaları Türkiye'yi rahatsız etti ve Amerikan karşıtı söylemlere yol açtı. Öte yandan, Türkiye'de milliyetçi siyasi desteğin toplanmasına da yardımcı oldu ve Ankara'nın Moskova ile gelişen bağlarını meşrulaştırdı. Trump yönetimi sırasında ABD, sonunda iki ülke arasındaki ilişkiyi ve NATO'nun uyumunu baltalayacak olsa bile, Erdoğan'ın yeni dış politikasına göz yumdu. Biden Türkiye'ye karşı daha sert olacak olsa da, Türkiye'ye bir çıkış stratejisi önermeli çünkü ABD ve NATO'nun Rusya'ya karşı Türkiye'ye ihtiyacı var. Erdoğan bunu biliyor ama çıkış stratejisinin ne olabileceğine dair net sinyaller gelmedi. Türkiye'nin zayıf ekonomik durumu ABD'nin işine yaradı ve Erdoğan'ın yaklaşan toplantıya kadar ipuçlarını beklemesine izin verdi’’ dedi.

'UZLAŞMA, TÜRKİYE’NİN EKONOMİK SIKINTILARINI İÇEREN POLİTİKALAR OLABİLİR'

Doçent Marco Nilsson

Ermeni soykırımına ilişkin Kongre kararlarının Ankara'da protestolara yol açtığına ancak bu kararların özel tartışmalara hakim olmasının pek olası olmayacağına vurgu yapan Nilsson, "Erdoğan, kararın geri alınmasının muhtemel olmadığını biliyor ve elinde Rus S-400 füze sistemini çalışır hale getirmek ve Suriye'deki YPG'yi zayıflatmak gibi daha acil meseleleri var. Biden, Türkiye'deki insan hakları durumundan endişe duyuyor, ancak aynı zamanda, Türkiye'nin Rusya ile yakın bağları ve Suriye'deki Türk politikaları gibi odaklanması gereken daha acil soruları olduğuna inanıyor. Ancak, Erdoğan'ın toplantıdan eli boş gelmemesi için bir tür uzlaşma arayışına girilmesi muhtemel. Biden yönetiminin hedeflerine daha açık bir şekilde yaklaşmanın karşılığında, uzlaşma, Türkiye'nin ekonomik sıkıntılardan en kötü yan etkilerinden kaçınmasına yardımcı olacak ekonomik politikaları içerebilir. Biden, yaptırım tehdidinin ve ekonomik yardım vaatlerinin en iyi şansı olduğuna inanıyor’’ dedi.

Türkiye-ABD ilişkilerinin gelecekte nasıl şekilleneceğini de değerlendiren Nilsson, "Toplantının ABD-Türkiye ilişkilerini bir gecede sıfırlaması pek olası değil. ABD ile aynı ekonomik güce sahip olmasa da, böyle bir yakınlaşma olasılığını azaltmak Rusya'nın çıkarınadır. Dolayısıyla ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceği, Washington, Ankara ve Moskova'nın çıkarları ve eylemleri arasında sürekli bir dengeleme eylemi olacaktır. Bu görevde başarılı olmak için Türkiye, kendisini Rusya'yı kontrol altına alma konusunda güvenilir bir ortak olarak sunmalı ve yine de, örneğin, Suriye'de, kendi çıkarlarına uygun olduğunda Rusya ile işbirliği yapma seçeneğini korumalıdır" şeklinde konuştu.

Etiketler biden erdoğan