YAZARLAR

Dünyayı değiştirmek

Dışarıda sokaklar yanıyordu. İsyan hâlâ güzel, heybetli ve özgür esiyordu, yıkıcı yıkıcı. Hükümet başkanları çatılardan helikopterle kaçıyordu. Şenlikli alışvermeyiş kampanyaları ile büyük marketler talan ediliyordu. ‘Mohikanlar gibi ateşler yakılıyordu, -o sefer- Buenos Aires sokaklarında.

Meksika mafyasının neşeli kahkahaları geliyordu yan hücreden. Buenos Aires uluslararası terörizm cezaeviydi. Tekila içiyorlardı. Bir şişe de bize göndermişlerdi. Biz dünyayı değiştirmeyle uğraşıyorduk zaten yan hücrede. Tekila için iyi bir zamandı yani. Leonardo Bertulazzi’nin hücresiydi burası, İtalyan Kızıl Tugayların 22 yıldır aranan liderlerinden. Tuvalet deliğinin üstüne zorla bir sandalye yerleştirmiş orada oturuyordu. Zor sığıyorduk hücreye ve misafirperverdi Leonardo. İtalya’ya iade kararı verebilirdi Arjantin hükümeti. Sert bir tadı vardı tekilanın. Chavez mi Lula mı daha iyi tartışması da yapıyorduk ve iade kararı verirse hükümet, Leonardo’yu nasıl kaçırabileceğimizi tartışıyorduk. Meksika mafyasına söylesek mi acaba diyorduk. Seviyorlardı bizi. Biz de yoksulduk diyorlardı ve muhtemel öldürdükleri de yoksuldu.

Yoksullar çok olduğundan, çok ölüyorlardı belki de. Zenginler ölmezlerdi zaten, hayatlarını kaybederdi.

‘Biz çok zengin bir ülkeyiz’ diyordu Brezilya MST- Lideri Stedile bana. ‘Çok yoksulumuz da var. Yoksullukta da zenginiz yani.’

Gardiyan geldi kapıdan şöyle bir baktı. Çok aldırmadık. Satın alındıklarında çok uysal oluyorlardı. Alışıktılar satın alınmaya. Kim alırsa artık. Maaş, rüşvet ya da her neyse. Halbuki tekilamız var mı diye gelmiş. Oda servisi gibiydi, hücre servisi ve çok para ödüyordu Meksika mafyası onlara ve vurabilirlerdi de. İstediğinizi seçebiliyordunuz. Demokrasi gibiydi yani. Öldürme kısmı bizimkine daha çok benziyordu. Muhtelif şekillerde, yasal mermisiyle, koca-baba erkek eliyle, kapatarak ve sonra yokmuş gibi yaparak…

Dışarıda sokaklar yanıyordu. İsyan hâlâ güzel, heybetli ve özgür esiyordu, yıkıcı yıkıcı. Hükümet başkanları çatılardan helikopterle kaçıyordu. Şenlikli alışvermeyiş kampanyaları ile büyük marketler talan ediliyordu. ‘Mohikanlar gibi ateşler yakılıyordu, -o sefer- Buenos Aires sokaklarında.’ Şairler kelimelerini atıyordu ateşe, ressamlar kurşun atılıp delinmiş cam resimleri çiziyordu banka camlarına, kepenkleri açık kaldığında bankaların, camlar kırılacak olsa da. Saray kapılarını tutuşturuyorlardı genç militanlar, polis otomobillerinin deposundan çekilmiş benzinle ve fitilleri iyi markalardan yağmalanmış gömlek kolu. Kayıp anneleri çocuklarını arıyorlardı hâlâ ama çocuklarının düşüncelerini okuyorlardı pankartlarda ve rütbeleri ile sığınacak yer arıyordu zevat-ı muhterem egemen beslemesi. Büyük bir telaş içindeydi makuller, kelimelerin zaten ve her zaman kifayetsiz olduğunu anlamıştı çünkü isyancılar ve susun diyorlardı hatiplere, sıra…

Hücreye ışık sızıyordu. Bu ışıkta elden ele geçiyordu, tekila şişesi. Kelimeler pek tükenmiyordu, Tekila boldu, belki ondan…

Ve James Joyce, Ulysses'de; ‘Madem dünyayı değiştiremiyoruz, konuyu değiştirelim’ diyordu.


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...