YAZARLAR

Avrupa Birliği'nin yanlışı

AB zamanında, biraz daha hızlı hareket edip, Türkiye’yi oyuna alsaydı, hiç bu golleri yemeyecekti. Her şeyi bir yana bırakın, eski sol kanat oyuncusu, yeni libero, Rusya ile bu kadar paslaşması mümkün müydü Türkiye’nin?

Eskiden bu devletleri bir şey zannederdim. Yani okumuş okumuş adamlar, karikatür ya da trajik seçimler sonucu, yahut buna bile gerek kalmaksızın, çok büyük bir gücün manivelasında, seyir eyliyorlar. Danışmanları var ceketli kravatlı, fikir aldıkları ve pişirdikleri okulları var yüksek duvarlarla çevrili ve kurum kurum üstüne dizilmiş müdürler, şefler, sürüsüyle…

Ve bir de bunların üstüne, açıkları yetmezmiş gibi gizli servisleri var, mesela 007 olduğuna göre, kim bilir kaç haneli?

Kafka’nın anlattığı kadar var yani.

Bütün bunlar var diye, aldıkları kararları hep kendileri için doğru zannederdik. İşimize de gelirdi sanırım. Çünkü bir şey olduğunda, mesela bunu ABD’ye bağlamak her şeyi çözerdi. Emperyalist oyundu bu. Bazen Sovyet Rusya’ya da bağlayanlarımız olurdu. Azdan seçmeli bir şekilde, devlet ve daha büyük devletlere bağlayıp her şeyi, kader denilen çizginin ulusal boyutlu modeliyle, makus talihimizin nedenini keşfetmemizin verdiği teslimiyet ve huzur ile yaşar giderdik. Bu talihi kırmak için de uğraştığımız olmuştur tabii ki ve her zaman güzel bir şeydir ‘ben feleğin tekerine çomak sokarım' hali ama bunun arkasında da, bunların, hele hele devletlerin iri dişli olanlarının ‘doğru’ düşündüklerini sanırdık.

Bu bir sendrom hali aslında, yani devleti ve yönetenleri insan, bir bok zannettiğinde, onlar da kendilerini öyle zannediyorlar. Bu karşılıklı kurban-maktul diyalektiği içinde, birçok kez, kendi çıkarları için de yanlışlar yaparak, yuvarlanıp gidiyorlar. Şu anda, tam böyle bir şeyin sonucunu yaşıyoruz. Maçın tam bu noktasında, bir futbol yorumcusu olarak, oturduğum rahat koltuğumda ve her futbol yorumcusunun sahip olduğu, istediğini söyleyebilme hakkına sahip olarak diyebilirim ki ‘AB Türkiye’yi, AB’ye tam üye yapmamakla büyük hata etti.’

Şimdi burada, mesela sondan başlayarak devam edelim. Eğer Türkiye, AB tam üyesi olsaydı, şu anda süren Yunanistan ve Kıbrıs’a ilişkin, kıta sahanlığı, 12 mil, 6 mil tartışmaları böyle olur muydu?

Bir başka benzer soruyla; Doğu Akdeniz, Libya ya da Suriye’de, Türkiye-Fransa dış politika çıkmazları olabilir miydi?

Yani AB zamanında, biraz daha hızlı hareket edip, Türkiye’yi oyuna alsaydı, hiç bu golleri yemeyecekti. Her şeyi bir yana bırakın, eski sol kanat oyuncusu, yeni libero, Rusya ile bu kadar paslaşması mümkün müydü Türkiye’nin?

Ayrıca AB’nin Türkiye’yi kenarda bekletip, oyuna dahil etmemesi, ülkede kendisine eskiden beri bağlı kifayetsiz burjuvaziyi de kenara sürükledi. Geleneksel olarak, her zaman ana besin kaynakları devletin, yağlı çöreklerini başkasına kaptıran, zaten kifayetsiz olan burjuvazi, memleketin neoliberal tasfiyesi sırasında çırak çıktı ve ekmeğin çoğunu, mesela Cengiz’e kaptırıp, usul usul mızıldanmak dışında hiçbir şey yapamadı. Eğer AB’ye, oyuna Türkiye girebilseydi, burjuvazinin değişen bu güç dengesi, eskisi gibi kalacaktı.

Türkiye’yi sadece Gümrük Birliği ile pazara dahil edip, AB’nin dışında bırakma politikası, bir yandan Türkiye’nin, AB politikasına dahil olabilme şansını vermiyordu ama aynı zamanda neoliberal tasfiye sırasında, Türkiye yöneticilerine daha özerk hareket etme olanağı veriyordu. Yani AB’ye daha erken dahil olmuş bir Türkiye’de, ne bugünün teoliberal iktidarı aynı güçte olacaktı ne de dünya dengelerinin ipi üstünde dans etmeye cesaret edecekti.

Türkiye’nin AB’ye girememesi; ‘yeterince laik olmadığı’ için ya da ‘faşist’ bir rejime sahip olduğu için de değildi. Zizek’in dediği gibi mesela Polonya hiç laik değildi ve Macaristan'da hükümet hiç de bizden daha az faşist değildi.

Müslüman olması da bir şeyi değiştirmezdi. Ne yani, Türkiye AB’ye girse, AB politikalarında etkili olup, bir sürü şeyi değiştirebileceğini mi düşünüyordunuz ? Koskoca İngiltere -ve aynı nüfusla- bunu başaramayıp dışına çıktı. Fransa cebelleşip duruyor, İspanya ve İtalya’nın hali belli. Yani onların yapamadığını yapıp, AB’ye egemen olacağını söylemek, ‘bizden korkuyorlar’ sözünün yankısından başka bir şey değil.

Ayrıca AB’ye dahil olsaydı, yüzyıla varan laik yapısı mı daha gelişecekti, yoksa şimdiki iktidar eteklerinde semiren dinci zemin mi?

Ya da mesela ‘başkanlık sistemi’ olabilir miydi?

AB Türkiye’yi, oyuna almamakla büyük hata etti. AB ve onun devletlerinin, bütün yöneticileri, danışmanları, üniversite kürsüleri, gizli servisleri filan hiçbir şey bilemediler yani…

Ve devletleri bir şey sanmayın, hiçbir bok değiller…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...