YAZARLAR

Beşiktaş bekledi, Trabzonspor uyudu

Türkiye'de eğer bir futbol geleneğine işaret edilecekse, belki de Türk futbolunu niteleyen en belirgin sembol şu kahredici bekle gör kolaycılığıdır. Bir futbol maçı yorumu yaptığım için mecburen oyun lafını kullanmak zorunda kalıyorum; aslında ortada mumla arasan bile bulma ihtimali çok düşük bir oyun vardı desem, sakın beni garipsemeyin.

Maçı değerlendirmeden önce, her iki takımın doğru dürüst hazırlanma fırsatı bulamadığını belirtmeliyim. Futbol ciddi hazırlık gerektiren bir oyun ve eğer hazırlık yapma imkanı bulamamışsanız bu çok doğal bir mazeret hükmündedir. Takımlar hazırlanma fırsatı bulamadıkları gibi doğru dürüst dinlenme fırsatı da bulamadılar. Bu tabloya seyircisizliği eklediğimizde ortaya iyi bir ürünün çıkmayacağı neredeyse kesin bir sonuç gibi duruyor. Her takıma en az altı haftalık bir sabır göstermek, elzem bir ahlaki gerekliliktir.

İki takımın dönüşümlü olarak top rakibe geçtiğinde bekle gör hantallığı, ilk 45 dakikanın bütün aksiyonlarını belirledi. İnisiyatif almak yerine, inisiyatif kullanmayı rakipten beklemek, elbette yeni gördüğümüz bir şey değil. Türkiye'de eğer bir futbol geleneğine işaret edilecekse, belki de Türk futbolunu niteleyen en belirgin sembol şu kahredici bekle gör kolaycılığıdır. Bir futbol maçı yorumu yaptığım için mecburen oyun lafını kullanmak zorunda kalıyorum; aslında ortada mumla arasan bile bulma ihtimali çok düşük bir oyun vardı desem, sakın beni garipsemeyin.

Pas kalitesi kör vuruşlar, uzun ve isabetsiz atışlar ve salt uzaklaştırma adına yapılan dokunuşlardan oluşunca, zavallı oyun, bu hengameden fırsat bulup nasıl sahne alabilsin?

Belki Sergen Yalçın açısından bir yenilikten söz edebiliriz. PAOK maçında yaşanılan sefaletten sonra, sanırım Yalçın ortada bir kurgu olmadan dominant bir oyunun oynanamayacağını anlamıştır. Nitekim bütün maç boyunca takımını ikinci bölgede konumlandırması, söz konusu acı dersin sonuçlarından biri olabilir. Umarım savunma ağırlıklı bu strateji kalıcı olsun.

Yeni transferlerden N’Sakala ve Mensah’ın performansları, yeterli gibi gözüktü. Atiba-Oğuzhan ikilisini Sergen Yalçın doğru görevlendirmişti. Ama Oğuzhan hem çok silik hem de sürekli kaçak dövüştü. Oyunda kaldığı süre boyunca top almak için hiç seçenek olmayı aklından bile geçirmedi.

Trabzonspor Alexander Sörloth’suz sadece hücum kimliğini kaybetmemiş, aynı zamanda isyankar tavrını da kaybetmiş. Beşiktaş’ın ilk golünden sonra Trabzonspor amatör bir takıma dönüştü. Eddie Newton'un takıma ulaşabildiğini düşünmüyorum. 'Hani ilk maçtır, olur böyle şeyler' demek istiyorum ama hissettiğim şeyler gördüklerimden daha sorunlu gibi duruyor.

Trabzonspor’un takım savunmasına dair bütün sorunları, olduğu yerde duruyor. Geçen yıl yaşanan bütün problemleri bu maçta görmek mümkün. Ve hiç kimse kusura bakmasın bunlar oyuncular üstünden okunarak çözülebilecek sorunlar değil. Savunma sorunları kesinlikle sistem sorunları. Trabzonspor'un bir savunma sistemine ihtiyacı var. Tıpkı hücum gibi savunmada sistem gerektirir. Hücum ederken savunma dengesini gözeten sistemler geliştirmeden, oyuncu kalitesiyle bu sorunu çözemezsiniz.

Geçen sezon salt Sörloth’tan ötürü sanki bir hücum sistemi varmış gibi gözüküyordu. Ama aslında yokmuş. Bütün maharet Sörloth’un marifetiymiş. Eğer Eddie Newton, yeni bir oyun sistemi yaratmayı başaramazsa Trabzonspor’un başı kesin belada olacaktır.


Ali Fikri Işık Kimdir?

Ali Fikri Işık, 1958 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Xeramemo köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Batman’da, liseyi ise Silvan’da okumuştur. 1978 yılında Batman'da “Sesleniş” Gazetesiyle yazın hayatına başlamış. 1985 yılında yazarlar kooperatifi olan Yazko’nun dergisi “Yazko Somut”ta, 1994 yılında “Zone News” gazetesinde, 1995 yılında haftalık dergi “Roj”da, 2010 yılında Taraf gazetesinde, 2016 yılında “BasNews ve Kurdistan24 Türkçe'de yazmıştır. Amedspor Kaos ve Direniş Amedspor kitaplarının yazarıdır.