YAZARLAR

Amedspor’dan ne bekleniyor?

Önemsediğim tek şey Amedspor’un bir oyun tarzına sahip olmasıdır. Bir oyun tarzına sahip olmazsanız geliştirebileceğiniz bir şey olmaz. Oyuncuların gelişmeleri oyunun gelişmesi anlamına gelmiyor. Maç kazanmak da bir tarza sahip olduğunuz anlamına gelmez. Futbol bu, rastgele oyunlarla da kazanmak mümkün.

İçişleri Bakanlığının siyasi bir kararla Amedspor kongresini Covid-19'u bahane ederek üç kez ertelemesi, Amedspor’un diğer takımlar gibi, sezona fırsat eşitliği içinde başlamasına engel oldu. Deyim uygunsa İçişleri Bakanlığı bilerek isteyerek, Amedspor kongresini erteleyerek kemaliyle hazırlık yapma imkanına ipotek koydu. 22 Ağustos’ta kongre yapmasına izin verilen Amedspor 26 Ağustos'ta yeni teknik direktörüyle ancak sözleşme imzalayabildi. Oyuncu transferleri de bu tarihten sonra yapıldı. 19 Eylül'de liglerin başlayacağını baz aldığımızda hem oyucu havuzunu yapılandırmak ve hem de lige hazırlanmak için, 20 günlük bir sürenin ne kadar yetersiz olduğunu herkes idrak edecektir.

Bunca lafı bir bahanenin arkasına saklanmak için etmiyorum; çıplak gerçek bundan ibaret olduğunu söylüyorum. Hayatta, eğitimde olduğu gibi sporda bile fırsat eşitliğine saygı gösterilmiyor.

Vaziyet böyledir diye bu sezon Amedspor’u her türlü eleştiriden azade tutacağım sanılmasın. Hayır, elbette iyi şeyler üretildiğinde gereken övgüler esirgenmeyecek, kötü işlerin altına imza atıldığında da sert eleştiriler bir ok gibi bu yaydan hedefine doğru fırlatılacak.

Ancak, Amedspor 6 haftalık hazırlık dönemi çalışması yapmadığı için, altı haftalık kesin yargı kredisini sekiz haftaya çıkaracağım. Bunun anlamı şudur; Amedspor teknik direktörü ve oyuncu gurubu hakkında kesin ve keskin yargılara varmak için sekiz hafta sabır göstermemiz gerektiğidir. Ben böyle yapacağım. Bu durum, Pazar günkü maç dahil her maçı ayrıntılarıyla değerlendirmemize engel değildir. Daha çok yapıcı eleştiriler ve makul öneriler bu dönem değerlendirmelerin içerini şekillendirecek.

Son Şampiyonlar Ligi yarı final maçı, yani Barselona-Bayern Münih mücadelesi gösterdi ki, dünyanın en iyi oyuncularına sahip olsanız bile, maçı ve oyunu kazanmanıza yetmiyor. Demek ki futbol oyunu her şeyden önce, bütün oyuncuların içinde yeteneklerini sergileyecekleri bir oyunu temel alıyor. Önce oyun sonra oyuncuların yeteneği.

Her şeyden önce Amedspor teknik direktöründen beklenilen en önemli ve en değerli iş bir oyuna karar vermesidir. Öyle her maçta rakibe göre oynanmaz. Her maçta rakibe göre taktik geliştirir ve değiştirebilirsiniz ama oyunu değil. Taktik eşittir oyun değildir. İçinde onlarca taktiğin olduğu bir defansif oyun oynayabileceğiniz gibi, yine içinde onlarca taktiğin olduğu bir hücum oyunu da oynayabilirsiniz. Taktik alan kazanma ve alan kat etme, yöntemidir. Ama unutulmasın defansif bir oyun tercih ederseniz de alan kazanmak ve alan kat etmeye ihtiyacınız olacak, Hücum odaklı bir oyun tercih ederseniz de.

Benim oyun önerim kesinlikle defansiftir; çünkü biz, çağdaş anlamda defans yapmayı bilmeyen bir gelenekten geliyoruz. Defansif bir oyunun gereksinim duyduğu işler yetenek gerektirmeyen işlerdir. Nedir şu ünlü yetenek gerektirmeyen işler:

1- Güçlü bir fiziksel kalite.

2- Rakibe oynanacak alan bırakmamak

3- Çoklu pres yapmak

4- Alan savunması yerine, temasa dayalı bir tür markaj yapmak. Özellikle topun olduğu bölgelerde rakibin topla buluşma anlarında faul sınırlarını zorlayan temaslar yapmak.

Hepsi bu. Böyle bir savunma oyununun gol planı kesinlikle kontra olmak zorunda. Hatta gol planına özel olarak gerek yok. Golü atmayı, fırsatlara bırakan ve sahanın her bölümünde savunma görevlerine öncelik tanıyan bu oyun, Türkiye ikinci lig standartlarında şampiyonluğu bile garantiye alabilecek bir oyundur.

Bu oyunun taktik olarak iki vazgeçilmezi var:

1- Duran toplar

2- İkinci toplar. Her ikinci top kazanımı aslında bir kontratak imkanıdır.

Ben Amedspor’un skorlarıyla ilgili olmayacağım, ama tercih ettiği oyunu ne kadar geliştirip geliştirmediğini sürekli izleyip irdeleyeceğim.

Önemsediğim tek şey Amedspor’un bir oyun tarzına sahip olmasıdır. Bir oyun tarzına sahip olmazsanız geliştirebileceğiniz bir şey olmaz. Oyuncuların gelişmeleri oyunun gelişmesi anlamına gelmiyor. Maç kazanmak da bir tarza sahip olduğunuz anlamına gelmez. Futbol bu, rastgele oyunlarla da kazanmak mümkün.

Keşke imkanlar olsaydı da gelen ve giden rakipleri hücum oyunu ile lal etme imkânımız olsaydı. Ama yok. Ne böyle bir gelenek var ne böyle bir ekol var ne de böyle oynamamıza imkân verecek uzun süreli bir sistemimiz.

Eğer yokluklar ile cebelleşiyorsak, önce savunma yapmayı öğreneceğiz. Savunma yapmayı öğrendikçe hücum planlarımızı geliştireceğiz. Savunma bahsinde uzmanlaşmayan bir takım hücum planı uygulayamaz. Çünkü her oyuncu ayağındaki her topu kaptırma ihtimali taşır. O nedenle önce top kapma tekniklerini öğreneceğiz, sonra belki dripling yapmayı deneyebiliriz.


Ali Fikri Işık Kimdir?

Ali Fikri Işık, 1958 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Xeramemo köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Batman’da, liseyi ise Silvan’da okumuştur. 1978 yılında Batman'da “Sesleniş” Gazetesiyle yazın hayatına başlamış. 1985 yılında yazarlar kooperatifi olan Yazko’nun dergisi “Yazko Somut”ta, 1994 yılında “Zone News” gazetesinde, 1995 yılında haftalık dergi “Roj”da, 2010 yılında Taraf gazetesinde, 2016 yılında “BasNews ve Kurdistan24 Türkçe'de yazmıştır. Amedspor Kaos ve Direniş Amedspor kitaplarının yazarıdır.